Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’in Cennette Gördükleri -2-

 Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’in Cennette Gördükleri -2-

 

Ve bir ses duyulur. Çalınan kapı cennetin kapısı, çalan ise iki cihan peygamberi Hz. Muhammed Mustafa Sallallahü Aleyhi Vesellem. Efendimiz Aleyhisselâm buyurdular ki:

Cennete ilk ben gideceğim, ardımdan benim ümmetim gelecek. Kıyamet günü ben cennetin kapısına gidip kapıyı çalacağım. Cennetin görevli meleği olan hazin seslenecek. Siz kimsiniz? Ben ise Muhammed diye cevap vereceğim. Bunun üzerine hazin, senden önce bu kapıyı kimseye açmamakla emir olundum. Diyecek ve kapıyı bana açacak. Cennete tam gireceğim zaman, benimle birlikte bir kadının kapıyı zorladığını gördüm. O kadına sen kimsin ki buradasın diye sordum.

O da dedi ki:

Ya Rasûlallah, dünyadayken kocam öldü ve ben dul kaldım. Çoluk çocuğuma bakmak için onlar perişan olmasınlar diye fedakârlık yaptım. Allah Teâlâ da bana böyle bir mükâfat verdi. Dedi.

Ümmetim diğer ümmetlere galebe çalacak. İçlerinden cennete ilk girecek olanlar, Ashabım olacak. Ashabım içerisinde ilk girecek olanlar, Muhacirler olacak. Muhacirlerin içerisinde ilk girecek olanlar, fakir muhacirler, acıyı, ıstırabı, işkenceyi en üst düzeyde çekenler olacak. Onların içerisinde ilk girecek olanlar, Hulefai-i Raşidin olacak. Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, sonra da diğerleri.

 

Cennetin kapılarından biri, Allah Teâlâ yolunda malından iki şeyi harcayan mümine seslenir. Ey Allah’ın kulu, burası güzeldir, buradan gir diye kendisini çağırır. Namaz ehli olanlar, salat kapısından çağırılır. Cihat ehli olanlar, cihat kapısından çağırılır. Oruç ehli olanlar, Reyyan kapısından çağırılır. Sadaka ehli olanlar, sadaka kapısından çağırılır. Her amel sahibi için ayrılan bir kapı vardır ki, onu işleyen kimse, o kapıdan çağırılır.

 

Sahabeler içlerinden şöyle düşünürler. Ah şu kapılardan birinden girsek. Hz. Ebu Bekir, Ya Rasûlallah, bu kapıların hepsinden çağırılacak birisi olamaz mı? Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam, olur ey Ebu Bekir, inşallah Teâlâ sen onlardansın ve sen her kapıdan çağırılacaksın. Kıyamet gününde iki adam karşılaşırlar. Onlardan biri ötekine, Allah Teâlâ ile durumu nasıldır diye sorar. Sadece bir iyi amelim var, senin durumun nasıl der.

 

Cennete girmek için sadece bir iyi amele ihtiyacın var, diye cevap verir. Bir ameli olan ona der, tek iyi amelimi al ve onunla cennete gir. Ben zaten cehenneme giriyorum, ikimizin de girmesine gerek yok. İyi amelimi al ve cennete gir ve bırak, cehenneme tek gireyim der. Aniden Allah Teâlâ onlara seslenir ve tek iyi ameli olan adama der. Arkadaşın için ne yaptın? O dedi ki, ey Rabbim cennete girebilsin diye sahip olduğum tek iyi amelim ona verdim, der.

 

Allah Teâlâ ona buyurur, ne kadar cömertsin fakat en cömert ve en merhametli olan benim. Arkadaşını çağır ve onunla beraber cennete gir, zira ben günahlarınızı bağışladım. Kıyamet günü Allah Teâlâ bir adamın cehenneme girmesine hükmeder. Allah’ın huzurundan alınıp cehenneme sevk edilirken, adam geri dönüp bakar ve benim Allah’a karşı beslediğim ümidim böyle değildi, der. Allah Teâlâ senin benim hakkımdaki düşüncen nasıldı? Diye sorar, adam ben Rabbimin rahim, gafûr olduğunu düşünüyordum. Bunun üzerine Allah, onun benim hakkımda hüsnü zanlı var, ben de elbette onu cennete koyacağım, diye buyurur. Cennet ehli her biri 33 yaşında ve 30 metre boyunda olarak cennete girdikleri zaman, birden Allah Teâlâ Teâlâ tecelli eder. Esselamu aleyküm ya ehlel cenneti. Sesi duyan cennet ehli heyecanlanır.

 

Lebbeyk, lebbeyk buyur ya Rabbi, buyur ya Rabbi, emrine amadeyiz ya Rabbi derler. Hak Teâlâ köşklerinize, saraylarınıza kondunuz, razı oldunuz mu, memnun musunuz? Ya Rabbi nasıl razı olmayız ki, sen bizi yediriyorsun, içiriyorsun, nimetlere gark ettin, nasıl memnun olmayız ki? Allah’ın hazırladığı menzillerin, konakların, sarayların ihtişamıyla gördüğü yerde yerleşmek, konaklamak için hazırlanan bir kula, onun koruyucu melekleri şöyle derler, Sen ne istiyorsun? O da der ki, Rabbimin çok nimetlerini, ikramlarını gördüm, ineğim de burada biraz nimetleneyim. Derler ki, bunlar daha ön hazırlıklar, daha ne gördün? Sana bundan daha faziletli nimetler verilecek. Biraz daha gider, önüne bir köşk yükseltilir. Tamamı som altından, şerefeleri inciden bu köşke yaklaştığı zaman, saçılmış inci tanelerini andıran hizmetçileri onu karşılarlar.

 

Hizmetçilerin ellerinde gümüşten kaplar, altından küpler vardır. Ona selam verirler, o da onlara selam verir. Bu makamda konaklamak ister, fakat onun koruyucu melekleri ona derler ki, Bunlardan daha faziletlileri var, yürü, devam et. Biraz daha gider, karşısına kıpkırmızı Yakut’tan bir köşk çıkar. O kadar parlak, pak ve temiz ki, dışarıdan bakılınca içi görünüyor, içine girer. Köşküne girdiği zaman bir huri onu karşılar. Üzerinde biri ötekine benzemeyecek 70 tane hülle vardır. 100 senelik mesafe uzağa gidilse, kokusu duyulacak kadar güzel kokular vardır. Hurinin yüzü o kadar şeffaftır ki, eşi yüzüne baktığında kendi yansımasını görür. Resulullah aleyhisselatü vesselam Efendimiz buyurdular ki, Cennette bir çarşı vardır. Ancak orada ne alış ne de satış vardır. Sadece erkek ve kadın suretleri vardır. Erkek bunlardan bir suret arzu ederse, o surete girer. Müslüm’e geçen ve Hazreti Enes’in rivayet ettiği hadise göre ise, Resulullah aleyhisselatü vesselam Efendimiz buyurdular ki, Cennet ehlinin bir çarşısı vardır. Her cuma oraya gelirler. Derken kuzey rüzgâra eser, elbiselerini ve yüzlerini okşar. Bunun tesiriyle hüsnü ve cemalleri artar. Böylece ailelerine daha da güzelleşmiş olarak dönerler. Hanımları, Vallahi bizden ayrıldıktan sonra sizin cemal ve güzelliğiniz artmış derler.

 

Erkekler de, sizler de Allah’a kasem olsun, bizden sonra çok daha güzelleşmişsiniz derler. Ve Allah Teâlâ dünyadaki cuma gününe denk gelen günde, Cennet ehlini huzuruna kabul eder. Miski Ebiaz’dan olan çok geniş bir vadiye toplar. Rabbimiz kürsüye tecelli buyurur. Arş altından minberler ile kuşatılır, mücevherlerle donatılır. Cennetteki yüksek makam sahibi kullara nida olunur, onlar da gelirler. Cennet ehli en güzel elbiselerini giyerler.

Takılarını takarlar, vadiye gelip orada otururlar. Allah Teâlâ Teâlâ rüzgarlar gönderir. O rüzgarlarla üzerlerine misk tepelerinden miskiler saçtırır. Böylece Rabbimiz Rıdvan isimli meleğe emreder. Ey Rıdvan benimle kullarım arasındaki yetmiş bin hicabı perdeyi kaldır. Ziyaretçilerim gelmiş buyurur. Perdeler açılınca Allah Teâlâ Teâlâ’nın ruhunu, cemalini görünce secdeye kapanırlar. Allah Teâlâ Teâlâ mübarek saltıyla ve kendi kelamıyla başlarınızı kaldırın. İbadet dünyadaydı, secde de ibadettir. Siz mükâfat yurdundasınız. Dileyin benden ne dilerseniz. Ben sizin o Rabbinizim ki size dünyada iman edip salih amel işleyin. Cennetime girin, cemalimi görün diye vaatte bulunmuştum. Şimdi sözümde sadık oldum. Şimdi nimetimi tamamladım üzerinize. İsteyin. Ya Rabbi rızanı isteriz.

 

Zaten sizden razı olduğum için günahlarınızı sildim. İşlerinizin çirkin olanlarını setre eyledim. Manevi civarıma sizi yakın eyledim. Kelamımın lezzetini size işittirdim. Nurumla size tecelli eyledim. Burası benim ikram yerindir. İsteyin bakalım. Daha sonra cennet ehli isteyebildiklerini isteyip artık istekleri bittiğinde Allah Teâlâ Azze ve Celle şimdi üzerinize rızamı indiriyorum.

Bundan sonra ebediyete kadar size hiç kızmayacağım buyurur. Böyle her ziyaretten sonra Allahu Teâlâ fazlı kereminden ve ikramlarından artış yapar. Köşküne köşk eklenir, sarayına saray, artış, artış, artış. Allah’ın nurundan büründükleri için öyle bir nurla dönerler ki hizmetçileri onları tanıyamazlar.

Onun için cennet ehli cumayı bekledikleri kadar hiçbir şeyi beklemezler. Böylelikle bu lezzetleri tatmak için müminler cennete getirilir ve cehennemden en son çıkacak mümin günahı kadar cezasını çeker. Oradan çıkma iznini koparınca kendini hemen dışarı atmak ister. Fakat her yanı yara bere ve yanıklar içindedir. Yürüyüp gidecek gücü yoktur. Emekleye emekleye oradan uzaklaşmak ister. Çünkü cehennem alevi arada bir yüzünü yalamaktadır.

Bir çıkış kapısı arar. Nihayet cehennemden çıkınca kendisini oradan kurtardığı için önce Allah’a hamd eder. O sırada uzaklarda bir ağaç görür. Cehennemin pis kokusu hala gelmektedir. Oradan bir an önce kurtulmak için Allah’u Teâlâ’ya yalvarır. Ya Rabbi şu ağacın yanına gitmeme müsaade et. Faydalanayım, meyvesini yiyeyim. Oradaki sudan içip hararetimi söndüreyim der. Allah’u Teâlâ ona şöyle buyurur. Ey insan ben seni iyi bilirim. Şimdi istediğini versem biraz sonra daha başkasını istersin. Hayır istemem ya Rabbi diye kesin söz verir. Kulun yapısını dayanamayacağı bir şey karşısında verdiği sözü unutacağını çok iyi bilen âlemlerin Rabbi yine de onu istediği ağacın altına götürür. Bu bahtiyar mümin yıllarca çektiği bin bir azaptan sonra en güzel yer sandığı bu ağaçlıkta dinlenip rahatına bakar. Fakat bir süre sonra ileride çok daha güzel bir ağaç görür.

Dayanamaz ve Ya Rabbi diye yalvarır. Ne olur beni o ağacın yanına götür de oradaki güzelliklerden yararlanayım. Allah’u Teâlâ ona verdiği sözü hatırlatır. Seni oraya götürsem bir başka şey daha istersin buyurur. Ve kulunun huyunu bilmekle beraber yine de onun isteğini yerine getirir. Daha sonra o mümin cennet kapısına yakın bir ağaç görür. O ağacın manzarası çok daha güzeldir. Dayanamaz bir daha boyun biker. Oraya giderse bir şey istemeyeceğine söz verir.

Yüce Allah Teâlâ lütfedir ve onu oraya götürür. Sonunda isteğine kavuşur. O ağacın bulunduğu yer cennetin sınırında bir yerdir. Bir adım ötesi cennettir. İçerideki cennet ehlinin keyfi eğlenmeleri dayanılacak gibi değildir. Cehennemden yeni kurtulan adam bir durur iki durur Rabbine bir daha boyun biker. Ne olur Rabbim beni cennete koy der. Kulunun niyazından el açıp kendisine yalvarmasından pek memnun olan Cenab-ı Mevla

Ey Ademoğlu acaba senin bu isteklerin nasıl son bulur? Sana cennette dünya büyüklüğünde hatta dünyanın on misli büyüklüğünde bir yer versem razı olur musun? Bu söz o zavallıyı adeta perişan eder. Çünkü o cennetin tamamen parsellendiğini, herkesin yerini tuttuğunu ona bir evlik bile yer kalmadığını sanmaktadır. Ona göre Allah-u Teâlâ’nın bu teklifi olacak şey değildir. Hayretle sorar.

Ya Rabbi sen âlemlerin Rabbi olduğun halde benimle alay mı ediyorsun? Allah-u Teâlâ onun bu sorusuna şu cevabı verir. Ben seninle alay etmiyorum fakat ben dilediğim her şeyi yaparım der ve kuluna istediklerini lütfeder böylelikle son kişi de sayısız ve sınırsız nimetler yurdu olan cennete girmiş olur. Ve onlar Rablerinin rızasını elde etmek için sabreden, namazı dost doğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, Allah Teâlâ yolunda gizli açık harcayan, kötülüğü iyilikle savan kimselerdir. İşte dünya hayatının güzel sonu cennet sadece onlarındır. Rasûlullah aleyhisselatü vesselam Efendimiz buyurdular ki Adamın biri yol üzerinde bir ağaç dalı gördü ve Allah’a yemin ederim ki bunu Müslümanlara vermek için yolladılar. Bunu Müslümanları rahatsız etmemesi için buradan kaldıracağım dedi, kaldırdı ve bu yüzden cennete konuldu. Rasûlullah aleyhisselatü vesselam Efendimiz buyurdu ki Çocuklarınızı çok öpün çünkü her öpücük için size cennette bir derece verilir ki iki derece arasında 500 senelik mesafe vardır. Melekler öpücüklerinizi sayarlar ve sizin defterinize sevap yazarlar. Bir kimse Müslümanların arasında bulunan bir yetim alarak yedirip içirmek üzere evine götürürse affedilmeyecek bir suç işlemediği takdirde Allah Teâlâ Teâlâ onu mutlaka cennete koyar. Allah Teâlâ Resulü aleyhisselatü vesselam Efendimiz şöyle buyurmuşlardır Kocasını memnun ederek ölen kadın cennetliktir. Kim Kur’an’ı okur ve onu güzelce ezberler, helalini helal, haramına haram kabul ederse Allah Teâlâ bu sayede o kimseyi cennetine sokar. O kişi de kendi ailesinden cehennemi hak etmiş 10 kişiye şefaat eder.

Resulü aleyhisselatü vesselam Efendimiz şöyle buyurmuşlardır Bir insan bir hastanın halini hatrını sormaya gider veya Allah Teâlâ için sevdiği bir kişiyi ziyaret ederse ona bir melek şöyle seslenir Sana ne mutlu güzel bir yolculuk yaptın kendine cennette barınak hazırladın. İman eden ve güzel işler yapanları müjdele altlarından ırmaklar akan cennetler onlarındır. O cennetlerden rızık olarak bir meyve yediklerinde bu daha önce yediğimiz rızıktandır derler.

Rızıkları dünyadakine benzer şekilde kendilerine sunulur. Orada onlar için tertemiz eşler vardır. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır. Resulü aleyhisselatü vesselam Efendimiz buyurdu ki Sizden önce yaşayanlar arasında 99 kişiyi öldüren bir adam vardı. Bir araya yeryüzünün en bilgin kişisini sordu. Kendisine bir rahip tarif edildi. Ona kadar gidip 99 kişi öldürdüğünü kendisi için bir tövbe imkânının olup olmadığını sordu. Rahip hayır yoktur dedi. Herif onu da öldürüp cinayetini yüze tamamladı. Adamcağız yeryüzünün en bilginini sormaya devam etti. Kendisine alim bir kişi tarif edildi. Ona gelip 100 kişi öldürdüğünü kendisi için bir tövbe imkânı olup olmadığını sordu. Alim evet vardır seninle tövben arasına kim perde olabilir dedi ve ilave etti. Ancak falan memlekete gitmelisin. Zira orada Allah’a ibadet eden kimseler var.

Sen de onlarla Allah’a ibadet edeceksin ve bir daha kendi memleketine dönmeyeceksin. Zira orası kötü bir yer. Adam yola çıktı. Giderken yarı yola varır varmaz ölüm meleği gelip ruhunu kabzetti. Rahmet ve azap melekleri onun hakkında ihtilafa düştüler. Rahmet melekleri bu adam tövbekar olarak geldi. Kalben Allah’a yönelmişti dediler. Azap melekleri de bu adam hiçbir hayır işlemedi dediler. Onlar böyle çekişirken insan suretinde bir başka melek yanlarına geldi.

Melekler onu aralarında hakem yaptılar. Hakem onlara onun çıktığı yerle gitmekte olduğu yer arasını ölçün. Hangi tarafa daha yakınsa ona teslim edin dedi. Ölçtüler gördüler ki gitmeyi arzu ettiği iyiler diyarına bir karış daha yakın.

Onu hemen rahmet melekleri aldılar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis