Kayıtlar

Mucize kurtuluş! Öldürmeyen Allah öldürmüyor!

Resim
Mucize kurtuluş! Öldürmeyen Allah öldürmüyor! İzmir’in Buca ilçesine bağlı Yenigün Mahallesi'nde oturan 16 yaşındaki Başak Görücü sofra bezini silkelemek için 5. katta bulunan evinin penceresine çıktı. Üzerine bastığı koltuğun kayması ile bir anda dengesini kaybederek aşağıya düştü. Düşerken altta bulunan erik ağacının dallarına çarpmasıyla zemine sert şekilde çakılmaktan kurtuldu.  112 ambulansı ile Buca Seyfi Demirsoy Devlet Hastanesi Acil Servisine getirilen Başak’ta, yapılan tetkik ve incelemeler sonucunda sırt omurlarında çatlak, bel omurlarında parçalanma kırığı ve omurganın kayması saptandı. Acilen Beyin Cerrahi Uzmanı Op.Dr. Berkant Atay tarafından gece 01.00’de ameliyata alınan Başak, 4 saat süren ameliyatın sonrasında servise alındı. Başak Görücü, sedyeyle geldiği hastaneden yürüyerek çıktı. Hızımı Yavaşlattı Tedavi altındayken yürüyememe korkusu yaşadığını belirten Başak Görücü, yaşadığı kazayı şu sözlerle anlattı “Sofra bezini silkelemek için...

Sırf Zatını Ve Rızasını Taleb Ederek O’na İtaat Ediniz.

Sırf Zatını Ve Rızasını Taleb Ederek O’na İtaat Ediniz. Cennet ve cehennemi yaratmamış olsa bile, İzzet ve Celâl sahibi Allah, korkulmaya ve ümit beslenmeye lâyıktır. Sırf zatını ve rızasını taleb ederek O’na itaat ediniz. Üzerinizde ne O’nun lütuf ve ihsanının düşüncesi bulunsun, ne de azabının endişesi. O’na kulluk; emirlerine boyun eğmek, yasaklarından kaçınmak ve takdirlerine karşı sabırlı olmakla mümkündür. O’na dönünüz. Abdulkadir Geylani Rahmetullahi Aleyh

Unutkanlığın Pek Çok Nedeni Olabilir

Unutkanlığın Pek Çok Nedeni Olabilir 1.   Harama bakmak.   2.   Haramla beslenmek.   3.   Zihni çok yoracak olan gereksiz şeylerle doldurmak. Televizyon, bilgisayar gibi.   4.   Fazla cinsel ilşkiye girmek. Özellikle kendi kendine tatmin olmak.   5.   Zihnin sürekli çalışmasını engelleyecek kadar boş durmaktan sakınması gerekir. Ayrıca:   1.   Sürekli tekrar etmesi, 2.   Elde ettiği ilmi hayata geçirmesi ve onu yaşaması, 3.   Uygun ortamlarda anlatması, 4.   Faydasız ilimden de sakınmak gerekir. (Sorularla İslamiyet)

Ey İlim Öğrenmeye İstekli Kişi

Ey İlim Öğrenmeye İstekli Kişi Ey ilim öğrenmeye istekli ve susuzluğunu gidermek için çırpınan kişi! Elde edeceğin ilimle akranlarına karşı böbürlenmeyi, insanların teveccühünü kazanmayı ve yığınla dünya malı toplamayı amaçlıyorsan; sen dinini yıkmak, kendini ateşe atmak ve dünyalık karşılığında ahiretini satmak için çalışıyorsun demektir. Bu alış-veriş senin zararınadır… İlim öğrenmedeki amacın bilgileri aktarmak değil, doğru yolu bulmak/hidayete ermekse; ne mutlu sana! Sen yürüdükçe melekler sana kanat gerer. Gayret gösterdikçe, denizdeki balıklar bağışlanman için dua eder… Bilinsin ki insanlar ilim talebi konusunda üi durumdan biri üzere bulunurlar: Kimileri ahiret azığı olsun diye ilim öğrenir ve sadece Allah’ın rızasını ve ahireti gözetir. Bunlar kurtuluşa ereceklerdir. Kimileri dünya hayatında ilimden faydalanmak, onun vesilesiyle izzet ve şeref sahibi olmak ve mal kazanmak sevdasındadır. Değersiz bir amaç peşinde olduklarının da farkındadır. Bunlar, tehlike...

Sen O’ndan Râzı, O da Senden Râzı

Sen O’ndan Râzı, O da Senden Râzı Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O’ndan râzı, O da senden râzı olarak Rabbine dön. (Sâlih) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!” (Fecr, 27-30) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Mükâfâtın büyüklüğü, belânın şiddetine göredir. Allâh, sevdiği topluluğu belâya uğratır. Kim başına gelene rızâ gösterirse, Allâh ondan hoşnut olur. Kim de rızâ göstermezse, Allâh’ın gazabına uğrar.” (Tirmizî, Zühd, 57/2396; İbn-i Mâce, Fiten, 23) Peygamber Efendimiz (sav) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Kuvvetli mü’min, (Allâh katında) zayıf mü’minden daha hayırlı ve daha sevimlidir. (Bununla birlikte) her ikisinde de hayır vardır. Sen, sana faydalı olan şeyi elde etmeye çalış. Allâh’tan yardım dile ve asla acziyet gösterme. Başına bir şey gelirse, «Eğer şöyle yapsaydım, böyle olurdu.» diye hayıflanıp durma! «Allâh’ın takdîri bu, O, ne dilerse yapar.» de! Zîrâ; «Eğer şöyle yapsaydım.» sözü, şeytanı memnun edecek işlerin kapısı...

Dünya Hayatının Asıl Yüzü

Dünya Hayatının Asıl Yüzü Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Onlar, dünya hayatının görünen yüzünü bilirler. Ahiretten ise, onlar tamamen gafildirler.” (Rûm, 7) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Dünyaya sövmeyiniz. Müminin dünya üzerinde hayrın kendisine ulaşıp şerden uzaklaştığı bir surette dolaşması ne de güzeldir! Kul: “Allah dünyaya lânet etsin!” dediği zaman dünya da: “Allah da kendisine isyan edenlere lânet etsin!” diye karşılık verir.” (Deylemî, hadis no: 7288) Dünyaya lânetin mubah olduğuyla ilgili ondan bir hadis vârid olmamıştır. Dünyanın bir kısmının, insanı Allah Teâlâ’dan uzaklaştırıp başka şeyle uğraştırmasından dolayı hakikat ehli bazı kimseler: “Seni Mevla’dan alıkoyan şey, senin dünyan ve senin bahtsızlık sebebindir.” demişlerdir. İnsanı Allah’a yaklaştıran ve O’na ibâdete yardımcı olan dünya ise övgüye lâyıktır. Mesnevî’de şöyle der: Dünya nedir? Allah’tan gâfil olmak Kumaş, para, tartı ve kadın dünya değildir. Din için kazandığın mal için: Rasûl: ‘O ne g...

Kirlenmeme Hassasiyeti

Kirlenmeme Hassasiyeti Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Hayır! Bilâkis onların işlemekte oldukları (kötülükler) kalplerini kirletmiştir.” (Mutaffifîn, 14) Rasûlullah (sav) buyurdular: Mü’min, bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta meydana gelir. Eğer o günâhı hemen terk edip tevbe ve istiğfâr ederse kalbi cilâlanır, eski parlaklığına kavuşur. Böyle yapmaz da günah işlemeye devâm ederse, siyah noktalar gittikçe çoğalır ve netîcede kalbini büsbütün kaplar…” (Tirmizî, Tefsîr, 83; İbn-i Mâce, Zühd, 29; Ahmed bin Hanbel, Müsned, II, 297) Bayezid-i Bistami (rh) uyarıyor: Bir günah işleyeceğin zaman onu Allah’ın sana verdiği bir uzuvla yapma? -Allah’ın verdiğinden başka uzuv mu var ki? Bir günah işleyeceğin zaman onu Allah’ın gördüğü bir yerde yapma. -Allah’ın görmediği yer mi var ki? Bir günah işleyeceğin zaman onu Allah’ın yarattığı bir yerde yapma. -Allah’ın yarattığından başka yer mi var ki? O zaman neden işlersin o günahı? Neden Allah’ın senin için çizdi...

Zarif Gönüllere Sahip Olmak

Zarif Gönüllere Sahip Olmak Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Rahmân’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevâzu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara lâf attığında, (incitmeksizin) «Selâm!» derler (geçerler).” (Furkân, 63) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Size iyilik yapanlara karşı iyilik yapmak, fenâlık yapanlara da fenâlık yapmak meziyet değildir. Asıl meziyet, size fenâlık yapanlara karşı aynı şekilde mukâbelede bulunmayıp iyilik yapabilmektedir.” (Tirmizî, Birr, 63) Hz. Mevlânâ şöyle ifâde buyurur: “İnsanı inciten kişinin, Allâh’ı incittiğinden haberi yoktur. O bilmiyor ki bu küpün suyu, Hak ırmağının suyu ile birleşmiştir.” “Bilgisizliğimiz, körlüğümüz yüzünden, Hakk’ın velîlerini hor görmek, onları incitmek istiyoruz.” “İbtilâ, belâya uğrayış bir hastalıktır, belâya uğrayan kişiye acırlar, ama ahmaklık öyle bir hastalıktır ki başkalarını da yaralar ve incitir.” “Ahmaklar, insan yapısı mescide saygı gösterirler de, gönül sahiplerinin gönüllerini kırmaya...

Lütuf Senin, Hüküm Senin!

Lütuf Senin, Hüküm Senin! Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Eğer sen, sözü açıktan söylersen, bilesin ki o, gizliyi de gizlinin gizlisini de bilir.” (Tâhâ, 7) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Siz sağıra veya gâibe duâ etmiyorsunuz. Sizi işiten, size yakın ve beraberinizde olan (bir zâta) duâ ediyorsunuz.” (Buhârî, Cihad, 131, Meğazi, 38; Tirmizî, Vitr, 36; Müsned, IV, 394, 402, 418) Mûsâ Aleyhisselâm: “İlâhi! Hangi kul senin için daha değerlidir?” diye sordu. Allah Teâlâ: “Lisanı zikrimle ıslak olan.” buyurdu. Mûsâ Aleyhisselâm yine: “Hangi kulun daha bilgilidir?” dedi. Allah Teâlâ: “Benim başkalarının ilmini de bildiğimi bilendir.” Mûsâ Aleyhisselâm: “Hangi kulun en adâletlidir?” diye sordu. Allah Teâlâ: “İnsanlara verdiği gibi kendi aleyhine de hüküm verebilendir.” Mûsâ Aleyhisselâm: “Hangi kulunun günahı en büyüktür?” dedi. Allah Teâlâ: “Hem benden isteyip hem de beni suçlayan, benim kazâma râzı olmayandır.” diye cevap verdi. (İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’l-Beyan, E...

En Aziz Varlığımız!

En Aziz Varlığımız! Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Hem bilin ki, içinizde Allah’ın elçisi vardır. Şayet o, birçok işlerde size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize sindirmiştir. Küfrü, fıskı ve isyanı da size çirkin göstermiştir. İşte doğru yolda olanlar bunlardır.” (Hucurât, 7) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Sizden önceki çağlarda nice yiğit Müslümanlar büyük çileler çektiler: Kafirler onları çukurlara gömdüler; vücutlarını testereyle ikiye biçtiler; bedenlerini demir tarakla taradılar; etlerini parça parça ettiler; butün bu zulümlere rağmen onlar dinlerinden dönmediler.” (Buhârî, Menâkıb 25, Menâkıbü’l-Ensar 29, İkrâh 1; Ebû Dâvûd, Cihâd 107; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 109) Dinimiz en aziz varlığımız, dünya ve âhiretteki en değerli sermayemizdir. Onu korumak, onu yaşamak, ve yaşatmak için gerektiğinde her sıkıntıyı göze almalıyız. Bu dünyaya imtihan olmak için geldik. Dünyadaki her şeyin fâni olduğunu gördük. Sadece Allah’ı...

Zarif Gönüller

Zarif Gönüller Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Rahmân’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevâzu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara lâf attığında, (incitmeksizin) «Selâm!» derler (geçerler).” (Furkân, 63) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Size iyilik yapanlara karşı iyilik yapmak, fenâlık yapanlara da fenâlık yapmak meziyet değildir. Asıl meziyet, size fenâlık yapanlara karşı aynı şekilde mukâbelede bulunmayıp iyilik yapabilmektedir.” (Tirmizî, Birr, 63) Hz. Mevlânâ şöyle ifâde buyurur: “İnsanı inciten kişinin, Allâh’ı incittiğinden haberi yoktur. O bilmiyor ki bu küpün suyu, Hak ırmağının suyu ile birleşmiştir.” “Bilgisizliğimiz, körlüğümüz yüzünden, Hakk’ın velîlerini hor görmek, onları incitmek istiyoruz.” “İbtilâ, belâya uğrayış bir hastalıktır, belâya uğrayan kişiye acırlar, ama ahmaklık öyle bir hastalıktır ki başkalarını da yaralar ve incitir.” “Ahmaklar, insan yapısı mescide saygı gösterirler de, gönül sahiplerinin gönüllerini kırmaya çalışırlar.”...

Muhabbete Lâyık Bir Gülşen

Muhabbete Lâyık Bir Gülşen Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Ey iman edenler! Kadınlara zorla vâris olmanız size helâl değildir. Apaçık bir edepsizlik yapmadıkça, onlara verdiğinizin bir kısmını ele geçirmeniz için de kadınları sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız (biliniz ki) Allah'ın hakkınızda çok hayırlı kılacağı bir şeyden de hoşlanmamış olabilirsiniz.” (Nisâ, 19) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Mü’minlerin îman bakımından en mükemmeli, ahlâkı en iyi olanıdır. Sizin en hayırlılarınız da, kadınlarına karşı ahlâken en hayırlı olanlarınızdır.” (Tirmizî, Radâ, 11/1162) Hz. Peygamber (sav)’in kadınlara olan nezâketine âit şu misâl ne güzeldir: Bir seyâhette Enceşe adlı bir hizmetçi şarkı söyleyerek develeri hızlandırdı. Hz. Peygamber (sav) de, hızlanan develer üstündeki hanımların zayıf vücûdları incinebilir düşüncesiyle, zarîf bir teşbîhte bulunarak: “Yâ Enceşe! Dikkat et, camlar kırılmasın!” buyurdular. (Buhârî, Edeb, 95; Ahmed, III, 117) H...

Işığı Görmek

Işığı Görmek 4 Temmuz 1952 günü 34 yaşında bir kadın, Pasifik Okyanusu’na dalarak, Catalina adasından, 21 mil batıda kalan Kaliforniya’ya doğru yüzmeye başladı. Eğer başarılı olursa, bunu yapan ilk kadın olacaktı. Adı Florance Chadwick olan bu yüzücü, Manş Denizi’ni her iki yönde geçen ilk kadındı. O sabah su, vücudu uyuşturacak kadar soğuktu ve sis o kadar yoğundu ki, beraberindeki tekneleri güçlükle seçebiliyordu. Milyonlarca insan televizyonlarından onu izliyordu, köpekbalıkları ve dondurucu soğuğun etkisini hiçe sayarak 15 saat yüzdü. Yakındaki bir teknede bulunan annesi ve antrenörü, karaya çok yaklaştığını ve devam etmesini söyledilerse de o, kendisini sudan çıkarmalarını istedi. Azimli yüzücü, Kaliforniya kıyısına yarım mil kala sudan çıkışının nedenini şöyle açıkladı: “Karayı görebilseydim başarabilirdim! Vazgeçmesinin nedeni ne yorgunluk, ne de soğuktu... Tek neden, sis yüzünden karayı görememekti.” www.ogretmenlik.com

Fırındaki Kaz

Fırındaki Kaz Birinci Perde  Hikâyeyi dost meclisinde Ali Coşkun anlattı... Eski TOBB Başkanı... Eski milletvekili... Eski bakan. "Fi" tarihinde... Adamın biri kaz almış. Fırıncıya götürmüş: Bunu kes... Temizle... İçini doldur... Fırında pişir...  Saat kaçta gelip alayım? İkindi vakti gel... Kaz, nar gibi kızarır. İkinci Perde Fırıncı ile Hâkim  Fırıncı kazı pişirmiş... Tezgâhın üstüne koymuş. Bu sıra... Kadı Efendi (Hâkim Bey) fırının önünden geçiyormuş... Kazı görmüş: Fırıncı ben bu kazı aldım.  Ama sahibi var Kadı Efendi.  Neee?... İtiraz mı ediyorsun?... Şimdi fırınını kapatır, seni de içeri atarım ha!  Aman elini ayağını öpeyim Kadı Efendi... Buyurun, kaz sizindir. Üçüncü Perde Kaz Uçtu  Biraz sonra kazın sahibi gelmiş: - Fırıncı kazı pişirdin mi?.. Ver bakalım.  Kaz uçtu... Gitti.  Nasıl uçtu?... Kesmedin mi?... Pişirmedin mi?  Kestim, pişirdim ama...  Uçuverdi. ...

Fırıncı Mehmet Ağa

Fırıncı Mehmet Ağa Fırıncı Mehmet Ağa, dedemi ziyaret etmek için Dörtyol’dan trene biner. Sarayönü’nde iner. Oradan Lâdik’e gelmek için -o zaman çok yoktu zaten- bir vasıta bulamaz. Bu sırada merkebi olan delikanlı bir Lâdikliye rast gelir. Tanıştıktan sonra beraber gelmek için Lâdik’e yönelirler. Sırayla eşeğe binerek nihayet Lâdik kabristanına kadar gelirler. Mehmet Ağa, delikanlıya -“Ben şimdi kabirdekilere duâ edeceğim. Sen de âmin diyesin” der ve ellerini kaldırır. Delikanlı ise eşeğin yularından çok sıkı tutuyor ve kaçırırım diye çok korktuğu için duâya ellerini kaldırmıyor. Mehmet Ağa: —Evladım, eşeğe eziyet etme, bırak yularını hayvan serbest kalsın, deyince çocuk: —Nasıl bırakayım amca! Bu hayvan çok huysuz, hemen kaçar. Babam da beni çok döver, der. Mehmet ağa ise: —Hele sen bırak, sözümü dinle, deyince çocuk eşeğin yularını bırakır. Ancak huysuz eşek kaçıp fırlayacağı yerde yönünü kabristana doğru döner, kulaklarını diker ve dua yapılıp bitinceye kadar hi...

İsraf

İsraf “Yiyiniz içiniz; fakat israf etmeyiniz! Çünkü Allâh isrâf edenleri sevmez.”  (A'râf Suresi 7/31)  Yemek yemekten maksat, zevk ve lezzet alarak nefsin boyunduruğu altına girmek değil, Allâh'a kulluk ve ibâdete güç kazanmak olmalıdır. Yani yemek bizzat gâye değil, hedefe giden yolda bir vâsıta olarak görülmelidir. Yeme ve içmede tehlikeli olan şey, tokluk sebebiyle günâha düşmektir.    Ey îmân edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin! Eğer sâdece Allâh'a kulluk ediyorsanız, O'na şükredin!”  (Bakara Suresi 2/172) Bir Hadis-i Şerif'te ise şöyle buyurulur; Canının çektiği ve arzu ettiğin her şeyi yemen, şüphesiz israftır!”  (İbn-i Mâce, Et‘ime, 51) Peygamberimiz (s.a.v)'ce buyrularak böyle bir hareket, ölçüsüzlük olarak telâkki edilmiştir. Allâh dostlarına göre ise şeriatte doyduktan sonra yemek israf, tarîkatte doyuncaya kadar yemek israf, hakîkatte de Allâh'ın huzûrunda olduğunu unutarak yemek israftır.   Ây...

Allah’ın Salih Bir Kulu Olma Yolunda 10 Adım

Allah’ın Salih Bir Kulu Olma Yolunda 10 Adım Süfyan-ı Sevri der ki: “İman, bir dileme veya -mış gibi yapma değil, kalbe yerleşmiş olan ve amellerle ispatlanmış olandır.” Samimi bir müminin kalbi yanan bir kor gibidir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: “Birinizin içinde iman, elbisenin eskimesi gibi eskir. Allah’tan kalplerinizdeki imanı yenilemesini dileyin.” (Hakim- Mustedrik; Taberani- Mu’cem) Mümin kalbi bazen günah bulutları altında ona ezilmiş hissedebilir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bu durumu şöyle ifade eder: “Kalblerde ayın bulutu gibi bulut vardır. Bulut kalkınca ay nasıl parlarsa ve bulut galib gelince ay nasıl kararırsa, kalb de öyledir.” (Ramuz 382/10. Ravi: Hz. Ali (r.a.)) Demek ki müminin kalbi bazen nurunu gizleyen bulutlarla kaplanabilir ve karanlıklar ve yalnızlıklar içinde kalabilir. Fakat kişi imanını artırmaya gayret eder ve Allah’ın yardımını ararsa, o bulut onu terk eder ve gönlündeki nur yeniden parıld...