Utanılmaya En Çok Lâyık Olan Allah’ü Teâlâ’dır


 Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:

"Şüphesiz Allah ve melekleri, Peygamberine sâlat ederler. Ey İman edenler! Siz de ona sâlat edin; tam bir teslimiyetle selam verin." “Ahzab; 56”

 

Ebu Hureyre Radiyallahu Anh'dan rivayetle Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellem  şöyle buyurmuştur:

"- Haya imandandır iman da cennettedir. Çirkin ve kötü sözler bâtıldandır. Bâtıl da cehennemdedir." (Tirmizi)

 

Behz bin Hakim'in babasına dayanarak naklettiğine göre, dedesi bir gün Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem'e:

"- Ya Rasulallah! Avret yerlerimizi kimlerden saklayacağız, kimlerden saklamayacağız?" diye sordu.

Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem:

"- Avret yerlerini, eşinle cariyenden başka herkesten sakla!" buyurdu.

Adam da:

"- Ya Rasulallah! Ya hiç kimsenin olmadığı bir yerde olursak?" dedi.

Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellem ona şöyle cevap verdi:

"- Allah’ü Teâlâ, kendisinden utanılmaya herkesten çok layıktır." (Ebu Davud, Tirmizi, İbn Mace)

 

Hz. Osman Radiyallahü Anh öyle haya sahibi birisiydi ki, başını gök yüzüne kaldırmazdı, başı hep önünde yürürdü.

 

Abdullah bin Mes'ud Radiyallahü Anh'dan rivayetle Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem:

"- Allah'tan gerektiği gibi haya edin." buyurdu.

Biz de:

"- Ey Allah’ü Teâlâ’nın Nebisi! Elhamdülillah, haya ediyoruz." dedik. Bunun üzerine Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu:

"Anladığınız gibi değil, fakat Allah'tan gerçek haya, gözünü, kulağını, dilini ve zihnini meşru olmayan şeylerden koruman, haram yemekten ve zinadan sakınman, ölümü ve her şeyin fani olduğunu hatırlamandır. Ahiret saadetini isteyen, dünya ziynetine önem vermez. İşte böyle yapan kimse, Allah'tan hakkıyla utanmış olur." (Tirmizi)

Nitekim İbn-i Ömer Radiyallahü Anh Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

"- Haya ve iman birbirinden ayrılmaz iki dostturlar. Biri gidince diğeri de gider." “Hakim”

 

Hikmet ehlinden birisine sormuşlar:

"- Fasık kimdir?"

O da şöyle demiştir:

"- Fasık; başkalarının apış arasından gözlerini sakındırmayan kimsedir."

 

Fudayl bin İyaz ise şöyle demiştir:

"İnsanlardan utandığın için perdeni ve kapını kapatıyorsun da, kalbindeki Kur'an'dan ve kendisi için hiç bir şeyin gizli kalmadığı Allah'tan niye utanmıyorsun!.."

 

Yine İbn-i Ömer Radiyallahü Anh'dan rivayetle Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:

"- Allah-u Zülcelal bir kimseyi helak etmek isteyince ondan utanmayı kaldırır. Utanması kalkınca, onun hep kötülük yaptığını görürsün. Kötüye kimse güvenmez. O zaman, hep hainlik yapar ve hainliğe uğrar. Bu defa da acıma duygusundan yoksun olur ve lanetlenerek kovulur. Böylece o kişi İslam’dan uzaklaşır." (İbn Mace)

 

Bişr-i Hafi şöyle demiştir:

"- Her şeyin bir güzelliği vardır. Hayanın güzelliği de günahları terk etmektir. Her şeyin bir semeresi vardır. Hayanın semeresi de hayrı getirmektir."

 

Malik bin Dinar ise şöyle demiştir:

"- Allah-u Zülcelal bir kalpten hayayı çıkardığı zaman, o kişi için bundan büyük bir azap yoktur."

Evliyalardan birisi oğluna nasihat ederken şöyle demiştir:

"- Yavrum, nefsin seni büyük bir günah işlemeye çağırınca, gözlerini göğe çevir de orada bulunanlardan utan. Eğer böyle yapmazsan gözlerini yere doğru çevir de orada bulunanlardan utan. Eğer ne gökte olandan korkmaz ve ne de yerde bulunandan utanmazsan, o zaman kendini hayvanlardan biri olarak say."

