Necip Fazıl Kuddise Sirrûh’un Harika Sözleri -1-

 Necip Fazıl Kuddise Sirrûh’un Harika Sözleri -1-

 

001- Camiye dikey olarak gel, yatay olarak zaten geleceksin!

002- Cevabımın şiddetinden susuyorum!

003- Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur.

004- Kavuşmak mı? Belki… Daha ölmedim!

005- İnsan namaz kılarsa, namaz da insanı insan kılar.

006- Ölüm zorların zoru, yaşamak ondan da zor!

007- Benim istediğimi Allah istemiyorsa, konu kapanmıştır.

008- İnsanı olgunlaştıran yaşı değil, yaşadıklarıdır…

009- Akıldan büyük nimet, zekâdan da ağır yük tanımıyorum.

010- Armut deyip geçmeyin, onun ilk hecesi çoğu kişide yoktur!

011- Önüne gelenle değil, seninle ölüme gelenle beraber ol.

012- Sabır, çekilen şeyi duymamak değil, ona dayanmayı bilmektir.

013- Bin “günahın” olsa da bana, bir “gün ah’ım” yok sana…

014- Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım.

015- Zamanın çarkları sizi yürütüyor, zamanın çarkları beni öğütüyor…

016- Eğer tadını bilirseniz ekmeği paylaşmak ekmekten daha lezzetlidir.

017- Biz bize gerici diyenlere ancak deh demek için gerideyiz…

018- İnsanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan kork.

019- Adam olmak cinsiyet meselesi değil, şahsiyet meselesidir.

020- Hayatımızın yarısını uyuyarak geçiriyoruz, diğer yarısını da uyutularak…

021- Sokak lambası gibi olma ey yar. Kime yandığın belli olsun.

022- Bazı insanlar alçak gönüllüdür, bazıları da alçak olmaya gönüllüdür.

023- Aldığımız nefesi bile geri veriyorsak, hiçbir şey bizim değil.

024- Ne kervan kaldı, ne at, hepsi silinip gitti, iyi insanlar iyi atlara binip gitti.

025- Öyle insanlar vardır ki; lağıma düşseler, lağımı kirletirler.

026- Evdeki hesabımız bile çarşıya uymuyorken, ahiret hesabımızın vay haline.

027- İnsanlar ikiye ayrılır, vaktini beşe ayıranlar, vaktini boşa ayıranlar.

028- Sizde olan tükenir onda olan sonsuz, feza sizin olsa ne yapacaksınız onsuz.

029- Felsefe; çürük cevizlerle dolu bir denizde sağlam cevizi aramaktır.

030- Kökünü beğenmeyen dal ve dalını beğenmeyen meyve olgunlaşmadan çürür.

031- Allah var fakat bizim ondan, yalnız sorulduğu zaman haberimiz var!

032- Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana; yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana.

033- Hayat dediğin Allah (c.c.) için değilse, ne çıkar hayat önünde eğilse.

034- Bizler açlıktan karnına taş bağlayan peygamberin, doymak bilmeyen ümmetiyiz…

035- Beni kimsecikler okşamaz madem, öp beni alnımdan; sen öp seccadem.

036- Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.

037- Çile kapısından erişilecek dünyayı bilseydin, yatağını yorganını satardın.

038- Ey müslüman, sana düşen nimetse sadece çile…

039- Uyumamak ve düşünmeye memur olmak…

040- Bu çile kapısından erişilecek dünyayı bilseydin,

041- yatağını ve yorganını satardın! (Vecdimin Penceresinden)

042- Yalnızım diye üzülmüyorum. Çünkü biliyorum, yalnız insanın ihanet edeni de olmaz…

043- Yarın elbet bizim, elbet bizimdir gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

044- Üç günlük dünya için gayret üstüne gayret, ebedi bir yaşam için gayret yok hayret.

045- Gökler ağlıyor, biz ağlamışız çok mu? Bize yobaz diyorlar, haberin yok mu?

046- Her kahkahanda Allah’a teşekkür etmiyorsan, neden her ağladığında o’na kızıyorsun?

