Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’in Cennette Gördükleri -1-
Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’in Cennette Gördükleri -1-
Âlemlerin
efendisi olan sevgili Peygamberimiz, İsrafil Aleyhisselâm ile birlikte Cebrail Aleyhisselâmın
yanına geldiler. Allahü Aleyhisselâmın emrini yerine getirmek için Cebrail Aleyhisselâm,
Peygamber efendimizi Cennet’e götürdü.
Melekler,
ellerinde nur dolu tabaklarla bekliyorlardı. Cebrail Aleyhisselâm;
"Ya
Rasûlallah! Bunlar, Âdem Aleyhisselâmdan seksen bin yıl önce yaratıldı. Bu
makamda, tabaktakileri sana ve ümmetine saçmak için sabırsızlanırlar. Kıyamet
günü Hazretin ve ümmetin, Allahü Teâlâ’’nın emriyle Cennet’in eşiğine ayak
basınca, bu melekler tabaklardaki cevahiri üzerinize saçacaklardır." Dedi.
Cennet’te
vazifeli olan Rıdvan ismindeki melek, onları karşıladı. Peygamber efendimize
müjdeler verdi ve:
"Hak
Teâlâ’, ikisini senin ümmetine, birini de diğer ümmetlere vermek için Cennet’i
üç kısım etti!" dedi ve Cennet’in her tarafını gezdirdi.
Habib-i
Ekrem efendimiz buyurdular ki:
"Cennet
ortasında bir ırmak gördüm. Arş’ın yukarısında akar. Bir yerden su, süt ve bal
çıkar. Asla birbirine karışmaz. O ırmağın kenarı, zebercedden idi. İçindeki
taşlar cevahir, balçığı amber, otları za’feran idi. Etrafına gümüş bardaklar
koymuşlar, sayıları gökteki yıldızlardan ziyade idi. Çevresinde kuşlar olup,
boyunları deveboynu gibi idi. Her kim onların etinden yese ve o ırmaktan içse,
Hak Teâlâ’nın rızasına mazhar olur.
Cebrail’e;
"Bu ırmak nedir?" diye sordum.
"Kevser’dir.
Hak Teâlâ’, onu sana vermiştir. Sekiz Cennette olan bostanlara bu Kevserden
akar." Dedi.
Irmağın
kenarında çadırlar gördüm. Cümlesi inci ve yakuttan idi. O çadırlarda huriler
gördüm. Yüzleri güneş gibi parlar idi.
Derlerdi
ki:
"Biz
sevinçli ve neş’eliyiz. Bize hiç üzüntü gelmez. Biz gençleriz, hiç yaşlanmayız.
Biz iyi huyluyuz, hiç kızmayız. Biz hep böyleyiz, hiç ölmeyiz."
Saadet
köşklerine ve ağaçlarına erişip, onların nağme ve sedaları her yeri kaplar.
Öyle hoş sesleri vardı ki, o nağmeler dünyaya gelseydi, ölüm ve mihnet dünyada olmazdı.
Cebrail,
"Bunların yüzlerini görmek ister misin?" dedi "İsterim!"
dedim.
Bir
çadırın kapısını açtı. Baktım. Öyle güzel suretler gördüm ki, eğer bütün
ömrümce onların güzelliğini anlatsam, bitiremem. Yüzleri sütten beyaz,
yanakları yakuttan kırmızı ve güneşten parlaktı. Derileri ipekten yumuşak ve ay
gibi ışıklı, kokuları miskten daha güzeldi.
Saçları
gayet siyah, kimi örülmüş, kimi toplanmış, kimi salıverilmiş… Otursa, etrafında
çadır gibi olur, kalksa, ayağına kadar uzanırdı. Her birinin önünde bir
hizmetçi dururdu.
Peygamber
efendimiz buyurdu ki:
"Sekiz
Cennet’in bağ ve bostanını ve türlü nimetlerini gördüm. Cehennem’i ve
derecelerini de görsem diye hatırıma geldi."
Cebrail
elimi tutup, Cehennem’in en büyük meleği Malik’e götürdü:
"Ey
Malik! Muhammed Aleyhisselâm, asilerin Cehennem’deki yerlerini görmek ister.
O’na Cehennem’i göster!" dedi.
Malik,
Cehennem’in tabakalarını açtı. Yedi tabakanın hepsini gördüm.
Efendimiz,
Cehennemdekilerin halini görünce çok üzüldü. Merhametinden çok ağladı. Bütün
melekler de ağlaştılar…
Yorumlar
Yorum Gönder