Efendimiz'den Günümüze Mesaj Yüklü Örnekler...
Efendimiz'den Günümüze Mesaj Yüklü
Örnekler...
Resulü
Ekrem Efendimiz'in Sallallahü Aleyhi Vesellem hizmetinde bulunan Enes Radiyallahü
Anh, hatıralarını anlatırken şöyle der:
-Bir
terzi Rasulullah’ı Sallallahü Aleyhi Vesellem yemeğe davet etmişti. Ben de
beraber gittim. Eve girdiğimizde sofrayı ortada hazır bulduk. Arpa ekmeği, güneşte
kurutulmuş et ile kabak ve bir de çorba vardı. Oturup yemeği birlikte yedik.
Hadis âlimleri,
Hz. Enes'in anlattığından çıkardıkları hükümleri şöyle sıralarlar:
1-
İnsan kendisinden aşağı görüntüde olanların davetine icabet etmelidir. Rasulullah
Sallallahü Aleyhi Vesellem de sıradan bir terzinin davetine icabet buyurmuş, aileyi
memnun etmiş, bir ayırımda bulunmamıştır.
2- Davetlere
Efendi hizmetçi ile işveren de işçisiyle gidebilir, sofraya birlikte
oturabilirler. Nitekim Efendimiz hizmetçisi Enes ile gitmiş, sofraya birlikte
oturmuşlardır. Yeter ki, bu kimseler münasip terbiye almış, adab-ı muaşereti
öğrenmiş olsunlar.
Hz.
Enes'in anlattığı hatıralardan anlaşılıyor ki, Rasulullah Sallallahü Aleyhi
Vesellem ümmeti arasında sınıf meydana getirmez, herhangi bir sınıfın da
tarafını tutmaz ya da karşısında olmazdı. O, hem işçinin hem de işverenin, hem
efendinin hem de hizmetçinin taraflısıydı, hem alıcının hem de satıcının
yanında olduğu gibi. İşverene hitaben, 'Çalıştırdığınız işçinin hakkını teri
kurumadan verin!' hatırlatmasını yaparken, ’Unutmayın, aldatan bizden
değildir!' ikazını da eklemişti.
Demek
ki ister işçi, ister işveren olsun her ikisi de aldatmamalıdır. İşçi işinde
doğru çalışmalı, hileye yönelmemeli, işveren de işçinin hakkını vermeli,
aldatma yoluna gitmemeliler. Çünkü aldatanlar Rasulullah’ın sünnetine
uyanlardan değildirler. İşçi de olsa, işveren de olsa.
Çağrıldığı
davete işçisiyle giden, yemeğe hizmetçisiyle birlikte oturan, giydiği elbisenin
kumaşını hizmetçisiyle paylaşıp aynı kumaştan giyinen Rasulullah Sallallahü
Aleyhi Vesellem, muhatap olduğu insanları, işiyle, mesleğiyle yahut da sahip
olduğu maddi imkânıyla da değerlendirmezdi.
Toplumu
tümüyle kucaklayan Rasulullah’ın ölçüsü, insanların Allah'a itaati, sünnetine
bağlılığı idi. Nitekim Rabb'imiz de ayetinde öyle buyuruyordu:
-Sizin
en değerliniz Allah'tan en çok korkanınızdır!
Fırsat
bulduğu anlarda, aile fertleri arasına girip ev işlerinde onlara yardım
etmekten geri kalmayan Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem ile ilgili bir
hatırasını da Hz. Cabir şöyle anlatıyor:
-Rasulullah’ın
Sallallahü Aleyhi Vesellem huzuruna girmiştim, onu evde kabak doğrarken gördüm.
Dedim ki:
-Ya Rasulallah
bu kabağı niçin bu kadar küçük doğruyorsun? Buyurdu ki:
- Küçük
parçalara bölerek yemeğimizin bereketini çoğaltmış oluyorum!
Hadis âlimleri
derler ki:
-Rasulullah
Sallallahü Aleyhi Vesellem ev işlerinde yardım ederken, iktisadı öğretmeye, israfı
önlemeye, bereketi de çoğaltmaya niyet ederdi. Nitekim bir gün Ebu Zerr'e
yemeğin bereketini çoğaltması konusunda şöyle tembihte bulunmuştu:
-Ya Eba
Zer! Çorba pişirdiğinde suyunu çok koy ki, komşuna da gönderme bereketi
bulasın.
Çalıştırdığı
yoksul işçisinin perişanlığına seyirci kalan bir işvereni görünce ikazını şöyle
yapmıştı:
-Kimin
yanında çalışan işçisi varsa kendi yediğinden yedirsin, kendi giydiğinden
giydirsin!
Unutmayın,
işçileriniz Allah'ın size emanet ettiği kardeşlerinizdirler.
Resulü
Ekrem Efendimiz az gelirliyle bizzat meşgul olurken, kendisi de o yoksulun
hayatını bizzat yaşamış, eline imkân geçtiğinde onların hayatından yukarı çıkıp
da üstlerine baskı unsuru gibi dikilmemişti. Onun çevrenin fakirlerinden daha
mütevazı hayatını birlikte yaşayan Aişe validemiz de bu konuyu şöyle anlatır:
-Bazı
sabahları eve gelince
'Kahvaltılık
bir şey yok mu?' diye sorar, yok deyince de hiç üzüntü işareti vermeden
rahatlıkla:
-Öyle
ise ben de bugün oruca niyet ediyorum! Derdi.
Yani
toplumun her kesimine öyle sahip çıkar, fakat kendisi de böyle yaşardı.
Ahmed
Şahin
Yorumlar
Yorum Gönder