Köyümün Gelenekleri
Neden böyle diyorum?
Çünkü bir kısmını biliyor, bir kısmını bilmiyoruz! Bu geleneklerden bir kısmı
tamamen unutuldu, bir kısmı ise kör topal yaşıyor, bir kısmı da sadece
zihinlerde kaldı…
Ben atalarımızdan
işittiklerimi ve kendi gördüklerimden bir kısmını yazacağım…
Önce çocuk yetiştirmeden
başlayalım. Eskiden hemen hemen her evde “Dede, nine, amca, hala gibi”
büyüklerden oluşan geniş aile vardı. Yeni evlenenler büyüklerin yanında beraber
kaldıklarından dolayı çocukların eğitiminde en ufak bir zorluk çekmezlerdi.
Çünkü çocukları tecrübeli büyükler yetiştirirdi. Büyükler çocuk eğitiminde
yanlış bile yapsalar anne ve babalar saygılarından dolayı büyüklere asla itiraz
edemezdi.
Sonraları yeni
evleneceklere ayrı ev tutulur olunca çekirdek aile oluştu. Hiçbir tecrübesi
olmayan anne ve baba çocuk yetiştirme gibi yüksek ihtisas isteyen bir durumla
karşı karşıya geldiler. Yeni çiftin çocuk yetiştirme konusunda hiçbir bilgileri
olmadığından çocuklar cahil anne ve babalar tarafından bilgisiz ve görgüsüzce
yetiştirilmeye başlandı.
Bir de yazılı ve görsel
medyanın olumsuz etkileri, yurdumuzun üç tarafının denizlerle çevrili olmasının
sonucu aşırı gelen turistlerin olumsuz tesirleri, okullarda karma eğitimin
olumsuz etkileri, dış ve içteki laik çevrelerin dinimizi baskı altına alarak
dinsiz nesil yetiştirilmesi bugünkü çarpık tabloyu oluşturdu.
Kesikbaş cinayetlerinden,
çöplüklere atılan canlı bebeklerden, vahşice işlenen kadın cinayetlerinen ve
diğer tüyler ürpertici haberlerden içimiz karardı.
Para çok, mal çok…
İnsanların maddi durumları son derece iyi… Ama bet yok, bereket yok! İnsanlar
son derece mutsuz… Lüks apartmanlar, lüks arabalar var ama insanlar yine de
mutsuz!
Sevgi, saygı, itaat,
edep, hayâ kalmadı. Ne kadar kutsal değerlerimiz varsa eridi gitti. Moda adı
altında hayvanların bile uygun görmeyeceği, cahiliye kıyafetleri yaygınlaştı.
Caddede yürürken başımızı çevirecek yön bulamıyoruz. Ne tarafa dönsek çirkef
rezalet giyimler… Eskiden kadın kıyafetleri bozuktu, artık erkek kıyafetleri de
bozuldu…
Öpüp öpüp başımıza
koymamız gereken ekmekler yerlerde, çöplerde… İnsanlar mutsuz mu mutsuz.
Olumsuz ve ürpertici
haberler içimizi öyle kararttı ki televizyonu açmaktan korkuyoruz. Kesik baş
cinayetleri, vahşice öldürülen kadınlar, boşanmalar, babasına bomba gönderen
evlat haberleri, annesini para vermiyor diye kesen evlâtlar, minik yavrularını
bırakıp başka erkeklere kaçan hayâsız kadınlar, soygunlar, talanlar,
fırıldaklar, bitmek tükenmek bilmeyen yasa dışı çete haberleri…
Sanki başka vatanımız
varmış gibi her karış toprağı şehit kanıyla sulanan güzel vatanımızı bölmek
isteyen terörist ve bölücü haberleri…
İçimiz karardıkçe
kararıyor, haberlere bakmak bile istemiyoruz.
Ahh nerede o eski
günler, nerede?
“Köyümüzde düğün var!”
haberi duyulur duyulmaz çevre köyler bir araya gelir; gece sabahlara kadar
erkekler sinsin oynar-halay çeker; hanımlar kına geceleri düzenler; herkes
milli değerlerimize uygun hoşça vakit geçirir sabahlara kadar eğlenirdi.
Gelin almadan bir gün
önce düğün yemeği verilir, gelemeyen hasta ve yaşlıarın evine düğün yemekleri
gönderilirdi.
Gündüzleri meydanlarda
güreşler tutulur, yağız atlarla ciritler oynanır, damat giydirme ve takı
törenleri düzenlenirdi. Damat giydirme törenlerinde çerezler dağıtılırdı.
Düğünden sonra kız
tarafı damat tarafı ve yakınlarını davet eder yemek verir gelin hanıma damızlık
bir inek hediye ederdi.
Köylülerden biri
hastalansa, hapise düşse tüm köylü birleşir onun ürünlerini önce hasat ve
harman ederlerdi.
Bir kızımız veya oğlumuz
hafız olsa Kur’an-ı Kerim ve mevlit okutulur; yemek verilir takılar takılarak
hafız olan yavrumuz sevindirilirdi.
Bir evin oğlu
mecburiyetten babasından ayrılacak yeni ev kuracak olsa; tüm köylü birleşir ona
ev yapma yarışına girerlerdi. Kimisi kereste, kimisi tuğla-kiremit verir, tüm
köylü çalışır kısa sürede babasının evinden daha güzel ev yapılırdı.
Ölen bir kişi olunca 3-5
gün cenaze evine yemekler getirilir; taziyerye gelenler üzüntülü ev sahipleri
gelenlerle beraber yerdi.
Bir delikanlı askere mi
gidiyor; bütün köylü toplanır Kur’an-ı Kerim okutulur, yemek verilir; dua edilerek
davul zurnalarla uğurlanırdı.
Bir delikanlı askerden
mi geliyor; davul zurnalarla karşılanır, Kur’an-ı Kerim okutulur, yemekler
verilir dualar edilirdi.
Ramazan ve Kurban
bayramı namazlarından sonra önce büyüklük sırasına göre insanlar sıraya girer
herkes birbirleriyle bayramlaşır; dargın kimse kalmazdı.
Bayramlaşmadan sonra misafirler
başköşeye oturtulur; evlerden gelen yöresel yemekler köy odalarında hep bareber
yenir dualar edilirdi.
Şimdiki vasıtalar yoktu
ama; birisi hastalandı mı iki sırık arasına bir kilim çakılır, insanların
sırtlarında hastaneye yetiştirilirdi.
Birisi hastalandı veya bir
sıkıntıya mı düştü; imdadına bütün köylü yetişir onun harmanı herkesten önce
kaldırılır onun işi herkesten önce görülürdü.
Ne günlerdi o günler, ne
günler…
Ne güzel geleneklerimiz
vardı ne güzel? Köyümüze misafir mi geldi? Köyden ya hali vakti iyi birisi
evine götürür ya da köy odasına yerleştirilir gerekli hizmetler fazlasıyla
yapılırdı…
Bulgur kazanlarında
pişen yumurtaları, patatesleri, elmaları özledik…
Sobanın üzerinde pişen
yemekleri özledik, odun ocağında pişen kıpkırmızı tadından yenmeyen kül
çöreklerini, değirmen çöreklerini özledik…
Fırınlarda pişen
somunları keşkekleri, özledik...
Sırıkta nar gibi
kızarmış kebapları özledik…
Gündüzleri herkes işinde
gücünde olduğundan gece misafirlikleri evlerde kıyasıya devam ederdi.
Misafirliğe aşırı önem verildiğinden dolayı Allah’ü Teâlâ bereketi eksik
etmezdi.
Para pul pek bulunmazdı
ama herkes mutlu ve mesuttu…
Arabamız yoktu ama gıcır
gıcır gıcırdayan kağnılarımız vardı. Şaha kalkan atlarımız, tatlı tatlı anıran eşeklerimiz
vardı… Naylon çoraplarımız yoktu ama el dokuması yün çoraplarımız vardı. Kumaş
elbiselerimiz yoktu ama el dokuması yün şalvarlarımız, yün ceketlerimiz ve
kazaklarımız vardı…
Kireç kokulu kerpiç
evleri, reçine kokulu ahşap evleri özledik…
Yakınca sımsıcak ısıtan
odun sobalarını; fırınında ekmek yaptığımız, patates közlediğimiz güzineleri
özledik…
İçimine doyum olmayan
yayık ayranlarını özledik, köy tavuğunu, köy yumurtasını özledik…
Büyüklerden önce sofraya
oturmayan çocukları özledik…
Büyükler köyün tüm çocuklarını kendi çocuğu gibi
görürdü. Bir suç işlerse; kulağını çekerek: “Yaptığın ayıptır, sana yakışmıyor,
terbiyeni bozma, evlâdım!” derdi. Çocuk da kendi atası gibi itaat ederdi.
Yaptıklarımı babama iletmesin diyerek tir tir titrerdi.
Al ata binen, al duvaklı
gelinleri özledik…
İlâhiler eşliğinde damat
giydirme törenlerini özledik!
Kayınpederinin yanında
sesini bile çıkarmayan işaret dili ve fısıltıyla konuşan utangaç hayâ timsali
gelinleri özledik…
Babasının yanında “Babam
bilir!” diyen babasının yüzüne bakamayan saygılı evlatları özledik…
Hasta olup geceleri
uyandığımıda başucumuzda bekleyen annemizin şefkatini özledik…
Bir sıkıntımız oluğu
zaman bize ilâç gibi gelen büyüklerimizin tatlı dillerini özledik…
Çok uzaklardan kovalarla
evlere su taşıyan bir erkek görünce saygısından yolunu kesmeyen; saygı timsali
kadınlarımızı özledik.
Sadece evlenmenin sözünü
bile duyunca utancından baştan ayağı kıpkırmızı kesilen genç kızları, genç
delikanlıları özledik…
Eskiden sevgi, saygı ve
itaat ve bereket vardı. Şimdi hiç biri kalmadı…
Müslümanın hayatında
uygulanan her şey Kur’an-ı Kerim’den, sünnetten, İslâm büyüklerinden alınır,
çocuklar İslâmi esaslara göre yetiştirirlerdi.
Bir hanım asla uygunsuz giyinmezdi. Hatta suya bile girseler uzun eteğin-şalvarnı kıvırmaz eteğiyle şalvarlarıyla girerdi.
Bir evin hanımı fikrini
söyler ama asla kocasına karşı gelmezdi.
Daha sayamadığımız
sayısız güzel gelenek ve göreneklerimiz vardı. Yavaş yavaş hepsini
kaybediyoruz.
Batasıca batı her
güzelliğimizi unutturdu. Batılı toplum mühendisleri halâ Müslüman – Türk toplumunu
ve aile yapısını bozmak için kudurmuşçasını ha bire saldırıyor…
İşte Osmanlı’yı Osmanlı
yapan güzel dilimiz ve dinimizle bire bir örtüşen böyle geleneklerimiz vardı…
Daha da bilmediğimiz, unuttuğumuz,
bizden öncekilerin yaşadığı nice güzelliklerimiz vardı…
Hoşça kalın, dostça
kalın Allah’ü Teâlâ’ya emanet olunuz efendim!
Sizleri unutmayan aciz ve fakir kardeşiniz…
Yorumlar
Yorum Gönder