İffetli Mazlum Bir Kızın Ahı Ve Sonucu (Yaşanmış İbretlik Bir Hikâye)
İffetli Mazlum Bir Kızın Ahı Ve
Sonucu (Yaşanmış İbretlik Bir Hikâye)
Hikâyeyi eski edebiyat hocası olan Kamil Hoca öğrencilerine
anlatmış.
Kendisi 70’li yıllarda öğretmenliğe başladığında, o yıl müzik
öğretmeninin kocasının başından geçen olayı anlatıyor.
Erzincan Valiliği’nde görev yapıyordum. Oranın valiliğinde, memur
ve atama işleri ile ilgileniyordum.
O vakit Erzincan’da genç bir Ayşe hemşire vardı. 20-22
yaşlarındaydı. Annesi ise felçli idi. Ekseri ilçe ve köylere gider, iğne yapar,
ilaç verir, kadınların doğumlarına ebelik yapardı. Oldukça iffetli ve izzetli
biriydi. Annesine sadakatle bakar, civar halka hizmet etmekten geri durmazdı. Bekârdı.
Bir gün yine köylerden birine giderken, nüfuzlu bir ağa görmüş
ve ağa kendisiyle evlenmesi için Ayşe Hemşire’ye haber göndermişti.
Ayşe Hemşire hemen teklifi ret etti.
Ardından ağadan ikinci bir haber gelmişti. Haber tehdit ve
şantaj doluydu.
Ağa:
"- O hiç buralardan geçmez mi? Ona bazı kimseler musallat
ettirip tecavüz ettireceğim!” demişti.
Üstelik sınırlı sayıdaki bakkallara tembih ettirip,
“- Bu kıza ekmek dahi vermeyeceksiniz” diyerek emretmişti. Üstelik
kış ayıydı. Hadiseler tahammül edilir gibi değildi.
Sonunda Ayşe Hemşire bana gelerek:
“- Efendim benim tayinimi başka bir yere çıkarır mısınız?”
demişti.
Ben de, konulara muttali olduğumdan, onu derhal Giresun İli
Şebinkarahisar İlçesi’ne tayin ettim.
Bir gün sonra Erzincan’a tayin edilen bir astsubay gelmişti. Onun
ev eşyalarını getiren yarı kasa kamyon şoförüne:
“- Sen bugün burada kal. Bir kızcağız var onu eşyaları ile
birlikte Girasun’un Şebihkarahisar’a götür!” dedim.
Şoför akşam kaldı.
Sabah olduğunda, Ayşe Hemşire’nin üç-beş parça eşyasını
karosere yükledik.
Annesini felçli olduğundan iyice sarıp, uzanacağı şekilde
karosere bindirdik.
En son Ayşe Hemşire ellerimizden öperek, battaniyesine
sarılarak, karosere bindi. Yüzünü Erzincan’a çevirdi.
Ellerini açtı ve şöyle dua etti;
“- Allah’ım ben bu insanların aşılarını yaptım. Çoluk
çocuklarına hizmet ettim. Onlar hakkında türlü zahmetler çektim türlü zahmetler
çektim ki sen bunları biliyorsun Allah’ım. Sen bunları zirüzever et Yarabbi, Sen
bunları zirüzever et Yarabbi, Sen bunları zirüzever et Yarabbi.” Deyince.
Ben hemen:
“- Kızım ne yapıyorsun? Biz de buradayız” dedim.
Bize bakmadan Ayşe Hemşire:
“- Allah sizi korusun, Allah sizi korusun, Allah sizi korusun!”
dedi.
Ve ardından kamyon marşa basarak, yola koyuldu.
İnanır mısınız o gece Erzincan yerle bir oldu. 27 Aralık
1939’da. Tarihe büyük Erzincan Depremi olarak geçen bu hadisede 40 bin kişi
öldü. Yaklaşık 100 bin kişi de yaralandı.
Depremin ertesi günü, Erzincan Valisi Osman Nuri Ankara’ya
çektiği telgrafta şunları diyordu:
“Şehir taş üstünde taş kalmadı. Yıkılmamış bina kalmamıştır”.
“Zalimlere mehl olmasa matlubu ilahi.
Bir demde yıkar âlemi mazlumların ahı.”
Memduh’un Ruhuna Şad olsun.
Yorumlar
Yorum Gönder