Biz Evdeki Canavarın Yükünü, Aslan da Bizim Yükümüzü Çeker
Biz Evdeki Canavarın Yükünü Çekersek, Aslan da Bizim
Yükümüzü Çeker
Nakledilir ki Ebû Ali b. Sina, Şeyh Ebü'l-Hasan el-Harakânî'nin
şöhretini duyunca onu görmek ve ziyaret etmek için yola koyuldu. Günler geceler
boyu yürüyerek, dağları aştı, ovaları geçti, nihayet şeyhin bulunduğu Harakân
şehrine vararak evini sordu. Evi bulunca saygıyla kapıyı çaldı. Şeyhin karısı
kapıdan başını çıkararak;
"Ne istiyorsun?" dedi. Ebû Ali b. Sina,
"O Allah dostu insanı ziyaret için gelmiştim" diye
cevap verdi.
Bunu duyan kadın kahkahalarla güldü;
"Şu koca sakalına bak, hiç düşünmeden yaptığın işe
katlandığın bunca zahmete bak. Be adam senin başka işin gücün yok muydu da
yollara düşüp bunca zamanını beyhude yere harcadın. Bir ahmağı görmek için bu
kadar zahmete değer mi? O sahtekâr ve zındığı ne yapacaksın?" diye
Şeyh hakkında daha nice kötü sözler söyledi ve hakaretler etti.
Şeyhi
üzen pek çok laf eden hanımı, şeyhi inkâr eden ahlâksız bir kadındı.
Bütün bunları sabırla dinleyen Ebû Ali sonunda;
"Bütün bu söylediklerine rağmen o yüce insan nerede, bana
söyle?" diyerek görmek için ısrar etti.
Bunun üzerine kadın daha birçok söz söyleyerek, pek çok
hakarette bulundu. Ebû Ali bu yolla şeyhin yerini öğrenemeyeceğini anlayınca,
oradan ayrıldı.
Yeniden sorup soruşturmaya başladı. Sonunda şeyhin ormana
gittiğini öğrenerek onun peşinden ormanın yolunu tuttu.
İbn Sina hem yürüyor hem de,
"Böyle yüce bir insan nasıl oluyor da böylesine kötü huylu
yılan dilli, küfürbaz bir kadını evinde tutuyor?" diye düşünüyordu.
İbn Sina bu düşüncelerle yol alırken şeyhin gelmekte olduğunu,
yükünü de bir aslanın sırtına yükleyip getirdiğini görünce;
"Ey şeyh! Bu ne hal?" diye sordu.
Şeyh onun hayret ettiğini görünce ona şöyle dedi:
"İşte böyle, biz o huysuz canavar kadına tahammül ederek
yükünü çektiğimiz için, bu aslan da hiç itiraz etmeden bizim yükümüzü çekiyor.
Eğer biz evdekinin yükünü çekmesek, aslan da bizim yükümüzü bu şekilde
çekmez" dedi.
Tabiînin tanınmış âlimlerinden Kâ'b el-Ahbâr Radiyallahü Anh
şöyle demiştir:
"Hanımının eziyet ve sıkıntı vermesine sabreden,
huysuzluğuna katlanan kimseye, Allah Teâlâ Hz. Eyyûb Aleyhisselâm'a verilen
sevaptan verir. Kocasının huysuzluğuna katlanan hanıma da Allah Teâlâ,
Firavun'un hanımı Müzâhim kızı Âsiye'ye verdiği sevabın benzerini verir."
Yorumlar
Yorum Gönder