Küfür Etmek (Sövmek) Günah mıdır?
Küfür Etmek (Sövmek) Günah mıdır?
Kötü sözlü olmak müminlik
sıfatıyla bağdaşmaz. Küfür etmek günahtır. İslam dini muhataplarımızla hoş
muamele ve diyaloglar içerisinde bulunmamızı emreder.
Küfür etmek günahtır. İslam dini
muhataplarımızla hoş muamele ve diyaloglar içerisinde bulunmamızı emreder.
"Ey îmân edenler! Bir
topluluk, (başka) bir toplulukla alay etmesin; olur ki (onlar), kendilerinden
daha hayırlı olabilirler! Birtakım kadınlar da (başka) kadınlarla (alay
etmesinler)! Belki (onlar da) kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kendinizi
(birbirinizi) de ayıplamayın ve birbirinizi (kötü) lâkablar ile çağırmayın!
Îmandan sonra fâsıklık ismi (günahla anılmak), ne kötüdür! Artık kim (bu kötü
amelinden vazgeçerek) tevbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir!"
(Hucurat, 11)
İbn Abbas, Hucurât suresinin 11.
ayetini izah ederken "Bir kısmınız bir kısmınıza dil uzatmasın. Muhakkak
Allah, çirkin söz kaçıranı, kasden çirkin söz söylemeye yelteneni sevmez"
demiştir. (Edebü'l-Müfred, I, 344)
Kötü sözlü olmak
müminlik sıfatıyla bağdaşmaz.
İbnu Mes'ud (ra) anlatıyor:
"Resulullah (asm) buyurdular ki:
"Mü'min ne ta'n edici, ne
lanet edici, ne kaba ve çirkin sözlü, ne de hayasızdır." (Tirmizî, Birr
48, (1978)
Şarihler, mü'mine
yakıştırılamayan bu vasıflara yer veren insanın tekfir edilmeyeceğini
belirtirler. Bu maksatla mü'min kelimesini "kâmil mü'min" diye
kayıtlarlar. Şu halde kötü söz sarfetme alışkanlığı olan insan imanını
kaybetmez ise de imandaki kemali kaybeder. Mü'min kişinin, şahsî planda hadisi
mutlak ifadesiyle anlayıp "ağzımdan çıkan kötü söz imanımı tehlikeye
atıyor" diyerek kötü söz sarf etmekten kaçınması gerekir. Kulluk ve
Fahr-ı Kâinat'a ümmetlik edebi bunu gerektirir. Fakat kötü
söz sarfeden kimseleri tekfire yeltenmemek gerektiği de bilinmelidir. (Kütüb-i Sitte)
"Her kim de bir mü'mine
la'net ederse, bu da onu öldürmek gibi(günâh)dir. Her kim de bir mü'mine küfür
isnâd ederse, bu da onu öldürmek gibi(günah)dır." (Buhari)
Dilinden laneti
düşürmeyenler şefaat hakkını elde edemezler.
Ebu'd-Derda (ra) anlatıyor:
"Resulullah (asm) buyurdular ki:
"Laneti çok yapanlar
kıyamet günü şefaatçi olamazlar, şehid de olamazlar." [Müslim, Birr 85,
(2598); Ebu Davud, Edeb 53, (4907).]
Bu hadiste, kıyamet günü
mü'minler muhtaç olanlara şefaatte bulunurlarken, dilinden laneti düşürmeyen
kimselerin bu şerefe eremeyecekleri, dolayısıyla yakınlarına şefaat
edemeyecekleri belirtilmektedir.
Büyük günahların en
büyüğü bir kimsenin anne babasına sövmektir.
Abdullah ibn Amr (ra) şöyle
demiştir: Resûlullah (asm):
"Büyük günâhların en
büyüğünden birisi, kişinin anasına babasına la'net etmesidir" buyurdu.
Kendisine orada bulunanlar
tarafından:
"Yâ Resûlallah! İnsan
anasına babasına nasıl la'net eder?" denildi.
Resûlullah:
"O kimse birisinin babasına
söver, o da karşılık olarak onun babasına söver; yine o kişi birisinin anasına
söver, o da karşılık olarak onun anasına söver" buyurdu. (Buhari)
Peygamber Efendimiz
(asm) kötü söz söylemeyi yasaklamıştır.
Resulullah (asm) kötü sözlü
olmayı mü'minlik vasfıyla bağdaştırmıyor. Mü'minin hangi çeşidi olursa olsun,
kötü sözü ağzına almamasını emrediyor. Hayatının her anından, her anında
yaptığı her fiilinden hesap vereceği bildirilen
insanın ahirette hesabını
zor vereceği amellerden olduğu
için midir, kalplerde ve ruhlarda açtığı yaranın, kılıncınkinden,
kurşununkinden daha derin olmasından mıdır, her ne ise "Allah'a ve ahirete
inanan kimsenin hayır konuşması veya sükut etmesi" tavsiye edilmiştir
hadislerde. (Kütüb-i Sitte)
Semüre İbnu Cündüb (ra)
anlatıyor: "Resulullah (asm) buyurdular ki:
"Birbirinize, Allah'ın
laneti, Allah'ın gadabı ve cehennem temennisiyle bedduada bulunmayın."
(Ebu Davud, Edeb 53, (4906); Tirmizî, Birr 48, (1977)
Hz. Ebu Hureyre (ra) anlatıyor:
"Resulullah'a: "Ey Allah'ın Resulü! Müşriklere beddua et, onları
lanetle!" denilmişti. Şu cevabı verdi:
"Ben rahmet olarak
gönderildim, lanetleyici olarak değil!" (Müslim, Birr 87, (2597)
Müslüman, elinden ve
dilinden zarar görülmeyen insandır; başkalarına dil uzatmak Müslümana yakışmaz.
İnsanlara karşı iyi muamele ve
güzel söz söyleme İslâm'ın prensiplerindendir. Firavun'u hak din'e davet için
giden Hz. Musa ve Harun'a (as) Allah; "O'na yumuşak şöyle,
konuşun..." (Tâhâ, 20/44) emrini vererek kâfire yapılan tebliğin yumuşak
ve güzel söz ile yapılması gereğini ifade etmiştir.
Sözlerin en güzeli, insanları
hakk'a, doğruya, olgunluğa, insanca yaşamaya sevk eden Allah'ın kelâmıdır:
"Allah, sözün en güzelini, birbirine benzer, ikişerli bir kitap halinde
indirdi..." (ez-Zümrüt, 39/23).
Sözlerin en güzeli olan Allah
kelâmını ümmetine tebliğ eden Hz. Peygamber (asm) de birçok hadislerinde,
insanlara karşı güzel söz söylemeyi emir ve tavsiye etmiş; bizzat kendisi de
hayatı boyunca kaba sözden sakınmış; şahsına hakaret eden insanlara bile;
"Allah'ım; onlara hidayet et, çünkü onlar gerçeği bilmiyorlar"
diyerek duada bulunmuş ve rıfk ile muamele etmiştir. O'nun bu yüksek ahlâkı,
gün gelmiş, düşmanlarının bile sevgi ile etrafında imanla toplanmalarına vesile
olmuştu. Yahudilerden bir grup Hz. Peygamber'e (asm) gelip, güya selâm veriyormuş
edasıyla "Essâmu Aleyküm=Ölüm üzerinize olsun" deyince, yanında
bulunan Hz. Âişe dayanamayarak, "ölüm sizin üzerinize olsun, Allah size
lânet etsin, Allah size gazap etsin" diye cevap verince Hz. Peygamber
(asm), "Yavaş ol Âişe! Yumuşak hareket et; sert hareketten ve çirkin
sözden sakın" buyurmuştur. Câbir İbn Abdullah, Hz. Peygamber'in (asm)
"Kötü söz ve harekette bulunanla kendini kötü söz ve hareketlere zorlayanı
ve çarşılarda bağırıp çağıranı Allah sevmez" buyurduğunu rivayet eder.
Müslüman, elinden ve dilinden zarar görülmeyen insandır; başkalarına dil
uzatmak, lânet etmek, kötü iş yapmak ve kötü söz söylemek, müslümana yakışmayan
hallerdir. Müminin en düşük ahlâklısı, kötü sözlü olanıdır. (Şamil İslam
Ansiklopedisi)
Cenab-ı Hak insanlara
güzel konuşmayı emretmiş, öfkesini yenenleri övmüştür.
"...insanlara güzellikle
söyleyin..." (Bakara, 83)
"İşte size verilen herhangi
bir şey, ancak dünya hayâtının menfaatidir. Allah katında bulunanlar ise, îmân
edip Rablerine tevekkül edenler için daha hayırlı ve daha devamlıdır. Hem onlar
ki, günahın büyüklerinden ve fuhşiyâttan kaçınırlar; onlar öfkelendikleri zaman
da (kusurları) bağışlarlar." (Şura, 36-37)
"Onlar ki, bollukta ve
darlıkta (mallarını Allah yolunda) sarf ederler, (kızdıkları zaman) öfkelerini
yenerler ve insanları affederler. Allah ise, iyilik yapanları sever."
(Al-i İmran, 134)
Öfke anında kişi şeytandan
Allah'a sığınmalıdır.
Adiyy ibn Sabit tahdîs edip
şöyle dedi: Ben Peygamber'in sahâbîlerinden bir adam olan Süleyman ibn
Surad'dan (ra) işittim, şöyle dedi:
Peygamber'in yanında iki kişi
birbirine sövdü. Bunlardan biri öfkelendi ve öfkesi o kadar şiddetlendi ki,
yüzü şişti ve rengi değişti. Bunun üzerine Peygamber (asm):
"Ben bir kelime bilmekteyim
ki, eğer şu adam o kelimeyi söylerse, kendisinde bulunan öfke hâli muhakkak
gider (o kelime Eûzu biflâ-himine 'ş-şeytâni'r-racîm)" buyurdu.
Orada bulunanlardan biri
Peygamber'in bu sözünü o öfkeli kişiye gidip haber verdi de:
"Şeytândan Allah'a
sığın!" dedi. O kişi de:
"Bende şiddetli bir
hastalık mı var? Ben deli miyim sanıyorsun? Haydi kendi işine git!" dedi.
(Buhari)
Asıl pehlivan öfkenelendiği
sırada nefsine hakim olan kimsedir.
Bize İmâm Mâlik, İbn Şihâb'dan;
o da Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den; o da Ebû Hureyre'den (ra) tahdîs etti ki,
Resûlullah (asm) şöyle buyurmuştur:
"Çok kuvvetli pehlivan,
birçok güreşçileri yere serip gâlib olan değildir. Asıl kuvvetli pehlivan,
öfkelendiği sırada nefsine mâlik (ve irâdesine hâkim) olan kimsedir."
(Buhari)
Yorumlar
Yorum Gönder