Akıllı Padişah ile Hünerli Adam
Akıllı Padişah ile Hünerli Adam
Bir
ülkede eğitime, adalete, çalışmaya, sorumluluk bilincine, yeni buluşlara, kabiliyet
ve yeteneğe önem veren bir padişah varmış. O ülke başkentinde her yıl panayırlar
düzenlenir; güzel ürün ve hayvan yetiştiren çiftçilere; bilim, kültür ve sanat alanında
başarı gösteren şairlere, yazarlara, sanatçılara ve yeni buluş yapanlara; bilgi,
yetenek ve spor yarışmalarında kazananlara; üstün gayret gösteren herkese devlet
heyeti ve padişah tarafından büyük ödüller verilirmiş.
Bir
gün devlet heyetine tuhaf bir adam gelmiş. Çok büyük bir yeteneği olduğunu anlatmış.
Adam bir tahtaya yan yana dizilip, sabitlenen yedi tane kuş yumurtasını; elli metre
uzaktan gözleri kapalı olduğu halde küçücük taşlarla birer birer kıracağını söylemiş.
Devlet heyeti bu adamı denemeye karar vermiş. Gerçekten de adam gözleri bağlı olduğu
halde elli metre uzaktan birer küçük taş atarak yedi tane kuş yumurtasını, birbirine
zarar vermeden sırayla kırıyormuş.
-
Heyet bu olağanüstü yeteneğe ne ödül vereceğini bilememiş. Veziri göndererek padişaha
haber vermişler.
Vezir
heyecanla padişahın yanına girmiş.
-Hayrola
vezir! Nedir bu hal? Pek heyecanlısın!
-
Sorma padişahım. Gözlerime inanamadım. Bir hünerli adam yedi tane kuş yumurtasını
bir tahtaya diziyor...
-Peki
sonra…
-Gözlerini
bağlattırıyor. Elli metre uzaktan yedi küçük taş atarak sırayla her yumurtayı tek
tek kırıyor.
-
Şaşılacak şey!
-
Görmek ister misiniz?
-
Peki, cuma çıkışı halk meydanda toplansın! Devlet ricali de gelsin, hep beraber
görelim, demiş.
Cuma
çıkışı halk bir meydana toplanmış. Devlet ricali ve padişah da gelmişler.
Adam
huzura gelmiş. Padişah sormuş.
-
Seni çok methettiler. Hünerini göster bakalım!
Adam
sevinç ve gururla:
-Baş
üstüne demiş. Bir tahtaya yedi kuş yumurtasını dizip sabitlemişler. Adamın gözlerini
bağlayıp, elli metre uzağa götürmüşler… Adam yedi küçük taş atarak, yumurtaları
tek tek kırmış.
Devlet
ricali ve halk her yumurtanın kırışında adamı çılgınca alkışlıyormuş.
Hünerli
Adam da gururla padişaha bakıyormuş.
Padişah
şaşkın, sanki yüzünde bulutlar dolaşıyormuş.
-
Aferin sana, büyük bir hüner gösterdin!
Adam:
-O
sizin teveccühünüz, çok çalıştım efendimiz!
Padişah;
-
Vay be! Bu işi kaç günde öğrendin?
-
Sorma padişahım sorma… Bu işi öğrenmek benim yedi yılımı aldı.
Padişah
hiddetlenmiş.
-
Yedi yıl mıııı?
-Evet
efendim. Tam koskoca yedi yıl…
Padişah
deliye dönmüş. Çıldırmış gibi elini kolunu sallayarak sağa sola dönüyor; “Boşa
geçen, koskoca yedi yıl!”, “Boşa geçen, koskoca yedi yıl!” diye söyleniyormuş.
Devlet ricali ve halk, hünerli adam için kese kese altın beklerken; padişahın delirdiğini
sanıp çok korkmuşlar. Padişah art arda sormaya başlamış…
-Peki,
askerliğini yaptın mı? Evli misin? Hangi okulları bitirdin? Hangi mesleği öğrendin?
Yedi yılda kaç kitap okudun?
Büyük
ödül beklerken şok olan adam:
-Askerliğimi
yaptım. Bekârım, ben okuma yazma bilmem, mesleğim yok efendim?
Daha
da sinirlenen padişah:
-Neden? Diye, haykırmış;
-Efendim,
bu işten dolayı; okumaya, evlenmeye ve meslek öğrenmeye vakit ayıramadım.
Padişah
büsbütün çıldırmış. Yine sağa sola dönmeye başlamış. Dönerken de “Yedi yıl, nasıl
boşa geçer?”, “Yedi yıl, nasıl boşa geçer?” deyip duruyormuş.
Sanki
herkes küçük dillerini yutmuş… Acaba ne olacak diye padişahı izliyorlarmış…
Bir
süre sonra kendine gelen padişah; vezire emir vermiş;
-
Bu adama, bir altın verilsin!
Huzurdakiler
tekrar şaşırmış! Çünkü o büyük hüner karşısında koskoca padişaha bir altın vermek
yakışmazmış. Ama korkudan kimse sesini çıkaramamış.
Sadece
hünerli adam istemeden;
-Sadece
bir altın mı? Diye mırıldanmış…
Padişah;
-Evet,
bir altın ama gerisi de var…
Hünerli
Adam, gerisi de var deyince, o kadar sevinmiş ki…
-Aslında
çok fazla verdim. Boşa geçen koskoca yedi yıl da olsa sonuçta bir emek ve hüner
var! Karşılıksız bırakamazdım… Bundan dolayı adaleti de çiğnedim! Vezir tüm cesaretini
toplayarak;
-Adaleti
de mi çiğnediniz efendimiz? Ama siz başınızı da verir adaletten şaşmazsınız, demiş.
Devlet
ricali ve halk biliyormuş ki padişahları adaletten asla ayrılmayan biriymiş. “Sağ
kolum suç işlese, sol kolumla keserek cezasını veririm. Adalet olmadan; ne millet
ne devlet ayakta durur!” Diyen kendisiymiş. Hatta bir keresinde kendi öz oğlu hakkında
şahitlik yaparak hapise attırdığını herkes biliyormuş.
Padişah:
-Evet,
adaleti de çiğnedim. Ama adaleti başka bir şekilde yerine getireceğim. Aslında bu
adamın hazineye yetmiş altın ödemesi lâzım. Çünkü koskoca yedi yıl boşa geçti. Ailesi
için üretim; devlet için vergi kaybına neden oldu. Çulsuzun biri olduğu için alacak
bir şeyi yok. Yedi yılda iki okul bitirip iki diploma alabilir; evlenebilir; iki
çocuk sahibi olabilir en az bir meslekte uzmanlaşabilirdi. Bir yılda on beşe yakın
kitap okusa yedi yılda yüz kitap okuyabilirdi… Demiş.
Arkasından
da adaletten sorumlu vezirine dönmüş;
-
Bu adama boşa geçen bir yıl için yedi; yedi yıl için “kırk dokuz değnek vurula!”
Çünkü yedi yılını boşa geçirdi. Bir yıla yedi değnek az ama… Belki aklını başına
alır da sonrasında yararlı işler yapar… Sonra bir okula yazdırıla, tatil günlerinde
bir iş yerinde çırak olarak çalışa ve bir meslek öğrene!
Adaletten
sorumlu vezir:
-Baş
üstüne efendim! Emirleriniz derhal yerine getirilecek! Demiş.
Şok
üstüne şok yaşayan hünerli adam, ağlamaya başlamış:
-Ama
ben o kadar değneğe dayanamam, bu yaştan sonra okul bitiremem, meslek de öğrenemem,
affedin efendim!” Diye ağlamaya başlamış.
Daha
da sinirlenen padişah:
-Koskoca
yedi yılı başka türlü nasıl telâfi edelim! Bunlar sana az bile! Artık aklını başını
al! Sen gerçekten yeteneklisin! Bunu biraz önce gördük. Hüner dediğin; ya bu dünyada
ya ahrette bir işe yaraya… Yedi yıl 2555 gün eder. Bu günlerden birini geri getirebilir
misin? Getiremezsin! Öğrenmenin ve meslek öğrenmenin yaşı yoktur.
Huzurdakiler
padişahın bu yüksek adalet duygusu, zamanı kullanma
konusunda gösterdiği titizlik karşısında
tekrar şok olmuşlar…
-Padişahımız
çok yaşa! Demişler.
Hünerli
adam kısa sürede iki okul bitirmiş. Demircilik mesleğini öğrenmiş. Artık harıl harıl
çalışıyor bir saniyesini bile boşa geçirmiyor, devletin silahlı kuvvetlerine askeri
silah üretiyormuş. Geç yaşta da olsa evlenmiş. Çoluk çocuğa karışmış. Her yıl panayır
düzenlendiğinde padişaha yaptığı kaliteli ve yeni silahları gösteriyor padişahın
ellerini öpüyor, uzun uzun dua ve teşekkür ediyor, padişahım Allah’ü Teâlâ sana
uzun ömürler versin! Beni adam ettin! Diyormuş.
O
ülke halkı uzun yıllar mutlu ve müreffeh yaşamış. Ta ki başlarına sefahate düşkün,
eğitim ve adalete değer vermeyen, sorumsuz padişahlar gelinceye kadar…
Değerli
dostlar yedi yıl için padişah nasıl üzülüp hiddetleniyor? Ya ömrünü boş geçirenlere
ne demeli? Yetmiş, seksen yıl yaşayıp da yararlı bir iş yapmayan, onun bunun veya
devletin sırtından geçinen, bir kitap bile okumayan pek çok insan var.
Allah’ü
Teâlâ hepimizi; her saniyesini dolu dolu geçirenlerden, kendisi, ailesi, vatanı
ve milleti için yararlı iş yapanlardan eylesin! Rabbim birlik ve beraberliğimizi
bozdurmasın! Hepimize uzun ömürler versin! Hoşça kalın, dostça kalın! Allah’ü Teâlâ’ya
emanet olunuz efendim!
Yaşar AKKAŞ
“Bu eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.”
Yorumlar
Yorum Gönder