Bencillik
“Sevgi
birliğe, bencillik yalnızlığa götürür.” (W. Shakespeare)
İnsanın
yalnız çıkarlarını düşünerek maddi ve manevi kazançlar sağlamaya çalışması
bencillik olarak tanımlanabilir. Yani bu, nefsani isteklerin bağımlılığına
girmek ve bunları kendi hırsını tatmin için kullanmaktır. Bu durum yalancılık,
hırsızlık, ikiyüzlülük, kıskançlık, cimrilik, vs. Bir sürü olumsuz davranışın
oluşumuna yol açar. Aslında buna neden olarak insanın nefsani bir varlık
oluşunu gösterebiliriz.
Ruh
varlığının maddeyle olan ilişkisinden doğan nefsaniyetin kontrol edilmesi
gerekir. Egomuz ve bencilliğimiz en kapsamlı nefsani davranışlarımız olduğu
için de üzerinde durulması ve kontrol edilmesi gereken davranışlardır.
Günlük
yaşamda bile, kullanılan birçok kelimeden bunların yaşamlarımızı nasıl
çepeçevre sardığını, “Ben…” lerin içinde nasıl da kaybolup gittiğimizi
görebiliriz. Yeter ki kendimize bakmasını ve görmesini bilelim.
“
Ben enayi miyim ki bunca şeyi katlanıyorum? Sabah akşam çalış dur. Hep
ver, hep ver ama bize veren yok.” demişizdir hepimiz. Ya da uğrunda çok
fedakârlık yaptığı bir arkadaşı tarafından terk edilen birisi; “ Bunu bana
nasıl yapar? Ben ona her şeyimi vermiştim.” diye şikâyet edebilir. Ama hep bir
şeyler almak için mi veririz? İşimizde ya da sevgi yaşamımızda hep bir karşılık
mı beklememiz gerekir? Sürekli bize mi verilmesini bekliyoruz? Bize
verilecek, biz de sadece alacağız? Bu bir ticaretten başka bir şey
değildir.
“Ben
kendi hayatımı yaşamak zorundayım…” Bizler sadece kendimize karşı mı sorumlu
olduğumuzu sanıyoruz? Oysa,insanların birbirleriyle kaynaştığı koskoca bir
dünyada yaşıyoruz. Dolayısıyla her birimiz hepimize karşı sorumluyuz. Her
birimiz aynı okulu paylaşan öğrencileriz. Hiç kimse diğerinden pek farklı
değil. Aramızdaki ayrılıkları yaratan; “Benim anlayışım, benim görüşüm”
şeklindeki bireyselliğimiz yani bencilliğimiz, sadece kendimizi düşünmemizden
doğan davranışlarımızdır. Verici olmayı bilemeyişimizden kaynaklanan
davranışlarımız…
Onun
için hiç kimse diğerinden memnun değil. O nedenle insanlar saygısızlıktan,
sevgisizlikten ve güvensizlikten şikayet eder durumda. Aslında gerçek olan bir
şey varsa o da herkesin çevresiyle ilgineliyormuş gibi görünse de kendi içinde,
kendi dünyasının merkezinde yaşıyor olmasıdır.
Oysa
vermek, verici olmak, paylaşmasını bilmek yapmamız gereken, içimizde açığa
çıkarmamız gereken en önemli insancıl nitelikerimizdir. Bunlar dışımıza
taşmazsa, diğer insanlarla olan davranışlarımıza etki etmezse, hep bir şeylerin
eksikliğini hissedeceğiz. Halil Cibran”ın belirttiği gibi “Sarnıcınız su
ile dolu olduğu halde susuzluktan korkmak, en tatmin edilmez susuzluk değil
mi?”
Kaynak:
internet (bilinmiyor)
Yorumlar
Yorum Gönder