Ölüme Hazırlık
Ölüme Hazırlık
Allah-ü Teâlâ Celle Celâlüh şöyle buyurmuştur:
“Allah Celle Celâlüh katında din İslâm’dır.” İslâm’ın yâni “islâm” kelimesinin
hakîkati “istislâm”dır (teslim olmak ve teslimiyettir). Önce “İslâm’ı (İslâm
Dînini) kabul edin, sonra da istislâmı (teslîmiyeti) nefislerinizde gerçekleştirin.
Dışınızı İslâm ile, içinizi de “istislâm” (teslîmiyet) ile temizleyin.
Kendinizi Rabbinize Celle Celâlüh teslim edin. O’nun Celle Celâlüh tedbîrine ve
takdîrine râzı olun. Bırakın, hakkınızda O’nun Celle Celâlüh takdîri hüküm
versin. Kaderin getirdiği her şeyi makbul karşılayın. Rabbiniz Celle Celâlüh
sizi sizden daha iyi bilir. “Müdebbir” (her şeyi idâre ve takdîr eden) ve
“Hâkim” (hüküm ve hikmet sâhibi) olarak O’ndan Celle Celâlüh râzı olun. Yakın
bir dost olarak O’nun Celle Celâlüh Kelâm’ından (Kur’ân’dan) râzı olun. O’nun Celle
Celâlüh emirlerini de, yasaklarını da “kabul eli”yle karşılayın. O’nun Celle
Celâlüh dînini bütün kalbinizle karşılayın. Kendinize o dîni şiar ve örtü
edinin.
Ölüm gelmeden önce, Allah’tan Celle Celâlüh dönüşün
mümkün olmadığı o gün, yâni kıyâmet günü gelmeden önce hayâtınızı ganîmet
bilin. Emellerinizi kısaltın. Çünkü felah bulan kimse, ancak emelini kısaltmak
sûretiyle felah bulmuştur. Dünyâya karşı hırsınızı azaltın. Harîs olmasanız
bile kısmetleriniz size gelecektir. Bu dünyâdan, nasiplerinizi elde etmeden
ayrılmayacaksınız.
Vah sana! Hevesi kov. Ölümün elinden kurtuluş yok.
Nereye gidersen git, nereye dönersen dön, o senin önünde ve etrâfında.
Kıyâmetten kurtulamazsın. Ölüm günün senin hakkında özel bir kıyâmettir.
Kıyâmet günü de hem senin için, hem de senin dışındakiler için genel bir kıyâmettir.
İlk kıyâmet ikinci kıyâmeti getirir: O zaman ölüm meleğini görürsün; sana güler
yüzle, mütebessim bir çehreyle gelir. Yanındakiler de öyledir. Sana selam
verirler. Tıpkı enbiyânın, şühedânın ve sâlihlerin ruhlarını aldığı gibi senin
rûhunu da yumuşaklıkla alır. Kıyâmet gününün senin hakkında hayırlı geçeceğini
müjdeler. İlk gün ikinci günü getirir: Eğer hayır görürsen hayırdır; şer
görürsen şerdir.
Ölüm meleği Mûsâ (AS)’a geldi, elinde bir elma
vardı. Elmayı Mûsâ (AS)’a koklattı. Bu koklama esnâsında O’nun (AS) rûhunu
aldı. Hepsi böyledir: Allah Celle Celâlüh katında derecesi yüksek olanın rûhu
en kolay ve en güzel bir sûrette alınır.
Ey cemâat!
Ölmeden önce nefislerinizden ve irâdelerinizden
ölün. Ölümü çokça zikredin ve gelmeden önce ona hazırlanın. Ölmeden önce
ölürseniz, ölüm size kolaylaşır. Ona karşı ne bir ağırlık olur, ne de bir
endişe. Ölüm ve kıyâmet günü mutlakâ gelecektir. Onları bekleyin. Bu iki gün
husûsunda Allah’tan Celle Celâlüh bir kaçış yolu yoktur. Akıllı olun! Ben sizde
ne kalp görüyorum, ne de kalplerinizde bir mârifet!
Yazık sana!
Zâhidlik iddiâsında bulunuyorsun, zâhidlerin
elbisesini giyiniyorsun, ama dünyânın çocukları (kulları) olan zenginlerin ve
yöneticilerin kapısına da gidiyorsun! Nefsine dönüyorsun ve dünyâyı talep
ediyorsun! Onda olanı istiyorsun! Hz. Peygamber’in (SAV): “Bir çukurun
etrâfında dolanan kimse oraya düşebilir” buyurduğunu işitmedin mi?
Dünyâ ile meşgul olmak, Allah Celle Celâlüh yoluna
düşmüş kimselerin yolunu keser bitirir; onları büyüler, akıllarını başlarından
alır. Bu genel bir kâidedir; Allah’ın Celle Celâlüh dilediği müstesnâdır. Çok
az kimse vardır ki, Allah-ü Teâlâ Celle Celâlüh onların kalplerine ve işlerine
sâhip çıkar, onları halvetlerinde ve celvetlerinde muhâfaza eder. Kudret eliyle
onların yiyeceklerini, içeceklerini ve giyeceklerini tertemiz eder.
Sûfîler, Resûl’ün (SAV) getirdiği ile amel
etmişlerdir; böylece Resûl (SAV) onlardan râzı olmuş, onlara sâhip çıkmış ve
onları sevmiştir. “Ev almadan önce komşu al!” “Yol’a girmeden önce yoldaş
edin.” Bu komşu ancak Allah-ü Teâlâ’ya Celle Celâlüh yakınlıktır,
mârifetullahtır, îmandır, O’na Celle Celâlüh tevekkül etmektir, O’nun vaadine
bağlanmaktır. Sûfîlerin kalpleri işe vâkıf olduklarından dolayı onlar, dünyâdan
da, âhiretten de uzaklaşmışlardır. Diğer şeylerden hep uzakta durmuşlardır.
Ey gâfiller!
Size açıkladığım bu hususlara ancak amel ile, bâzan
beden ve bâzan da kalp ile, bâzan kalp bâzan fiil ile amele dalmak sûretiyle,
yâni bâzan konuşma bâzan susma, bâzan amel bâzan talebi terk etmek metotlarıyla
ulaşılabilir. Amel ve utanma ile ulaşılabilir. Kalp gözünün amelini görmemesi,
onun amelleri görmeye karşı bir süre kapatılması yoluyla olur. Bu tamam olunca
Allah-ü Teâlâ Celle Celâlüh tarafından bir hareket gelir ve ona şöyle
seslenilir: “Hareket et ve yürü! Gözlerini aç. Baş gözlerinle de kalp
gözlerinle de bak.” Allah-ü Teâlâ’dan Celle Celâlüh gelen şey ancak O’nun Celle
Celâlüh kudret eliyle gelir.
Sûfîler dâimâ alçak gönüllü ve mütevâzi davranırlar.
Bu davranışı hiç elden bırakmazlar. Bunu da sırf Allah Celle Celâlüh rızâsı
için yaparlar. Mü’min, elindekini çıkarmak ve “îsâr” etmek için didinir durur.
Çünkü o ihtiyaç ânında onu bulacağını bilir. Vera sâhibidir ve bulduğu her şeyi
tertemiz yapmaktan geri durmaz. Aslını ve teferruatını bildiği “bir şey” bulmak
için o her şeyi terkeder. Babasından ve annesinden kendisine mîras olarak kalan
elindeki her şeyi çıkarmak için çalışır. “Belki onlar bu malı vera yoluyla kazanmamışlardır”
diyerek, elindeki mîrası fakirlere ve düşkünlere dağıtır.
Allah’ım Celle Celâlüh! Bize doğru yolu ilham et.
Sevdiğin ve râzı olduğun ameli işlemeye bizi muvaffak kıl. “Bize dünyâda da,
âhirette de güzellik ver ve cehennem azâbından bizi koru.”
Kaynak: Gavsulazam
Abdulkadir-i Geylani (KSA), Cilâü’l-hâtır fi’l-bâtın ve’z-zâhir
Yorumlar
Yorum Gönder