Kayıtlar

Tarih, Tevazu'nun Kanatlarında Yükselir...

Tarih, Tevazu'nun Kanatlarında Yükselir... Kendilerinden önceki öncü, dev insanlara saygı duymayanlar, kendilerine saygı duyulmasını bekleyemezler. Bunlar, kibri tavan yapan acınası cücelerdir. Kibrin olduğu yerde fikir barınamaz. Oysa tarih, tevazu'nun kanatlarında yükselir. Ancak tevazu sahibi olan insanlar, mevzi'lerini / hadlerini bilirler, mevzu'larını / izini sürerler. Kurucu kaynaklarını yitiren toplumlar, nereye, ne'yle, nasıl ve niçin gitmeleri gerektiğini bilemezler... İnsanlığa, dikkate değer hiç bir şey veremezler. Bırakınız insanlığa dikkate değer bir şeyler verebilmelerini, önlerini bile göremezler, geleceğe emin adımlarla yürüyemezler. “Fikriyat” olmadan “külliyat”, “külliyat” olmadan da “medeniyet” olmaz!” Medeniyet, hissiyatla kurulmaz, fikriyatla kurulur; fikriyatın oluşturduğu külliyatın dalga dalga yaydığı, yeşerttiği, yemiş verdiği diriltici ruhla... Fikriyat, insanlığın hakikatle buluşmasını sağlar... Külliyat, hakikatin hayat...

Kur'ân-ı Kerim, “KİTAB-I HAKİKAT”; Peygamberimiz, “KİTAB-I HAYAT”tır.

Kur'ân-ı Kerim, “KİTAB-I HAKİKAT”; Peygamberimiz, “KİTAB-I HAYAT”tır. Kur'ân, Kitab-ı Hakikat'tir. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem ise, “Kitab-ı Hayat” ve “Kâinât" . Hakikat Kitabı'nın hayata aktarılması gerekir. Hakikat Kitabı'nın hayata aktarılması içinse, anlaşılması ve hayata nasıl aktarılabileceğinin anlatılması, adım adım bizzat, bilfiil gösterilmesi şarttır. İşte Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem bunun için vardır. Eğer, Kur'ân yalnızca okunarak anlaşılacak ve hayata aktarılacak bir kitap olmuş olsaydı, Peygamberimizin Sallallahü Aleyhi Vesellem gönderilmesine gerek kalmazdı. Meselenin püf noktası şurası: Kur'ân İlâhî Söz'dür: Hakikatin özüdür. Hakikatin özünün çarpıtılmadan, bizzat ve bilfiil beşerî dünyaya aktarılması, Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem olmadan doğrudan ve doğurgan bir şekilde mümkün olmazdı. Hakikatle doğrudan irtibat kuran bir beşer olan bizatihî...

Allah Korkusu

Allah Korkusu Cenâb-ı Hak buyuruyor: “...(Ey Nebî!) O mütevâzı, itaatkâr ve samîmî insanları müjdele! Onlar ki Allâh anıldığı zaman kalbleri titrer…” (Hac, 34-35) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Allâh katında iki damla ve iki izden daha sevimli bir şey yoktur: İki damla; haşyetullâh sebebiyle akan gözyaşı ile Allâh yolunda akıtılan kan damlasıdır. İki iz de; Allâh yolunda (cihâd ederken) bırakılan iz ile Allâh’ın farzlarından birini edâ esnâsında bırakılan izdir.” (Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, 26/1669) Hazret-i Ebû Bekir Radiyallahü Anh’ın Allâh korkusunu aksettiren şu misal ne kadar ibretlidir: Ebû Bekir Radiyallahü Anh berrak bir havada dışarı çıkmıştı. Semâya bakıyor, Allâh Teâlâ’nın kullarına ibret için sergilediği bin bir türlü kudret akışlarını seyrediyordu. Gözü bir kuşa takıldı. Ağacın dalına konmuş, güzel sesiyle tatlı tatlı ötüyordu. Hazret-i Ebû Bekir içini çekti. Gıpta ve hasretle kuşa şöyle seslendi: “–Ne mutlu sana ey kuş! Vallâhi ben...

Yağ Yaktıran Ve Tok Tutan Besinler!

Resim
Yağ Yaktıran Ve Tok Tutan Besinler! C vitamini: “Öncelikle kivi” C vitamininin yağ yıkım metabolizmasını hızlandırdığı bilimsel araştırmalarla kanıtlandı. Pek çok hayvan ve bitki kendi C vitaminlerini sentezleyebilirken insanlar bu vitamini dışarıdan almak zorundadır. Bir avuç para verilerek eczanelerden besin desteği ilaçları alınmasına gerek yok. C vitamini besinlerden alınmalıdır. Kivi C vitamin bakımından en zengin gıdadır. 100 gram kivide 400 miligrama kadar C vitamin bulunuyor. Kivi, turunçgillerden 4-6 kat, elmadan ise 40-50 kat daha fazla C vitamini içeriyor. Yetişkin bir insanın günlük C vitamini ihtiyacı 60 miligram olduğu düşünüldüğünde, bir adet kivi bu ihtiyacı rahatlıkla karşılıyor. Yağsız yoğurt Günde üç öğün yenen yağsız yoğurt, vücudun hızlı bir şekilde yağ yakmasına yardımcı olur. İçeriğindeki yüksek kalsiyum ve protein sayesinde özellikle bel çevresi ve göbek yağlarının erimesinde sık tüketildiğinde ciddi avantajlar sağlar. Y...

Hz. Cabir'in ve Peygamberimize Olan Muhabbeti

Hz. Cabir'in ve Peygamberimize Olan Muhabbeti (İbretlik Bir Kıssa Mutlaka Sonuna Kadar Okuyalım!!!) Bir gün Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem sahabeleri ile birlikte bir mecliste otururken Hz. Cabir' Radiyallahü Anh’a döner ve: "Ya Cabir git evine ve eşine haber ver. Sahabetlerimle birlikte sizin eve geleceğiz. Biliyorsun ki hepimiz açız ve günlerdir bir şey de yemedik. Eşin yemek hazırlasın, sen bize haber ettiğinde evine geliriz.” buyururlar. Mutluluktan havalara uçan Hz. Cabir Radiyallahü Anh koşarak evine gelir ve sevinçle hanımına; "Hanım hanım Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem evimize teşrif edecekler. Allah'ın Rasulü Sallallahü Aleyhi Vesellem evimize gelecek.” Hanımı da sevinçle; "Bey ne diyorsun bu çok güzel bir haber, Allah'ın Rasulü'nün Sallallahü Aleyhi Vesellem evimize gelecek olması beni çok mutlu etti.” Hz. Cabir Radiyallahü Anh hanımına” Hanım Allah'ın Rasulü ve sahabeler aç. Onlara hemen bir ş...

Okumayan Gerçekten Pişman Olur

Okumayan Gerçekten Pişman Olur Kendi halinde bir tüccardı. Bir gün kumaşları gemiye yükledi. Endonezya’ya gitti, oraya yerleşti. İşini orada devam ettirdi. Kumaşları kaliteliydi. Tam da halkın aradığı cinstendi. Kendisi de kanaat sahibi bir insandı. Kazancı az olsun, temiz olsun düşüncesindeydi. Bir gün geç geldi iş yerine. Eleman iyi bir kâr elde etmişti sattığı mallardan. Merak etti, sordu: – Hangi kumaştan sattın? -Şu kumaştan efendim. -Metresini kaça verdin? -On akçeye. -Nasıl olur?” diye hayret etti, -Beş akçelik kumaşı on akçeye nasıl satarsın? Bize hakkı geçmiş adamcağızın. Görsen tanır mısın onu? Eleman gitti, müşteriyi buldu, getirdi. Dükkân sahibi müşteriyi karşısında görür görmez, helâllik istedi ve fazla parayı müşteriye uzattı. Müşteri şaşırmıştı. Böyle bir durumla ilk defa karşılaşıyordu. -Ne demekti hakkını helâl et? Olay kısa sürede dilden dile dolaştı. Çok geçmeden kralın kulağına kadar vardı. Sonunda kral kumaş tüccarını saraya çağırdı. Kral so...

Değerli Olmayı Sağlayan Şey

Değerli Olmayı Sağlayan Şey Cenâb-ı Hak buyuruyor: “…Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O’na karşı en takvalı olanınızdır…” (Hucurât, 13) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Ey insanlar! İnsanlar iki türlüdür: Biri mümin, takvâ sahibi ve Allah katında değerli olan adam; diğeri ise fâcir, şakî ve Allah katında değersiz adam.” (Tirmizî, Tefsir (49, 5.) Hadisî şerifte buyrulmuştur: “Sizin Rabbiniz bir, babanız bir; Arabın Aceme, Acemin Araba, kırmızının siyaha, siyahın da kırmızıya üstünlüğü ancak ve ancak takvâ iledir.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned) Îsâ (as)’a sordular: İnsanların hangisi daha şereflidir? O da yerden iki avuç toprak aldı ve “Bunların hangisi daha şerefli?” diye sordu. Sonra onları toplayıp attı ve dedi ki: İnsanların hepsi topraktandır. Allah katında en değerli olan ise en takvâlı olandır.” Yine bir hadîs-i şerifte buyrulmuştur ki: “Allah Teâlâ sizin sûretlerinize ve amellerinize değil, kalplerinize ve niyetlerinize bakar....

Gıybet

Gıybet Cenâb-ı Hak buyuruyor: “…Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun…” (Hucurât, 12) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Allah’a ve âhiret gününe inanan, ya hayır söylesin ya da sussun.” (Buhârî, Edeb, 31, 85, Rikak 23; Müslim, Îmân 74, Lukata 14.) Sa’dî Şîrâzî Gülistan kitabında der ki: “Hatırımdadır, çocukluk çağımda ibadete, gece ibadet için kalkmaya, zühde ve takvâya hevesliydim. Bir gece babamın hizmetinde oturmuş, bütün gece göz yummamış azîz Kur’ân’ı okumuştum. Ev halkı ise yanımızda uykudaydı. Babama şöyle dedim: “Ne olur şunlardan birisi kalkıp da iki rekât namaz kılsa, öyle bir gaflet uykusuna dalmışlar ki sanki uyumuyorlar, ölmüşler.” Babam şöyle dedi: “Canım oğlum, halkı çekiştireceğine keşke sen de uyusaydın.” Hz. Enes Radiyallahü Anh rivayet ettiğine göre Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Mi...

Hendek Gazvesi

Hendek Gazvesi Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Allâh ehl-i kitâbdan, onlara (müşrik ordularına) yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalblerine korku düşürdü; bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir alıyordunuz. (Böylece) Allâh, onların yerlerine, yurtlarına, mallarına ve ayak basmadığınız topraklara sizi mîrasçı yaptı. Allâh’ın her şeye gücü yeter!” (Ahzâb, 26-27) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Ey Rabbim! Ey Kur’ân-ı Azîmüşşân’ı gönderen Allâh’ım! Ey düşmanlarla hesâbı tez gören Rabbim! Sen Medîne önünde toplanan şu Arap kabîlelerini dağıt! Allâh’ım! Onların topluluklarını kır, irâdelerini sars da yerlerinde tutunamasınlar!” (Buhârî, Meğâzî, 29) Ümmü Seleme Radiyallahü Anha vâlidemiz der ki: “Hendek’te Rasûlullâh ile birlikte bulundum. Orada ve bulunduğu diğer yerlerde kendisinden hiç ayrılmadım. Allâh Rasûlü hendeği bizzat beklemekte idi. O sırada şiddetli bir soğuğa tutulmuştuk. Rasûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem’e bakıyordum. Namaza durmuştu...

Şeytanın Hileleri

Şeytanın Hileleri Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Münafıkların durumu tıpkı şeytanın durumu gibidir. Şeytan insana «İnkâr et» der. İnsan inkâr edince de: «Ben senden uzağım, ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım» der.” (Haşr, 16) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Şeytan insanın kurdudur. Tıpkı sürüden ayrılan koyunu kapan kurt gibi. Sakın gruplara bölünmeyin. Cemaatten, toplumdan ve mescitlerden ayrılmayın.” (Ahmed, II, 400; V, 335; Hâkim, I, 73/59) Hz. Ali Radiyallahü Anh şöyle anlatır: Bir râhip vardı, kendi hâlinde manastırında ibadet ederdi. Bir kadın süslenip yanına gitti ve onu cilveleriyle aldattı. Râhip onunla zina etti. Kadın hâmile kalınca şeytan râhibe gelip: “–Onu öldür! İnsanlar bu yaptığını öğrenirse rezil rüsvâ olursun!” dedi. Râhip kadını öldürüp toprağa defnetti. İnsanlar araştırıp bu cinâyeti onun işlediğini öğrendiler. Hemen yakalayıp cezâlandırmak üzere götürdüler. Yolda yürürken şeytan râhibe yaklaşarak: “–Ben bu kötülükleri...