 

Şöyle rivayet edilmiştir:

"- Allah’ü Teâlâ’nın bir meleği vardır. Onun iki gözünün arası yüzbin senelik mesafe kadardır. İşte bu gibi melaikeler sana şahitlik ettiği ve seni alıp da hesap makamına getirdikleri zaman senin âzâların, mafsalların titreyecek. Ve öyle bir korku içine gireceksin ki, keşke beni bu kabih “çirkin” olan günahlarla Rabbimin huzuruna götürmeselerdi diyeceksin.

 

"- Seni bu şekilde Rahman'ın arşına götürürler ve seni Allah’ü Teâlâ’nın huzurunda bırakırlar. Allah-u Zülcelal büyüklüğü ve azametiyle seni çağıracak ve ‘Bana yaklaş!’ diyecek. Sen Allah'a korkulu bir kalple ve zelil bir halle yaklaşacaksın. Senin kitabın ne büyük ne de küçük ondan hesaplanmamış bir şey kalmamış olarak senin eline verilecek.”

 

Acaba ne yüzle Allah-u Zülcelal'in huzurunda duracağız ve hangi dille O'na cevap vereceğiz? Ve "Sen benden haya etmedin mi?" dediği zaman hangi kalple düşünüp O'na cevap vereceğiz?

 

Bazı Peygamberlere şöyle vahiy gelmiştir: "Beni seven kimseye, ben cenneti nasip ederim. Kim benden korkarsa, ben onu cehennem ateşinden muhafaza ederim. Kim benden haya ederse, hafaza meleklerine o kimsenin günahını unuttururum."

 

İşte, Allah-u Zülcelal böyle kudret ve azamet sahibidir. Her şey O'nun kudretindedir. Hakikaten bizler ne de olsa günah sahibiyiz. Peygamber olmadığımız için Evliyalar dahi kendi derecelerine göre hata sahibidirler. Bu hatalara karşı Allah-u Zülcelal'e tövbe etmek ve daima yalvarmak lazımdır.

 

İnsanın Allah’ü Teâlâ’nın nimetlerini düşündüğü zaman, Allah-u Zülcelal'den haya etmesi gerekir. Çünkü Allah-u Zülcelal, insana bu kadar iyilik yaparak, rızkını veriyor. İnsan bu şekilde düşündüğü zaman, Allah-u Zülcelal'den haya ederek, O'na iyi kulluk yapar.

 

Allah’ü Teâlâ’nın ayetlerine inanmıyor musunuz?

 

Muhammed bin Suka, ziyaretine gelenlere:

"- Size bir kaç söz söyleyeyim de onlardan yararlanınız. Çünkü bu sözler vaktiyle bana yararlı olmuştu." dedi

Ve:

"- Sizden önceki müslümanlar boş konuşmaktan hoşlanmazlardı. Onlar Kur'an okumanın, iyiliği emredip, kötülüğü yasaklamanın ve zaruri geçimle ilgili bir sorunu dile getirmenin dışında kalan her konuşmayı boş söz sayarlardı." dedi ve şöyle ilave etti: “Yoksa siz, Allah’ü Teâlâ’nın şu ayetlerine inanmıyor musunuz?

 

"- Oysa üzerinizde koruyucu “yaptıklarınızı zaptedici” melekler vardır. Şerefli katipler, her yaptığınızı bilirler." “İnfitar; 10-12”

"- Onun sağında ve solunda oturan iki alıcı melek, yaptıklarını kaydetmektedirler. İnsan hiç bir şey söylemez ki; yanı başında onu gözetleyen, dediklerini zapteden “bir melek” hazır durmasın." “Kaf; 17-18 “

 

Acaba ne dünyaya ve ne de ahirete yaramayan sözlerle doldurduğumuz amel defterlerimiz, yarın mahşer günü elimize geçince ne yapacağız! İşte şimdiden hazırlığımızı yapalım. Dilimizi hayra alıştıralım, Allah-u Zülcelal'in zikrine alıştıralım. Allah-u Zülcelal'in emirlerini anlatmaya, nehiylerini söylemeye alıştıralım. Mahşer günü defterimizde ne görmek istiyorsak ona göre davranalım...

 

Allah-u Zülcelal kendi fazlı ve keremi ile bizlere muamele etsin ve hepimize razı olacağı şekilde salih amel nasip etsin... “Amin”

Acı da olsa dogruyu söyleyiniz Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem

 

(Alıntı)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis