40 Hadis-i Şerif 70 (Çocuklar Ve Çocuk Eğitimi İle İlgili 3)

 40 Hadis-i Şerif 70 (Çocuklar Ve Çocuk Eğitimi İle İlgili 3)

 

01- Hazret-i Enes, diğer bir rivâyette şöyle buyurmuştur:

 “Çocuklarla birlikte oyun oynadığım o çocukluk günlerimden birinde, Rasûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem yanımıza gelerek bize selâm verdi. Elimden tuttu ve beni bir işe gönderdi. Kendisi de ben dönene kadar duvarın gölgesinde oturdu. (Ebû Dâvûd, Edeb, 135-136/5203)

02- Yine Hazret-i Enes’ten öğrendiğimize göre, tevâzû âbidesi olan Rasûl-i Ekrem Efendimiz, zaman zaman Ensâr’ı ziyârete giderdi. Evlerine vardığında çocuklara selâm verir, başlarını okşar ve onlara duâ ederdi. (Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ, VI, 90)

Sâbit el-Bünânî’nin rivayet ettiğine göre Enes İbni Mâlik ona şunları söyledi:

Ben çocuklarla oynarken Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem yanıma geldi; bize selâm verdi ve beni bir işe gönderdi. Bu sebeple annemin yanına geç döndüm. Eve varınca annem:

“- Niye geç kaldın? Diye sordu.

“- Resûlullah beni bir işe göndermişti; onun için geciktim, dedim. Annem:

“- Neymiş o iş? diye sorunca:

“- Bu bir sırdır, dedim. Bunun üzerine Annem:

“- Resûlullah’ın sırrını kimseye söyleme, dedi.

Enes bu olayı anlattıktan sonra Sâbit el-Bünânî’ye şunları söyledi:

“- Şayet bu sırrı birine açacak olsaydım, vallahi sana söylerdim, Sâbit! (Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 145, 146)

03- Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi:

Nebî Sallallahü Aleyhi Vesellem’in hizmetinde bulunan yahudi bir çocuk vardı. Bir gün hastalandı. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem onu ziyarete gitti, başucuna oturdu ve ona:

“- Müslüman ol!” buyurdu. Çocuk, düşüncesini öğrenmek için, yanında bulunan babasının yüzüne baktı. Babası:

“- Ebü’l-Kâsım’ın çağrısına uy, dedi. Çocuk da müslüman oldu.

Bunun üzerine Hz. Peygamber:

“Şu yavrucağı cehennemden kurtaran Allah’a hamdolsun” diyerek dışarı çıktı. (Buhârî, Cenâiz 80, Merdâ 11. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 2)

04- Ebû Mûsâ radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu:

Bir kulun çocuğu öldüğü zaman Allah Teâlâ meleklerine;

“- Kulumun çocuğunun ruhunu mu aldınız? buyurur. Melekler;

“- Evet, derler. Allah Teâlâ:

“- Kulumun gönül meyvesini (ciğerpâresini) mi kopardınız? buyurur. Melekler:

“- Evet, derler. Allah Teâlâ:

“- Peki, kulum ne dedi? Buyurur. Melekler:

“- Sana hamdetti ve innâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn diye istircâda bulundu, derler. Bunun üzerine Allah Teâlâ:

“- O halde kulum için cennette bir ev yapın ve adını da “hamd evi” koyun! buyurur. (Tirmizî, Cenâiz 36)

05- Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu:

“Henüz ergenlik çağına ulaşmamış üç çocuğu ölen her müslümanı Allah, çocuklara olan rahmet ve şefkati sebebiyle cennete koyar.” (Buhârî, Cenâiz 6, 91; Müslim, Birr 153. Ayrıca bk. Tirmizî, Cenâiz 64; Nesâî, Cenâiz 25; İbni Mâce, Cenâiz 57)

06- Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu:

“Makbul olduğunda şüphe bulunmayan üç dua vardır:

· Mazlumun duası,

· Misafirin duası,

· Babanın çocuğuna duası.” (Ebû Dâvûd, Vitr 29; Tirmizî, Birr 7,)

Çocukları Sünnet Ettirmek Peygamberlerin Sünnetidir

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu:

07- "Peygamberlerin sünneti (fıtrat) beştir “- yahut beş şey fıtrat gereğidir”- :Sünnet olmak, kasıkları tıraş etmek, tırnakları kesmek, koltuk altını temizlemek, bıyıkları kırpmak." (Buhârî, Libâs 51, 62, 64; Müslim, Tahâret 49, 50. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tereccül 16; Tirmizî, Edeb 14; Nesâî,Tahâret 8-10; İbni Mâce, Tahâret 8)

08- İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu:

“Biriniz eşiyle birleşeceği zaman, ‘bismillâh, Allâhümme cennibne’ş-şeytâne ve cennibi’ş-şeytâne mâ razaktenâ: Allahım! Şeytanı bizden ve bize vereceğin çocuktan uzaklaştır’ derse ve bu beraberlikten çocukları olursa, şeytan ona zarar veremez.” (Buhârî, Vudû’ 8, Bed’ü’l-halk 11, Nikâh 66, Daavât 54, Tevhîd 13; Müslim, Nikâh 116. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Nikâh 45; Tirmizî, Nikâh 8)

09- Câbir radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu:

“Kendinize beddua etmeyiniz; çocuklarınıza beddua etmeyiniz; mallarınıza da beddua etmeyiniz. Dileklerin kabul edildiği zamana denk gelir de Allah bedduanızı kabul ediverir.” (Müslim, Zühd 74. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 27)

10- Yine İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi:

Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem bir gün saçının bır kısmı tıraş edilmiş bir kısmı bırakılmış bir çocuk gördü, aile fertlerini böyle yapmaktan menedip şöyle buyurdu:

“- Ya hep tıraş edin ya hep bırakın!" (Ebû Dâvûd, Tereccül 14)

11- Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu:

"Azîz ve Celîl olan Allah katında en kötü isim, Melikü'l-emlâk (melikler meliki) diye isimlendirilen kimsenin adıdır." (Buhârî, Edeb 114; Müslim, Âdâb 20. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 62; Tirmizî, Edeb 66)

12- Nu'mân İbni Beşîr radıyallahu anhümâ'nın anlattığına göre, babası onu Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem'e götürdü ve:

“- Ben, sahip olduğum bir köleyi bu oğluma verdim, dedi. Bunun üzerine Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem:

“- Buna verdiğini diğer çocuklarına da verdin mi?" diye sordu. Babam Beşir:

“- Hayır, vermedim, dedi. Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem:

“- O halde hibenden dön" buyurdu.

Müslim'in bir rivayetine göre, Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem:

“- Bu hibeyi çocuklarının hepsine yaptın mı?" buyurdu. Beşir:

“- Hayır, yapmadım, dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz:

“- Allah'tan korkunuz; çocuklarınız arasında adaletli davranınız"buyurdu. Bunun üzerine babam hibesinden döndü ve derhal o bağışını geri aldı. (Müslim, Hibât 13)

13- Müslim'in bir başka rivayetine göre, Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem:

“- Ey Beşir! Bundan başka oğlun var mı?" diye sordu. Beşir:

“- Evet, var, dedi. Peygamberimiz:

“- Buna verdiğin gibi onlara da verdin mi?" buyurdu. Beşir:

“- Hayır, vermedim, dedi. Bunun üzerine:

“- O halde beni şahit tutma; çünkü ben bir zulme şahit olamam" buyurdu. (Müslim, Hibât 14)

Müslim'in bir başka rivayetinde, Hz. Peygamber:

"Beni bir zulme şahit kılma" buyurdu.

Müslim, Hibât 16

14- Yine Müslim'in bir diğer rivayetinde, Peygamberimiz:

"Bu bağışına benden başkasını şahit göster" buyurdu ve:

“- Çocuklarının sana iyilik yapmada eşit olmaları seni sevindirir mi?" diye sordu. Beşir:

“- Elbette, evet, cevabını verdi.

“- O halde (aralarında sen de eşit davran) böyle yapma" buyurdu. (Müslim, Hibât 17) (Buhârî, Hibe 12, Şehâdât 9; Müslim, Hibât 9, 10, 14, 17, 18. Ayrıca bk. Tirmizî, Ahkâm 30; Nesâî, Nihal 1; İbni Mâce, Hibât 1)

15- Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu:

"İnsanoğlu öldüğü zaman bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır: Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat." (Müslim, Vasiyyet 14. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vasâya 14; Tirmizî, Ahkâm 36; Nesâî, Vasâyâ 8)

16- Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz:

Bir gün rüyasında "Hazret-i İbrahim (a.s)'ı, bütün çiçeklerinin bulunduğu geniş ve yemyeşil bir bahçenin ortasında hayatında hiç görmediğim kadar çok çocuk ile birlikte gördüğünü söylemiştir. Bu çocukların İslâm fıtratı üzere ölen çocuklar olduğunu belirtimiş. Müşrik çocukları da bunlara dâhil midir? sorusuna evet dahildir cevabını vermiştir." (Bkn. Buhârî, Ta‘bîr 48, Cenâiz 93, Teheccüd 12, Büyû‘ 2, Cihâd 4, Bed’ü’l-Halk 6, Enbiyâ 8, Tefsir 9/15, Edeb 69; Tirmizî, Rü’yâ, 10/2295)

17- Enes bin Mâlik (r.a)’tan rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem, çocuğunun mezarı başında feryâd ederek ağlayan bir kadının yanından geçmişlerdi. Ona:

 “- Allah’tan kork ve sabret!” buyurdular.

Kadın:

“- Çekil git başımdan; zira benim başıma gelen felâket, Sen’in başına gelmemiştir!” dedi.

Kadın, Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz’i tanıyamamıştı. Kendisine, O’nun Allah Rasûlü olduğunu söylediler. Kadın bunu duyar duymaz Nebiyy-i Ekrem Sallallahü Aleyhi VesellemEfendimiz’in kapısına koştu. Orada kendisini engelleyen herhangi bir kimse olmadığı için, doğrudan Efendimiz’in huzûr-i âlîlerine çıktı ve:

“- Yâ Rasûlâllah! Siz’i tanıyamadım.” diyerek özür diledi.

Allah Rasûlü Sallallahü Aleyhi Vesellem büyük bir merhametle o kadına şu nasihatte bulundular:

“- Hakikî sabır, felâketin ilk ânında gösterilendir!” (Buhârî, Cenâiz, 32)

18- Hadîs-i şerifte buyrulur:

“Her kim üç kız çocuğunu veya kız kardeşlerini himâye edip büyütür, güzelce terbiye eder, evlendirir ve onlara lutuf ve iyiliklerini devam ettirirse, o kimse cennetliktir.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 120-121/5147; Tirmizî, Birr, 13/1912; Ahmed, III, 97)

19- Hadîs-i şerifte buyrulur:

 “Kim mes’ûliyeti altındaki kız veya erkek yetîm çocuğuna iyi davranırsa; o ve ben cennette berâber bulunacağız.” buyurarak iki parmağını yanyana getirirlerdi. (Buhârî, Edeb, 24)

20- Üsâme bin Zeyd -radıyallâhu anhümâ”- şöyle anlatır:

Kızı (Zeynep), Nebî Sallallahü Aleyhi Vesellem’e:

“- Oğlum ölmek üzeredir, lütfen bize kadar geliniz.” diye haber gönderdi. Peygamber -aleyhissalâtü vesselâm-:

“- Alan da veren de Allâh’tır. O’nun katında her şeyin belli bir vakti vardır. Sabretsin ve ecrini Allâh’tan beklesin!” buyurarak kızına selâm gönderdi.

Bunun üzerine kızı, Allâh Rasûlü’ne:

“- Ne olur, mutlakâ gelsin diye tekrar haber yolladı.”

Bu defa Allâh Rasûlü Sallallahü Aleyhi Vesellem yanında Sa’d bin Ubâde, Muâz bin Cebel, Übey bin Kâ’b, Zeyd bin Sâbit ve başka bâzı sahâbîler olduğu hâlde, kalkıp kızının evine gitti. Çocuğu Hazret-i Peygamber’e verdiler, kucağına aldı. Yavrucak nefes almakta güçlük çekiyordu. Rasûlullâh’ın mübârek gözlerinden yaşlar boşandı. Durumu gören Sa’d bin Ubâde:

“- Ey Allâh’ın Rasûlü, bu ne hâldir?” dedi. Allâh Rasûlü de:

 “- Bu, Allâh’ın, kullarından dilediğinin kalbine koyduğu merhamet duygusudur. Zâten Allâh, ancak merhametli kullarına rahmet eder.” buyurdu. (Buhârî, Cenâiz 33, Eymân 9, Merdâ 9; Müslim, Cenâiz 9, 11)

21- Ana ile Çocuğu Birbirinden Ayırmanın Günahı

Ebû Eyyûb -radıyallâhu anh”- şöyle demiştir:

“- Ben, Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’in:

“Ana ile çocuğunu birbirinden ayıranları Cenâb-ı Hak kıyâmet gününde bütün sevdiklerinden ayırır.” buyurduğunu işittim.” (Ahmed, V, 422; Tirmizî, Büyû’, 52/1283)

22- Enes -radıyallâhu anh”- şöyle anlatır:

“Vefâtı esnâsında Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’in yanınddaydık.

Bize üç defâ:

“- Namaz husûsunda Allah’tan korkun!” dedi. Sonra da şöyle buyurdu:

“- Emriniz altındaki insanlar hakkında Allah’tan korkun, iki zayıf hakkında Allah’tan korkun: Dul kadın ve yetim çocuk. Nammaz husûsunda Allah’tan korkun!”

Sonra; “Namaz, namaz.” diye tekrar etmeye başladı. (Mübârek lisanları söyleyemez olunca bile) rûh-i mübârekleri çıkıncaya kadar bunu içten içe tekrar edip durdular.” (Beyhakî, Şuab, VII, 477)

23- Sahâbînin biri Peygamber Efendimiz’in yanında otururken, yanına küçük oğlu geldi. O da çocuğu kucaklayıp öptü ve dizine oturttu. Az sonra küçük kızı da geldi. Adam onu dizine değil, yanına oturttu. Bunu gören Peygamber Efendimiz dayanamadı. Ona:

“- Çocuklar arasında adâleti gözetmeli değil miydin?” buyurdu.

Kız ile oğlana farklı davranmamak, birini diğerine tercih etmemek gerektiğini söyledi. (Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, Beyrut 1987, IV, 89; Beyhakî, Şuab, VII, 468; Heysemî, VIII, 156.)

24- Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem, kızı Fâtıma -radıyallâhu anhâ-’nın evinde kaldığı birgün, Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin, kendisinden su istedi. Allah Rasûlü önce Hazret-i Hasan’a su verdi. Hazret-i Fâtıma, Peygamber Efendimiz’in Hazret-i Hasan’ı daha çok sevdiği kanaatine vardı. Efendimiz ise:

“- Hayır, ilk önce Hasan su istedi.” buyurdu. (Bkz. Ahmed, l, 101) Sonra da:

“- İkram ve ihsanlarınızda çocuklarınıza eşit muamelede bulunun. Eğer ben birini üstün tutacak olsaydım, kızları üstün tutardım. “ buyurdu. (Heysemî, IV, 153; lbn-i Hacer, el-Metâlibü’lÂHye, IV, 69)

25- Kişi, anne-babasına nasıl muâmele ederse evlâtlarından da aynı muâmeleyi görür. Peygamber Efendimiz:

“…Babalarınıza iyilik edin ki, çocuklarınız da size iyilik etsinler…” (Hâkim, IV, 170/7258) buyurarak bu hakîkate işâret etmiştir.

Evlâtların da anne-baba üzerinde hakları vardır. İbn-i Ömer’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:

“Allah Teâlâ (Kur’ân-ı Kerîm’de) bâzı kullarını “Ebrâr” diye isimlendirmiştir. Çünkü onlar hem baba ve annelerine hem de çocuklarına iyilik ve ihsanda bulunmuşlardır. Anne-babanın senin üzerinde hakları olduğu gibi, aynı şekilde çocuğunun da senin üzerinde hakkı vardır.” (Heysemî, VIII, 268)

26- Rasûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz’in âzatlısı Râfi şöyle der:

 “Peygamber Efendimiz’e:

“- Ey Allâh’ın Rasûlü! Bizim çocuklar üzerinde hakkımız olduğu gibi onların da bizim üzerimizde hakları var mıdır?” diye sordum.

Şöyle buyurdu:

“- Çocuğun baba üzerindeki hakkı, ona yazı yazmayı, yüzmeyi, atıcılığı öğretmesi ve ona helâlden başka rızık yedirmemesidir.”” (Beyhakî, Şuab, VI, 401; Ali el-Müttakî, XVI, 443)

27- Bu mevzûdaki diğer bâzı hadîs-i şerîfler de şöyledir:

“Çocuğun baba üzerindeki hakkı, ona güzel bir isim koyması, zamanı gelince evlendirmesi ve ona yazı yazmayı öğretmesidir.” (Ali el-Müttakî, XVI, 417)

“…Hayatta ona saygın bir yer kazandırması ve ona güzel bir terbiye vermesidir.” (Beyhakî, Şuab, VI, 401-402)

28- “Erkek çocuklarınıza yüzmeyi ve ok atmayı, kız çocuklarınıza da ip eğirmeyi öğretiniz.” (Süyûtî, II, 52)

29- Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem komşu haklarını şöyle açıklar:

“Bir kişi, ehline ve malına gelecek kötülükten korktuğu için kapısını komşusuna kapalı tutmak zorunda kalıyorsa, o komşu, gerçek mü’min değildir. Aynı şekilde şer­rinden emîn olunmayan komşu da gerçek mü’min değildir. Komşu hakkının ne olduğunu biliyor musun? Senden yardım dilediğinde yardım etmen, borç istediğinde vermen, muhtaç olduğunda ihtiyacını görmen, hastalandığında ziyâret etmen, bir hayra kavuştuğunda tebrik etmen, musîbete uğ­radığında tâziyede bulunman, öldüğünde cenâzesine katılman, izni olma­dıkça binânı onun binâsından daha yüksek yapıp rüzgârına mânî olmaman, çorbandan az da olsa ona da göndermek sûretiyle tencerenin kokusuyla onu rahatsız etmemendir. Bir meyve satın aldığında ona da hediye et, eğer bunu yapamazsan meyveyi evine (komşuna göstermeden) gizlice getir. Onu çocu­ğun da dışarı götürüp, komşunun çocuğunu özendirmesin.”(Beyhakî, Şuab, VII, 83; Kurtubî, V, 120-123)

30- Büreyde -radıyallâhu anh”- anlatıyor:

Rasûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz, herhangi bir askerî birliği cihâda göndereceği zaman kumandana, Allâh’a karşı takvâlı, yanındaki müslümanlara karşı hayırlı olmasını ve iyi davranmasını tavsiye eder sonra da şöyle buyururdu:

“Allâh’ın ismiyle, Allâh’ın yolunda gazâ ediniz. Allâh’ı tanımayanlarla çarpışınız. Ganîmet mallarına hıyânette bulunmayınız. Zulüm etmeyiniz. Burun, kulak kesmeyiniz. Çocukları öldürmeyiniz. Müşriklerden olan düşmanlarınızla karşılaştığınız zaman, onları şu üç şeyden birini kabûle dâvet ediniz:

Onları İslâm’a dâvet edin. İcâbet ederlerse kendilerini serbest bırakın.

Eğer müslüman olmazlarsa, onları cizye vermeye dâvet edin. Buna icâbet ederlerse yine kendilerini serbest bırakın.

Eğer cizye vermeyi de kabûl etmezlerse, Allâh’tan yardım dileyerek onlarla savaşın!..” (Müslim, Cihâd, 3; Tirmizî, Siyer, 48/1617; Ahmed, V, 352, 358)

31- Abdullâh bin Âmir -radıyallâhu anh”- anlatıyor:

“Birgün annem beni çağırdı. Rasûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem de evimizde bulunuyordu. Annem:

“- Gel de sana bir şey vereyim!” dedi. Allâh Rasûlü:

“- Ona ne vermeyi düşünmüştün?” diye sorunca, annem:

“- Ona bir hurma vermek istemiştim.” cevâbını verdi. Bunun üzerine Rasûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem:

“- Bil ki, eğer ona bir şey vermeseydin, sana bir yalan günâhı yazılırdı.” buyurdu.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 80; Ahmed, III, 447)

32- Peygamber Efendimiz diğer bir hadîs-i şeriflerinde de şöyle buyurmuşlardır:

“İyilik yapması için çocuklarınıza yardım edin. Dileyen kimse, (yardımcı olmak sûretiyle) çocuğundan isyan duygusunu çıkarabilir.” (Heysemî, VIII, 146)

33- Yavrularımızın terbiyesinde fiilî gayretlerin yanında onlar için dâimâ hayır duâda bulunmamız da îcâb etmektedir. Zîrâ bu iki hâlin berâberliği zarûrîdir. İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhümâ”- diyor ki:

“Rasûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem beni bağrına bastı ve: “Allâh’ım, bu çocuğa hikmeti öğret!” diye duâ etti.” (Buhârî, Ashâbu’n-Nebî, 24)

34- (Allah Rasûlü S.a.v) “Din nasihattır samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah’a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi.(Müslim, İ mân, 95 )

35- Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir.(Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248.)

36- İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz.(Tirmizî         Fedâilü’l-Cihâd, 12.)

37- Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur.(İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta’, Akdıye, 31.)

38- Hiçbiriniz kendisi için istediğini mü’min kardeşi için istemedikçe gerçek iman etmiş olamaz.(Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.)

39- Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, mümin kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter.(Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.)

40- İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız.(Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu’l-Kıyâme, 56.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)