047- İhya etmek için ne kadar ilim lazımsa imha için de o kadar cehalet kafidir. (Turgut Özal’a mektubundan)

048- Keşke ben Allah kelimesinden başka, ağzından tek söz bile çıkmayan bir dilsiz olsaydım!

049- Ellerime uzanan dudakları tepeyim, Allah diyen gel seni ayağından öpeyim!

050- Ölüm güzel bir şey, budur perde arkasından haber, güzel olmasaydı ölür müydü peygamber!

051- Benim ayağımın altıda müsait başımın üstü de nerde olacağını sen belirle…

052- Yum gözünü, kalbine her an yokluğu üfür! Kendinden geçmek iman, kendinde olmak küfür…

053- Her ağızda, her telde fanilik dırıltısı, sonunda tek bir şarkı, tabutun gıcırtısı!

054- Yanında olduğum zaman değerimi bilmezsen; değerimi bildiğin gün beni yanında bulamazsın…

055- Gözüm, aklım, fikrim var deme hepsini öldür sana çöl gibi gelen, o göl diyorsa göldür…

056- Ey bir aileye bile hükmedemeyen ilerici. Üç kıtaya, yedi denize hükmeden ecdadın mı gerici?

057- Sanma oruç, bu akşam tıklım tıklım ye diye; bu akşam, yarın oruç tutabilmek için ye.

058- Verirler ben acizim, kudret senin dedikçe. Verenin şanı büyük, sen iste istedikçe…

059- Biz; ayakları şişene kadar namaz kılan peygamberin, gözleri şişene kadar uyuyan ümmetiyiz.

060- Yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişirsen; hem yolunu kaybedersin, hem dostunu!

061- Sonunda ‘eyvah’ diyeceğin şeylere, başında ‘eyvallah’ deme. Pişman ol fakat pişman ölme.

062- Zonklayan başım benim, kan pıhtısı, cerahat; ona yastıkta değil, secde yerinde rahat…

063- Dinde zorlama yoktur, insan özgürdür elbette! İsteyen bu dünyada pişer, isteyen ahirette!

064- Sabırda pişer koruk, yerle bir olur doruk. Sabır, sabır ve sabır, işte Kur’an ‘da buyruk.

065- Dünya güzel olsaydı, doğarken ağlamazdık… Yaşarken temiz kalsaydık ölünce yıkanmazdık.

066- Sevdalın şu dağı del dese, koşar, delersin! İş Allah’a geldi mi, gücün yok, sendelersin!

067- Ya Allah’a baş eğer hiç kimseye eğmezsin, ya da herkese baş eğer hiçbir şeye değmezsin.

068- Allah bir! Demektense ecel teri dökerken; ölüversem, beklenmez anda Allah bir erken…

069- Biz şiiri iman için bilmişiz ve bu mihrak bilgiyi, her bilginin geçtiği bin bir yol ağzı biliyoruz.

070- İki insan çeşidi vardır. Zaman geçtikte hatalarıyla yüzleşen! Zaman geçtikçe yüzsüzleşen.

071- Ne başını kapat, altını göster; ne altını kapat, üstünü göster. Hepsini kapat, imanını göster.

072- Ömrün ilk yarısı; ikinci yarısını beklemekle, ikinci yarısı da; ilk yarısının hasretiyle geçer.

073- Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın; gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın!

074- Ne gelirse başımıza Hak’tandır; fakat geliş sebebi, Hak’tan ayrılmaktandır.

075- İçimizde bu kadar perişan hale getirilmeseydik; dışımızda bu kadar hürmetsizliğe uğramayacaktık.

076- Gençlik… Gelip geçti… Bir günlük süstü; nefsim doymamaktan dünyaya küstü.

077- Ölüm herkesin başına gelir, ama geç ama erken… Ya kazanırken, ya da kazandığını yerken…

078- Gönlüm uçmak dilerken semavi ülkelere, ayağım takılıyor yerdeki gölgelere.

079- Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var; oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek var!

080- Siz hiç bir sarrafın bağırdığını duydunuz mu? Kıymetli malı olanlar bağırmaz.

081- Kimileri vardır aşkın en yücesine layıktır. Kimileri vardır aşkın en yücesini versen de, aşağılıktır.

082- An oluyor bir garip duyguya varıyorum; ben bu sefil dünyada acep ne arıyorum?

083- Ne hasta bekler sabahı, ne taze ölüyü mezar, ne de şeytan, bir günahı, seni beklediğim kadar.

084- Kendini dünyalar kadar değerli zannedenlere kısa bir not; dünya beş para etmiyor…

085- Dün geçti bugünü düşünüyorum, yarın var mı? Gençliğine güvenme, ölenler hep ihtiyar mı?

086- Yusuf baştan aşağı iffet olduktan sonra, Züleyha baştan aşağı afet olsa ne yazar.

087- Hep nefis çıkar karşıma, ölüp ölüp dirilsem; insandan kaçmak kolay, kendimden kaçabilsem.

088- Elindeyse zamana, dur, geçme diye dayat. Bir sigara içmekten daha kısa bu hayat.

089- Geçti, istemem gelmeni, yokluğunda buldum seni; bırak vehmimde gölgeni, gelme, artık neye yarar?

090- Af var diye işlenen suçtan vicdan burkulur; affı sigortalayan hayâsızdan korkulur…

091- Kula kulluk etme! Unutma ki sen de kulsun. Ve gerektiğinden fazla önem verme! Yoksa unutulursun.

092- Payımıza sükût düştüğünden beridir, kalbimizin sesini daha bir güzel duyar olduk.

093- Kadından kendisinde olmayanı isteriz; hasret yerinde kalır ve biz çekip gideriz.

094- Bana çağdışı diyorlarmış. Ne büyük bir onur! Ben bu çağın dışında kalmayayım da içinde mi boğulayım.

095- Kader, beyaz kâğıda sütle yazılmış yazı; elindeyse beyazdan, gel de sıyır beyazı!

096- Helal ile beslersen çocuğunu hürmet ile öder borcunu, haram ile beslersen o’nu hakaret ile öder borcunu.

097- Ve tekrar uyuyayım ve kalkayım ezanla! Yaşaya dursun insan, hayat dediği zanla.

098- Öyle ucuz değil gül koklamak. Gül tutan ele diken batmalı. Bir aşka gönül veren o aşkın kapısında yatmalı!

099- Düşünmek şu, bu değil, öteleri düşünmek; sizinse düşünceniz yataklarda eşinmek.

100- Anladım işi; san ’at Allah’ı aramakmış, marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış…

101- İnsanın sevdiğini kaybetmesi, dişini kaybetmesi kadar ilginçtir. Acısını o an yaşar, yokluğunu ömür boyu.

102- Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; gündüzler size kalsın, verin karanlıkları! lslak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim; örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

103- Neye yaklaşsam sonu uzaklık ve kırgınlık, anla ki yok Allah’tan başkasıyla yakınlık.

104- Sırma renginde pislik, dünyanın süsü püsü, bende tek aziz eşya annemin başörtüsü…

105- Kadın mezarlığa girerken başını kapıyor, dışarı çıkarken açıyor, ölüye karşı kapayıp, diriye karşı açmak akıl almaz.

106- Diyorlar bana, kalsın şiirde sözde yerde, sen araştır, göklere çıkan merdiven nerde.

107- Soruldu mu ne bilirsin diye; haddimi bilirim soruldu mu ne istersin diye; haddimi bilir, hakkımı isterim demeli…

108- Ölecek miyim, tam da söyleyecek çağımda, söylenmedik cümlenin hasreti dudağımda.

109- Seni affetmek hayatımın en büyük hatasıydı. Nerden bilebilirdim ki. Katilini affedersen seni yine öldüreceğini…

110- Veren de o alan da o, nedir senden gidecek? Telaşını gören de, can senin zannedecek.

111- Fikrin olduğu her yerde şiddet, operatörün neşteri gibi bir nimet, olmadığı yerde de katilin bıçağı şeklinde bir afettir.

112- Çocukken gün battı mı, bir köşede ağlardım; nihayet döne döne aynı noktaya vardım.

113- Gençliğine doyamadan gitti, derler. Doymak mümkün mü ki, doyup da gitsin. Doymak burada değil. Burası acıkmanın yeri…

114- Başım çığlıklı bir çocuk, onu nasıl avutsam? Ne yapsam da ölümü bir saatçik unutsam?

115- Ey gönül, gidenden ümidini kes! Kaçan bir hayale benziyor herkes, sanki kulağıma gaipten bir ses buluşmalar kaldı mahşere diyor.

116- Düşünüyorum: O’ndan evvel zaman var mıydı? Hakikatler, boşluğa bakan aynalar mıydı?

117- Çıkamam, aynalar, aynalar zindan. Bakamam, aynada, aynada vicdan; beni beklemeyin, o bir hevesti; gelemem, aynalar yolumu kesti.

118- Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak; benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.

119- Hayatın çilesine tahammül gerek, değil mi ki sefa ile cefa müşterek? Sizce ağlamak için gözyaşı mı gerek? Bazen dertliler de ağlar ama gülerek…

120- Allah’ın on pulunu bekleyedursun on kul bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa yaşasın kefenimin kefili karaborsa.

121- Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız! Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader; Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!

122- İkinizin de ne eş ne arkadaşınız var sükût gibi münzevi çığlık gibi hürsünüz. Dünyada taşınacak bir kuru başınız var onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz.

123- Bana bir ben lazım, bir de beni anlayan. Beni bir ben anlarım, bir de beni yaradan…

124- Bir idamlık Ali vardı asıldı kaydını düştüler mühür basıldı. Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı. Ondan kalan, boynu bükük ve sefil; bahçeye diktiği üç beş karanfil…

125- İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal, hamallık ki sonunda ne rütbe var ne de mal.

126- Bir namazım, bir duam, birde eski seccadem, hepsi hepsi bu kadar, işte benim sermaye.

127- Benimki benim seninki de senin! Bu şeriattır. Seninki senin benimki de senin! Bu tarikattır. Ne benimki benim ne de seninki senin her şey Allah’ın! Bu da hakikattir!

128- Ölüm her aklına geldiğinde ‘ah’ edip ‘vah’ edip inleme; bu halinle rabbimi incitmiş olacaksın. Ecel kapıyı çaldığı zaman evi telaşa verme; o geldiği zaman, sen çoktan gitmiş olacaksın.

129- Konuşsam dilim yanar, sussam kalbim…

130- Ateşin yakamayacağı tek şey, Aşk!

131- Bir bekleyenin olmalı. Sen kendinden vazgeçsen de senden vazgeçmeyen…

132- İdrakin aczini idrakten büyük idrak yoktur.

133- Hava kirliliğinden değil, hayâ kirliliğinden nefes alamıyoruz.

134- Davası olmayan fikir işsizi, sadece dedikodu yapar.

135- Güzele bakmak değil, güzel bakmak sevaptır.

136- Sermayem tek kelime, ALLAH azze ve celle.

137- Kader, beyaz kağıda sütle yazılmış yazı, Elindeyse, beyazdan gel de sıyır beyazı…

138- İnsan sevme hissini israf etmemeli, kim ne kadar sevilmeye layıksa, onu o kadar sevmeli.

139- Kadın; Hıristiyanlıkta yol kesici bir engel, İslam’da ise yol açıcı bir kanattır.

140- Önüne gelenle değil, seninle ölüme gidenle beraber ol.

141- Ölüm güzel şey budur perde ardından haber Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?

142- Gözyaşı, suçun rengini soldurmaz.

143- Sonunda, “Eyvah!” diyeceğin şeye, başında, “Eyvallah!” deme. Pişman ol, fakat pişman ölme!

144- Kızgınlık gürültülüdür, kırgınlık sessiz.

145- Güneş karşısında ancak kamer vücut bulabilir; başka bir güneş değil…

146- Çok sıkıldıysan hayattan, bir mezarlığa git. Ölüler iyi bilir; yaşamak güzeldir.

147- Hayatı müsvedde yaşamayın. Temize çekmeye vaktiniz olmayabilir.

148- Küçük parçalara hor bakmayın, onlar bütünden habercidir.

149- Basit kişiler hep ilgi görür. Kaliteli kişiler hep yalnızdır. Ucuz malın alıcısı çoktur.

150- İnsanları tanıdıkça, seveceksin yalnızlığı.

151- Gökler dolusu sustum ve gök gürültüleriyle doldum.

152- Zaten bütün dünya, başı dönen milyonlarla başı dönmeyen birkaç kişiden ibaret.

153- Aşkın kanatlarını saymaya sayılar yetmez. O kanatlarla uçulmayacak, çıkılmayacak makam ve derece mi var?

154- İnsanı olgunlaştıran, yaşı değil, yaşadıklarıdır.

155- Memleketler parasızlıktan değil, ahlaksızlıktan çökerler.

156- Edep, hududu muhafaza etmektir. En büyük edep, ilahi hududu muhafaza.

157- Bir sigara kâğıdı kadar yaşayamıyoruz. Kefenimizden evvel çürüyoruz.

158- Kendinden kurtul ve ol! Olmak, işte bütün mesele…

159- Biz dünyada kimsenin bulamadığı huzuru arayacak değiliz. Kalkar, abdest alır, huzurda eğiliriz.

160- Bilerek bilmeyerek Allah’a doğru yol almak vardır, varmak yoktur. Varabildiğimiz hiçbir şey, hiçbir ufuk Allah değildir. Allah, sonsuzluktur.

161- Susmak, “Ya Sabır!” diyebilmektir. Öyle bir duadır ki, yürekte çınlar.

162- Gerçek hayat, burada olmayandır; var olup burada olmayan…

163- Allah, ıstırabını çektirmediği şeyin, nimetini vermez.

164- Kurban olduğum Allah’a bile günde beş vakit ulaşabiliyorken, kendini ulaşılmaz sananlara selam olsun!

165- Allah’ın sevdiği cihad, zalim Emire söylenen Hakk kelimesi…

166- Tek dava O’nu bulmakta, bulduracak olanı bulmaktaydı.

167- Kâfire karşı dimdik, Allah’a karşı Vav gibi eğilirim!

168- Sen oku, dedi; her şeyden evvel oku! Ama okumaya başlamadan evvel bil, ne okuyacağını bil!

169- Mekke, Kâbe’nin etrafında bir fanus… Kâbe, Mekke’nin içinde bir nur… Mekke bir şehir, Kâbe bir sır…

170- Ne mutlu o kimseye ki, O’na iman eder; O da kendisine hidayet…

171- Allah’a malik olan neden mahrumdur? Allah’tan mahrum olan neye maliktir?

172- Allah, de ve sus! Başka hiçbir şey söylemeye değmez.

173- Yalnızca Allah’a inanın, gerisi inanılacak gibi değil.

174- Gerçek keramet, kerametin gizlenmesidir.

175- İki çeşit insan vardır: zaman geçtikçe hatalarıyla yüzleşen, zaman geçtikçe yüzsüzleşen.

176- Sakın ola köprüyü geçene kadar dahi olsa, ayıya dayı deme! Olur ya, tam yarı yolda köprü yıkılıverir… Öteki tarafa ayının yeğeni olarak gidersin.

177- Öyle bir devim ki, hakikatte pireyim, Bir delik gösterin de utancımdan gireyim.

178- İnsan ne aptaldır! Mucize içindeyken mucize bekler!

179- Aslında yaprak sıkılmıştı ağaçtan. Bahaneydi sonbahar.

180- Bu yük senden Allahım, çekeceğim, naçarım! Senden sana sığınırım, senden sana kaçarım…

181- Tövbe kapısı açık dediysek, yeni günahlara koşman mı gerek?

182- Elin oğlu okur atomu böler… Bizimkiler okur, milleti böler.

183- Kula kulluk etme! Unutma ki, sen de kulsun. Ve kimseye gerektiğinden fazla önem verme’ Yoksa unutulursun…

184- Yarın elbet bizim, elbet bizimdir; Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

185- Gafil halk, kesik ve bitkin, bir laf eder: Yarın olsa da bir iş işlesem… Bilmez ki, bugün dünün yarınıdır. Bugün ne işlemiştir ki, yarın bir şey işleyebilsin?

186- Hürriyet, kendisine aykırı hürriyetleri kabul etmedikçe, Hürriyet olamaz.

187- Kafası, ruhu, bilgisi, ahlakı, disiplini, iradesi olmayan ordu, tepelemeye değil, tepelenmeye memurdur. Bu iş için de bir avuç çöl faresi yeter.

188- Talebe ne demektir? Talep etmekten, istemekten gelir bu isim… Talep etmek de bir ilimdir, bir ilk ilim… İlim isteyebilmek için de bir ilk ilim ister. Muallim de böyledir; bir taraftan öğretirken, bir taraftan da talebesi ona öğretir.

189- Çilesi çekilmeyen şeyin aşkı olmaz. Aşk olmayınca, çile olmaz. Çile olmayınca ibda, meydana getirme cehdi olmaz, şevk olmaz, hiçbir şey olmaz, olmaz.

190- Kalplerinizi değiştirin. Size hakikat gibi görünen şeylerin hemen değiştiğini görürsünüz. Kalp değişir miymiş istenince?

191- Bazıları, “Ben Allah’ı severim, O’ndan korkmam!” der. Bilmez ki, korku, sevginin ta merkezine yerleştirilmiştir. Sevgi korkunçtur. Dağın tepesini seven, uçurumdan nasıl korkmaz?

192- Nefs, ne bendir, benliktir; ne zattır, şudur, budur; kalb hakikati içinde, ruhun mukabil kutbunu gösteren ayrı ve bambaşka bir mevcuttur. Her insanda bu mevcut, daima gizli ve bazen aşikâr bir Allah düşmanı. Allah düşmanı yola getirilmedikçe, Allah’a yol açılmaz.

193- Büyük tefekkür planında ve büyük içtimai sistemde milletçe zayıf olduğumuzu söylememiz lazım. Büyük çapı bulamıyoruz. Mesela, İslamî ölçülerin tam hakim olduğu devirde bile, bizde bir İmam-ı Gazali, Muhyiddin-i Arabi, bir İmam-ı Rabbani yetişmemiştir.

194- Asırlardır zindandayız! Neyin, hangi halin zindanıdır bu? Bir türlü hakikate ulaşamamanın, olamamanın, dünyanın en şaşalı oluşundan sonra, o oluşun aşkını kaybetmenin, birtakım hayallere kapılmanın, yapamamanın, edememenin, erişememenin, üstelik erişmekten alıkonulmanın muazzam zindanı…

195- Üstad’a sormuşlar, “Kırılan kalp yine sever mi?” Üstad, “Evet.” demiş. Yine sormuşlar, “Üstadım, siz hiç kırılan bardaktan su içtiniz mi?” Üstad yine cevap vermiş, “Peki, sen bardak kırıldı diye su içmekten vazgeçtin mi?

196- Ya Rakîb! Ey isimleri arasında beni en çarpan ad olarak “Rakîb” ismini gördüğüm Allah… Neyi karıştırsam, neyi eşelesem altından “Rakîb” ismin çıkıyor. Elimizi yakmaması için gaflet maşasıyla tuttuğumuz her şeyin üstünde ve altında sen, dibine vardırmak istediğimiz her hasretin içinde ve dışında sen varsın! Bir ismin de “Karîb”… Yakın… Yakın olan Sensin! Her şey uzak, her şey uzak…

197- Gönlüm ne dertlidir, ne de bahtiyar; ne kendisine yar, ne kimseye yar… Bir rüya uğrunda ben diyar diyar, gölgemin peşinden yürür giderim…

198- Ben Türkiye’yi yerin üstündeki 35 milyon ölünün değil, yerin altındaki 35 milyon dirinin koruduğuna inanırım.

199- Ne bir hasret dinle, ne bir ah işit; bir yaprak ol, esen rüzgarlarla git…

200- Bir tarafta ruhi harikalar ve öbür tarafta yalçın vahşetler diyarının akıl haysiyeti tanımayan,

201- içinde anlatılmaz bir kuvvet ve dışında anlaşılmaz bir zaaf taşıyan illetli beşeriyet hârası…

202- Öleceğini bilerek yaşayan tek canlı insandır. Ve hiç ölmeyecekmiş gibi yaşar.

203- Kula karşı utanmak, Allah’a karşı hicabın ifadesidir. Kula karşı utanmadığını gösteren, Allah’tan utanmıyor demektir.

204- Ömür ağaç dalında savrulan bir yapraktır. Ne kadar genç olursan ol, sonun kara topraktır.

205- Ne insanlar var bu dünyada! Nasıl elleri gider, nasıl dilleri vardır. Menfaatinden başka bir şey düşünen var mı?

206- Ben geçmişimi dürdüm, büktüm, çöpe attım. Çöpü karıştırmak köpeklerin işidir.

207- Başı boş, gözü kör, dizginsiz isteklerimizin bizi ne kadar çirkinleştirdiğini gör artık!

208- Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek; Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?

209- İnsanlar birbirinin göz bebekleri içinden bakabilirler ve kelimelerdeki ortaklıklarını tek fert halinde yaşayabilirler mi? Sonsuz öksüzlük…

210- Kendini Allah’a esir ver ki, hürriyeti bulasın ve hayvan hürriyetinden kurtulasın!

211- Ne görsem, ötesinde hasret çektiğim diyar; kavuşmak nasıl olmaz, mademki ayrılık var?

212- Bir takım insanlar da var ki, ağlamıyorlar. Ağlamak onlara zor geliyor. Bir incir dalına asılmaktan daha zor.

213- Dağı tanıyan, nasıl tanımaz uçurumu? Madem ki yükseliş var, iniş olmaz olur mu?

214- Aya giden, yıldıza giden milletlere imrenen Türk Gençliği! Yirmi yaşındaki Fatih’in ahlak fezasından düştüğünüz bugünkü çöplüğe bakın ve utanın!

215- Hayatın gizli bir şuuru olduğuna inanmak istiyorum. Öyle bir şuur ki, kendisini, yok gösterecek kadar gizleyebilmiştir.

216- Aydınlık yolu herkes bulur, mesele karanlık yolda ışık aramak.

217- Dipsiz bir uçuruma sarkıyorum. Yakalayabildiğim bir iki ot tutuyor beni. Bu otlar sökülüyor.

218- Yumuşak toprağın içinden kökleriyle beraber geliyor. Düşüyorum!

219- Aşk korkuya peçedir, korku da aşka perde, Allah’tan nasıl korkmaz, insan O’nu sever de…

220- Geminin tek kaptanı olur gerisi mürettebattır. Kalbinde tek sahibi olur gerisi teferruattır.

221- Aşk… Başımıza ne geldiyse aşkımızı kaybetmekten geldi.

222- Bir asfaltı her gün sulasan da sana çiçek veremez çünkü; asfaltın tabiatında güzellik yoktur.

223- Allah’ım beni sıkma yoksa ne kadar merhametli olduğunu açığa vururum, sana tapacak tek kişi bulamazsın!

224- Dostunu bulan aşk sonsuz ömürlü, sevgili bayatlar ama aşk yeni.

225- Gönlüm ne dertlidir, ne de bahtiyar; ne kendisine yar, ne kimseye yar.

226- Ben de bir insanım. Hiçbir fevkaladeliğim yok. Bir kadere bağlıyım. Bir takım zaaflarla doluyum. Belki herkesten daha zayıf.

227- Yaşayamıyoruz. Resimlerimiz, fotoğraflarımız kadar yaşayamıyoruz. Mendilimiz, gömleğimiz, potinlerimiz kadar yaşayamıyoruz.

228- Tohum saç, bitmezse toprak utansın! Hedefe varmayan mızrak utansın! Hey gidi küheylan, koşmana bak sen! Çatlarsan, seni doğuran kısrak utansın!

229- Ayağın taşa takıldığında; “Allah kahretsin!” bile deme! Dua et ki; taşa takılan bir ayağın var.

230- Akıl, akıl olsaydı ismi gönül olurdu; Gönül gönlü bulsaydı bozkırlar gül olurdu.

231- Tereddüt edersen bacakların seni taşımaz. “Yürüyeceğim!” de, bas ve yürü…

232- Şair, madde değil de mana halinde cami kapılarının önünü dolduran Allah dilencilerinin en güzelidir.

233- Diz çök ey zorlu nefis, önümde diz çök! Heybem hayat dolu, deste ve yumak. Sen, bütün dalların birleştiği kök; biricik meselem, sonsuza varmak…

234- Kendisinin dışına çıkmak isterken, birdenbire kendisine, hem de o zamana kadar hiç tanımadığı kendisine rast gelmiştir.

235- Seni ilk tanıdığım zaman, bende bulduğun bir zaaf anının hüviyetini, daimi mahkumiyet elbisesi diye giydirdin.

236- Zaman; Allah’ın eşya ve madde üzerine attığı bir ağdır. Bir balık ağı sanki… İçinde olmayan hiçbir şey yok. Her şey o ağın içinde, o ağın muhtevası…

237- Bilemem, susarak ölmek mi hüner? Lisan çıldırıyor, dil nasıl döner?

238- Fakat kimse, müsbet ilimlerin atlı karıncasında sarhoş hale gelen insanın beklediği yeni ümit şarkısını besleyemedi.

239- Dinin olmadığı yerde hiçbir şey yoktur; yokluk bile yok… Şiir ve sanatsa hiç yok!

240- Sana Allah’ın Resulü olarak, getirdiğin ölçülerin hepsiyle birden, bildiğim ve bilmediğim, anladığım ve anlayamadığım her emrini hak bilerek inanıyorum.

241- Yalnız Allah var! Var olan yalnız Allah! Her şey o kadar yok ki, yalnız Allah var! Allah öyle var ki, kendisinden başka hiçbir şey yok!

242- Her şeyden evvel bize dua nasip et, bizi duadan kesme Allah’ım! Duadan ve göz yaşından…

243- Bir namazım, bir duam, bir de eski seccadem. Hepsi hepsi bu kadar, işte benim sermayem.

244- Duayı kabul eden, dilekleri veren, vermeyi murad edince el açtıran, ancak sevdiği kuluna dua ettiren, sevmediklerinin elini ve dilini bağlayan ve kendisine yönelmekten alıkoyan Allah’ım! Bizi affet!

245- Ben bir garip insanım. Ne tahtım var ne tacım. Tut elimden Allah’ım, yalnız sana muhtacım.

246- Var mı Allah’tan yukarı, kabirden aşağı? Toparlan ruhum gidiyoruz, sen yukarı ben aşağı…

247- Güzel Allah’ım, senden ne gelecekse gelsin; sen ki, rahmetinle de, kahrınla da güzelsin…

248- İslamiyet, insanoğlunun topyekün vazife, memuriyet ve haklarını getirmiş, ruhta ve maddede bütün kemal ölçülerini sımsıkı bir ideolocya örgüsü şeklinde tamamlamış ezelî ve ebedî nizam…

249- Mutlak mizanda kötülükle beraber, hiçbir iyilik yoktur ki, teraziye girmeyecek olsun.

250- Dünyanın en sert ve en yumuşak madeni; kalp… Ateşini bulsun; hemen değişir.

251- Artık bütün mantık hesaplarımı kaybettim! Hem de öylesine kaybettim ki, Amerika’da bir cinayet işlense de dünya çapında bir ses sorsa, “Katil kim?”… “Benim!” diye haykırabilirim!

252- darmadağın, emek yüzüstü; toplayın eşyamı, işim acele!

253- Sakın bu dünya, gözle görünür ve görünmez her şeyiyle doğacak bir çocuğu kandırmak için, bütün insanların birlik olup uydurduğu müthiş bir yalan olmasın? Ve sakın o çocuk ben olmayayım?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis