Büyüttüğün Her Çocuk Yetişmiyor
Büyüttüğün Her Çocuk Yetişmiyor
Öyle ki kimi ebeveynler, evladının maddi
ihtiyaçlarını karşılamakla ona karşı görevini yerine getirdiğini düşünüyor.
Hâlbuki maddi ihtiyaçları karşılamak çocuk yetiştirmenin yalnızca bir bölümü...
“Çocuk yetiştirmek için iki kişi yetersiz, büyütmek
içinse fazla.” sözünü ortaya atıp bir münazara başlatsak herhalde pek çoğumuz
bu sözü destekleyenler arasında yer alır. Büyütmek ve yetiştirmek ifadeleri her
ne kadar birbirine yakın anlamlarmış gibi görünse de aslında birbirinden
oldukça farklı. ‘Büyüme’ zamana bağlı olarak gerçekleştiğinden fazla gayret
sarf etmek gerekmez. Öyle ki eskiler bu durumu ‘Dünyaya gelen (öyle ya da
böyle) büyüyor.’ sözüyle ifade eder. Oysa çocuğu yetiştirmek öyle kendiliğinden
gerçekleşen bir durum olmanın aksine bilinçli, özenli ve gayretli bir çaba
gerektiriyor. Çocuğu ‘hakkıyla yetiştirebilmek’ için bazen iki kişinin
yetmeyip; büyütmek içinse fazla gelmesi buradan ileri geliyor. Bu nedenle
‘Herkes çocuk büyütür, ama herkes çocuk yetiştiremez.’ sözü her ne kadar sert
bir ifade olsa da anlamı itibarıyla katılmamak elde değil.
Dünyaya ailesinin öğrettiği değerler penceresinden
bakar çocuk. Hayatı boyunca unutmayacağı öğretilerin, sahipleneceği değerlerin
eğitimini ilk olarak ailede alır. Bu anlamda anne-babanın sorumluluğu oldukça
önemli…
Müslim ve Buhari’de yer alan bir hadiste Efendimiz
(sallalahu aleyhi ve sellem), şöyle buyuruyor:
“Her doğan İslam fıtratı üzerine
doğar. Sonradan ebeveyni onu Hıristiyanlaştırır, Yahudileştirir veya
Mecusileştirir.” Hadiste nakledildiği
üzere çocuklar, her şey olmaya müsait temiz bir fıtratla dünyaya gelir. Fıtri
halini besleyerek bu tabiatındaki temizliği korumak ise anne-babanın çocukla
ilgili en önemli sorumluluğudur. Aksi halde dinin ruh ve mana köklerine göre
yetiştirilmeyen çocukların, bambaşka bir dünyanın insanı haline gelmesi
kaçınılmaz olur.
Efendimiz’in: “Her birerleriniz rai (çoban) ve
hepiniz elinizin altındakinden sorumlusunuz…” hadisinde işaret ettiği üzere
sorumluluklarımızı yerine getirmekle mükellefiz. Anne-baba kimliğimize ait en
büyük sorumluluğumuz ise evlatlarımızı doğru yetiştirmek. Ancak bunun için
öncelikle mesuliyet kapsamını bilmemiz oldukça önemli.
Öyle ki kimi ebeveynler, evladının maddi
ihtiyaçlarını karşılamakla ona karşı görevini yerine getirdiğini düşünüyor.
Hâlbuki maddi ihtiyaçları karşılamak çocuk yetiştirmenin yalnızca bir bölümü...
Bunun dışında çocuğun anne-babasının yerine getirmekle mükellef olduğu pek çok
hak söz konusu. Güzel isim vermek, dini sevdirmek, Allah sevgisi kazandırmak,
sevgi ve şefkatle davranmak, eşit muamele etmek, farz olan ilimleri öğretmek,
haram lokma yedirmemek, süt emme hakkından mahrum etmemek, güzel terbiye
vermek, kem nazardan korumak, aile ortamı hazırlamak, güzel örnek olmak ve
vakti geldiğinde evlendirmek; dinimize göre çocuğun anne-babası üzerindeki
hakları arasında yer alıyor...
Dinimiz çocuğa verdiği bu haklarla onun doğru
yetiştirilmesini gözetir. “Çocuğu terbiye etmek torunlara sadaka vermekten daha
sevaptır.” hadisiyle evlada bırakılacak en güzel mirasın terbiye olduğu
belirtilir.
‘Ahir zamanda babalarından ötürü evlatların vay
haline’
Ebû Hureyre’den rivayet edilen bir hadiste,
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), öldükten sonra amel defterinin
kapanmamasına vesile olan üç durumu şöyle buyuruyor: “İnsanoğlu öldüğü
zaman, bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır
Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat.”
Bu hadis, bir anlamda salih evlat yetiştiren anne-babaları da müjdelemiş
oluyor. Ancak bu müjdeye nail olabilmek için bu hususta son derece hassas olmak
lazım. Bunun için öncelikle örnek anne baba olmak, sonra da çocuğumuza ışık
tutmak gerekiyor. Çünkü çocuğa gerekli hassasiyetleri kazandırmadan bunları
yapmasını beklemek yanlış olmakla birlikte yaygın da bir yaklaşım. Öyle ki hemen
her anne baba, evladının ahlaklı, inançlı, dindar olarak yetişmesini istemesine
rağmen gereken bilgiyi eğitimi verme konusunda yeterince aktif davranmıyor.
Efendimiz, bununla ilgili bir gün ashabına “Ahir zamanda babalarından ötürü
evlatların vay haline!” buyurur. Bu söz üzerine sahabe şaşkınlık içinde soruyor
“Müşrik babadan ötürü mü onlara kıyıldı da heder oldular” Efendimiz “Hayır
mümin babaları onlara kıydı.” cevabını veriyor. Şaşkınlığı daha da artan sahabe
nasıl olduğunu soruyor. Aldıkları cevap ise “Babaları onlara dinin temel
rükünlerini öğretmedi.” şeklinde oluyor. Allah Resûlü’nün on dört asır evvel
haber verdiği bu durumdan sakınmak adına en önce kendi yaşantımızla
evlatlarımıza örnek olmamız gerekiyor. Müslüman olmanın ne demek olduğunu ve bir
Müslüman’ın nasıl yaşaması gerektiğini ailesinde gözlemleyen çocuk aynı
hassasiyetleri benimser. Bu sorumluluğu yerine getirebilme konusunda büyük imam
Zeynü’l Abidin’in duasına sarılmakta fayda var “Allah’ım, çocuklarımın
terbiyesi, te’dibi ve onlara iyilik yapmam hususunda bana yardımcı ol!”
Melike Bahçevan (Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder