Kayıtlar

Haramdan Kaçmanın Önemi

Haramdan Kaçmanın Önemi Bir haramdan sakınmanın sevabı, bir farzı yapmanın sevabından kat kat çoktur. Haramdan sakınmak, farzı yapmaktan önce gelir. Mekruhtan sakınmak, sünnet işlemekten önce gelir. Günahtan kaçmak ibadet yapmaktan önce gelir. Farzları yapmak kolay ama haramlardan kaçmak zordur. Zaten kişilerin birçoğu haramlardan kurtulamadıkları için farzları yapmada isteksiz görünüyor. İnsan farzları lâyıkıyla yapmaya çalışırsa Allah’ü Teâlâ onu günahlardan temizleyerek haramlardan kurtarır. Ben günahkârım benim ibadetim kabul olmaz diyerek ibadetlerden vazgeçmemelidir. Bu tür düşünceler kişiye şeytanın bir vesvesesidir. Günahkâr olmayan kimse yok ki herkesin günahı var…             Uzun yıllar Avrupa’da gayri Müslimler içinde yaşamış bir arkadaşım anlattı…             Çalıştığım iş yerinde Hristiyan arkadaşlarım vardı. Müslümanlığa yatkın kişilerdi. Benim orucum...

Hanımlar İçin En Hayırlı Durum

Hanımlar İçin En Hayırlı Durum Hz. Ali Radiyallahü Anh şöyle anlatır: “Bir gün Hz. Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem bize, ‘Bir kadın için en hayırlı durum hangisidir?’ diye sordu. O anda bir cevap veremedim. Fâtıma Radiyallahü Anha’nın yanına dönünce; “Ey Muhammed’in Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem kızı! Hz. Rasulullah Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem bize bir mesele sordu, nasıl cevap vereceğimiz bilemedik!” dedim. Fâtıma Radiyallahü Anha, “Ne sordu?” dedi. Ben, “Bir kadın için en hayırlı durum hangisidir?” diye sordu, dedim. Fâtıma Radiyallahü Anha, “Bunun cevabını bilemediniz mi?” dedi. Ben de “Hayır, bilemedik!” dedim. O zaman Fâtıma Radiyallahü Anha, “Bir kadın için en hayırlı durum, (bir zaruret hali hariç) onun yabancı bir erkeği görmemesi; yabancı bir erkeğin de onu görmemesidir” dedi. Akşam olunca Hz. Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem ile birlikte oturuyorduk. Ben, Peygamber Efendimiz’e Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’e; “Ey...

Örümcek Ağı

Resim
Örümcek Ağı Dünya hayatında hep kötülük işleyen bir adamı ölünce Cehennem kapısında bir melek karşıladı. Melek adama şöyle seslendi: “Hayatta iken tek bir gün bile birisine iyilik yaptıysan buraya girmeyeceksin. ” Günahkâr adam uzun süre düşündükten sonra, bir keresinde ormanda gördüğü örümceği hatırladı. Balta girmemiş ormanda yürürken önüne bir örümcek ağı çıkmıştı. Adam ağı bozmamak ve örümceği ezmemek için o gün yolunu değiştirmişti. Heyecan içinde o günü meleğe anlattı. Melek gülümsedi ve ardından elini şaklattı. Gökten bir örümcek ağı inmişti. Adam bu ağa tutunarak cennete girebilecekti. Adam neşe içinde ağa tırmanırken cehennemden bazıları da bu ağa tutunarak cennete gitmeye çalıştılar. Ama adam ağın o kadar çok insanı taşımayacağından korkarak onları itmeye başladı. Tam o sırada ağ gerçekten koptu ve diğerleri ile birlikte adam da cehenneme düştü. -“Yazık!” dedi melek. -“Bencilliğin, hayatında işlediğin tek iyiliği de kötülüğe döndürdü. Eğer, o insanlar...

Kimin Kalbi Temiz

Kimin Kalbi Temiz İki Derviş yolculukları sırasında hızla akan geniş bir kenarına varmışlar... Genç bir kadın dere kenarında karşıya nasıl geçeceğini bilemez halde ağlamaktaymış... Dervişlerden biri, hemen atılıp genç kadını sırtlayıp derenin öteki tarafına bırakmış! Öteki derviş hiç yerinden kıpırdamamış! Ne zaman ki; dere kenarından birkaç kilometre kadar uzaklaşırlar. Diğer derviş daha fazla dayanamamış ve arkadaşına hışımla dönmüş: - Sen, böyle bir şeyi nasıl yaparsın? Biz dervişiz! Bırak bir kadını sırtına alıp karşıya geçirmeyi, onlara bakmamız bile günahtır! Öteki derviş oldukça sakin karşılık vermiş: - Dostum ben o kadını dereden geçirip sırtımdan bıraktım. Sen ise kilometrelerce kalbinde taşıyorsun!

Kalp ve Dil

Kalp ve Dil Hazreti Lokman (Lokman  Hekim ), yanında yardımcısı ile  ava  çıkmıştı. Avdan dönerken bir kabile reisi Lokman  Hekim ’e bir gece misafir kalması için ısrar etti. Lokman Hazretleri de kabul ederek o  gece  misafir kaldı. Kabile reisi  Hazreti Lokman  için bir  koyun kestirdi. Hazreti Lokman  çömezine:  — Kesilen  hayvan ın en temiz iki azasını kes bana getir, dedi. Çömezi gidip koyunun kalbini ve dilini kesti getirdi. Hazreti Lokman:  — Aferin bildin, dedi.  İkinci gün başka bir kabile reisi, Hazreti Lokman’a bir gece de kendisinde misafir kalması ve evini şereflendirmesi için ısrar edince, Lokman Hazretleri onu da kırmayıp bir gece de onun evinde kaldı.  Orada da ziyafet olarak bir  koyun  kestiler. Hazreti Lokman gene çömezine bu sefer:  —  Hayvan ın bana en pis yerinden ikisini kes getir, dedi. Yardımcısı yine  hayvan ın dilini ve kalbini kesip önüne koydu. ...

İnsan Bu Dünyada Son Derece Âciz ve Noksandır

İnsan Bu Dünyada Son Derece Âciz ve Noksandır Buraya kadar anlatılanlardan, insanın  kalb  cevherinin  kıymet ini, âczini ve büyü klüğünü anladın. Şimdi bil ki, bu kıymetli cevheri sana verdiler ve sonra seni onun üzerine örttüler! Onu aramaz, zayi eder ve onu unutursan çok aldanırsın ve büyü k ziyanlara duçar olursun. Kalbini yeniden aramaya, dünya meşgalelerinden kurtulmaya ve onu kendi yüksek makamına ulaştırmaya gayret et. Onun şeref ve izzeti, öbür dünyada anlaşılacaktır. Üzüntüsüz neş’e, fenâsız beka, acısız kudret, şüphesiz marifet ve Allahü Teâlâ’yı perdesiz görmek olacaktır. Fakat, bu dünyada onun [yâni insanın] şerefi, kendisinde bulunan istidat [doğuştan gelen sonradan geliştirebilen…] ve liyakat ile hakiki şeref ve izzete kavuşmaktır. Yoksa, bugün ondan daha kusurlu ve zavallı kim vardır. Zira açlığın, susuzluğun, sıcaklığın, soğukluğun, hastalığın, ızdırabın, elemin, sıkıntı nın, hışmın ve hırsın esiri olmuştur. Rahatının ve lezzetinin bulunduğu şeyl...

İnsan Bedeninde Allah’ü Teâlâ’nın Şaşılacak Sun’u

İnsan Bedeninde Allah’ü Teâlâ’nın Şaşılacak Sun’u İnsanın  kalb hâlleri nden anlattıklarımız, böyle bir kitap için kâfidir. Bundan fazlasını öğrenmek isteyenler için Acâibü’l –  Kalb kitabımız  vardır. O kitabda ve bu kitabda, bir insanın kendini tanıması tamamen anlatılamadı. Anlattıklarımız kalbin bâzı sıfatlarının izahıdır [açıklamasıdır]. Bu, insanın bir rüknüdür. Diğer rüknü de bedendir. Bedenin yaratılmasında da şaşılacak hâller çoktur. Dıştaki ve içteki her bir uzuvda; garib, duyulmamış mânâlar, faydalar vardır. İnsanın bedeninde binlerce damar, sinir ve kemik vardır. Her birinin şekli ve sıfatı başkadır. Her birinin vazifesi ayrıdır. Senin ise onlardan haberin yoktur. Senin bildiğin şu kadardır: El ve ayak, tutmak ve yürümek içindir. Dil, konuşmak içindir. Ama gözün on ayrı kısımdan yapıldığını, bunlardan biri vazifesini yapmazsa görme işi olmayacağını bilmezsin ve yine bu kısımların her birinin ne yaptıklarını ve hangi sebeple görmeye tesir ettiklerini...

Her Hayırlı İşin Başı Besmele

Her Hayırlı İşin Başı Besmele Besmele Bir Müslümanın hayırlı bir işe başlamak istediğinde o işin bereketli ve kâmil olması için başında “Bismillâhirrahmânirrahîm” ve sonunda “Elhamdülillâh” demesi sünnettir. Rasûlullâh Efendimiz (s. a. v. ) Hazretleri bir hadîs-i şerîflerinde buyurdular ki: “Besmele ve hamd okunmadan başlanılan her iş kesiktir (bereketten mahrumdur). ” Yani, mühim bir işe besmele ve hamd ile başlanmazsa o iş eli kesik insan gibi noksan olacağından arzu edilen fayda elde edilemez demektir. İmam Fahruddîn-i Râzî, Tefsîr-i Kebir’de der ki: Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Hazretleri, Ebû Hüreyre’ye Radiyallahü Anh şöyle buyurmuşlardı: “Ey Ebû Hüreyre! Abdest alacağın zaman ‘Bismillah’ de! Zîrâ amellerini yazmaya memur olan hafaza melekleri, abdestini bitirinceye kadar senin için devamlı sevap yazarlar…” “Bir çocuğa ‘Bismillâhirrahmânirrahîm’ öğretilince kabirde azâb olunan babası affolunur. ” Besmele-i şerîfenin faydalarını saymak mümkün değ...

İki İşçi

İki İşçi Anadolu’nun fakir bir köyünden iki arkadaş çalışmak için bir büyük şehre gelmişler. Bir fabrikada iş bulup çalışmaya başlamışlar. Fabrika sahibi  “Müslüman, kul haklarına çok dikkat eden”  birisiymiş. İşe aldığı yeni işçilere demiş ki: -“Sizi önce deneyeceğiz. Beğenirsek işe alabacağız. Bize ne kadar değer katarsanız, biz de size o kadar ücret vereceğiz. Ne iş yaparsanız yapın; yaptığınız işin en iyisini ve kalitelisini yapın! Sizi geçici olarak kabul ediyoruz. İşe kalıcı olarak kabul edilirseniz hizmet içi eğitimlere alacağız.” İki arkadaş sevinerek otele gelmişler. Para kazanmaya başlayınca iki kişilik bir de ev tutmuşlar. Ama işçilerden biri fazla kıskançmış. İyi kalpli arkadaşına kötü davranıyor, yok yere kalbini kırıyormuş. Arkadaşı da dişini sıkıyor, sabrediyormuş. Ay sonu olunca personel müdürü işçileri odasına çağırıyor, zarf içinde herkese maaşını veriyormuş. Kıskanç işçi sürekli arkadaşına; “Ben şu kadar maaş aldım! Sen kaç lira aldın?” diye...

Buradaki defineyi Dursun Almamiştur

Resim
Buradaki defineyi Dursun Almamiştur Temel bir gün tarlada çalışırken define bulur. Bulduğu defini alıp “hemen köye götürürsem herkes görür” diye düşünür ve köylüden gizlemek için defineyi ilerideki dağın tepesine gece gelip gizlice almak için gömer. Hemen yanına da “burada define yoktur” diye bir yazı asar. Oradan geçmekte olan Dursun yazıyı görür ve Temelin definesini alıp kaçar. Temel gece geldiğinde definenin olduğu yerde bir yazı bulur. “Buradaki defineyi Dursun almamiştur”

Bir Nefeslik Hayat

Bir Nefeslik Hayat Bizler dünya için olanca gücümüzü harcarız ama ahiretimizi çok az hatırlarız. Rızık endişesi, gelecek kaygısı bizi öylesine derinden yakalamış ki, dolaplar gıda ile evlerimiz kullanmadığımız eşya ile dolu olduğu halde hep o gizli endişe, o derin kaygı… Çocukluğum İzmit’te, o  zamanlar  için kenar mahalleleri sayılabilecek yerlerde geçti. Oturduğumuz sokaktan itibaren tarlalar ve kavak ekili araziler başlar, tek-tük ev bulunurdu. Arkadaşlarla  mahalle  maçlarımızı yapmak için oralara giderdik. Hemen yanı başımızda ise kalaycılık yaparak, ayı oynatarak, çiçek satarak, kâğıt toplayarak geçinen Romanlar’ın çadırları bulunurdu. Neler yapıp ettiklerini çocukça bir merakla anlamaya çalıştığımız Romanlar sabah erkenden kalkarlar, atlarını hazırlarlar ve çoluk çocuk hemen işe koyulurlardı. Akşam olunca da bir cümbüş kopuverir, gaz lambalarıyla aydınlanan akşamın sessizliğini darbuka ve kahkaha sesleri bozardı. Kimi mahallelinin asabı bozulsa da, bi...

Bin Aynalı Tapınak

Bin Aynalı Tapınak “Hindistan’ da yüksek bir dağın doruğuna yapılmış “Bin Aynalı Tapınak” adlı görkemli bir tapınak vardı. Günlerden bir gün bir köpek dağa tırmandı, tapınağın merdivenlerinden çıkarak “Bin Aynalı Tapınak” a girdi. Tapınağın bin aynalı salonuna geçtiğinde bin tane köpek gördü. Korkarak tüylerini kabarttı, kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırdı, korkutucu hırıltılar çıkararak dişlerini gösterdi. Ve bin köpek de tüylerini diktiler, kuyruklarını bacaklarının arasına alıp korkunç sesler çıkartıp dişlerini gösterdiler, Köpek paniğe kapılarak tapınaktan kaçtı. Ve o andan itibaren bütün dünyanın tehlikeli, korkunç köpeklerle dolu olduğuna inandı. Bir süre sonra bir başka köpek gelip dağa tırmandı. O da tapınağın merdivenlerinden çıkıp “Bin Aynalı Tapınak” a girdi. Tapınağın bin aynalı salonuna geldiğinde bin tane köpekle karşılaştı ve çok sevindi. Kuyruğunu salladı, neşeyle oradan oraya zıpladı ve köpekleri oynamaya çağırdı. Bu köpek tapınaktan çıktığında dü...

Beyninizin Düşmanlarını Biliyor musunuz?

Beyninizin Düşmanlarını Biliyor musunuz? 1- Korku; Düşüncelerimizi felce uğratır. Mantıklı ve zekice davranmamızı engeller. Kesin olarak neden korktuğumuzu bulmalıyız. 2- Stres: Fazla yüklenme anlamına gelir. Günlük hayatta devamlı karşımıza çıkan bir durumdur. Görev dağıtmayı veya reddetmeyi öğrenin. 3- Telâş: Yeteri kadar zaman olmadığını düşünüyorsanız, birinci derecede Önemliyle ikinci derecede önemli ayırımını yapın. 4- Kurallar: Düşünce yasaklarına yol açan İlkelerinizi kontrol edin. 5- Rutin olmak: Zamanla bezginlik oluşturur. Frenleyici düşüncelerden uzak durun. Değişime açık olun. 6- Dikkat eksikliği: Üreticilik için dikkat şan. Sizi rahatsız eden şeyi bulun ve ortadan kaldırın. 7- Zaman baskısı: Uygun ritmi bulun. Uzun vâdede düşünebilenler kısa vâdede harekete geçerler. 8- Şüphe: Kendinize karşı olumlu olun. Böylece potansiyeilinizi tam kullanabilirsiniz. 9- İsteksizlik: Yaptığınız şeyden hoşlanmıyorsanız, sevebileceğiniz yeni hede...

Ben Çekilirim

Ben Çekilirim Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir. Mağrur zengin, hoş görülü filozofa: -“Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem.” der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir: -“Ben çekilirim.”

Aç Gözlü İnsan

Aç Gözlü İnsan Halinden yoksul olduğu anlaşılan bir adan, deniz kenarında oltayla balık tutuyordu. Tesadüfen oradan geçmekte olan ülkenin padişahı bu gariban adamla ilgilendi ve ona. -“Oltana ben burada iken ilk takılan şey ne olursa sana onun ağırlığınca altın vereceğim, ” dedi. Biraz sonra oltaya takıla takıla ortası delik bir kemik takıldı. Hükümdar balıkçıya, -“Ne yapalım, şansın bu kadar, oltana ağır bir şey takılmadı” diyerek alıp sarayına götürdü. Saraya varınca adamlarına, balıkçıya elindeki kemiğin ağırlığınca altın vermelerini emretti. Kemiği terazinin kefesine koydular, öbür kefesine de altın koymaya başladılar. Beş, on, yirmi, elli diyerek altınları koydular ama kemik yerinden oynamıyordu. Görünüşte dört beş altını zor tartar göründüğü halde, tahminlerin on misli üzerinde altın koydular kemik bana mısın demedi. Altını doldurmaya devam ettiler, terazinin kefesi doldu taştı ama kemik tarafı yerinden kımıldamıyordu. Bunda bir sır olduğunu anladılar. Ulemadan bi...