Beş Ayetler ve Sırları (Ayet-i Hamse)
Beş Ayetler ve Sırları (Ayet-i Hamse)
İmam-ı Buni Hazretleri diyor ki:
“Kur’an-ı Kerim’de tesiri büyük öyle beş ayet vardır ki, okuyanı
Allah’ın izni ile korkulan şeylerden emin kılar, bütün elem verici şeylere ve
hastalıklara karşı koruyucu bir manevi kalkan vazifesi görür.”
Selman-ı Farisi Radiyallahü Anh’dan rivayetle:
Hayatım boyunca çok günah işledim.
Neredeyse ömrüm dahi sona erecek. Bana bir şey öğret ki, ömrüm uzun olsun, günahlarım
mağfiret olsun ve muradım hâsıl olsun” dediğinde Raûsulüllah Rasûlüllah Sallallahü
Aleyhi Vesellem bu beş ayeti kerimeyi öğretti ve buyurdular ki
“Bir kimse bu beş ayeti kerimeleri okursa
ve üzerinde taşırsa, ömrü uzun olur, günahı mağfiret olunur ve muradı hâsıl
olur.”
Bu ayeti yazıp da üzerinde taşıyan kimseler, insanlar arasında
hürmet görür ve nazardan korunurlar.
Hazreti İbn-i Mes’ud Radiyallahü Anh’dan
rivayetle:
“Allah Rasulü Sallallahü Aleyhi Vesellem ayat-ı hamse’yi
hazerde, seferde, gazalarda okurdu. Allah’ü Teâla ona her seferinde yardım etti
ve fethi müyesser kıldı”.
Bakara Suresi 246. Ayet
اَلَمْ تَرَ اِلَى الْمَلَأِ مِنْ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ مِنْ بَعْدِ
مُوسٰىۢ اِذْ قَالُوا لِنَبِيٍّ لَهُمُ ابْعَثْ لَنَا مَلِكاً نُقَاتِلْ ف۪ي
سَب۪يلِ اللّٰهِۜ قَالَ هَلْ عَسَيْتُمْ اِنْ كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ اَلَّا
تُقَاتِلُواۜ قَالُوا وَمَا لَـنَٓا اَلَّا نُقَاتِلَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَقَدْ
اُخْرِجْنَا مِنْ دِيَارِنَا وَاَبْنَٓائِنَاۜ فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ
الْقِتَالُ تَوَلَّوْا اِلَّا قَل۪يلاً مِنْهُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ
بِالظَّالِم۪ينَ ﴿٢٤٦﴾
Meali: Mûsâ'dan
sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerini görmedin mi (ne yaptılar)? Hani,
peygamberlerinden birine, "Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda
savaşalım" demişlerdi. O, "Ya üzerinize savaş farz kılındığı halde,
savaşmayacak olursanız?" demişti. Onlar, "Yurdumuzdan çıkarılmış,
çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz halde Allah yolunda niye
savaşmayalım" diye cevap vermişlerdi. Ama onlara savaş farz kılınınca
içlerinden pek azı hariç, yüz çevirdiler. Allah zalimleri hakkıyla bilendir. ﴾246﴿
Alî îmran Suresi 181. Ayet
لَقَدْ
سَمِـعَ اللّٰهُ قَوْلَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ فَق۪يرٌ وَنَحْنُ
اَغْنِيَٓاءُۢ سَنَكْتُبُ مَا قَالُوا وَقَتْلَهُمُ الْاَنْبِيَٓاءَ بِغَيْرِ
حَقٍّۙ وَنَقُولُ ذُوقُوا عَذَابَ الْحَر۪يقِ ﴿١٨١﴾
Meali: Allah;
"Şüphesiz, Allah fakirdir, biz zenginiz" diyenlerin sözünü elbette
duydu. Onların dediklerini ve haksız yere peygamberleri öldürmelerini yazacağız
ve "Tadın yangın azabını!" diyeceğiz. ﴾181﴿"
Nisâ Suresi 77. ayet
اَلَمْ
تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ ق۪يلَ لَهُمْ كُفُّٓوا اَيْدِيَكُمْ وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ
وَاٰتُوا الزَّكٰوةَۚ فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ اِذَا فَر۪يقٌ
مِنْهُمْ يَخْشَوْنَ النَّاسَ كَخَشْيَةِ اللّٰهِ اَوْ اَشَدَّ خَشْيَةًۚ
وَقَالُوا رَبَّنَا لِمَ كَتَبْتَ عَلَيْنَا الْقِتَالَۚ لَوْلَٓا اَخَّرْتَنَٓا
اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يبٍۜ قُلْ مَتَاعُ الدُّنْيَا قَل۪يلٌۚ وَالْاٰخِرَةُ خَيْرٌ
لِمَنِ اتَّقٰى وَلَا تُظْلَمُونَ فَت۪يلاً﴿٧٧﴾
Meali: Daha önce
kendilerine, "(savaşmaktan) ellerinizi çekin, namazı kılın, zekâtı
verin" denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca hemen
içlerinden bir kısmı; insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hatta daha çok
korkarlar ve "Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Bizi yakın bir zamana
kadar erteleseydin ya!" derler. De ki: "Dünya geçimliği azdır.
Ahiret, Allah'a karşı gelmekten sakınan kimse için daha hayırlıdır. Size kıl
kadar haksızlık edilmez." ﴾77﴿
Maide Suresi 27. Ayet
وَاتْلُ
عَلَيْهِمْ نَبَاَ ابْنَيْ اٰدَمَ بِالْحَقِّۢ اِذْ قَرَّبَا قُرْبَاناً
فَتُقُبِّلَ مِنْ اَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الْاٰخَرِۜ قَالَ لَاَقْتُلَنَّكَۜ
قَالَ اِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللّٰهُ مِنَ الْمُتَّق۪ينَ ﴿٢٧﴾
Meali: (Ey Muhammed!) Onlara, Adem'in iki oğlunun haberini gerçek
olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş,
ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, "Andolsun seni
mutlaka öldüreceğim" demişti. Öteki, "Allah ancak kendisine karşı
gelmekten sakınanlardan kabul eder" demişti. ﴾27﴿"
Rad Suresi 16. Ayet
قُلْ
مَنْ رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ قُلِ اللّٰهُۜ قُلْ اَفَاتَّخَذْتُمْ مِنْ دُونِه۪ٓ
اَوْلِيَٓاءَ لَا يَمْلِكُونَ لِاَنْفُسِهِمْ نَفْعاً وَلَا ضَراًّۜ قُلْ هَلْ
يَسْتَوِي الْاَعْمٰى وَالْبَص۪يرُۙ اَمْ هَلْ تَسْتَوِي الظُّلُمَاتُ وَالنُّورُۚ
اَمْ جَعَلُوا لِلّٰهِ شُرَكَٓاءَ خَلَقُوا كَخَلْقِه۪ فَتَشَابَهَ الْخَلْقُ
عَلَيْهِمْۜ قُلِ اللّٰهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ ﴿١٦﴾
Meali: De ki:
"Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" "Allah'tır" de. De ki,
"O'nu bırakıp da kendilerine (bile) bir faydası ve zararı olmayan dostlar
(mabutlar) mı edindiniz?" De ki, "Kör ile gören bir olur mu? Ya da
karanlıklarla aydınlık bir olur mu? Yoksa Allah'a, O'nun yarattığı gibi yaratan
ortaklar buldular da bu yaratma ile Allah'ın yaratması onlara göre birbirine mi
benzedi?" De ki: "Her şeyin yaratıcısı Allah'tır. O, birdir, mutlak hâkimiyet
sahibidir." ﴾16﴿
Kaynak: Dua ile
korunma (Dr. Arif Arslan)
Yorumlar
Yorum Gönder