Kayıtlar

Kur’an-ı Kerim’de Kendilerine İhsânın Emredildiği Sınıflar Şunlardır

Kur’an-ı Kerim’de Kendilerine İhsânın Emredildiği Sınıflar Şunlardır: a- Ebeveyne İhsân: Kur’an’da, tek olan Allah’a ibâdet edip O’na hiç bir şeyi şirk koşmama emrinden sonra, ana babaya itaat etme ve onlara ihsanda bulunma emrinin geldiği görülmektedir. Şöyle ki: “Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi, ana babanıza ihsanda bulunmanızı (onlara iyi davranmanızı) kesin bir şekilde emretti...” 17/İsrâ, 23 Bu âyetten, ana babaya iyilik ve ihsanda bulunmanın farz olduğu anlaşılmaktadır. Bunu destekleyen başka bir âyet-i kerimede şöyle buyuruluyor: “De ki, gelin, Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi şirk/ortak koşmayın. Ana babaya ihsân/iyilik edin...”[En’âm, 151] Burada Allah, ana babaya itaati terk etmenin kötülüğünü beyan için haram kılınanlar arasında zikretti. O halde ana babaya ihsan/iyilik farz; terki haramdır. Ana babaya ihsân, güzel sözle, davranışla ve ihtiyaçları anında onlara gereğince infak etmek sûretiyle olur. Allah, ebeveyni insan...

Dini Çığır Açmak Kolay mı?

Dini Çığır Açmak Kolay mı? Ahmet Yatağan Yol, itaat ve sabırla gidilecek. Kâh mahzun olacak kalpler, kâh sevinçli coşkulu. Ve her hal bir imtihan olacak. Hudeybiye günündeki gibi. Orada ve ondan sonra kalbi dosdoğru, adımları kararlı olan kimileri çığırlar açacak, kolbaşı olacak. Nice sahabiler gibi. Hudeybiye'de toplanan bazı Müslümanlar, doğup büyüdükleri vatanları Mekke'yi bırakıp gitmişlerdi. Sadece dinlerini daha iyi yaşamak, daha iyi kulluk edebilmek için. Hicret... Ama Mekke'ye dönecekleri günü de hasretle bekliyorlardı. Bir tarafta Mekke'de müşriklerin elinde esir kalan çaresiz müminler, diğer tarafta Medine'de Beytullah'a özlem duyanlar... O gün sanki bir vücut ikiye ayrılmış gibiydi. Gönüller Sultanı Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem Medine'deydi. Mekke'de hakikat ışığına kör kalanlar: - Muhammed hiçbir zaman Mekke'ye giremeyecek! Diyorlardı. Kâinatın Efendisi Sallallahü Aleyhi Vesellem ise Hz. Osman Radiyallahü Anh...

İyi Veya Kötü Çığır Açmak

İyi Veya Kötü Çığır Açmak Sual:  Ölünce herkesin amel defterinin kapanacağı söyleniyor. Ülkede çok iyilik veya çok kötülük etmiş kimseler vardır. Bunların da amel defterleri kapanır mı? CEVAP Ölünce amel defterleri kapanır. Fakat iyi veya kötü işte önderlik edenlerin amel defterleri kapanmaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Dinimizde iyi bir çığır açana, bunun sevabı ile bununla amel edenlerin sevabı verilir, o çığırda  [o yolda]  gidenlerin sevabından da hiçbir şey eksilmez. Dinimizde kötü bir çığır açana da, bunun günahı ile bununla amel edenlerin günahı verilir, o kötü yolda gidenlerin günahından da hiçbir şey eksilmez.)  [Müslim] (Bir mümin vefat edince her ameli kesilir. Yalnız üç amelinin sevabı, amel defterine yazılmaya devam eder. Bunlar, sadaka-i cariyelerinin, faydalı kitaplarının ve salih çocuklarının kendisi için ettikleri dua ve istiğfarların sevaplarıdır.)  [Ebuşşeyh] [Sadaka-i cariye, cami, çeşme yol gibi, insanlara faydası dokunan,...

Kalp Kulağını Açmak

Kalp Kulağını Açmak Halise Ekemen “Ne anlatacak bana” diye, dinlemeye hazırlanırken, yüzünü gördüm, gözlerini… Ne kadar anlar mı diye, tedirgin… Hep böyledir nedense. Anlatanın kariyeri, karizması, statüsü, eğitimi, başarısı, adı, şanı, ünvanı yoksa hep böyledir. Onu iğneleyici bakışlarla dinleriz. Sorgular bir tarafımız, ya hiç yüzüne bakmayız, ya da bakınca ne yaparız ki; Bir anda, utanıverir anlatan. İyisini bekleriz! Madem yok ünvanı, adı, iyisini, en iyisini yapmalı. En güzel sözcükleri kullanmalı, yeni yeni kelimeleri. Güzel tanımlamalı anlattığını ve orijinal olmalı fikirleri hiç duyulmamış… Üslubu kusursuz, jestleri, mimikleri sözcüklerle uyumlu, ses tonu vurgulu olmalı, fakat bağırmamalı konuşurken… Bunları ve daha birçok şeyi bir arada istiyoruz. Peki, kendini kabul ettirmiş adı, ünvanı olanlar da bunların hepsi var mı? Veya bunların kaçına dikkat ediyoruz onları dinlerken… Dedik ya; kendini kabul ettirmiş diye… Sürçse de dili, kelimeleri yanlışta söylese, hata ...

Sehl Bin Abdullah Tüsterî Rahmetullahi Aleyh

Sehl Bin Abdullah Tüsterî Rahmetullahi Aleyh Evliyanın büyüklerinden. Künyesi Ebû Muhammed’dir. 815 (H. 200)’de doğdu. Dayısı Muhammed bin Süvâr’ın sohbetlerinde yetişti. Hacda iken Zünnûn-i Mısrî ile görüşüp talebesi oldu. Tasavvuf ehlinin büyüklerinden ve müctehidlerinden olup, zamanın sultânı, hakikatin delîli idi. Az yemek, az uyumak, çok ibâdet yapmakta; riyazet ve keramette eşi yoktu. 896 (H. 283)’de Basra’da vefat etti. Kendisi şöyle anlatır: “Üç yaşında ikan gece kalkardım. Dayım Muhammed bin Suvar gece ibâdet eder, ağlar ve bana; “Seni yat uyu, kalbimi meşgul ediyorsun!” dediği hâlde onu gözetlemeye devam ederdim. Sonunda beni bir hâl kapladı. Dayıma; “Bana garib bir hâl oluyor, başımı arşın önünde secdede buluyorum” dedim. “Oğlum bu hâlini kimseye söyleme, bundan sonra yattığında dilinle üçer defa (Allahü teâlâ benimledir, beni görüyor, her sözümü duyuyor) de!” buyurdu. Bir süre sonra; “Her gece yedi defa söyle” buyurdu. Daha sonra; “On defa söyle” buyurdu. Söyledim. Ve...

Osmanlı Devletinin Kurucusu Osman Gazi Rahmetullâhi Teâlâ Aleyh

Resim
Osmanlı Devletinin Kurucusu Osman Gazi Rahmetullâhi Teâlâ Aleyh Babası: Ertuğrul Gazi Annesi: Hayme Hatun Doğumu: Söğüt (M. 1258 - H. 656) Vefatı: Bursa (M. 1326 - H. 726) Saltanatı: 1299 - 1326 (27) sene Osman Gazi, Ertuğrul Bey'in üç oğlundan birisidir. Osman Bey diğer kardeşlerinden büyük değildi, fakat adeta bir idareci olarak yaratılmıştı. Zira bu hususta çok büyük kabiliyet sahibi idi. Babası vefat ettikten sonra diğer bütün beyler, ittifakla Osman Bey'i aşiretin reisi olarak tanıdılar. Osman Bey, beyliğin başına geçtiği zaman,23 yaşında idi. Uzun boylu, geniş göğüslü, kaIın ve çatık kaşlı, elâ gözlü ve koç burunlu idi. Irki omuzları arası oldukça geniş, vücudunun belden yukarı kısmı, aşağı kısmına nispetle daha uzundu. Çehresi yuvarlak ve teni buğday renginde idi. Büyük şeyhlerden Edebali’nin evinde misafir iken, istirahat için gösterilen odada, Kur'an-ı Kerim'i görünce, sabaha kadar saygısından yatmadığı ve geceyi uykusuz geçirdiği ç...

Hz. Ali Radiyallahü Anh'a Sorulan 4 Soru

Hz. Ali Radiyallahü Anh'a Sorulan 4 Soru Bir adam Hz. Ali Radiyallahü Anh’a gelmiş ve “Sana sormak istediğim dört sorum var” demiş. İlim şehrinin kapısı “Buyur, sor!” demiş. Adam sormuş: “Vacip nedir? Vacipten evvel vacip nedir?” Hz. Ali Radiyallahü Anh cevap vermiş:   “Tövbe etmek vaciptir, günahları terk ise ondan önce vaciptir.” Adam ikinci sorusunu sormuş: “Yakın nedir? Yakından yakın nedir?” Hz. Ali cevap vermiş. “Kıyamet yakındır ölüm ondan daha yakındır.” Adam üçüncü sorusunu sormuş: “Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir?” Hz. Ali cevap vermiş. “Dünya acayiptir dünyayı sevmek ise ondan daha acayiptir.” Ve adam son olarak, şu soruyu sormuş. “Zor nedir? Zordan daha zor nedir?” Ve Hz. Ali, bu son soruya da, şöyle cevap vermiş. “Kabir zordur; azıksız, amelsiz kabre girmek ondan daha zordur.”

İlim mi Üstündür Mal mı Üstündür?

İlim mi Üstündür Mal mı Üstündür? Hz. Ali'n Radiyallahü Anh’in İlmin Maldan Üstün Olduğunu, On Çeşit İspatı Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdular ki, (Ben İlimin şehriyim. Ali kapısıdır!) Haricîler bu hadis-i şerif için, Ali Radıyallahü Teâlâ Anh hazretlerine hased ettiler. Hatta haricîlerin büyüklerinden on kimse, dediler, biz hazret-i Ali’den Kerremallahü Vecheh hepimiz birer mesele soralım. Eğer her birimize ayrı ayrı cevap verirse, biliriz, âlimdir ve fâdıldır. O on kişi hazret-i Ali’nin Radıyallahü Teâlâ Anh huzuru şeriflerine varıp, birisi sordu: -Ya Ali! İlim mi efdaldir, mal mı efdaldir? Hazret-i Ali Radiyallahü Teâlâ Anh saadetle buyurdular ki: -İlim efdaldir. Bunlar dediler ki: Ne delil ile söylersin? Hazret-i Ali Radiyallahü Anh buyurdu ki: İlim Enbiyadan mirastır. Mal Karun’dan ve Firavun’dan ve Hâmân’dan mirastır. İkincisi; sual etti ki: -İlim mi efdaldir, mal mı? Hazret-i Ali Radiyallahü Anh cevap buyurd...