40 Hadis-i Şerif 70 (Çocuklar Ve Çocuk Eğitimi İle İlgili 3)
40 Hadis-i Şerif 70 (Çocuklar Ve Çocuk Eğitimi İle İlgili 3)
01-
Hazret-i
Enes, diğer bir rivâyette şöyle buyurmuştur:
“Çocuklarla birlikte oyun oynadığım o çocukluk
günlerimden birinde, Rasûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem yanımıza gelerek
bize selâm verdi. Elimden tuttu ve beni bir işe gönderdi. Kendisi de ben dönene
kadar duvarın gölgesinde oturdu. (Ebû Dâvûd, Edeb, 135-136/5203)
02-
Yine
Hazret-i Enes’ten öğrendiğimize göre, tevâzû âbidesi olan Rasûl-i Ekrem
Efendimiz, zaman zaman Ensâr’ı ziyârete giderdi. Evlerine vardığında çocuklara
selâm verir, başlarını okşar ve onlara duâ ederdi. (Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ,
VI, 90)
Sâbit
el-Bünânî’nin rivayet ettiğine göre Enes İbni Mâlik ona şunları söyledi:
Ben
çocuklarla oynarken Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem yanıma geldi; bize
selâm verdi ve beni bir işe gönderdi. Bu sebeple annemin yanına geç döndüm. Eve
varınca annem:
“-
Niye geç kaldın? Diye sordu.
“-
Resûlullah beni bir işe göndermişti; onun için geciktim, dedim. Annem:
“-
Neymiş o iş? diye sorunca:
“-
Bu bir sırdır, dedim. Bunun üzerine Annem:
“-
Resûlullah’ın sırrını kimseye söyleme, dedi.
Enes
bu olayı anlattıktan sonra Sâbit el-Bünânî’ye şunları söyledi:
“-
Şayet bu sırrı birine açacak olsaydım, vallahi sana söylerdim, Sâbit! (Müslim,
Fezâilü’s-sahâbe 145, 146)
03-
Enes
radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi:
Nebî
Sallallahü Aleyhi Vesellem’in hizmetinde bulunan yahudi bir çocuk vardı. Bir
gün hastalandı. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem onu ziyarete gitti,
başucuna oturdu ve ona:
“-
Müslüman ol!” buyurdu. Çocuk, düşüncesini öğrenmek için, yanında bulunan
babasının yüzüne baktı. Babası:
“-
Ebü’l-Kâsım’ın çağrısına uy, dedi. Çocuk da müslüman oldu.
Bunun
üzerine Hz. Peygamber:
“Şu
yavrucağı cehennemden kurtaran Allah’a hamdolsun” diyerek dışarı çıktı.
(Buhârî, Cenâiz 80, Merdâ 11. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 2)
04-
Ebû
Mûsâ radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah Sallallahü Aleyhi
Vesellem şöyle buyurdu:
Bir
kulun çocuğu öldüğü zaman Allah Teâlâ meleklerine;
“-
Kulumun çocuğunun ruhunu mu aldınız? buyurur. Melekler;
“-
Evet, derler. Allah Teâlâ:
“-
Kulumun gönül meyvesini (ciğerpâresini) mi kopardınız? buyurur. Melekler:
“-
Evet, derler. Allah Teâlâ:
“-
Peki, kulum ne dedi? Buyurur. Melekler:
“-
Sana hamdetti ve innâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn diye istircâda bulundu,
derler. Bunun üzerine Allah Teâlâ:
“-
O halde kulum için cennette bir ev yapın ve adını da “hamd evi” koyun! buyurur.
(Tirmizî, Cenâiz 36)
05-
Enes
radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah Sallallahü Aleyhi
Vesellem şöyle buyurdu:
“Henüz
ergenlik çağına ulaşmamış üç çocuğu ölen her müslümanı Allah, çocuklara olan
rahmet ve şefkati sebebiyle cennete koyar.” (Buhârî, Cenâiz 6, 91; Müslim, Birr
153. Ayrıca bk. Tirmizî, Cenâiz 64; Nesâî, Cenâiz 25; İbni Mâce, Cenâiz 57)
06-
Ebû
Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah Sallallahü
Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu:
“Makbul
olduğunda şüphe bulunmayan üç dua vardır:
· Mazlumun duası,
· Misafirin duası,
· Babanın çocuğuna duası.” (Ebû
Dâvûd, Vitr 29; Tirmizî, Birr 7,)
Çocukları
Sünnet Ettirmek Peygamberlerin Sünnetidir
Ebû
Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah Sallallahü
Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu:
07-
"Peygamberlerin
sünneti (fıtrat) beştir “- yahut beş şey fıtrat gereğidir”- :Sünnet olmak,
kasıkları tıraş etmek, tırnakları kesmek, koltuk altını temizlemek, bıyıkları
kırpmak." (Buhârî, Libâs 51, 62, 64; Müslim, Tahâret 49, 50. Ayrıca bk.
Ebû Dâvûd, Tereccül 16; Tirmizî, Edeb 14; Nesâî,Tahâret 8-10; İbni Mâce,
Tahâret 8)
08-
İbni
Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi
Vesellem şöyle buyurdu:
“Biriniz
eşiyle birleşeceği zaman, ‘bismillâh, Allâhümme cennibne’ş-şeytâne ve
cennibi’ş-şeytâne mâ razaktenâ: Allahım! Şeytanı bizden ve bize vereceğin
çocuktan uzaklaştır’ derse ve bu beraberlikten çocukları olursa, şeytan ona
zarar veremez.” (Buhârî, Vudû’ 8, Bed’ü’l-halk 11, Nikâh 66, Daavât 54, Tevhîd
13; Müslim, Nikâh 116. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Nikâh 45; Tirmizî, Nikâh 8)
09-
Câbir
radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah Sallallahü Aleyhi
Vesellem şöyle buyurdu:
“Kendinize
beddua etmeyiniz; çocuklarınıza beddua etmeyiniz; mallarınıza da beddua
etmeyiniz. Dileklerin kabul edildiği zamana denk gelir de Allah bedduanızı
kabul ediverir.” (Müslim, Zühd 74. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 27)
10-
Yine
İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah
Sallallahü Aleyhi Vesellem bir gün saçının bır kısmı tıraş edilmiş bir kısmı
bırakılmış bir çocuk gördü, aile fertlerini böyle yapmaktan menedip şöyle
buyurdu:
“-
Ya hep tıraş edin ya hep bırakın!" (Ebû Dâvûd, Tereccül 14)
11-
Ebû
Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Peygamber Sallallahü Aleyhi
Vesellem şöyle buyurdu:
"Azîz
ve Celîl olan Allah katında en kötü isim, Melikü'l-emlâk (melikler meliki) diye
isimlendirilen kimsenin adıdır." (Buhârî, Edeb 114; Müslim, Âdâb 20.
Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 62; Tirmizî, Edeb 66)
12-
Nu'mân
İbni Beşîr radıyallahu anhümâ'nın anlattığına göre, babası onu Resûlullah
Sallallahü Aleyhi Vesellem'e götürdü ve:
“-
Ben, sahip olduğum bir köleyi bu oğluma verdim, dedi. Bunun üzerine Resûlullah Sallallahü
Aleyhi Vesellem:
“-
Buna verdiğini diğer çocuklarına da verdin mi?" diye sordu. Babam Beşir:
“-
Hayır, vermedim, dedi. Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem:
“-
O halde hibenden dön" buyurdu.
Müslim'in
bir rivayetine göre, Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem:
“-
Bu hibeyi çocuklarının hepsine yaptın mı?" buyurdu. Beşir:
“-
Hayır, yapmadım, dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz:
“-
Allah'tan korkunuz; çocuklarınız arasında adaletli davranınız"buyurdu.
Bunun üzerine babam hibesinden döndü ve derhal o bağışını geri aldı. (Müslim,
Hibât 13)
13-
Müslim'in
bir başka rivayetine göre, Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem:
“-
Ey Beşir! Bundan başka oğlun var mı?" diye sordu. Beşir:
“-
Evet, var, dedi. Peygamberimiz:
“-
Buna verdiğin gibi onlara da verdin mi?" buyurdu. Beşir:
“-
Hayır, vermedim, dedi. Bunun üzerine:
“-
O halde beni şahit tutma; çünkü ben bir zulme şahit olamam" buyurdu.
(Müslim, Hibât 14)
Müslim'in
bir başka rivayetinde, Hz. Peygamber:
"Beni
bir zulme şahit kılma" buyurdu.
Müslim,
Hibât 16
14-
Yine
Müslim'in bir diğer rivayetinde, Peygamberimiz:
"Bu
bağışına benden başkasını şahit göster" buyurdu ve:
“-
Çocuklarının sana iyilik yapmada eşit olmaları seni sevindirir mi?" diye
sordu. Beşir:
“-
Elbette, evet, cevabını verdi.
“-
O halde (aralarında sen de eşit davran) böyle yapma" buyurdu. (Müslim,
Hibât 17) (Buhârî, Hibe 12, Şehâdât 9; Müslim, Hibât 9, 10, 14, 17, 18. Ayrıca
bk. Tirmizî, Ahkâm 30; Nesâî, Nihal 1; İbni Mâce, Hibât 1)
15-
Yine
Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah Sallallahü
Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu:
"İnsanoğlu
öldüğü zaman bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan
müstesnadır: Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı
evlat." (Müslim, Vasiyyet 14. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vasâya 14; Tirmizî,
Ahkâm 36; Nesâî, Vasâyâ 8)
16-
Rasûlullah
Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz:
Bir
gün rüyasında "Hazret-i İbrahim (a.s)'ı, bütün çiçeklerinin bulunduğu
geniş ve yemyeşil bir bahçenin ortasında hayatında hiç görmediğim kadar çok
çocuk ile birlikte gördüğünü söylemiştir. Bu çocukların İslâm fıtratı üzere
ölen çocuklar olduğunu belirtimiş. Müşrik çocukları da bunlara dâhil midir?
sorusuna evet dahildir cevabını vermiştir." (Bkn. Buhârî, Ta‘bîr 48,
Cenâiz 93, Teheccüd 12, Büyû‘ 2, Cihâd 4, Bed’ü’l-Halk 6, Enbiyâ 8, Tefsir
9/15, Edeb 69; Tirmizî, Rü’yâ, 10/2295)
17-
Enes
bin Mâlik (r.a)’tan rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah Sallallahü Aleyhi
Vesellem, çocuğunun mezarı başında feryâd ederek ağlayan bir kadının yanından
geçmişlerdi. Ona:
“- Allah’tan kork ve sabret!” buyurdular.
Kadın:
“-
Çekil git başımdan; zira benim başıma gelen felâket, Sen’in başına
gelmemiştir!” dedi.
Kadın,
Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz’i tanıyamamıştı. Kendisine,
O’nun Allah Rasûlü olduğunu söylediler. Kadın bunu duyar duymaz Nebiyy-i Ekrem
Sallallahü Aleyhi VesellemEfendimiz’in kapısına koştu. Orada kendisini
engelleyen herhangi bir kimse olmadığı için, doğrudan Efendimiz’in huzûr-i
âlîlerine çıktı ve:
“-
Yâ Rasûlâllah! Siz’i tanıyamadım.” diyerek özür diledi.
Allah
Rasûlü Sallallahü Aleyhi Vesellem büyük bir merhametle o kadına şu nasihatte
bulundular:
“-
Hakikî sabır, felâketin ilk ânında gösterilendir!” (Buhârî, Cenâiz, 32)
18-
Hadîs-i
şerifte buyrulur:
“Her
kim üç kız çocuğunu veya kız kardeşlerini himâye edip büyütür, güzelce terbiye
eder, evlendirir ve onlara lutuf ve iyiliklerini devam ettirirse, o kimse
cennetliktir.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 120-121/5147; Tirmizî, Birr, 13/1912; Ahmed,
III, 97)
19-
Hadîs-i
şerifte buyrulur:
“Kim mes’ûliyeti altındaki kız veya erkek yetîm
çocuğuna iyi davranırsa; o ve ben cennette berâber bulunacağız.” buyurarak iki
parmağını yanyana getirirlerdi. (Buhârî, Edeb, 24)
20-
Üsâme
bin Zeyd -radıyallâhu anhümâ”- şöyle anlatır:
Kızı
(Zeynep), Nebî Sallallahü Aleyhi Vesellem’e:
“-
Oğlum ölmek üzeredir, lütfen bize kadar geliniz.” diye haber gönderdi.
Peygamber -aleyhissalâtü vesselâm-:
“-
Alan da veren de Allâh’tır. O’nun katında her şeyin belli bir vakti vardır.
Sabretsin ve ecrini Allâh’tan beklesin!” buyurarak kızına selâm gönderdi.
Bunun
üzerine kızı, Allâh Rasûlü’ne:
“-
Ne olur, mutlakâ gelsin diye tekrar haber yolladı.”
Bu
defa Allâh Rasûlü Sallallahü Aleyhi Vesellem yanında Sa’d bin Ubâde, Muâz bin
Cebel, Übey bin Kâ’b, Zeyd bin Sâbit ve başka bâzı sahâbîler olduğu hâlde,
kalkıp kızının evine gitti. Çocuğu Hazret-i Peygamber’e verdiler, kucağına
aldı. Yavrucak nefes almakta güçlük çekiyordu. Rasûlullâh’ın mübârek
gözlerinden yaşlar boşandı. Durumu gören Sa’d bin Ubâde:
“-
Ey Allâh’ın Rasûlü, bu ne hâldir?” dedi. Allâh Rasûlü de:
“- Bu, Allâh’ın, kullarından dilediğinin
kalbine koyduğu merhamet duygusudur. Zâten Allâh, ancak merhametli kullarına
rahmet eder.” buyurdu. (Buhârî, Cenâiz 33, Eymân 9, Merdâ 9; Müslim, Cenâiz 9,
11)
21-
Ana
ile Çocuğu Birbirinden Ayırmanın Günahı
Ebû
Eyyûb -radıyallâhu anh”- şöyle demiştir:
“-
Ben, Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’in:
“Ana
ile çocuğunu birbirinden ayıranları Cenâb-ı Hak kıyâmet gününde bütün
sevdiklerinden ayırır.” buyurduğunu işittim.” (Ahmed, V, 422; Tirmizî, Büyû’,
52/1283)
22-
Enes
-radıyallâhu anh”- şöyle anlatır:
“Vefâtı
esnâsında Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’in yanınddaydık.
Bize
üç defâ:
“-
Namaz husûsunda Allah’tan korkun!” dedi. Sonra da şöyle buyurdu:
“-
Emriniz altındaki insanlar hakkında Allah’tan korkun, iki zayıf hakkında
Allah’tan korkun: Dul kadın ve yetim çocuk. Nammaz husûsunda Allah’tan korkun!”
Sonra;
“Namaz, namaz.” diye tekrar etmeye başladı. (Mübârek lisanları söyleyemez
olunca bile) rûh-i mübârekleri çıkıncaya kadar bunu içten içe tekrar edip
durdular.” (Beyhakî, Şuab, VII, 477)
23-
Sahâbînin
biri Peygamber Efendimiz’in yanında otururken, yanına küçük oğlu geldi. O da
çocuğu kucaklayıp öptü ve dizine oturttu. Az sonra küçük kızı da geldi. Adam
onu dizine değil, yanına oturttu. Bunu gören Peygamber Efendimiz dayanamadı.
Ona:
“- Çocuklar
arasında adâleti gözetmeli değil miydin?” buyurdu.
Kız
ile oğlana farklı davranmamak, birini diğerine tercih etmemek gerektiğini
söyledi. (Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, Beyrut 1987, IV, 89; Beyhakî, Şuab, VII,
468; Heysemî, VIII, 156.)
24-
Peygamber
Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem, kızı Fâtıma -radıyallâhu anhâ-’nın evinde
kaldığı birgün, Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin, kendisinden su istedi.
Allah Rasûlü önce Hazret-i Hasan’a su verdi. Hazret-i Fâtıma, Peygamber
Efendimiz’in Hazret-i Hasan’ı daha çok sevdiği kanaatine vardı. Efendimiz ise:
“-
Hayır, ilk önce Hasan su istedi.” buyurdu. (Bkz. Ahmed, l, 101) Sonra da:
“-
İkram ve ihsanlarınızda çocuklarınıza eşit muamelede bulunun. Eğer ben birini
üstün tutacak olsaydım, kızları üstün tutardım. “ buyurdu. (Heysemî, IV, 153;
lbn-i Hacer, el-Metâlibü’lÂHye, IV, 69)
25-
Kişi,
anne-babasına nasıl muâmele ederse evlâtlarından da aynı muâmeleyi görür.
Peygamber Efendimiz:
“…Babalarınıza
iyilik edin ki, çocuklarınız da size iyilik etsinler…” (Hâkim, IV, 170/7258)
buyurarak bu hakîkate işâret etmiştir.
Evlâtların
da anne-baba üzerinde hakları vardır. İbn-i Ömer’den rivâyet edildiğine göre
Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:
“Allah
Teâlâ (Kur’ân-ı Kerîm’de) bâzı kullarını “Ebrâr” diye isimlendirmiştir. Çünkü
onlar hem baba ve annelerine hem de çocuklarına iyilik ve ihsanda
bulunmuşlardır. Anne-babanın senin üzerinde hakları olduğu gibi, aynı şekilde
çocuğunun da senin üzerinde hakkı vardır.” (Heysemî, VIII, 268)
26-
Rasûl-i
Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz’in âzatlısı Râfi şöyle der:
“Peygamber Efendimiz’e:
“-
Ey Allâh’ın Rasûlü! Bizim çocuklar üzerinde hakkımız olduğu gibi onların da
bizim üzerimizde hakları var mıdır?” diye sordum.
Şöyle
buyurdu:
“-
Çocuğun baba üzerindeki hakkı, ona yazı yazmayı, yüzmeyi, atıcılığı öğretmesi
ve ona helâlden başka rızık yedirmemesidir.”” (Beyhakî, Şuab, VI, 401; Ali
el-Müttakî, XVI, 443)
27-
Bu
mevzûdaki diğer bâzı hadîs-i şerîfler de şöyledir:
“Çocuğun
baba üzerindeki hakkı, ona güzel bir isim koyması, zamanı gelince evlendirmesi
ve ona yazı yazmayı öğretmesidir.” (Ali el-Müttakî, XVI, 417)
“…Hayatta
ona saygın bir yer kazandırması ve ona güzel bir terbiye vermesidir.” (Beyhakî,
Şuab, VI, 401-402)
28-
“Erkek
çocuklarınıza yüzmeyi ve ok atmayı, kız çocuklarınıza da ip eğirmeyi
öğretiniz.” (Süyûtî, II, 52)
29-
Peygamber
Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem komşu haklarını şöyle açıklar:
“Bir
kişi, ehline ve malına gelecek kötülükten korktuğu için kapısını komşusuna
kapalı tutmak zorunda kalıyorsa, o komşu, gerçek mü’min değildir. Aynı şekilde
şerrinden emîn olunmayan komşu da gerçek mü’min değildir. Komşu hakkının ne
olduğunu biliyor musun? Senden yardım dilediğinde yardım etmen, borç
istediğinde vermen, muhtaç olduğunda ihtiyacını görmen, hastalandığında ziyâret
etmen, bir hayra kavuştuğunda tebrik etmen, musîbete uğradığında tâziyede
bulunman, öldüğünde cenâzesine katılman, izni olmadıkça binânı onun binâsından
daha yüksek yapıp rüzgârına mânî olmaman, çorbandan az da olsa ona da göndermek
sûretiyle tencerenin kokusuyla onu rahatsız etmemendir. Bir meyve satın
aldığında ona da hediye et, eğer bunu yapamazsan meyveyi evine (komşuna
göstermeden) gizlice getir. Onu çocuğun da dışarı götürüp, komşunun çocuğunu
özendirmesin.”(Beyhakî, Şuab, VII, 83; Kurtubî, V, 120-123)
30-
Büreyde
-radıyallâhu anh”- anlatıyor:
Rasûlullâh
Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz, herhangi bir askerî birliği cihâda
göndereceği zaman kumandana, Allâh’a karşı takvâlı, yanındaki müslümanlara
karşı hayırlı olmasını ve iyi davranmasını tavsiye eder sonra da şöyle
buyururdu:
“Allâh’ın
ismiyle, Allâh’ın yolunda gazâ ediniz. Allâh’ı tanımayanlarla çarpışınız.
Ganîmet mallarına hıyânette bulunmayınız. Zulüm etmeyiniz. Burun, kulak
kesmeyiniz. Çocukları öldürmeyiniz. Müşriklerden olan düşmanlarınızla karşılaştığınız
zaman, onları şu üç şeyden birini kabûle dâvet ediniz:
Onları
İslâm’a dâvet edin. İcâbet ederlerse kendilerini serbest bırakın.
Eğer
müslüman olmazlarsa, onları cizye vermeye dâvet edin. Buna icâbet ederlerse
yine kendilerini serbest bırakın.
Eğer
cizye vermeyi de kabûl etmezlerse, Allâh’tan yardım dileyerek onlarla
savaşın!..” (Müslim, Cihâd, 3; Tirmizî, Siyer, 48/1617; Ahmed, V, 352, 358)
31-
Abdullâh
bin Âmir -radıyallâhu anh”- anlatıyor:
“Birgün
annem beni çağırdı. Rasûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem de evimizde
bulunuyordu. Annem:
“-
Gel de sana bir şey vereyim!” dedi. Allâh Rasûlü:
“-
Ona ne vermeyi düşünmüştün?” diye sorunca, annem:
“-
Ona bir hurma vermek istemiştim.” cevâbını verdi. Bunun üzerine Rasûlullâh
Sallallahü Aleyhi Vesellem:
“-
Bil ki, eğer ona bir şey vermeseydin, sana bir yalan günâhı yazılırdı.”
buyurdu.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 80; Ahmed, III, 447)
32-
Peygamber
Efendimiz diğer bir hadîs-i şeriflerinde de şöyle buyurmuşlardır:
“İyilik
yapması için çocuklarınıza yardım edin. Dileyen kimse, (yardımcı olmak
sûretiyle) çocuğundan isyan duygusunu çıkarabilir.” (Heysemî, VIII, 146)
33-
Yavrularımızın
terbiyesinde fiilî gayretlerin yanında onlar için dâimâ hayır duâda bulunmamız
da îcâb etmektedir. Zîrâ bu iki hâlin berâberliği zarûrîdir. İbn-i Abbâs
-radıyallâhu anhümâ”- diyor ki:
“Rasûlullâh
Sallallahü Aleyhi Vesellem beni bağrına bastı ve: “Allâh’ım, bu çocuğa hikmeti
öğret!” diye duâ etti.” (Buhârî, Ashâbu’n-Nebî, 24)
34- (Allah
Rasûlü S.a.v) “Din nasihattır samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye
sorduk. O da; “Allah’a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve
bütün müslümanlara” diye cevap verdi.(Müslim, İ mân, 95 )
35- Kim kötü ve
çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle
düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf
derecesidir.(Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248.)
36- İki göz
vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir
de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz.(Tirmizî Fedâilü’l-Cihâd, 12.)
37- Zarar
vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur.(İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta’,
Akdıye, 31.)
38- Hiçbiriniz
kendisi için istediğini mü’min kardeşi için istemedikçe gerçek iman etmiş
olamaz.(Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.)
39- Müslüman
müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, mümin
kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim
müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü
sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah
da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter.(Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.)
40- İman
etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman
etmiş olamazsınız.(Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu’l-Kıyâme, 56.)
Yorumlar
Yorum Gönder