Kelime-i Tevhidde Bilmemiz Gerekenler
Kelime-i Tevhidde Bilmemiz
Gerekenler
“Tevhid”; birleme demek olup “Vahdet” yani
birlik, bir olma halini tasdik anlamındaki ifadedir. Müslüman olmak için “Lâ
ilâhe İllallâh / Allah’tan Celle Celâlûh başka bir ilâh yoktur.” kelimesini ve
“Muhammedü’r-Rasûlullâh”, tevhidi bana getiren tebliğ eden Hazret-i Muhammed
Mustafa Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz Allah’ın son gönderdiği
Peygamberdir, ifadesini bir arada kullanmak şarttır. İkisi birbirinden
ayrılamaz. Çünkü tevhidi kabul edip, tevhidi tebliğ edeni kabul etmemek
düşünülemez.
Bu mübarek kelimeyi dille
söylemek, kalple de doğrulamak, tasdik etmek insanı kâfir iken mü’min yapar.
Dil ile söylenir de kalp inanmaz ise ikiyüzlülük, yani nifak, münafıklık ortaya
çıkar.
Hazreti Peygamberi Sallallahü
Aleyhi Vesellem kabul edemeyen niceleri bu kelimenin birinci bölümünü söylemek
asıl, ikinci bölümünü söylemek fürû, yani o aslın dalıdır derler ki tam bir
cehalettir.
İman için mutlak manada
“Lâ ilâhe illallâh Muhammedü’r-Rasûlullâh” kelimesi söylenmeli ve tasdik
olunmalıdır. Bir insanın yeryüzünde en değerli hazinesi imandır. İman için
gerekli şartı bilmek ise zaruridir.
İman konusuna kısaca
değindikten sonra tevhidin kalbe tam manada yerleşmesi, yani kemalini bulması
için tevhidi tam olarak anlamak, bilmek ve inanmak lazımdır.
Lâ İlâhe İllallâh kelimesi
de iki bölümdür. Bir bölümü nefy bir bölümü ispattır. İlk bölümü batılı, gerçek
olmayanı ret, ikinci bölümü hakikati, gerçeği tasdiktir.
“Lâ” nefy yani reddetmek,
başkası yoktur manasını taşır. Sonrasında gelen “İlâhe” neyin ret olunacağını
ifade eder. Yani “Hiçbir ilah yoktur.” anlamını içeren bu bölümden sonra, kim
vardır manasında “İllâ Allâh / Ancak Allah vardır”, yani ispat bölümü
gelmektedir.
Bu anlamda kelime anlamını
birleştirirsek;
“Allah’tan başka hiçbir
İlah yoktur.” anlamı bize anlatılmıştır.
Bu durumda anlaşılması
gereken şudur:
“İlah nedir, kimdir?”
Nedirden ziyade, “Kimdir ve bu kimliği bildiren sıfatları nelerdir?” demek
yerindedir.
İlâh, öz itibariyle
kendisine güvenilen, yardım beklenilen, güçlü, hâkimiyet sahibi, kendisinden
korkulan, sevilen, yaranılmak istenen, yaklaşılmak istenen, arzulanan,
ihtiyaçları giderebileceğine inanılan, saygı duyulan beşer ötesi, yaratılmış
dışında olan, yaratan kutsal varlıktır.
İlâhın vasıflarını
anladıktan sonra kelime-i Tevhidin neleri reddettiğini ve neyi ispat ettiğini
inceleyelim.
Bütün bu vasıflara sahip
tek bir varlık vardır. O’nu gereği gibi tanımak ve O’na ait olan sıfatları,
özellikleri başkalarına vermemek gerekir. Bu sıfatların gerçek sahibinin kim
olduğu “Lâ İlâhe İllallâh” kelimesinde bize bildirilmiştir. O sebepten, “Tevhid
kelimesi terazinin bir kefesine, diğer âlemler diğer bir kefeye konsa tevhid
kelimesi ağır basar.” buyrulmuştur.
Kelime-İ Tevhidin
Dereceleri
Lâ İlâhe İllallâh
Allah’tan başka bir olarak
bilinecek, yaratıcı denilecek, sığınılacak, ikinci bir varlık yoktur. Ancak ve yalnız
bir, tek o Allah Celle Celâlûh vardır.
Lâ Ma‘bûde İllallâh
Allah’tan başka ibadet
edilecek, kulluk yapılacak, Rab olarak bilinecek ikinci bir varlık yoktur,
ancak O Celle Celâlûh vardır.
Lâ Maksûde İllallâh
Allah’tan başka rızası
kast olunacak, maksat olarak arzulanacak ikinci bir varlık yoktur, O Celle
Celâlûh vardır.
Lâ Matlûbe İllallâh
Allah’tan başka talep
edilecek, istenilecek ikinci bir varlık yoktur, ancak O Celle Celâlûh vardır.
Lâ Mahbûbe İllallâh
Allah’tan başka sevilecek,
sevgili edinilecek ikinci bir varlık yoktur, ancak O Celle Celâlûh vardır. Ve
O’nun rızası için O’nun sevdiklerini sevmek vardır.
Lâ Fâile İllallâh
Allah’tan başka yaratıcı,
fiiller meydana getirici (hayat, ölüm, rızık verme, alçaltma, yükseltme,
güldürme, ağlatma vb.) ikinci bir varlık yoktur, ancak O Celle Celâlûh vardır.
Lâ Mevsûfe İllallâh
Allah’tan başka güzellik,
kudret, azamet, yücelik sıfatlarına sahip ikinci bir varlık yoktur, ancak O
Allah Celle Celâlûh vardır.
Lâ Gâlibe İllallâh
Allah’tan başka hükmü
geçen, kuvvet sahibi ve mutlak surette galip gelebilecek kimse yoktur, ancak
Allah Celle Celâlûh vardır.
Lâ Mevcûde İllallâh
Allah’tan başka gerçek
varlık sahibi, varlığı kendinden, hep var olan ve hep var olacak olan, varlığı
başkasına bağlı olmayan, mekân, zamanla kayıtlı olmayan, yönlerden münezzeh,
ezelî ve ebedî olarak kemal sıfatlara sahip ikinci bir varlık yoktur. Ancak o
Allah (celle şânühû) vardır. Bir ve tektir. Her şey, akla hayale gelen her
yaratılmış, yerden göğe, arz ve arş ve içindekiler O’nun Celle Celâlûh varlığı
ve var etmesi ile vardır. İşte akidemiz, inancımız, itikadımız bu şekildedir.
Ehl-i Sünnet, bu tevhid üzerinedir.
Bu anlaşıldıktan sonra,
ancak Allah’tan korkmalı, ancak O’na güvenmeli, ancak O’na sığınmalı, istek ve
ihtiyaçlarımızı ancak O’nun verebileceğine iman etmeliyiz.
İnsanlar O Celle Celâlûh
izin vermezse fayda veremezler, iş işleyemezler. O, irade eder dilerse yağmur
yağar, yaprak yeşerir, rüzgâr eser, çiçek açar, hasta iyileşir, göz görür,
kulak duyar, dil konuşur, ayak yürür, el tutar, kalp atar, nefes alınır, koku
duyulur, sevilir, gülünür ya da ağlanır, çocuk doğar, beyin çalışır, kuşlar
cıvıldar, arı bal yapar, böcek ipek örer, koyun süt verir, buğday boy verir,
yıldızlar parlar, güneş yanar, dünya döner. Ve bu örnekler mahlûkatın sayısı
kadar çoğaltılabilir.
O sebepten Hak yolun
rehberleri tarafından:
“Allah’a giden yollar,
varlığına inanmaya giden yollar, mahlûkatın nefesleri adedincedir.” buyrulmuştur.
Allah’a imanımızı
kuvvetlendirmeli ve tevhid kelimesini sürekli tekrar ederek, imanımızı diri
tutmalı, O’nu hatırdan hiç çıkarmadan anmalı, zikretmeliyiz.
Ve Tevhid kelimesini bize
getiren şanlı ve şerefli ve pek aziz, merhametli Peygamber sallallâhü aleyhi ve
sellem Efendimizin nübüvvetini, bu kelimeyi bize getirenin O Nebiy-yi Muhterem,
son Peygamber olduğunu tevhid kelimesiyle beraber sürekli tekrar etmeli ve iki
cümleyi birbirinden asla ayırmamalıyız.
İbrahim Hakkı HÜDAVERDİ
Yorumlar
Yorum Gönder