Kayıtlar

Kıble Tarafına Tüküren Edepsiz!

Kıble Tarafına Tüküren Edepsiz Bayezid-i Bistami hazretlerine sevenlerinden birkaçı, “- Filan şehirde âlim evliya bir zat var, ziyaret edelim!” diye ısrar ettiler. Sonunda bunları kırmamak için razı oldu, o zatı görmek için yola çıktılar. Nihayet o zatın bulunduğu şehre geldiler. Camiyi sorup, o yöne doğru yürüdüler. Tam camiye 200-300 metre kalmıştı ki o zatı caminin önünde gördüler. Hemen; “- İşte efendim, o mübarek zat, şu gördüğümüz kimse!” diye söylediler. O zat o anda kıble tarafına tükürdü. Bunun üzerine Bayezid-i Bistami hazretleri; “- Geri dönüyoruz, görüşmeye lüzum kalmadı!” dedi. Sevenleri ısrar etti, “- Efendim bunca yolu kat ettik, o mübarek zat da şu, görüşmeden nasıl geri döneriz!” dediler. Fakat ısrarları fayda vermedi. Sevenleri yine “- Âlim ve evliya zattır, bir görüşsek!” diye ısrar edince, Bistami hazretleri buyurdu ki: “- O kimse, evliya ve âlim olamaz. Kıble tarafına tükürdü. Rasûlullah Sallâllahu Aleyhi Vesellem Efendimiz’in öğr...

Güzel ahlakı nerede öğrendin?

Güzel ahlakı nerede öğrendin? Büyük bir zata sormuşlar: “- Sen bu güzel ahlakı nerede veya kimden talim ettin?” diye. O da, “- Ahlaksızdan öğrendim!” demiş. “- Yahu bu nasıl olur?” diye sorulunca, “- O ahlaksızın yaptığı şeyleri gördüm ve yakışmadığını fark ettim, ‘Ben böyle hareketler yapmayayım’ diyerek o davranışlardan uzaklaştım. Şayet bende güzel bir ahlak görüyorsanız bu, ahlaksıza benzememek için gayret etmemden ibârettir” Diye cevap vermiş. Cenâb-ı Hakk bizi ibret alanlardan eylesin, ibret olanlardan eylemesin! Âmin!

Yâ Rabbî! Beni Kendinle Meşgûl Eyle!

Yâ Rabbî! Beni Kendinle Meşgûl Eyle! Tâbiînden ve hanım velîlerin büyüklerinden Râbiai Adviyye (rahmetullahi Teâlâ’ aleyhâ) çok oruç tutardı. Bir defâsında bir hafta hiç yiyecek bulamadı. Sekizinci gece açlığı iyice şiddetlendi. Nefsine eziyet ettiğini düşünürken birisi kapıyı çaldı. Bir tabak yemek getirdi, o da yemeği alıp, yere koydu. Mum getirmeğe gitti, gelince bir kedinin yemeğini dökmüş olduğunu gördü. Su bardağını almaya gitti. Mum söndü. Su içmek isterken bardak düşüp kırıldı. O da; “- Yâ Rabbî! Bu zavallı kulunu imtihan ediyorsun, fakat âcizliğimden sabredemiyorum!” diyerek bir âh çekti. Bu âhtan neredeyse ev yanacaktı. Bir ses duyuldu: “- Ey Râbia, istersen dünyâ nîmetlerini üstüne saçayım. İstersen, üzerindeki dert ve belâları kaldırayım. Fakat bu dertler, belâlar ile dünyâ bir arada bulunmaz.” Bu sözü işitince; “- Yâ Rabbî! Beni kendinle meşgûl eyle ve senden alıkoyacak işlere bulaştırma.” diye duâ etti. Bundan sonra dünyâ zevklerinden öyle kesild...

İş İşten Geçmeden! Ölmeden Önce Bunu Mutlaka Okuyun!

İş İşten Geçmeden! (Ölmeden Önce Bunu Mutlaka Okuyun) Balıkçı bir adam bir gün güneş doğmadan sabah namazından az önce deniz kenarında oturuyormuş. Derken içi taş dolu bir torba bulur. Elini torbanın içine sokarak bir taş alır ve o taşı denize fırlatır. Taşı fırlattığı esnada suyun üzerinde çıkardığı ses adamın hoşuna gider. Tekrar ikinci bir taş alır ve onu da denize fırlatır. Çünkü taşın suya değerken çıkardığı ses balıkçıyı mutlu eder ve bu şekilde taşları teker teker fırlatır. Bu arada güneşin ışığı yavaş yavaş yaklaşır ve adamın elindeki taş dolu torbada yavaş yavaş belli olmaya başlar. Artık torbanın içinde sadece bir taş kalmıştır. Güneş açıp adam torbanın içine baktığında bir de ne görsün içindeki taşlar elmas taşlarıymış. Meğerse denize fırlattığı tüm taşlar elmasmış. Çok pişman bir şekilde şöyle demeye başlar: "Ey ahmak herif! Eğer bu taşların elmas olduğunu bilseydim sadece sesi kulağıma hoş geldiği için eğleneceğim diye onları hiç denize fırlatır mı...

Gönenli Mehmed Efendi Kuddise Sirrûh

Gönenli Mehmed Efendi Kuddise Sirrûh Ömrünü Kur'an Hizmetine Adamış Bir Er; Gönenli Mehmed Efendi Ağlayın ey millet, bir büyük âlim gidiyor. Bir büyük âlim değil, bütün bir âlem gidiyor. Cumhuriyet döneminde ülkemizin değişik bölgelerinde Kur’an’a hizmetle isimlerini yücelten kişiler arasında onun özel ve öncelikli bir yeri bulunmaktadır. O Kur’an’a hizmet yolunda çok çaba sarf etti. Maddi olarak birçok şeyden feragat ederek bu hizmetin yücelmesine çalıştı. Yüzlerce insan yetiştirdi. Yüzlerce sadra Kur’an aşkının yerleşmesine ve yüzlerce dimağın Kur’an iklimi ile hayat bulmasına vesile oldu. O vatanını çok sevdi, insanlarımızı çok sevdi, Kur’an’a hizmeti, en olumsuz durumlarda bile Allah’ın kitabına hizmeti baş tacı etti. En önemlisi, inandığı doğruların gerçekleşebilmesi için yorulma bilmeden çalıştı. Bu ayki ’Unutulmayanlar’ bölümümüzde bir Kur’an hadimi, bir Reisü’l-Kurra merhum Gönenli Mehmed Efendi’yi misafir ediyoruz. Hayatı: 1903 (1901 yılında doğduğu d...

Nefsine verdiğin en hafif ceza nedir? diye sordular.

“Nefsine verdiğin en hafif ceza nedir?” diye sordular. Bâyezîdi Bistâmî hazretlerine; “Nefsine verdiğin en hafif ceza nedir?” diye sordular. Cevabında; “Bir defâsında nefsim, bir itaatsizlikte bulundu. Buna ceza olarak bir yıl boyunca hiç su içmedim.” buyurdular. Yine buyurdular ki: “On iki sene nefsimin ıslahı için çalıştım. Nefsimi riyâzet, nefsin arzularını yapmamak körüğünde, müşahede, nefsin istemediği şeyleri yapmak ateşiyle kızdırdım. Nefsi, yerme, kötüleme örsünde, kınama, ayıplama çekici ile dövdüm. Böyle uğraşa uğraşa kendi benliğimden bir ayna yapıp beş sene kendimin aynası oldum. Yapabildiğim ibâdet ve tâatlarla bu aynayı cilâlayıp parlattım. Bir sene ibret nazarı ile bu aynaya baktım. Netîcede bu aynada gördüm ki, belimde, gurur, riyâ, ibâdete güvenip amelini beğenmek gibi kalp hastalıklarından meydana gelen bir zünnâr bulunuyor. Bu zünnârı kesip atabilmek için beş sene daha uğraştım. Yeniden hakîki müslüman oldum. Uzun seneler nefsimi terbiye etmekle uğra...

Nutk-u Şerif

Nutk-u Şerif Hak suretidir âlem-i imkân ile âdem, Bundan güzeli nerde ki Cennet'te mi sandın? Her yer ne güzel menba-ı hüsn, insan güzeli, Sen de bu cemâli, huri gılmanda mı sandın? Her yerde, fakat arifin kalbindedir allah, Yoksa sen onu arz u semâvâtta mı sandın? Dünyâ diyerek geçme sakın, burdadır her şey, Mîzân ü sırât'ı mutlaka orda mı sandın? Cennet ü dûzah, gamm ü sürür, zulmet ile nûr, Yaptıklarının gölgesi, hâriçte mi sandın? Bilgin sana kıymet, talebin neyse osun sen, İnsanlığı sâde yiyip içmekte mi sandın? Hâlin ne ise müşteri sen oldun o hâle, Noksanı meğer adl-i ilâhîde mi sandın? Fikrim bu benim, virdim ise her lahzada âh, Sen âh-ı ateş-sûzumu beyhude mi sandın? Yeniler her âh ile ken'ân ahd-i elest’i, Ahım acaba nefha-yı hâbîde mi sandın? Dûzah: cehennem Gamm u sürür: hüzün ve sevinç Vird: sık sık ve devamlı okunan dua Âh-ı ateş-sûz: yakıcı ateşin ahı Ahd-ı elest: bezm-i elest'te yapılan ...

Ey Hattaboğlu! Niçin ağlıyorsun?

Ey Hattaboğlu! Niçin ağlıyorsun? “Ey Allah'ın Elçisi! İranlılar imparatorlarını saraylarda yaşatırken, Bizanslılar Kayserlerini lüks ve ihtişama boğmuşken sen ki Allah'ın Elçisi’sin... İzin versen de biz de seni...” Maksat anlaşılmıştır, Allah'ın Elçisi, gelecekteki halifesinin sözünü hüzünlü bir tebessüm, tatlı bir el işareti ile keser ve “Bu dünya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı" (Ankebut,64) Ayet’ini okuduktan sonra ekler: “İstemez misin Ey Ömer! Dünya onların olsun, ahiret de bizim!”

Dimdik Ayakta Putlar

Dimdik Ayakta Putlar Ey Yüce Peygamberim! Ey Canların Cânânı; Terketti akl-ı selîm, dünya denen virânı. Gör ki; devr-i cehâlet, yine sardı cihânı; Ne Lût kavmi yok oldu, ne Medyen, ne Semûd'lar Sanki hepsi yaşıyor, dimdik ayakta putlar. Nice âlim türedi; küfürle şirk arası; Bin parçaya böldüler, bıraktığın mirası. Dillerinde.. İslam'a, "çağdışı" iftirası; Kur'an'a kin kusuyor, hak maskeli haydutlar, Duruyorlar Yâ Nebi, dimdik ayakta putlar. Kalmadı merhameti, kardeşin kardeşine, Hak, adâlet gelmiyor, zorbaların işine, Gör ki; düştü ümmetin, yine bâtıl peşine; Türbelerde adaklar, paçavralar çaputlar; Dalâlet kol geziyor, dimdik ayakta putlar. Ekranları doldurdu; kan, kin, nefret, cinsiyet; Çağdaşlıkla şart oldu, sapıklarla ünsiyet. Artık ayıplanıyor... Edep, hayâ, haysiyet; Her kalıba giriyor, sahnelerde Tâğut'lar; Görüyorsun, Yâ Resûl! Dimdik ayakta putlar. Bir yanda zalimlere, kul olmuş münâfıklar; B...

Yolumuzun Esâsı Nefsi Terbiye Etmektir

Yolumuzun Esâsı Nefsi Terbiye Etmektir. Kendilerine “Silsile-i aliyye” denilen büyük âlim ve velîlerin beşincisi olan Sultân-ül-Ârifîn Bâyezîd-i Bistâmî (rahmetullahi Teâlâ’ aleyh) hazretlerine bir gün bir kimse gelip; “Efendim! Ben otuz senedir, gündüzleri oruç tutup, geceleri namaz kılıyorum. Ama kendimde hiç bir ilerleme göremiyorum. Hâlbuki îtikâdım da düzgündür.” dedi. Sultân-ül-Ârifîn; “Sen bu hâlde üç yüz sene daha devâm etsen bir şeye kavuşamazsın. Çünkü nefs engelin var.” buyurdu. O kimse; “Efendim! Bunun bir çâresi yok mu?” diye sordu. Bâyezîd-i Bistâmî: “Var ama sen kabûl etmezsin.” buyurdu. O kimse ısrâr edip; “Aman efendim, lütfen bildiriniz ve beni talebeliğe kabûl ediniz. Ne emrederseniz yaparım.” dedi. Sultân-ül-Ârifîn buyurdular ki: “Öyle ise şimdi evine git. Bu kıymetli elbiseleri çıkarıp, âdî ve eski bir elbise giy. Boynuna bir torba asıp içine ceviz doldur. Seni en iyi tanıyanların bulundukları sokağa git. Çocukları başına topla; “Bana bi...

Evdeki Huzursuzluk ve Geçimsizlik İçin Dua

Evdeki Huzursuzluk ve Geçimsizlik İçin Dua اَللّٰهُمَّ أَلِّفْ بَيْنَ قُلُوبِنَا وَأَصْلِحْ ذَاتَ بَيْنِنَا وَاهْدِنَا سُبُلَ السَّلاَمِ وَنَجِّنَا مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِوَجَنِّبْنَا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَبَارِكْ لَنَا فِي أَسْمَاعِنَا وَأَبْصَارِنَا وَقُلُوبِنَا وَأَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا وَتُبْ عَلَيْنَا إِنَّكَ أَنْتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ وَاجْعَلْنَا شَاكِرِينَ لِنِعَمِكَ مُثْنِينَ بِهَا عَلَيْكَ قَابِلِينَ لَهَا وَأَتِمَّهَاعَلَيْنَا . Okunuşu: Allâhümme ellif beyne kulûbinâ Ve aslih zâte beyninâ Vehdinâ sübüles-selâmi Ve neccinâ minez-zulümâti ilen-nûri Ve cennibna elfevâhışe mâ zahara minhâ ve mâ betane. Ve barik lenâ fî esmâınâ ve ebsârinâ ve kulûbinâ ve ezvâcinâ ve zürriyâtinâ ve tüb aleynâ inneke entettevvâbü errâhîm vecalnâ şâkirîne liniamike müsnîne bihâ aleyke kâbilîne lehâ ve etimmehâ aleynâ. Anlamı: Allah’ım! Kalplerimizi birleştir, aramızı ıslah et, bize kurtuluş yollarını göster, bizi karanlıklardan aydınlığa çıka...

Mavi Kurdelâ

Resim
Mavi Kurdelâ           New York’ta yasayan bir öğretmen, lise son sınıfındaki öğrencilerinin diğer insanlardan farklı özelliklerini vurgulayarak onları bir biçimde onurlandırmaya karar verir. Ve öğretmen bir gün, Helice Bridges tarafından geliştirilmiş süreci kullanarak, her bir öğrencisini teker teker tahtaya kaldırır. Kaldırdığı her öğrenciye öncelikle kendisinin (sınıf ve öğretmeni için) ne kadar özel olduğunu belirtir. Sonra her birinin yakasına, üzerinde altın harflerle “Siz çok önemlisiniz” yazılı birer mavi kurdele takar. Daha sonra kabul görmenin toplum üzerinde ne gibi etkileri olacağını anlayabilmek amacıyla sınıfına bir proje yaptırmaya karar verir.           Bu projeye göre; her öğrencisine üçer tane daha mavi kurdele verir ve onlardan bu töreni yaşadıkları çevrede devam ettirmelerini ister. Öğrenciler daha sonra sonuçları takip edecek, kimin kimi onurlandırdığını tespit e...

Ramazan İçin 50 Nasihat

Ramazan İçin 50 Nasihat 01-   Rabbini zikretmeyi unutma (özellikle sabah- akşam), 02-   Çok konuşmayı bırak, 03-   Allah’ı bol tefekkür et, 04-   Çok yemeyi bırak, 05-   Çok uyumayı bırak, 06-   Önemli olmayan randevular yapma, 07-   Mecbur olmadıkça dışarıya fazla çıkma, 08-   Arkadaşlarınla çok buluşmayı bırak, 09-   Gözlerini haramdan koru, 10-   Dilini koru, 11-   Hal ve hareketine dikkat et, 12-   Dünyalıklardan uzak dur, 13-   Gıybeti bırak, 14-   Sünnet namazları kılmaya çalış (12 rekât), 15-   Misvak kullan, 16-   Allaha tövbeni çoğalt, 17-   Akraba bağlarını güçlendirmeye çalış, 18-   Her gün sadaka vermeye çalış, 19-   Ana- babana iyi davran, 20-   Niyet´lerine dikkat et (“Ameller niyetlere göredir”), 21-   Yanında hep Kur’an-ı Kerim taşı (iş, okul, otobüs vs.), 22-   iyi ameller edinmek için motivasyonun yüksek olsun, ...