40 Hadisi Şerif 85 (Cennet ve Cehennem)

40 Hadisi Şerif 85 (Cennet ve Cehennem)

001-  “– İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Kâfir, bir iki fersah uzunluğundaki dilini Kıyamet günü yerde sürür, (Mevkıf’te) insanlar onun üzerine basarlar.” (Tirmizi, Cehennem 3, (2583)

002- “– Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Kıyamet günü ilk çağrılacak olan, Hz. Âdem’dir. Hak Teâla Hazretleri: “Ey Âdem!” der. Hz. Âdem: “Buyur ey Rabbim, emrindeyim!” der. Rabb Teâla: “Zürriyyetinden cehenneme girecekleri ayır!” emreder. Âdem: “Ey Rabbim ne miktarını ayırayım?” diye sorar. Rabb Teâla: “Her yüzden doksandokuzunu!” ferman buyurur.” (Ashab bu esnada atılıp): “Ey Allah’ü Teâlâ’nın Resûlü! Bizden geriye ne kaldı?” derler. Aleyhissalâtu vesselâm: “Benim ümmetim, diğer ümmetler yanında siyah öküzün başındaki beyaz tüy gibi (az)dır!” buyurdular.” (Buhari, Rikak 45)

003- “– Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

004- “Hz. İbrahim aleyhisselâm, Kıyamet günü, babası Azer’i (yüzü) üzerinde bir siyahlık ve toz toprak olduğu halde görür. Babasına: “Ben sana dünyada iken, “Bana, âsi olma!” demedim mi?” der. Babası ona: “İşte bugün ben artık sana âsi olmayacağım!” der. Bunun üzerine İbrahim aleyhisselâm: “Ey Rabbim! Sen yeniden diriltilme gününde beni rüsvay etmeyeceğini vaadetmiştin. Rahmetten uzak babamın halinden daha rüsvay edici başka ne var?” diye yakarır. Allah Teâla Hazretleri: “Ben Cennet’i kâfirlere haram kıldım!” cevabında bulunur. Sonra şöyle nida edilir: “Ey İbrahim, ayaklarının altında ne var, biliyor musun?” İbrahim yere bakar ve kana bulanmış bir sırtlan görür. Derhal ayaklarından tutulup ateşe atılır. (İşte bu, İbrahim’in babasıdır, o çirkin surete sokulmuştur)” (Buhari, Enbiya 8, Tefsir, Şu’arâ 1)

005- “– Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

006- “Cennet ve cehennem, aralarında (ihtilaf ederek Allah nezdinde) dâvâ açtılar. Cehennem: “Ben, mütekebbirler (dünyada büyüklük taslayanlar) ve mütecebbirler (zorbalık yapanlar) için tercih edildim!” diye övündü. Cennet de: “(Ey Rabbim!) Bana niçin sadece zayıflar ve (insanlar nazarında) düşük olanlar, (hakir görülenler) girer?” dedi. Allah Teâla Hazretleri önce Cennet’e hitap etti: “Sen benim rahmetimsin. Kullarımdan dilediklerime rahmetimi seninle ulaştıracağım!” Sonra da cehenneme hitap etti: “Sen de benim azabımsın. Kullarımdan dilediğimi seninle azablandıracağım!” (Her ikisine yönelerek): “İkiniz(in de vazifesi var! İkiniz de) dolacaksınız!” buyurdu. Ancak cehennem, bir türlü dolmak bilmedi. Allah Teâla da ayağını üzerine bastı. Derken cehennem: “Yeter! Yeter!” diye inledi. Bu suretle dolmuş olan cehennemin ağzı birbirine kavuştu. Allah mahlûkatından hiçbir ferde asla zulmetmez. Cennet’e gelince, Allah onu yeni mahlûkat yaratarak onu dolduracaktır.” (Buhari, Tefsir, Kâf 1, Tevhid 25; Müslim, Cennet 35, (2846); Tirmizi, Cennet 22, (2564)

007- “– Ebu Sa’id radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Hakkıyla cehennemlik olan cehennemlikler var ya, onlar cehennemde ne ölürler ne de yaşarlar. Lâkin günahları yahut hataları denmiştir sebebiyle ateşe dûçar olan birkısım kimseler vardır ki, ateş onları tamamen öldürür. Yanıp kömür olduktan sonra, kendilerine şefaat edilme izni verilir. Böylece grup grup getirilirler ve Cennet nehirlerine dağıtılırlar. Sonra: “Ey Cennet ehli! Bunların üzerlerine su dökün” denilir. Bunlar, sel yatağında biten bir ot gibi yeniden biterler.” (Müslim, İman 306, (185)

008- “– Yine Ebu Sa’id radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Mü’minler cehennemden kurtarılıp, Cennet’le cehennem arasındaki köprüde bir müddet hapsedilirler. Bu sırada, aralarında dünyada geçmiş olan haksızlıklar kısas edilir. Böylece günahlardan temizlenip paklandıktan sonra Cennet’e girmelerine izin verilir. Nefsimi kudret elinde tutan Zâtı Zülcelâl’e yemin olsun, onlardan herbiri, Cennet’teki evini, dünyadaki evinden daha iyi bilir.” (Buhari, Mezalim 1, Rikâk 48)

009- “– İmran İbnu Husayn radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Muhammed aleyhissalâtu vesselâm’ın şefaati ile, birkısım insanlar cehennemden çıkacak, Cennet’e girecektir. Bunlara cehennemlikler denecektir.” (Buhari, Rikak 513, Ebu Davud, Sünnet 23, (4740); Tirmizi, Cehennem 10, (2603)

010- “– Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

011- “Cehenneme giren iki kişinin oradaki bağırtıları şiddetlenecek. Allah Teâla Hazretleri: “Çıkarın bunları!” buyuracak. Onlara: “Niçin bağırıyorsunuz?” diye sorulacak. Onlar: “Bize merhamet edesin diye böyle yaptık!” diyecekler. Rab Teâla: “Benim size rahmetim, gidip kendinizi ateşe atmanız şeklindedir!” buyuracak. Onlar gidecekler. Biri kendisini ateşe atacak. Allah da ateşi ona soğuk ve selametli kılacak. Diğeri kalkar fakat kendini ateşe atamaz. Allah Teâla hazretleri: “Arkadaşının attığı gibi, seni de kendini atmaktan alıkoyan nedir?” diye sorar. Adam: “Ey Rabbim, beni ondan çıkardıktan sonra oraya bir kere daha göndermeyeceğini ümid ediyorum!” der. Allah Teâla hazretleri: “Haydi ümidini verdim!” der. İkisi de Allah’ü Teâlâ’nın rahmetiyle Cennet’e sokulurlar.” (Tirmizi, Cehennem 10, (2602)

012-  “– İbnu Mes’ud radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cennet’e en son giren kimse, bazan yürür, bazan ağlar. Ateş de arada sırada onu yalar geçer. Cehennemi tamamen geçince dönüp ona bir nazar eder ve: “Senden beni kurtaran Allah münezzehdir! Allah Teâla hazretleri, bana evvelin ve ahirinden hiç kimseye vermediği şeyi verdi!” der. Derken ona bir ağaç gösterilir. “Ya Rabbi! der, beni şu ağaca yaklaştır da altında gölgeleneyim, suyundan içeyim!” Allah Teâla hazretleri: “Ey âdemoğlu! Dilediğini versem benden başka bir şey istemezsin değil mi?” der. Adam: “Ey Rabbim, ondan başka bir şey istemeyeceğim!” der ve başka bir şey istemeyeceğine dair söz verir. Rabbi de onun özrünü kabul eder. Çünkü o, sabredemeyeceği şeyi görmüştür. Onu ağaca yaklaştırır. Adamcağız, onun gölgesinde gölgelenir, suyundan içer. Sonra adama, evvelkinden daha güzel bir ağaç daha gösterilir. Dayanamayıp: “Ey Rabbim! Beni şuna yaklaştır, gölgesinde gölgeleneyim, suyundan içeyim, artık senden başka bir şey istemeyeceğim!” der. Allah Teâla: “Ey âdemoğlu! Bana öncekinden başkasını istememeye söz vermemiş miydin? Ben seni yaklaştıracak olsam başka şeyler isteyeceksin!” der. Adam, başka şey istemeyeceği hususunda söz verir. Rabbi de onu mazur görür. Çünkü o, sabredemeyeceği şeyi görmüştür. Adamı ona yaklaştırır. Adam onun gölgesinde gölgelenir, suyundan içer. Sonra ona Cennet’in kapısının yanında bir ağaç yükseltilir. Bu ağaç diğer ikisinden daha güzeldir. Adam yine: “Ey Rabbim” Beni şuna yaklaştır da gölgesinde gölgeleneyim, suyundan içeyim, senden başka bir şey istemiyorum!” der. Rab Teâla: “Ey âdemoğlu! Sen ondan başka bir şey istemeyeceğine dair bana söz vermemiş miydin?” der. Adam: “Evet, Rabbim! Senden başka bir şey istemeyeceğim!” der. Rabbi onu mazur görür. Çünkü o, sabredemeyeceği bir şey görmüştür. Onu bu ağaca yaklaştırır. Adam ona yaklaştırılınca Cennet ehlinin seslerini işitir. (Dayanamayıp): “Ey Rabbim! Beni Cennet’e sok!” der. Rab Teâla: “Ey âdemoğlu! Beni senden kurtaracak şey nedir! Dünya kadarını ve beraberinde mislini versem razı olur musun!” der. Adam: “Ey Rabbim! Benimle istihza mı ediyorsun? sen ki âlemlerin Rabbisin!” der.” İbnu Mes’ûd bu noktada güldü ve: “Niye güldüğümü sormuyor musunuz?” dedi. “Niye güldün söyle!” dediler. “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm da böyle gülmüştü. “Niye güldünüz?” diye soruldu da: “Rabbülalemin’in, adamın “Sen ki âlemlerin Rabbisin, benimle istihza mı ediyorsun?” demesine gülmesine gülüyorum!” dedi. Allah Teâla Hazretleri: “Ben seninle istihza etmiyorum. Lâkin ben, Azimüşşân dilediğimi yapmaya kâdirim!” buyurdular.” (Müslim, İman 310, (187)

RÜ’YETULLAH (ALLAH’Ü TEÂLÂ’NIN GÖRÜLMESİ)

013- “– Cerîr İbnu Abdillah radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir dolunay gecesi, aya baktı ve: “Siz şu ayı gördüğünüz gibi, Rabbinizi de böyle perdesiz göreceksiniz ve O’nu görmede bir sıkışıklığa düşmeyeceksiniz (herkes rahatça görecek) Artık, güneşin doğma ve batmasından önce hiç bir namaz hususunda size galebe çalınmamasına gücünüz yeterse bunu yapın (namazları vaktinde kılın, vaktini geçirmeyin)” Cerir der ki: “Resûlullah, sonra şu ayeti okudu: “Rabbini güneşin doğmasından ve batmasından önce hamd ile tesbih et” (Tâha 13) (Buhari, Mevâkitu’sSalât 6, 26, Tefsir, Kâf 1, Tevhid 24; Müslim, Mesacid 211, (633); Ebu Davud, Sünnet 20, (4729); Tirmizi, Cennet 16, (2554)

014- “– Hz. Süheyb radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cennet’likler Cennet’e girince Allah Teâla Hazretleri: “Bir şey daha istiyorsanız söyleyin, onu da ilaveten vereyim!” buyurur. Cennet’likler: “Sen bizim yüzlerimizi ak etmedin mi? Sen bizi Cennet’e koymadın mı? Sen bizi cehennemden kurtarmadın mı (daha ne isteyeceğiz?)” derler. Derken perde açılır. Onlara, yüce Rablerine bakmaktan daha sevimli bir şey verilmemiştir.” Süheyb der ki: “Resûlullah bu sözlerinden sonra şu ayeti tilavet buyurdular. (Mealen): “İyi iş, güzel amel yapanlara daha güzel iyilik bir de ziyade vardır” (Yunus 26) (Müslim, İmam 297, (181); Tirmizi, Cennet 16, (2555)

015- “– Ebu Zerr radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a: “Sen Rab Teâla’nı hiç gördün mü?” diye sordum.

016- “Nurdur, ben O’nu nasıl görürüm” buyurdular.” (Müslim, İman 291, (178); Tirmizi, Tefsir, Necm, (3278)

017-  “– Mesrûk rahimehullah anlatıyor: “Hz. Aişe radıyallahu anhâ’ya dedim ki: “Ey anneciğim! Muhammed aleyhissalâtu vesselâm Rabbini gördü mü?” Bu soru üzerine: “Söylediğin sözden tüylerim ürperdi. Senin üç hatalı sözden haberin yok mu? Kim onları sana söylerse yalan söylemiş olur. Şöyle ki: Kim sana: “Muhammed Rabbini gördü” derse yalan söylemiş olur. (Hz. Aişe bu noktada, sözüne delil olarak) şu ayeti okudu. (Mealen): “Onu gözler idrak edemez, O ise gözleri idrak eder” (En’âm 103) Devamla dedi ki: “Kim sana derse ki Muhammed yarın olacak şeyi bilir, yalan söylemiştir. Zira ayeti kerimede (mealen): “Hiçbir nefis yarın ne kesbedeceğini bilemez” (Lokman 34) buyrulmuştur. Kim sana “Muhammed’in vahiyden birşey gizlediğini söylerse o da yalan söylemiştir. Çünkü ayeti kerimede (Mealen): “Ey Peygamber! Sana Rabbinden her indirileni tebliğ et. Şayet bunu yapmazsan Allah’ü Teâlâ’nın risaletini tebliğ etmiş olmazsın” (Maide 67) buyrulmuştur. Lakin Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Cibril’i (sureti asliyesinde) iki sefer görmüştür.” (Buhari, Tefsir, Maide 7, Bed’ü’lHalk 6, Tefsir, Necm 1, Tevhid 4; Müslim, İman 287, (177); Tirmizi, Tefsir, En’âm, (3070)

CENNET’İN VASFI

018- “– Enes İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: “Şu dünya ateşiniz var ya! Bu, cehennem ateşinin yetmiş cüzünden bir cüzdür. Eğer o, su ile iki kere söndürülmemiş (harareti giderilmemiş) olsaydı, ondan faydalanamazdınız. Şurası muhakkak ki, bu dünya ateşi, aziz ve celil olan Allah’a, bir daha eski hararetine döndürmemesi için dua eder.” “– Ebu Sa’îd radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “(Cehennemde) kafirin vücudu büyür. Öyle ki bir azı dişi Uhud dağından büyük olur. Vücudunun dişinden büyüklüğü, sizden birinin vücudunun dişinden büyüklüğü gibidir.” “– Hâris İbnu Ukayş radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: “Şurası muhakkak ki, benim ümmetimde öyle şefaati makbul kimseler var ki, birinin şefaatiyle Mudar kabilesinin insanlarından daha çok kimse Cennet’e girecektir. Benim (davetime muhatap olan) ümmetimden öylesi de var ki, vücudu ateş için irileşir ve cehennemin bir köşesini teşkil eder.” “– Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Ağlama, cehennem ahalisi üzerine gönderilir. Bunun üzerine onlar da (ağlamaya başlarlar ve) gözyaşları kuruyuncaya kadar ağlarlar. Sonra (yaş yerine) kan ağlarlar. Öyle ki yüzlerinde kanallar meydana gelir. Eğer bu kanallara gemiler salınsa gemiler yürür.”

019- “– Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Kıyamet günü ölüm getirilir. Sırat üzerinde durdurulur ve: “Ey Cennet ahalisi!” diye nida edilir. Cennet’tekiler, (bu çağrı üzerine) içinde bulundukları (o güzel) yerden çıkarılacakları korku ve heyecanıyla bakarlar. Sonra da: “Ey cehennem ahalisi!” diye nida edilir. Onlar da içinde bulundukları (o fena) yerden çıkarılacakları ümid ve sevinciyle bakarlar. (Ölüm gösterilerek) “Bunu tanıyor musunuz?” denilir. (Cennet’likler ve cehennemlikler hepsi bir ağızdan:) “Evet! Bu ölümdür” derler.” Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdu ki: “Bundan sonra emredilir ve Sırat üzerinde ölüm kesilir. Sonra her iki tarafa birden: “Haydi bulunduğunuz hal üzere ebediyet sizindir, burada artık ölüm yoktur” denilir.” (İbn-i Mace, Hadis No: 4327)

CENNET’İN EVSAFI

020- “– Ebu Sa’îdi’IHudrî radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Cennet’te bir karışlık yer (ebedi olduğu için, fani olan) kürei arz ve üzerinde bulunanlardan dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır.”

021- “– Sehl İbnu Sa’d radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cennet’te bir kamçılık yer (ebedi olduğu için, fani olan) dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır.” “– Üsâme İbnu Zeyd radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalâtu vesselâm bir gün Ashabı Kiramına: “İçinizde Cennet için gayret edecek kimse yok mu? Zira Cennet’in eşi yoktur. Kâ’be’nin Rabbine yemin ederim ki, Cennet’, parıl parıl parlayan nurları, güzel kokulu üğrünen yeşillikleri, sağlam yüksek köşkleri, devamlı akan nehirleri, çok çeşitli olgun meyveleri, güzel genç zevceleri, pek çok takım elbiseleri ile yüksek, sağlam ve güzel saraylarda saadet ve yüz parlaklığı içinde yaşanan ebedi mekandır” buyurdu. Sahabiler: “Biz zaten onun için gayretteyiz, ey Allah’ü Teâlâ’nın Resulü!” dediler. Aleyhissalâtu vesselâm: “İnşaallah!” deyiniz” dedi ve sonra cihaddan söz açtı ve ona teşvik etti.” “– Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Allah’ü Teâlâ’nın Cennet’e soktuğu hiç kimse yoktur ki, onu yetmişiki zevce ile evlendirmiş olmasın. Bunlardan ikisi hüru’layn (siyah gözlü), yetmiş tanesi cehennemliklerden kendine düşen mirasıdır. Bu kadınlardan herbiri şehvet çekicidir ve Cennet’lik her erkeğin şehvet gücü dâimidir.” Hişam İbnu Halid der ki: “(Hadiste geçen) “Cehennemliklerden kendine düşenmirası” ibaresinden maksad, cehenneme giren erkeklerdir; bunların kadınlarına Cennet ehli varis olurlar, tıpkı Firavun’un hanımına varis olunduğu gibi.” “– Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: “(Cennet’te) sizden herbirinin iki tane menzili vardır: “Bir menzili Cennet’te, bir menzili de cehennemde. Ölünce cehenneme girerse Cennet ehli onun menziline varis olur. İşte Allah Teâla hazretlerinin şu sözü bu durumu teyid eder: “İşte onlar varislerin ta kendileridir” (Mü’minün 10)” Bir münâdî, Ey Cennet ehli! Sizin için hastalığı olmayan dâimî sıhhat, ölümü olmayan, ebedî hayat, ihtiyarlık gelmeyen ebedî gençlik ve sonu gelmeyen ebedi nimetler var” diye nidâ eder. (İhya C. 4 S. 969)

022- Bardakları ve her şeyi gümüşten olan iki Cennet’, bardakları ve içindeki her şey altından olan iki Cennet vardır. Allah’ü Teâlâ’nın cemâline bakmak için, Cennet ehli ile Allah arasında Adn Cennet’indeki Kibriyâlık Perdesinden başka bir mâni yoktur. (İhya C. 4 S. 969)

023- Kıyâmet günü Cennet’in kapısına gidip açılmasını isterim. Cennet’in bekçisi, “Sen kimsin?” diye sorar. Ben de: “Muhammed’im” derim. Hâzin: “Zâten kapıyı senden evvel kimseye açmamakla emr olundum” der. (İhya C. 4 S. 971)

024- Cennet’in aşağı derecesinde bulunanlar, yukarı derecelerindekileri, ufukta parlayan tek tük yıldızlar gibi görürler. Kendilerine inam edilmiş olan Ebûbekir ve Ömer de bunlardandır. (İhya C. 4 S. 972)

025- Cennet duvarlarının bir kerpici altın, bir kerpici gümüştendir. Toprağı zağferan, çamuru misktir. (İhya C. 4 S. 974)

026- Resûlü Ekrem Efendimiz’e “Cennet’in toprağı nasıldır?” diye soruldu. “Birinci nevi un gibi beyaz ve hâlis misktir” buyurdu. (İhya C. 4 S. 974)

027- Cennet’te sâlih kullarım için: gözlerin görmediği, kulakların duymadığı ve beşerin hatırına gelmeyen nimetler hazırladım. (İhya C. 4 S. 561)

028- Cennet’e girenler ancak Allah’ü Teâlâ’nın rahmetiyle girer. (İhya C. 4 S. 202)

029- Aziz ve Celil olan Allah’ü Teâlâ’nın Cennet’in en aşağı derecesinde olanlara verdiği süs ve ziynet, dünyanın bütün süs ve ziynetleriyle karıştırılsa, onlardan üstün gelirdi. (İhya C. 4 S. 975)

030- Cennet’e giren, nimetlere erişir, darlık çekmez, elbisesi eskimez, gençliği yıpranmaz. Ve Cennet’te gözlerin görmediği, kulakların duymadığı ve hatıra gelmeyen nimetler vardır. (İhya C. 4 S. 976)

031- Kıyâmet günü aziz ve celil olan Rabbimiz gülerek yani rahmetiyle tecellî eder de “Ey Mü’minler, size müjde sizden her birinizin cehennemdeki yerine bir Yahûdî ya da bir Hıristiyan koydum (İhya C. 4 S. 989)

032- Kim şahâdet kelimelerini söylerse Allah’ü Teâlâ onu cehennem ateşine haram kılar. (İhya C. 4 S. 989)

033- Kıyâmet günü Allah’ü Teâlâ Arş’ın altından bir kitap çıkarır. Bu kitapta “Rahmetim gazabıma gâliptir, en merhametli benim” yazılıdır. Allah’ü Teâlâ o gün Cennet’tekiler kadar da. Cehennemdeki günâhkâr mü’minlerden affedip cehennemden çıkarır. (İhya C. 4 S. 989)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)