İslam'ı İyi Öğrenme ve Yaşama Hakkında Bilgi Verir Misiniz?
İslam'ı İyi Öğrenme ve Yaşama Hakkında Bilgi Verir Misiniz?
Soru Detayı: Bir
türlü adam olamıyorum, ne yapmalıyım?
Cevap: Değerli
kardeşimiz,
İslam
denilince akla ilk gelen Kur’an ve Peygamberimizin hayatıdır. Allah'ın emir ve
yasaklarını içeren bir kitap ve o kitabı hayata dönüştürüp, uygulayacak bir
peygamber göndermiştir. Öyleyse iyi bir Müslüman olmanın yolu Kur’an ve Hz.
Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem uymaktan geçer. Özellikle yaşayan bir
Kur’an olan Peygamberimizin örnek alınması Allah'ın en çok sevdiği bir
durumdur. Nitekim Kur’an-ı Kerim de Allah Teâlâ buyuruyor:
“De ki, eğer
Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin." (Âl-i İmrân,
3/188).
Peygamber
Efendimiz de Ebu Davud'ta geçen bir hadiste,
“Dikkat edin,
yakın da bazı insanlar, bize Kur’an yeter diyeceklerdir. Halbuki bana Kur’an'ın
bir misli veya iki misli verilmiştir.”
Buyurarak,
Peygamberimiz olmadan Kur’an tam anlaşılmayacağını belirtmiştir.
İslam
âlimlerinin Kur’an ve hadisten çıkardıkları hükümlere gelince bu konuda açık ve
net olarak şu âyeti görüyoruz:
“…Eğer onlar
(ihtilafa düştükleri konularda) peygambere ve aralarında dini yönden
görüşlerine itimat edilen kimselere sormuş olsaydılar, içlerinden işin içyüzünü
araştırıp çıkaranlar, onun ne olduğunu bilirlerdi.” (Nisa, 4/83)
Dikkat
edilirse ayette Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem'den sonra, görüş
sahibi ve sahasında uzman kimselere de problemlerimizi iletmemiz isteniyor.
İşte dört mezhebin olması bu âyetin bir açıklamasıdır.
Özetle söylemek
gerekirse, İslam’ı iyi öğrenmek ve yaşamanın yolu, Kur’an, sünnet ve İslam
âlimlerinin bu iki kaynaktan istifade ederek çıkardıkları hükümlere uymaktır.
Başka dinleri
ve İslam’a zıt fikirleri araştırmaya gelince: Önce dinimizi sağlam ve doğru bir
şekilde öğrenmemiz gerekir. Bir binanın temelleri ve duvarları
sağlamlaştırmadan mahallenin çöplüğündeki güzellikleri araştırmak ne kadar
mantıklı olur?
Yanlış
anlaşılmasın, oralarda iyi şeyler yok demek istemiyoruz, ama zehirli bir odadan
geçmek istiyorsak, sağlam bir maskeye ihtiyacımız var. Yoksa biz de
zehirleniriz. Eğer dinen zararlı ve zehirli bazı şeyleri araştıracak isek,
sağlam ve her türlü gazı engelleyecek bir maskeye, yani iyi ve doğru bir dini
inanca sahip olmalıyız ki o fikirler bize zarar vermesin.
Evet, Hakk'ı
bulmanın, hakikate ermenin tek yolu, Kur'an'a iman ve onun gereği ile amel
etmektir. Çünkü Kur'an, insanlığı mutlak hayır ve hakikate sevk etmek için,
bizzat Allah Teâlâ tarafından gönderilmiş mukaddes bir kitaptır. İnsanın
dünyevî ve uhrevî saadetini gösterecek ve olgunlaştıracak olan O'dur. O, insanı
iman ve tevhide; ubudiyet ve kulluğa, kardeşlik ve sevgiye davet eder. İman ve
salih amele ait ölçülerin en güzelini O vazetmiştir. İslâmîyet ancak ve ancak
O'nun ölçüleriyle yapılanmıştır. O'nun sarsılmaz ve muhteşem kurallarının
dışında hiçbir hakikat yoktur ve aranılmaz. O'nun güzel görüp tasdik ettiği her
şey hakikat; çirkin bulup reddettiği her şey ise uydurmadır. O'nun tesis ettiği
İslâmîyet köhne hurafeleri, batıl inanışları, rezalet ve fuhşiyatı şiddetle
reddeder. Şu halde, bütün Müslümanlar, itikada, ibadete, ahlâka, helâle,
harama, zikre, fikre, muhabbete ait kutsî hakikatleri, O'nun terazisiyle
tartacaklardır.
Kur'an
âyetleri her insanı ikna edecek bir kuvvettedir. Sıradan halk, O'nun beyanının
sadeliğine meftûn, bilim adamları da fesahat ve belagatına hayrandır.
“... Kalpler
O'nun zikriyle tatmin olur.” (Ra'd, 13/28)
ve her
seviyedeki fikir erbabı, inanma ihtiyacını O'nunla karşılarlar, O'na uymakla
kemâle ererler.
Kur'an,
insanları tefekküre teşvik etmiş ve bunun ölçülerini aklın eline vermiştir.
İnsanlar ancak O'nun ders verdiği ölçülerle kâinat Kitabı'nı okuyabilmişler ve
O'ndaki gizli hakikatlerini keşfedip Hâliklarını, Mabûtlarını bulabilmişlerdir.
O, hayatın karanlık ve fırtınalı yollarını aydınlatmak için aklın eline verilen
bir ilâhi meşaledir. Güneş, madde âlemini aydınlattığı gibi, Kur'an da
maneviyat âlemini aydınlatmak için nazil olmuştur.
Kur'ân-ı
Kerim'de şöyle buyurulmaktadır:
“Gerçekten bu
Kur'an, insanları en doğru yola götürür...” (İsrâ, 17/9)
Bir fende
terakki etmek için, o fennin kanunlarına uymak bir zaruret olduğu gibi, hak ve
hakikati bulmak için de, Kur'ân ve Sünnet'in düsturlarını rehber kabul etmek
son derece gereklidir.
Evet, insan
Cenâb-ı Hakk'ın zâtını, sıfatlarını ancak Kur'an'ın ve Sünnet'in irşadıyla
bilebilir. Nereden gelip, nereye gittiğini, dünyadaki görevinin ne olduğunu,
gideceği ahiret âleminin mahiyetini, hakikatini ve o âlemde nelerin makbul,
nelerin merdut olduğunu, ancak bu iki vesile ile anlayabilir. Hangi fiil ve
hareketlerin, hangi hâl ve tavırların Cenâb-ı Hakk'ın rızasını, hangilerinin de
gazabını celp edeceğini; neyin hak, neyin batıl ve neyin hata, neyin doğru
olduğunu yine Allah'ın Kitabı ve O'nun sevgili Peygamber (asm)'inden
öğrenecektir. Her Müslüman, kendi inanç ve ibadet dünyasını, bu iki hakikatin
rehberliğinde gerçekleştirmekle sorumludur.
Nelere, nasıl
inanmakla iman dairesine gireceğini ve hangi amelleri işleyip nelerden
çekinerek İslâm dairesinde kalacağını yine bu iki esastan, yâni Kur’an ve
Sünnet'ten öğrenecektir.
Madem ki,
bütün Müslümanların ölçüsü Kur'an ve Sünnet'tir, o halde bir Müslüman beşerî
her fikri, her iddiayı, her inancı, her itikadı Kur'an'a ve O'nun birinci
derecede tefsiri olan hadîs-i şeriflere göre değerlendirecek ve muvazene
edecektir.
Kur'ân-ı
Azimüşşân, imanın birinci rüknü olan “Allah'a iman”ı bizlere ders verdiği gibi,
“melâikelere, semavî kitaplara, peygamberlere, ahirete, kadere (hayır ve şerri
O'nun yarattığına) iman” etmeyi de ders verir. Bir insan, ancak iman
hakikatlerine Kur'an'ın bildirdiği gibi iman etmekle mümin olur.
Hem Kur'ân-ı
Kerim, Allah Teâlâ'nın bütün emir ve yasaklarından ibaret olan İslâmîyet’i
müminlere talim etmiştir. Bir mümin, bu emir ve yasaklara harfiyen uymakla
kâmil bir Müslüman olur.
Selam ve dua
ile...
Sorularla
İslamiyet
Yorumlar
Yorum Gönder