İslâm Dini'nin Temel Esasları
İslâm Dini'nin Temel Esasları
1- İtikad (İnanç sistemi),
2- İbadet (Kulluk görevleri),
3- Muamelât (Hukuk sistemi),
4- Ukûbat (Cezalar),
5- Ahlâk.
İslâmiyet bu beş esasıyla bir bütündür.
İslâmiyet bu beş esasıyla bir bütündür.
Bunlardan bir tanesini dinin içerisinden çıkardığınızda ona
İslâm demek mümkün olmaz. İslâm bilginleri, İslâm’ı büyük bir ağaca
benzetmişler; ağacın köklerinin iman ve itikadı, gövdesinin ibadet ve
muamelâtı, onu budamanın ukûbatı ve meyvelerinin ise güzel ahlâkı temsil
ettiğini söyleyerek iman-ahlâk bütünlüğünü göstermişlerdir.
Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem'in risalet görevini
tamamlamak üzere olduğu son günlerinde 'Veda Haccı' sırasında Cenâb-ı Hak şu
ayet-i kerimeyi gönderdi:
"Bugün sizin dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki
nimetimi tamamladım ve size din olarak Müslümanlığı (verip ondan) hoşnut
oldum."
Müslümanlar asırlar boyunca bu ayet-i kerimeyi şöyle tefsir
ettiler: İslâm, insan hayatının bütün yönlerini idare eden tam bir hayat nizamıdır.
Müslümanlar bütün hayatlarında onun hükümlerini uygulayarak Allah Celle Celâlüh'ın
üzerlerindeki nimetinden yararlanmış olacaklardır. Ancak böyle yaptıkları
takdirde Yaratıcı'nın rızasına kavuşacaklardır. O'nun rızasına kavuşmak ise en
büyük nimet, en büyük kazanç ve en büyük mutluluktur.
İslâm, insanların hem dünya ve hem de ahiret mutluluğunu amaç
edindiği için din ve dünyanın arasını birleştirmiştir. Bunun için de insanları
zor-kolay, gizli-açık emir ve yasakları konusunda uymaya zorlamaktadır. Müminler
inanıyorlar ki, Allah Celle Celâlüh’ün emrettiği şekilde kurallarına uymak hem
ibadet hem de dünya ve ahiret mutluluğuna nedendir. Bu kurallara uymak, kişiyi
Allah Celle Celâlüh’ına yaklaştırır. Bundan dolayı da kıyamet gününde karşılık
kazanacaktır. Bunu bilerek kimse suç işlemez.
İşte böylelikle İslâm, bireylerde yasaklara karşı bir bilinç titizliği,
inceliği oluşturmuştur. Ahiretteki ceza veya mükâfat duygusu işte bu titizliği
sağlar.
İnsanlar, ahiretteki ilâhi hesaplaşma duygusundan uzak oldukları
zaman fırsat bulduklarında her suçu işleyebilirler. Onların gönüllerinde suç
işlemeyi engelleyici bir güvenlik sigortası yoktur. Fakat İslâm, Allah Celle
Celâlüh korkusu, O’nun emirlerine itaat ve engin bilinç titizliği ile
Müslümanların gönlüne yerleştirmiştir. Bunun için de Allah Celle Celâlüh
nizamının uygulanmadığı yerlerde ahlâk kuralları zedelenmekte, suç oranları
sürekli artmakta ve insanlar mutsuz yaşamaktadırlar.
İslâm’ın hükümlerinin birbirinden ayrılmaz ve parçalanmaz bir
bütün olduğunu ve bunlardan bir tanesinin bile inkâr edilmesi halinde tümünün
inkârının kabul edildiği ve böylece bunu yapan kimsenin İslâm dininden
uzaklaştığını mümin olan herkes bilmektedir. Kur’an’ın bütün hükümlerine
gönülden inanıp, tam olarak bağlanmak ve onları yaşamın ilgili alanında
uygulamak da aynı şekilde bir zorunluluktur.
İşte bu konudaki ayet-i kerime:
“Yoksa siz o kitabın (Kur’an’ın) bir kısmına inanıyor da, bir
kısmını da inkâr mı ediyorsunuz? Şu halde içinizden böyle yapanların cezası,
dünya hayatında rezillikten başka bir şey değildir. Kıyamet gününde de onlar
azabın en çetinine itileceklerdir.” (1)
“O halde siz insanlardan korkmayın, benden korkun. Benim
ayetlerimi az bir paha satmayın. Kim Allah Celle Celâlüh’ın indirdiği
hükümlerle hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.” (2)
İslâm, zaman ve mekânın dar sınırları içine de sıkıştırılamaz.
O, yalnızca belirli bir zamanda uygulanmak, diğer zaman veya coğrafyalarda uygulanmamak
gibi bir noksanlık içinde de değildir. İslâm, bütün zamanların ve bütün
mekânların sistemidir. İslâm’ın hükümleri öyle düzenlenmiştir ki, zamanın
ilerlemesi, mekânların değişmesi onu etkilemez ve yeniliğini yıpratmaz. Genel
kurallarının, ana esaslarının değişmesi asla söz konusu değildir.
İnsanların kurdukları sistemler sürekli ve evrensel değildir.
Çünkü bunlar, bulundukları toplumun durumu ve değerleriyle gelişim gösterirler.
Toplumların görüş açılarının değişimiyle de değişirler. Dolayısıyla bu
sistemlerin kaynağı fani ve hergün yeni şeyler peşinde koşan insanoğludur.
Fakat İslâm’ın kaynağı, her zaman Hayy (diri) ve Kayyum (sürekli uyanık) olan
ve evrenin bütün ömrünü ve sonunu bilen Allah Celle Celâlüh’ın kendisidir.
Bu bölümde İslâm'ın Temel
Esasları üzerinde kısaca durulmuş ve bu esaslardan Ahlâk Nizamı ana bölümler,
maddeler ve detaylarıyla incelenmiştir. Bölümlerdeki maddeler alfabetik sıraya
göre dizilmiştir. Aynı anlamı ifade eden kelime ve deyimlerden daha az
kullanılanlardan daha çok kullanılanlara yönlendirme yapılmıştır. Maide Suresi:
Ayet 3
Kaynak: http://www.islamahlaki.com
Yorumlar
Yorum Gönder