Milletinin Derdiyle Ölen Sultan I. Abdülhamid
Milletinin Derdiyle Ölen Sultan I. Abdülhamid
Sultan
I. Abdülhamid, büyük kardeşi Sultan III. Mustafa’nın vefâtı üzerine 49 yaşında
Osmanlı tahtına geçmiştir. Tahta geçtiği sırada yaptığı konuşmada orduya hitap
ederek birlik ve beraberliğe riâyet edilmesini ve düşmandan intikam alınmasını
söylemiştir.
Özellikle
1774 senesinde Rusya ile girişilen savaş Osmanlı için iyi bir netice
getirmemiştir. Şumnu karargâhı da kuşatmaya uğrayınca barışa râzı olunmuş ve
Rusya ile Küçük Kaynarca Antlaşması imzalanmıştır.
Bu
antlaşma ile Kırım, Kuban ve Bucak Tatarların hâkimiyetine bırakılmış ancak
dini olarak hilafet makamına bağlı olarak kalması kararlaştırılmıştır. Kaynarca
antlaşmasının bazı maddeleri, Kırım’ı kanayan bir yara haline getirdi.
Yaptıkları işin yanlış olduğunu anlayan Kırım Mirzaları ve Osmanlı’dan ayrılmak
istemeyen halk eski hanlarından olan Devlet Giray’ı başlarına geçirdiler. Bunun
üzerine Devlet Giray İstanbul’a gelerek sultana bağlılığını bildirmiş ve sonuna
kadar topraklarının bağımsız olması için savaşacaklarını açıklamıştır.
Kırım
Hanı’nın Osmanlı Sultanı I. Abdülhamid’den yardım istemesi üzerine Fransa araya
girmek istediyse de Rusya ve Avusturya’nın antlaşmaya yanaşmaması ve Rusya’nın
Kırım’ı işgal etmesi üzerine savaş başlamıştır. İlk başlarda Osmanlı Kuvvetleri
Avusturya birliklerini Şebeş’te yenmesine rağmen çetin kış şartlarından dolayı
Rus kuvvetlerine karşı başarılı olunamamıştır.
Bütün
bu olayların verdiği üzüntü sebebiyle hasta olan Sultan I. Abdülhamid 1789 yılında
vefât etmiştir. Kendisi devlet işlerini en ince ayrıntısına kadar takip eder ve
işlerin yolunda gitmesi için azami gayret sarf ederdi. Savaşa taraftar
olmamakla beraber, kazanılması için her türlü fedakârlığa katlanmış ve
gerekirse kuru ekmeğe rıza göstereceğini samimiyetle belirtmiştir.
İdareye
alacağı kişileri iyice araştırdıktan sonra işe alır ve işi ehline vermek
isterdi. Sık sık tebdili kıyafet ile gezer, gördüğü yanlış işleri sadrazam
makamına bildirerek derhal halledilmesini isterdi. (Ziyâ Nûr Aksun, İslâm
Tarihi, 3.c., 123.s.)
Yorumlar
Yorum Gönder