Allah Var, Allah Yâr
Allah Var, Allah Yâr
Oku ve aklet demişti
Yaradan. Sizler başıboş değilsiniz. Sizin bir sahibiniz var, bir yaratıcınız
var demişti tüm nebiler. İşte Allah’ın kelâmı burada. Anlayın ve tatbik edin
demişti hayatlarınıza.
Hakkı görün ve yalnız
O’na yönelin dedi tüm elçiler.
“Ant olsun, size öyle
bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı
kullanmayacak mısınız?” ﴾Enbiya 10﴿
Peki, biz ne yaptık?
Biraz istişare edelim
vicdanımızla, nefsimizle…
Okuma yazma bilmiyor
muyuz, aklımızı mı kaçırdık, yoksa deli taklidi mi yapıyoruz anlamamak için?
Hayır, hayır hiç bir
bahanenin kabul olur yanı yok!
Ne tam manasıyla okuduk,
ne anlamak istedik. Ne düşündük, ne de sorguladık, samimi bir şekilde şu kutsal
gayeyi. Hazıra ve bedavaya alışır hale geldik artık. Menfaatimize uygun olanı
kabul ettik. Ne yazık ki ilk kelimesi “OKU” olan kitabımızı hakkıyla
okuyamadık. Ve şu gaflet batağının kenarlarında yürümeye başladık hayâ etmeden.
Gezintiye çıktı kimimiz o gaflet kıyısında, ayağı kaydı kimimizin de. Kaybettik
canımızda bulunan hayâyı. O bataktan çıkmak için cebelleşiyor birçoğumuz
çaresizce. Ama asıl gayeyi anlamadıktan sonra o gaflet batağından
uzaklaşamayacağız biz insanlar, biz akıl sahipleri.
“La ilahe illallah
Muhammeden Rasulullah.”
İnşallah kurtulanlardan
olacağız samimi bir dille, şu güzel cümleyi kalbine yazanlar.
O batağa düşmek değil,
kıyısından bile geçmeyeceğiz İnşâAllah !
“Allah’a çağıran, salih
amel işleyen ve “Kuşkusuz ben Müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü
kimdir?” ﴾Fussilet
33﴿
Vaktimizi beşe ayırmak
yerine neden boşa ayıralım ki?
Bizim için daha önemli
şeyler olabilir mi? Namazdan, duadan, çaba gösterip salih ameller işlemekten
başka önemli ne olabilir? Ne? Para mı, makam mı, haram tutkular mı, şöhret mi,
eğlence mi? Hangisi Allah’ın dosdoğru yolundan güzel hangisi!
“Allah rızkı dilediğine
bol verir, (dilediğine de) kısar. Onlar ise dünya hayatı ile sevinmektedirler. Hâlbuki
dünya hayatı, ahiretin yanında çok az bir yararlanmadan ibarettir.” ﴾Ra’d 26﴿
Sırf bu dünya için
yaratılsaydık, bize ne kalacaktı ki şu dünyadan?
Hüsran, keder, intikam,
şehvet, zevk, belki de mutluluk.
Nasıl gömülecekti
bedenimiz?
Zengin, fakir, sakat,
sağlıklı, güçlü, ya da zayıf mı?
Bedenlerimiz
kalbimizdeki, hayatımızdaki onurla, şerefle gömülecek. Kimse yanına malını,
evladını, arkadaşını alarak kabire girmeyecek. Zulmedeni de girecek o kabire
zulme uğrayanı da.
Tek bir güç hâkimdir
dünyada. Ve onun kuvveti dışında hiçbir denge kurulamaz, hiçbir denge
bozulamaz. İşte bu dengeyi de hakkıyla gözetendir Allah. O, kulları ne halde
olursa olsun; onların hakkını bilir, haklarını er ya da geç onlara verecektir.
Dünyada ne kadar çok
adaletsizlik, zulüm, fuhuşiyat var değil mi hâlen?
Savaşlar,
bozgunculuklar, ahlaksızlar bin türlü kötülük ayyuka çıktı ve her geçen gün de
artıyor. İnsanoğlunun ve diğer canlıların, cansızların dünyasında. Oysa ki,
iyilik adında, sevgi adında güzel şeyler vardı.
Huzur vardı.
Peki neden? Neden bu
güzellikler egemen olmadı şu çok sevdiğimiz dünyaya. Neden onlarca insan
katlediliyor, neden elinde parası olan yaşıyor, neden mazlumların sesi duyulmak
istenmiyor?
Neden Filistin’de,
Gazze’de, Mısır’da, Doğu Türkistan’da Allah diyen vuruluyor?
Hâlbuki Hristiyan olan
da, Yahudi olan da Allah diyordu.
Hangi Hristiyan toplum
zulme uğrayıp da göç ediyor, hangi Yahudi toplum aman istiyor dünyadan?
Anlaşılan bu dünyaya özgürlük adı altında başka şeyler giydiriliyor. İşte durum
bu, Allah diyen değil de “Ben Müslümanım” diyenler zulme uğruyor. Şüphesiz ki
Allah katındaki tek dinin “İslam” olması ve ebediyete hâkim olması şeytanın ve
kötü ruhların zoruna gidiyor!
Evet, olurdu elbet
olurdu. Yaradan istese akan sular durur. Yüce Mevla ister, tüm kötülüklere dur
der, helak ederdi bütün hayâsızları, bozguncuları. Cenneti şimdi yaşardı mahsunlar,
cehennemin ateşini şimdi görürdü zalimler. Fakat O(cc), bize bildirdi yüce
Kur’ân’ı Hakim’de;
“Kıyamet gününe yemin
ederim. (Kusurlarından dolayı kendini) kınayan nefse de yemin ederim (ki
diriltilip hesaba çekileceksiniz).” ﴾Kıyamet 1-2﴿
Bu imtihan dünyasının
bir de öbür yüzü var. Herkesin hesaba çekileceği, Yüce Yaratanın bizi mutlaka
yaptıklarımızdan dolayı hesaba çekeceği gün gelecek.
Çevresini iyilikle
donatamayanlar, Allah’ın dosdoğru yolunu tutmayanlar, iyiliklere yüz
çevirenler; işte o gün geldiğinde kalpleri tir tir titreyecek olanlardan
olacaklar.
“Ard arda
gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara,
özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız
(Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.” ﴾Mürselat 1-7﴿
Ne ana baba, ne evlat,
ne kardeş ne sevilen arkadaşlar, ne çok sevilen eğlence odakları, ne çok
sevdiğimiz eşyalar hiçbirisi kurtarıcı olamayacak. Kurtarmaya kimse gelemeyecek
o gün. Şu gelip geçici dünyada ne için çaba gösterdiyse o sorulacak Âdemoğluna.
Allah demek için yaratılan gönlüne para da para dedirten, bir hevesle hayâsızca
beklediği haram umutlar, sabah akşam Rabbini anmak varken dünyaya harcadığı
zamanın mükellefi o ruh; Rabbin huzurunda yerden yere vurulacak. Burada neyin
hesabını yaptıysa insan, orada da onun için yapılan hesaba varacak.
“O gün insanlar
amellerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük kabirlerinden
çıkacaklardır. Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse onun mükâfatını
görecektir. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse onun cezasını
görecektir.” ﴾Zilzal
6-8﴿
Uymayalım artık
nefsimize ve şeytana.
Yapma güzel kardeşim.
Uyma dünyanın hevasına uyma!
Acizliğin içinde acizlik
çeken sen, akledemiyor musun seni sen yapan asıl varlığı?
Anlamıyor musun asıl
kudreti, asıl gücü?
Nasıl unutursun Rabbini
şu beş para etmez dünya için nasıl?
Hayır, hayır buna devam
etme KARDEŞİM!
Hadi,
Kalk ve silkele şu fani
hayatın tozlarını üstünden.
Bugün senin için geç
değil.
Bugün tüm günahlarına
veda edebilmek için atacağın küçücük bir adım bile seni ebediyete ulaştırmak
için yeni bir başlangıç olacak belki de.
Seni Yaradanı düşün.
Seni sen yapan Yaradanının sana bahşettiği kitabı oku artık.
Tüm samimiyetinle gel.
Abdest almayı mı
bilmiyorsun? Namaz kılmayı mı?
Unutma kardeşim ALLAH
demenin öğretilecek bir yanı yok.
La ilahe illallah
diyorsan, Muhammeden Rasulullah diyorsan,
Neden dininin gereği
olan şeyleri öğrenemeyesin?
Neden abdestten,
namazdan, oruçtan, zekâttan gafil olasın?
Hiçbir şey için geç
değil.
Şimdi.
Öğrenmelisin, çaba
göstermelisin.
Bırak tüm bahaneleri bir
kenara.
Kır nefsinin seni
bağladığı şu zincirleri.
Özgür ol artık özgür!
Haydi ebediyete doğru
yürüme vakti şimdi. Haydi kardeşim. Haydi Hakka. Haydi abdeste. Haydi namaza.
Haydi kurtuluşa.
“Rabbin seni terk
etmedi, sana darılmadı da.” ﴾Duha 1-2﴿. Haydi oku ve Yaşa şimdi. “Bir işi bitirince diğerine koyul.
Yalnız Rabbine yönel ve yalvar.” ﴾İnşirah 7-8﴿
Şüphesiz ki O, pek
Merhametli.
O, seni senden çok
seviyor, seni hiç bir zaman da yalnız bırakmadı. O, senin tek bir sözünü duymak
istiyor belki de.
Kurtuluş için.
Özgürlük için.
Ebediyet için.
Durma, kalk ve tevhide
gel.
Bırakma asla. Bırakma
geleceği, yarını, ahiretini. Umutları bir hevesle heba etme. Etme.
Allah var; Allah yâr…
“Ancak, iman edip de
sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine
sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir).” ﴾Asr﴿
Velhamdulilahi Rabbil
Alemiyn…
Paylaşmak Sünnettir! (Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder