Yaşanmış Korkunç Bir Hikâye Işığında; Çocuk Yetiştirmede Sevgi Şefkat ve Merhametin Önemi…

Yaşanmış Korkunç Bir Hikâye Işığında; Çocuk Yetiştirmede Sevgi Şefkat ve Merhametin Önemi…

Caninin biri 6 kişiyi işkence ederek öldürüyor.
Cinayetlerine 23 yaşında başlayan, bu cani son kurbanı yaşlı bir teyzeyi öldürdüğü gün yakalandı.
Yakalanana kadar geçen 7 ay 13 günlük sürede 6 kurbanı ardında bırakan, tam bir cani psikopat. Öldürmeden önce kurbanlarının kimisinin kulaklarını kimisinin ellerini, burunlarını kesen öldürdükten sonra bile işkencelerine devam eden bir vampir… Vampir çünkü bazı cesetlerin kanını bile içmiş…
İnsan aklının ve vicdanının alamayacağı derecede kötülük dolu bu cani, 23 yaşında başlıyor; 7 ay 13 gün devam ediyor işkence etmeye, öldürmeye…
Sonunda yakalanarak ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırıldı. Olayları medyadan takip eden ünlü bir psikolog bu adamla görüşüp konuşturmaya karar verdi. Çeşitli hediyelerle seri katili ziyaret etti.  Eğer konuşursan sana para vereceğim hapishanede rahat edersin, belki de afla çıkar rahat yaşarsın dedi.
Cani sanıldığından daha akıllıydı. Dedi ki:
-Hücrede yatan adam parayı ne yapsın ki?
Psikolog hazırlıklıydı.
-Senden hiçbir talebim yok. Sadece hayat hikâyenin telif hakları benim olacak… Buna benzer tatlı diller dökerek caniyi hayatını anlatmaya razı etti.
Cani hayat hikâyesini anlatmaya başladı.
-Ben hamal bir baba ile sinir hastası bir annenin tek oğluyum. Her şeye aklım ermeye başladığında evimizde her gün tartışmalar kavgalar oluyordu. Babam eve geç ve yorgun geliyordu. Eğer annemin dediklerini getirmezse evde kıyamet kopuyordu.
-Peki, annen baban seni hiç sevmiyor muydu?
-Ben sevginin S’sini; şefkatin Ş’sini; merhametin M’sini bile bilmem! Ne annem ne babam beni bir kere bile kucağına alıp sevmediler, bir kere bile öpüp koklamadılar. Ben 5 yaşıma geldiğim zaman yine annemle babam tartışıyordu. Babam annemi kemikleri kırılıncaya kadar dövdü. Annem aylarca hastanede yattı. Babam önce hapse girdi sonra evi terk etti. Ben Babamın annesinin yanı babaannemin yanında büyüdüm. Askere gidinceye kadar inşaatlarda çalıştım. Askerden gelince de işsizlikten bunalıma girip cinayetlere başladım.
-Peki, neden işkence ederek öldürüyordun? Direk kalbinden veya alnından vurmuyordun?
-Doğrusunu söylemek gerekirse onların yalvarmalarından, çığlıklarından büyük bir zevk alıyordum. “Bütün paralarım altınlarım senin olsun!” diyerek ayaklarıma kapanıyorlardı. Ama ben onların acı çekmesinden mutlu oluyordum.
-Hiç pişmanlık duymadın mı?
-Asla pişman olmadım. Sadece yakalanmaktan korkuyordum!
Seri katil hayatını en ince ayrıntılarına kadar anlattı. Ünlü psikolog öğreneceklerini öğrendikten sonra caniye yüklü miktarda para bırakarak ayrıldı.
Sorunu çözmüştü. Seri katili bu kadar canileştiren: “Sevgisiz, şefkatsiz merhametsiz bir ortamda yetişmesi ve parçalanmış bir ailenin çocuğu” olmasıydı.
Muhterem okur kardeşlerim… Çocuğun yetiştirilmesinde “Sevgi, şefkat ve merhametin önemi” çok büyüktür. Çocuklar maddi ortamlardan çok etkilendikleri gibi manevi ortamlardan da çok etkilenirler. En büyük vitaminler sevgi, şefkat ve merhamettir. Bunları yavrularımızdan asla esirgemeyelim. Onların maddi beslenmeleri yanında manevi gıdalarını da verelim.
Hiçbir hizmetçi, bakıcı veya okul anne ve babanın vereceği “Sevgi, şefkat ve merhamet duygularını çocuğunuza veremez. Lütfen anneler babalar dikkatli olun! Eğer çocuğunuzu mecburiyetten dolayı bakıcıya bırakırsanız eve gelir gelmez ilk işiniz çocuğunuzla ilgilenmek ve onu sevmek olsun.
İki cihan güneşi sevgili peygamberimizin sünneti bize her zaman rehber olsun!
Günlerden bir gün Peygamber Efendimiz Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem sevgili torunlarını bağrına basıp koklayarak öpüyor ve bir taraftan da kendisini hayranlıkla izleyen ashabına:
"Bunlar benim bu dünyadaki iki reyhanımdır." diyordu. (Buhârî, Menâkıb, 27; Tirmizî, Menâkıb, 31)
Başka bir defasında yine kucağındaki çocukları şefkatle bağrına basıp öperken bir adam, bu durumu yadırgayıp şöyle dedi:
"Benim on çocuğum var, ama doğrusu hiçbirini kucağıma alıp bir kere bile öpmedim."
Peygamber Efendimiz, bu adamın tuhaf cümlesine şu karşılığı verdi:
"Allah, senin kalbinden merhameti söküp almışsa, ben ne yapabilirim? Unutma, merhamet etmeyene, merhamet olunmaz!" ( Buhârî, Edeb, 18; Müslim, Fezâil, 65)
Peygamber Efendimiz, çocuklara sevgimizi belli etmek hususunda şöyle buyurmuştur:
"Çocuklarınızı çokça öpün. Çünkü size her öpücük için Cennet'te bir derece verilecektir."
İşte Peygamberimizin Aleyhisselâm iki torununun şahsında çocuklara gösterdiği sevgi ve şefkat örnekleri:
Bir gün Peygamberimiz Aleyhisselâm minberde hutbe okurken Hasan ve Hüseyin'in düşe kalka mescide girdiklerini görür. Konuşmasını yarıda keserek aşağı iner, onları tutar, bağrına basar.
"Cenabı Hak, 'Mallarınız ve çocuklarınız sizin için birer imtihan vesilesidir.' (Enfâl, 8/28; Teğâbun, 64/15) buyururken ne kadar doğru söylemiştir. Onları görünce dayanamadım." (Buharî, Fiten, 20) dedikten sonra konuşmasına devam etti.
Hz. Enes de kendi gördüklerini şöyle dile getiriyor:
"Peygamberimizi Aleyhisselâm hutbe okurken gördüm, Hasan dizinin üstündeydi. Ne söyleyecekse halka söylüyor, sonra eğilip çocuğu öpüyor ve 'Ben bunu seviyorum.' diyordu." (Müslim, Fedâilu'sSahâbe, 56)
Abdullah bin Mes'ud anlatıyor:
"Peygamber Efendimiz Aleyhisselâm namaz kılarken secdeye varınca Hasan ve Hüseyin geldiler, sırtına bindiler. Oradakiler karışmak isteyince, Peygamber Efendimiz Aleyhisselâm onlara karışmamaları için işaret etti. Namaz bittikten sonra da kucağına aldı ve şöyle buyurdu:
"Kim beni seviyorsa, bunların ikisini de sevsin." (Heysemî, IX/179)
Enes bin Mâlik anlatıyor:
"Bir defasında Peygamber Efendimiz Aleyhisselâm secdede iken Hasan ve Hüseyin geldiler, sırtına çıktılar. İninceye kadar Peygamberimiz Aleyhisselâm secdeyi uzattı. Oradakiler sordu:
"Yâ Resulallah, secdeyi uzatmış olmadınız mı?"  Peygamber Efendimiz Aleyhisselâm buyurdular ki:
"Oğlum sırtıma çıkınca acele etmekten çekindim." (Heysemî, IX/181)
Katâde anlatıyor:
"Bir defasında Peygamberimiz Aleyhisselâm, kızı Zeynep (Radiyallahü anha)'ten olan torunu Amame kucağında olduğu halde yanımıza geldi. O şekilde namaza durdu. Rükûa varırken çocuğu yere bırakıyor, kalktığı zaman da kaldırıyordu."
Ebû Hüreyre anlatıyor:
"Peygamber Efendimiz Aleyhisselâm bir gün bir omuzunda Hasan, diğer omuzunda Hüseyin olduğu halde geldi. Yanımıza varıncaya kadar bir onu öpüyor, bir de diğerini öpüyordu."
"Yâ Resulallah, anlaşılan onları çok seviyorsunuz." dedik.
"Evet, severim. Kim onları severse beni sevmiş, kim onlara kin tutmuşsa, bana kin tutmuş olur." buyurdular. (İbn Sa’d, VI/360; İbn Hacer, elİsâbe, I/329)
Peygamberimiz Aleyhisselâm bir yere davet edilmişti. Yolda Hz. Hüseyin'i gördü. Hüseyin kollarını açıp koşarak dedesine geleceği anda birdenbire yön değiştirip bir tarafa kaçtı. Bu hareketi birkaç defa tekrarladı. Peygamberimiz Aleyhisselâm de peşinden koşuyordu. Sonunda yakaladı, bağrına bastı:
"Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim." buyurdu. (İbn Mâce, Mukaddime, 11)
Peygamberimiz Aleyhisselâm çocukları memnun etmek için dediklerini yapar, onların kalbini kazanırdı.
Bir seferinde Hz. Hasan'ı omuzuna almış, gidiyordu. Bir adam kendisini bu halde görünce, Hasan'a;
"Ey çocuk, bindiğin binek ne güzeldir." dedi. Peygamberimiz Aleyhisselâm de cevap verdi:
"O da ne güzel binicidir." (İbn Hacer, elİsâbe, I/329)
O bir peygamber olduğu halde omuzunda çocuk taşımaktan utanç duymuyor, bununla iftihar ediyordu.
Peygamberimiz Aleyhisselâm çocuklara o kadar şefkatli ve hoşgörülü idi ki, bebekler ve küçük yaştaki çocuklar kucağını ıslatsalar dahi onları anlayışla karşılar, işlerini bitirinceye kadar kendi hallerine bırakırdı.
Peygamberimiz Aleyhisselâm'in torunu Hüseyin, sütannesi Ümmü Fadl'ın yanındaydı. Bir defasında Peygamberimiz Aleyhisselâm Hüseyin'i görmeye gitti. Ümmü Fadl der ki:
"Hüseyin'i emziriyordum. Resulullah Aleyhisselâm yanıma geldi. Çocuğu istedi, verdim. Çocuk hemen üzerine akıttı. Almak için elimi uzattım. 'Çocuğun işemesini kesme.' dedi. Sonra bir bardak su istedi ve çocuğun ıslattığı yere döktü."
Peygamber Efendimiz Aleyhisselâm çocukların ağlamalarına dayanamaz, onların susturulmasını, yorulmamasını isterdi. Sevgisi ve şefkati çocukların ağlamasına dahi müsaade etmezdi.
Hanımlarını sıkı sıkıya tembih eder, Hüseyin'den söz ederek, "Bu çocuğu ağlatmayın!" derdi.
Öyle ki, bazen ağlayan bir çocuk sesi duysa namazını bile kısaltır, annenin çocukla meşgul olmasına imkân verirdi.
Peygamberimiz Aleyhisselâm mescitte namaz kıldırırken, cemaatte çocuklu anneler de bulunurdu. Sahabîlerin bu husustaki anlatımı şöyle:
"Resulullah bize sabah namazını kıldırmıştı. Namazda iki kısa sûre okudu. Namaz bitince Ebû Said elHudrî sordu:
"Yâ Resulallah bugün daha önce yapmadığınız bir şekilde namazı kısa kıldırdınız?"
Peygamberimiz şöyle açıkladı:
"Geride kadınlar safındaki çocuk sesini duymadın mı? Annesinin onunla ilgilenmesini temin edeyim dedim." (Nesai, Kıble, 35)
Çocuğa en çok annesi şefkat gösterir. Bir hadisi şerifte annenin çocuğuna gösterdiği şefkatten dolayı büyük sevap kazanacağı müjdelenir. Olay şöyle gelişir:
Bir gün fakir bir kadın iki kızı ile Hz. Âişe'yi ziyarete gelmişti. Hz. Âişe de evde onlara ikram için bir tek hurmadan başka verecek bir şey bulamamıştı. O hurmayı anneye verdi. Anne de hurmayı ikiye bölerek çocuklarına yedirdi. Hz. Âişe bu durumu Peygamberimize anlatınca, Peygamberimiz Aleyhisselâm o kadın için şu müjdeyi verdi:
"Çocukları hakkıyla sevmek ve onları korumak, cehennemden kurtuluşa vesiledir."
Peygamberimiz, çocuklara olan şefkatinde bir ayırım gözetmezdi. Kendi çocuklarına ve torunlarına gösterdiği aynı sevgi ve merhameti, diğer Sahabî çocuklarına da gösterirdi.
Peygamberimizin hizmetçisi Hz. Zeyd'in oğlu Üsame anlatıyor:
"Resulullah bir dizine beni, bir dizine de torunu Hasan'ı oturtur; sonra ikimizi birden bağrına basar ve 'Ya Rabbi, bunlara rahmet et. Çünkü ben bunlara karşı merhametliyim' diye dua ederdi."
Peygamberimiz Aleyhisselâm merhamet ve şefkat duygusunun en açık görüldüğü yerin, böylece çocuk sevgisinde ve onlara gösterilen şefkatte bulunduğunu belirtiyordu. Çocuğu sevip öpmenin çok büyük bir sevap olduğunu da Peygamberimiz'den öğreniyoruz:
"Çocuklarınızı çok öpün. Çünkü her öpücük için size cennette bir derece verilir ki, iki derece arasında beş yüz senelik mesafe vardır. Melekler öpücüklerinizi sayarlar ve sizin defterinize sevap yazarlar." (Müsnedi Zeyd)
Peygamberimiz çocuklara gösterdiği şefkatte din ayırımı yapmazdı.
Bir Yahudinin çocuğu hastalanmıştı. Bunu duyan Peygamberimiz Aleyhisselâm çocuğu ziyarete gitti. Ona Müslüman olması için telkinde bulundu. Çocuk, Müslüman olmak için babasından izin istedi. Babası müsaade etti ve çocuk Müslüman oldu.
Peygamberimizin barış zamanındaki bu güzel davranışı savaş esnasında da devam ederdi. Savaş sırasında çocukların öldürülmemesini öğütler, onlara iyi davranılmasını tembih ederdi.
Bir savaş esnasında birkaç çocuk iki tarafın arasında kalmış ve öldürülmüşlerdi. Peygamberimiz Aleyhisselâm bu hadiseye çok üzüldü. Sahabîler,
"Ya Resulallah, onlar müşrik çocuklarıdır, niçin üzülüyorsunuz?" diye sordular. Peygamberimiz,
"Onlar doğdukları gibi duruyorlar. Sakın çocukları öldürmeyin, aman çocukları katletmeyin. Her can ilk yaratılışta tertemizdir." buyurarak konuya dikkatlerini çekti.
Kâinat sevgi üzerine kurulmuştur. Her şeyin mayasında sevgi vardır. Kâinatın sevgi üzerine kurulduğunun en güzel delili Rasulüllah Efendimizin varlığıdır. “kendisi güzel olan ve güzelliği seven Yüce Allah”, en güzel surette yarattığı Resulü Ekrem’ini sevgi ve şefkatle donattıktan sonra onu alemlere rahmet olarak göndermiştir. Sonra da onun vasıtasıyla kullarına şu ilahi mesajını yollamıştır. “Sevgili Peygamberim! Eğer siz Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin.” Demek ki Allah tarafından sevilebilmenin şartı, peygamberini sevmek ve ona uymaktır. Bilinmesi gereken birinci gerçek budur.
Bilinmesi gereken ikinci gerçek de şudur: Bütün insanlar ilahi sevgiye muhtaçtır. Bu sebeple Allah Teâla kullarını sevmek ister. Zira Allah tarafından sevilmeyenler ebedi kurtuluşa eremezler. Ebedi kurtuluşa ermek isteyenler, Allah’ı ve Resulünü sevmeye mecburdur. Sevmeyi bilmeyenler, onu, ilahi sevginin canlı örneği olan Resulü Ekrem Efendimizden öğrenmelidir.
İslamiyet’te sevginin önemi, Peygamberimizin şu hadisi şerifinde ifade buyurulmuştur:
“Siz inanmadıkça cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Ben size, birbirinizi sevmenize vesile olacak şeyi tavsiye edeyim mi? Aranızda selamı yayın. Karşılaştıkça birbirinizle selamlaşın.” Bu hadisi şerif, insan sevgisinin ne olduğunu, dindeki yerini açık ve kesin bir dil ile ifade etmekte, birbirini sevmeyen mü’minlerin gerçek anlamda inanmış olmayacaklarını bildirmektedir.
İnsana tadımlık olarak verilen ilahi sevginin en saf ve en temiz şekilde bulunduğu kaynaklardan bir çocuktur. Cenabı Hak annelere bu duyguyu vermemiş olsaydı, anne çocuğu için bunca zahmet ve sıkıntıya katlanır mıydı? Peygamber Efendimiz, bütün yaratıkların birbirine acımaları, hatta kısrağın yavrusunu emzirirken dokunur korkusuyla bir ayağının tırnağını yukarıya kaldırması da Cenabı Hakkın rahmetinin eseri olduğunu bildirmiştir.
Hz. Ömer Radiyallahü Anh anlatıyor: Peygamberimizin huzuruna Havazin kabilesinden bir takım esirler getirilmişti. İçlerinde emzikli bir kadın da vardı. Ancak bu kadın, çocuğunu kaybetmişti. Bu yüzden önüne gelen çocukları kucağına alıyor, emziriyordu. Esirler arasında çocuğunu bulunca hemen onu alıp sinesine bastı ve derin bir şefkatle çocuğunu emzirmeye başladı. Kadını izlemekte olan Peygamberimiz, kadının bu davranışlarından son derece etkilenerek, Cenabı Hakkın kullarına olan sevgi ve rahmetini hatırlattı ve bize: “Şu kadının çocuğunu ateşe atacağını düşünür müsünüz?” buyurdu. Biz: “Hayır, gücü yettiği sürece atmaz dedik.” Peygamberimiz: “İşte Allah Teâla, bu kadının çocuğuna olan şefkatinden daha çok kullarına merhametlidir.” Buyurdu. (Buhari, ticridi sarih tercümesi, c.12,s.125)
Annelerin çocuklarına gösterdikleri şefkat ve merhamet, peygamberimiz memnun ederdi. Bir gün fakir bir kadın çocuğu ile Hz. Aişe (ra)’yi ziyarete gelir. Hz. Aişe, evde olanlara ikram edecek bir hurmadan başka bir şey bulamaz. Hurmayı anneye verir. Anne, hurmayı ikiye bölerek çocuklarına yedirir. Bundan son derece duygulanan Hz. Aişe, olayı Peygamberimize anlatınca,
Peygamberimiz: “Kimin kız çocukları olur ve onları geçindirmekte sabır ve tahammül gösterirse, onlar o kimse için cehenneme siper olur.” Buyurdu. (Buhari, zekât.10)
Kaynaklar:
1- www.hanimlar.com
2- sorularlaislamiyet.com
3- www.mumsema.org

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis