Cennet Ehlinin Yiyecekleri

Cennet Ehlinin Yiyecekleri

Cennetliklerin yemeği Kuran'da zikredilmiştir. Onlar meyveler, semiz kuşlar, kudret helvası, pişmiş kuşlar, bal, süt ve sayılmayacak sınıflardan oluşur.

Onlardaki herhangi bir mey/eden rızıklandırıldıkça 'Bu daha önce de sızıldandığımız şeydir' derler ve o rızık (dünyadakine) benzer olarak kendilerine verilmiştir. (Bakara/25)

Allah Teâlâ cennet ehlinin şarabını birçok yerlerde zikretmiştir. Hz. Peygamber'in azadlısı Sevban şöyle anlatıyor:

Cennetin sureti hakkında düşün! Sonra cennet sakinlerine gıpta edip ahiret yerine dünyaya kanaat ettiğinden dolayı cennetten mahrum olanın üzüntüsü hakkında düşün!

Ebû Hüreyre, Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
Cennet duvarının bir kerpici gümüşten, bir kerpici altındandır. Toprağı zaferan, çamuru misktendir.270

Hz. Peygamberden cennet toprağı sorulduğunda şöyle buyurmuştur;
Katıksız ve beyaz bir ekmek (gibi) hâlis misktir.271

Cennet ve Çeşitli Nimetleri

Üzüntü ve gamları bilinen o cehennem yurdundan başka bir yurt vardır. Bu ikinci yurdun nimetlerini ve sevincini düşün; zirâ onların birinden uzaklaşan, şüphesiz diğerine yerleşir. Cehennemin dehşetlerini uzunca düşünmek suretiyle kalbinde körkuyu, cennetliklere va'dedilen daimî nimet hakkında uzunca düşünmek sureliyle de ümidi kazanmaya çalış. Nefsini korkunun kamçısıyla sürüp ümidin yularıyla dosdoğru yola çek! Bunun vasıtasıyla büyük mülke nâil olur, elem verici azaptan selim kalırsın! Cennetin Vasıfları ve Cennetliklerin dereceleri

Bilesin ki, keder ve sikintilarini daha önceki bölümlerde ögrendigin
su yurdun -ki bu yurd cehennemdir— karsiligi olarak baska bir yurd vardir. Simdi de o yurdun nimet ve hazlari üzerine düsün. Cünki bu yurdlarin birinden uzak kalan, hiç süphesiz, öbürüne yerlesir.

Cehennemin korkunç yönleri üzerinde uzun uzun düsünerek kalbinde korkuyu tercih et, cennetliklere adanan kalici nimetler hakkinda uzun uzun düsünerek de kalbinde umudu tercih et Nefsini korku kirbaci ile kamçilayip umut dizgini ile Sirat-i Müstakim'e sür. Böylelikle aci azabdan kurtularak ulu mülke nail olursun.

Simdi cennetlikleri düsün. Yüzlerinde mutluluk parildar, tipasi mühürlü bir kabdan cennet sulari içerler. Tasi ak inciden yapilmis çadirlarda kirmizi yakut sedirlerde otururlar, yer yaygilari yesil ipeklidendir, bal ve sarap akan irmaklarin kenarlarina dizilmis koltuklara kurulurlar, bu irmak kenarlari huriler ve hizmetçilerle dolup tasmis.

Bunlar sanki yakut ve mercandir, daha önce onlara ne insan, ne cin el deginmemistir. Cennet makamlarinda dolasirlar, içlerinden biri yürüyüsünde kiritirsa eteklerini yetmis bin Gilman tasir, giydikleri ak ipek elbiseleri gözleri kamastirir, baslarinda ince ve mercan taçlar vardir, alimli, agirbasli ve hos kokuludurlar. Ihtiyarlamalari, yipranmalari söz konusu degildir.

Cennet bahçelerinin ortalarinda kurulmus yakut kösklerin içindeki çadirlarda kalirlar, iri gözleri efendilerinden baskasina kaymaz.

Cennetliklere ve hurilere testiler, ibrikler ve köselerle içenlerin tadina duyamayacaklari ak renkli su ikram edilir, hizmetlerini göz degmemis inciler gibi hizmetçiler ve gençler yapar. Islediklerinin mükâfati olarak emin bir barinaga kavusmuslardir, bahçeler ve pinarlar içinde yesillikler ve akar sular arasindadirlar.

Her seye kudretli bir melikin katinda sadakat koltugundadirlar, orada kerem sahibi melikin yüzüne bakarlar. Nimetlerin parlakligi yüzlerine vurmustur. Darlik ve sikinti nedir bilmezler, tersine Rabb'lerinin çesit çesit hediyelerine mazhar olurlar.

Onlar canlarinin istedigi ile ebediyyen basbasadirlar, orada ne korkarlar ve ne de üzülürler, ölüm endisesinden uzaktirlar.

Onlar orada her türlü nimetleri tadarlar, oranin yemeklerini yerler, sütlü, balli, içkili ve an sulu akar sularindan içerler. Oranin zemini gümüs, çakili mercan, topragi has misk, bitkisi zaferan. Kâfur kumullarinda bitmis gülsuyu tasiyan bulutlardan yagmur alirlar. Bu su kendilerine çesit çesit kablar ile sunulur. Kablar inci, yakut ve mercan süslemeli, havalanmamis içki ile karisik tatli su ile dolu, madeninin sadeliginden dolayi üzerine düsen isigi yansitarak içindeki içkiyi bütün allik ve inceligi ile gösteren, insan elinden benzeri çikmamis, isleme ve süslemesini insanin basaramayacagi kablardir.
Bu kablara cennetliklere yüz parlakligi, günes isigini hatirlatan hizmetçilerin elinden sunulur. Fakat nerede onlarin tatli görünüsü, yanak güzelligi ve çene alimliligi ve nerede günes isigi!

Bu sifatta bir âleme inanan, oraya girenlerin ölümsüzlüge kavustuguna hiçbir felâketle yüzyüze gelmeyecegine ve olaylarin degistiriciligine maruz olmadigina dair kesin kanaat besleyen bir kimseye sasilir. Allah Celle Celâlühü'in yikimina izin vermis oldugu bu dünyaya nasil isinir ve onun sundugu yasayisla tatmin olur. Allah Celle Celâlühü'a yemin ederim ki. Âhirette ölüm, açlik, susuzluk ve diger gelismelerin yoklugu yaninda vücûd sagliligindan baska bir sey olmasa sirf bu yüzden ona göre dünyadan sogumak ve dünyayi oraya tercih etmemek lâyik olur. Kaldi ki, cennette ne sikinti ve ne de keder söz konusudur.

Nasil söz konusu olabilir ki, cennetlikler emniyet içinde birer meliktirler. Sevincin her türlüsünü tadarlar, orada her istedikleri kendilerine verilir, her gün Ars'in çevresine varirlar ve kerim olan Allah Celle Celâlühü'in yüzünü görürler. Allah Celle Celâlühü'in yüzünü görmekle diger cennet nimetlerine bakarak elde edemedikleri ulu bir nimete nail olurlar ve gözlerini baska terafa çevirmezler. Onlar devamli sekilde bu nimetler arasinda dolasirlar ve yok olacaklar diye korkmazlar.

Ebû Hureyre'nin rivayet ettigine göre. Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Cennette söyle bir ses gelir: Ey cennetlikler! Sizlere öyle bir sihhat veriyorum ki, ondan sonra ebediyen hasta olmayacaksiniz. Ölümsüz bir hayat bulacaksiniz. Ardinda yaslilik olmayan bir gençlige ereceksiniz. Arkasindan yeis gelmeyecek bir mutluluga ulasacaksiniz.»

Ulu Allah Celle Celâlühü'in su âyeti, bu gerçegi ifâde eden

«— Cennetliklere «islediginiz iyi ameller sayesinde nail oldugunuz cennet iste budur» diye seslenilir»

(A´raf - 43)

Cennetin nasil oldugunu ögrenmek istiyorsan, Kur'ân'i Kerim´i oku, cünki Allah Celle Celâlühü'in açiklamasinin ötesinde açiklama yoktur. Meselâ «Rabb'imin huzuruna dikilmekten korkan için iki cennet vardir» âyetinden itibaren «Rahman» sûresini, «Vakia» sûresi ile diger ilgili sûreleri oku. Eger cennetin nasil oldugu hakkinda Peygamber'imizin verdigi tafsilâtli bilgileri ögrenmek istiyorsan, ona hatlarin bilgisini edindikten sonra simdi de iç yönünü tanimaya yöneterek, önce cennetlerin sayisindan basla.

Peygamber'imiz «Rabb'inin huzuruna dikilmekten korkana iki cennet vardir.» mealindeki âyet hakkinda buyuruyor ki:

"Iki cennetin bütün kab ve esyasi gümüsten, diger bir iki cennetin butun esyasi altindandir. "Adn" cennetinde cennetlikler Rabb'lerini görürken onlar ile ALlâh Celle Celâlühü arasinda sadece «Kibriya Perdesi» bulunur."

"Sonra cennetin kapılarina bak, bunlar ibadetlerin asillarina göredir. Nitekim cehennemin kapılari da günahlarin asillarina göredir."

Ebû Hureyre'nin rivayet ettigine göre. Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor:

«— Kim malindan iki birimlik bir sadaka verirse, cennetin bütün kapılarindan içeri girmeye çagrilir.

Cennetin sekiz kapısı vardır. Namaz ehli olanlar namaz kipisindan içeri girmeye çağrılır. Oruç ehli olanlar oruç kapısından içeri girmeye çağrılır. Sadaka ehli olanlar sadaka kapısından içeri girmeye çağrılırlar. Cihat ehli olanlar cihat kapısından içeri girmeye çağrılır.»

Bu arada Ebû Bekir:

«— Vallahi bir kimsenin bu kapılardan birinden çağrılma zarureti yoktur. Acaba bir kimse hepsinden ayni anda içeri girmeye çağınlarsa olur mu?» diye sorar.

Peygamber'imiz ona «Evet, böyleleri de vardır. Senin de onlardan olmanı dilerim» diye cevap verir.

Âsim İbni Zamüre der ki; «Hz. Ali bir gün cehennemden bahsetti, bu konuda simdi hepsi hatırımda kalmayan çok önemli açıklamalarda bulundu, arkasından sözü Cennete getirerek dedi ki:

«— Rabb'lerinden korkanlar bölük bölük Cennete sevk edilirler. Onun kapılarından birine varınca, kapının yanı başında köklerinin arasından iki ayrı pınar kaynayan bir ağaç görürler. Aldıkları emir uyarınca pınarlardan birine sokulurlar, suyundan içince karınlarındaki pislikler kaybolur. Arkasından öbür pınara sokularak içinde yıkanınca yüzlerine Cennet tazeliği gelir, artık sac renkleri ebediyen değişmez, basları yağla yıkanmış gibi hep parlak kalır. Sonra Cennete girerler, içeri girerken Cennet korucuları onlara «Selâm size. Ne mutlu size. Oraya ebedî kalmak üzere giriniz derler.

Arkasından Cennet çocukları etraflarını sarar, dünyada sevilen birinin ansızın çekip gelişi karşısında çocuklar onun etrafını nasıl çevirirse öyle çevirirler, ona «Müjdeler olsun! Allah Celle Celâlühü sana şu şu nimet ve dereceleri bağışladı» derler, içlerinden biri o kimsenin Cennet hurilerinden olan eslerinden birine koşarak dünyadaki adi ile «Falan kişi geldi» diye haber verir. Huri «Sen kendin onu gördün mü» diye sorar. Çocuk «tabiî gözümle gördüm, pesimden geliyor» der.

Bu haber üzerine Huri sevincinden âdeta kus gibi uçarak kapının esiğine varır.
Adam makamına varınca yapısına göz atar, yuvarlak inci pareleri üzerinde birer kırmızı, yeşil ve sarı köşkün yükseldiğini görür. Sonra başını kaldırarak çatısına bakar, simsek gibi göz kamaştırıcı olduğunu görür, öyle ki. Ulu Allah Celle Celâlühü ona güç vermese gözleri karsısındaki manzaraya bakarken kör olurdu. Başını indirince görür ki esleri, kullanmaya hazire kaplar, sıra sıra dizilmiş yastıklar, yere yay ilmiş saçaklı halılar, yüksek sedirler hazire duruyor. Sonra sırtını bir yere dayayıp «bizi bu nimetlere yönelten Allah Celle Celâlühü'ya hamd olsun, eğer kılavuzumuz o olmasaydı, biz bu duruma kendiliğimizden ulaşamazdık» diye hamdeder.

Bu arada kulağına gizli bir ses söyle seslenir: «— Yaşayın, size ebediyen ölüm yoktur. Orada yerlesin, hiç göçmeyeceksiniz. Sıhhate kavuşunuz, artık size hastalık gelmeyecektir.»

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Kıyamet Günü Cennet kapısına varır, kapının açılmasını isterim. Hazin (cennet kapıcısı} «kim o» der. «Muhammed» diye cevap veririm. Bunun üzerine bana «Senden önce hiç kimseyi içeri almamam emredildi» der.

Simdi de Cennetin odaları ile bu odalar orasındaki yükseklik farklarını düşün. Çünkü en büyük dereceler ile en yüce faziletler ahirettedir. İnsanlar arasında bariz ibadet farklılıkları ve iyi huy dereceleri kesin bir şekilde var olduğu gibi kavuşacakları mükâfatlar arasında da açık farklılıklar olacaktır.

Eğer en yüksek derecelere ulaşmak istiyorsan, Allah Celle Celâlühü'a ibadet hususunda seni hiç kimsenin geçmemesine çalış, zaten Ulu Allah Celle Celâlühü bu konuda yarışmayı emretmiştir. Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

"Rabb'inizden bir mağfirete ve genişliği yer ile gök arası kadar olan Cennete kavuşmak için yarışın."

(Hadid - 21).

Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

«O'nun mührü misktir. Yarışçılar bunun için yarışsın.»

(Mutaffifin - 26)

Şişirticidir ki, yakınlarından veya komşularından biri senden daha çok para sahibi olsa veyahut evi seninkinden daha yüksek olsa, sana ağır gelir, canın sıkılır, duyduğun hased yüzünden keyfin bozulur.
Oysa ki, senin hesabına en güzel şey, dünyadaki bütün alımlı şeylerin denk olmayacağı bağışlar açısından senden ilerde olanların bulunmasına rağmen Cennete yerleşmektir.

Ebu Said-ül Hudrî'nin rivayet ettiğine göre. Peygamberimiz buyuruyor:

«— Cennetlikler, üst katlarındakileri, aralarındaki derece farklılığı yüzünden, sizin doğudan batıya kadar ufukta değilmiş gördüğünüz yıldızlar gibi görürler.»

Sahabiler: «Yâ Rasûlellah! Bunlar başka hiç kimsenin ulaşmayacağı peygamberlerin dereceleri midir?» diye sordular.

Peygamber'imiz «Hayır, nefsimi kudret elinde tutan Allah Celle Celâlühü'a yemin ederek söylüyorum ki, Allah Celle Celâlühü'a inanan ve Peygamberlerine uyan kimseler de bunlara nail olacaklardır.»

Yüksek derece sahiplerini aşağıdan bakanlar, sizin gök ufuklarından birinde doğmuş gördüğünüz bir yıldıza batiğiniz gibi görürler. Hiç şüphesiz, Ebû Bekr ve Ömer o zümredendir ve o yüce nimete kavuşacaklardır» buyurdu.»

Sahâbilerden Câbir der ki: «Peygamber'imiz bize buyurdu ki:

«Size Cennet köşklerini anlatayım mı?» Ben de O'na «Tabii, ya Rasûlallah anamız babamız sana feda olsun» diye cevap verdim. Bunun üzerine söyle buyurdu: «Cennette som cevherden köşkler vardır, dışları içlerinden ve içleri didardan görülebilir. Orada hiç bir gözün görmediği, hiç bir kulağın işitmediği ve hiç kimsenin hayatinden geçmemiş nimetler, tadlar ve sevinçler vardır.»

Bunun üzerine ben «Bu köşkler kimler içindir?» diye sordum. Bana söyle cevap verdi. «Bu köşkler selamı yayan, yemek yediren, devamlı oruç tutan ve herkes uyurken namaz kılanlar içindir» dedi.

Hep birlikte O'na «Bunları kim yapabilir?» dedik. Peygamber'imiz «Ümmetim bunları başarabilir. Simdi size anlatacağım. Kim Müslüman kardeşi ile karşılaşınca ona selâm verirse selamı yaygınlaştırmış olur. Çoluk - çocuğunu doyurasıya yediren «Yemek yedirmişler» zümresine girer. Ramazan ile birlikte her aydan üç gün oruç tutan devamlı oruç tutmuş gibi olur. Yatsı ve sabah namazlarını cemaatle kılanlar, herkes (yani Yahudiler, Hristiyanlar ve ateşperestler) uykuda iken namaz kılmış olurlar.» buyurdu.

Peygamber'imiz:

«O, sizin günahlarınızı bağışlayarak altlarından ırmaklar akan cennetlere ve «Adn» cennetindeki güzel köşklere yerleştirir» (Saff - 12) mealindeki âyet hakkında sorulan bir soruyu söyle cevaplandırdı:

«— İnciden köşklerdir, her köşkte kırmızı yakuttan yetmiş daire vardır. Her dairenin yeşil zümrütten yetmiş odası vardır. Her odada yetmiş sedir, her sedirde her renkten yetmiş döşek, her döşekte iri gözlü hurilerden bir es bulunur. Her odada yetmiş sofra, her sofrada yetmiş türlü yemek vardır ve her odada yetmiş hizmetçi bulunur. Her sabah mü'mine bunlar yeniden tazeleyerek verilir.»

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)