40 Hadisi Şerif 85 (Cennet ve Cehennem)
40 Hadisi Şerif 85 (Cennet
ve Cehennem)
01- “– İbnu Ömer radıyallahu anhüma
anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Kâfir, bir iki
fersah uzunluğundaki dilini Kıyamet günü yerde sürür, (Mevkıf’te) insanlar onun
üzerine basarlar.” (Tirmizi, Cehennem 3, (2583)
02- “– Hz. Ebu Hureyre radıyallahu
anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Kıyamet günü
ilk çağrılacak olan, Hz. Âdem’dir. Hak Teâla Hazretleri: “Ey Âdem!” der. Hz.
Âdem: “Buyur ey Rabbim, emrindeyim!” der. Rabb Teâla: “Zürriyyetinden cehenneme
girecekleri ayır!” emreder. Âdem: “Ey Rabbim ne miktarını ayırayım?” diye sorar.
Rabb Teâla: “Her yüzden doksandokuzunu!” ferman buyurur.” (Ashab bu esnada
atılıp): “Ey Allah’ü Teâlâ’nın Resûlü! Bizden geriye ne kaldı?” derler.
Aleyhissalâtu vesselâm: “Benim ümmetim, diğer ümmetler yanında siyah öküzün
başındaki beyaz tüy gibi (az)dır!” buyurdular.” (Buhari, Rikak 45)
03- “– Yine Ebu Hureyre radıyallahu
anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Hz.
İbrahim aleyhisselâm, Kıyamet günü, babası Azer’i (yüzü) üzerinde bir siyahlık
ve toz toprak olduğu halde görür. Babasına: “Ben sana dünyada iken, “Bana, âsi
olma!” demedim mi?” der. Babası ona: “İşte bugün ben artık sana âsi
olmayacağım!” der. Bunun üzerine İbrahim aleyhisselâm: “Ey Rabbim! Sen yeniden
diriltilme gününde beni rüsvay etmeyeceğini vaadetmiştin. Rahmetten uzak
babamın halinden daha rüsvay edici başka ne var?” diye yakarır. Allah Teâla
Hazretleri: “Ben Cennet’i kâfirlere haram kıldım!” cevabında bulunur. Sonra
şöyle nida edilir: “Ey İbrahim, ayaklarının altında ne var, biliyor musun?”
İbrahim yere bakar ve kana bulanmış bir sırtlan görür. Derhal ayaklarından
tutulup ateşe atılır. (İşte bu, İbrahim’in babasıdır, o çirkin surete
sokulmuştur)” (Buhari, Enbiya 8, Tefsir, Şu’arâ 1)
04- “– Hz. Ebu Hureyre radıyallahu
anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
05- “Cennet ve cehennem, aralarında
(ihtilaf ederek Allah nezdinde) dâvâ açtılar. Cehennem: “Ben, mütekebbirler
(dünyada büyüklük taslayanlar) ve mütecebbirler (zorbalık yapanlar) için tercih
edildim!” diye övündü. Cennet de: “(Ey Rabbim!) Bana niçin sadece zayıflar ve
(insanlar nazarında) düşük olanlar, (hakir görülenler) girer?” dedi. Allah
Teâla Hazretleri önce Cennet’e hitap etti: “Sen benim rahmetimsin. Kullarımdan
dilediklerime rahmetimi seninle ulaştıracağım!” Sonra da cehenneme hitap etti:
“Sen de benim azabımsın. Kullarımdan dilediğimi seninle azablandıracağım!” (Her
ikisine yönelerek): “İkiniz(in de vazifesi var! İkiniz de) dolacaksınız!”
buyurdu. Ancak cehennem, bir türlü dolmak bilmedi. Allah Teâla da ayağını
üzerine bastı. Derken cehennem: “Yeter! Yeter!” diye inledi. Bu suretle dolmuş
olan cehennemin ağzı birbirine kavuştu. Allah mahlûkatından hiçbir ferde asla
zulmetmez. Cennet’e gelince, Allah onu yeni mahlûkat yaratarak onu
dolduracaktır.” (Buhari, Tefsir, Kâf 1, Tevhid 25; Müslim, Cennet 35, (2846);
Tirmizi, Cennet 22, (2564)
06- “– Ebu Sa’id radıyallahu anh
anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Hakkıyla
cehennemlik olan cehennemlikler var ya, onlar cehennemde ne ölürler ne de
yaşarlar. Lâkin günahları yahut hataları denmiştir sebebiyle ateşe dûçar olan
birkısım kimseler vardır ki, ateş onları tamamen öldürür. Yanıp kömür olduktan
sonra, kendilerine şefaat edilme izni verilir. Böylece grup grup getirilirler
ve Cennet nehirlerine dağıtılırlar. Sonra: “Ey Cennet ehli! Bunların üzerlerine
su dökün” denilir. Bunlar, sel yatağında biten bir ot gibi yeniden biterler.”
(Müslim, İman 306, (185)
07- “– Yine Ebu Sa’id radıyallahu
anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Mü’minler
cehennemden kurtarılıp, Cennet’le cehennem arasındaki köprüde bir müddet
hapsedilirler. Bu sırada, aralarında dünyada geçmiş olan haksızlıklar kısas
edilir. Böylece günahlardan temizlenip paklandıktan sonra Cennet’e girmelerine
izin verilir. Nefsimi kudret elinde tutan Zâtı Zülcelâl’e yemin olsun, onlardan
herbiri, Cennet’teki evini, dünyadaki evinden daha iyi bilir.” (Buhari, Mezalim
1, Rikâk 48)
08- “– İmran İbnu Husayn radıyallahu
anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Muhammed
aleyhissalâtu vesselâm’ın şefaati ile, birkısım insanlar cehennemden çıkacak,
Cennet’e girecektir. Bunlara cehennemlikler denecektir.” (Buhari, Rikak 513,
Ebu Davud, Sünnet 23, (4740); Tirmizi, Cehennem 10, (2603)
09- “– Ebu Hureyre radıyallahu anh
anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cehenneme giren
iki kişinin oradaki bağırtıları şiddetlenecek. Allah Teâla Hazretleri: “Çıkarın
bunları!” buyuracak. Onlara: “Niçin bağırıyorsunuz?” diye sorulacak. Onlar:
“Bize merhamet edesin diye böyle yaptık!” diyecekler. Rab Teâla: “Benim size
rahmetim, gidip kendinizi ateşe atmanız şeklindedir!” buyuracak. Onlar
gidecekler. Biri kendisini ateşe atacak. Allah da ateşi ona soğuk ve selametli
kılacak. Diğeri kalkar fakat kendini ateşe atamaz. Allah Teâla hazretleri:
“Arkadaşının attığı gibi, seni de kendini atmaktan alıkoyan nedir?” diye sorar.
Adam: “Ey Rabbim, beni ondan çıkardıktan sonra oraya bir kere daha
göndermeyeceğini ümid ediyorum!” der. Allah Teâla hazretleri: “Haydi ümidini
verdim!” der. İkisi de Allah’ü Teâlâ’nın rahmetiyle Cennet’e sokulurlar.”
(Tirmizi, Cehennem 10, (2602)
10- “– İbnu Mes’ud radıyallahu anh
anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cennet’e en son
giren kimse, bazan yürür, bazan ağlar. Ateş de arada sırada onu yalar geçer.
Cehennemi tamamen geçince dönüp ona bir nazar eder ve: “Senden beni kurtaran
Allah münezzehdir! Allah Teâla hazretleri, bana evvelin ve ahirinden hiç
kimseye vermediği şeyi verdi!” der. Derken ona bir ağaç gösterilir. “Ya Rabbi!
der, beni şu ağaca yaklaştır da altında gölgeleneyim, suyundan içeyim!” Allah
Teâla hazretleri: “Ey âdemoğlu! Dilediğini versem benden başka bir şey
istemezsin değil mi?” der. Adam: “Ey Rabbim, ondan başka bir şey
istemeyeceğim!” der ve başka bir şey istemeyeceğine dair söz verir. Rabbi de
onun özrünü kabul eder. Çünkü o, sabredemeyeceği şeyi görmüştür. Onu ağaca
yaklaştırır. Adamcağız, onun gölgesinde gölgelenir, suyundan içer. Sonra adama,
evvelkinden daha güzel bir ağaç daha gösterilir. Dayanamayıp: “Ey Rabbim! Beni
şuna yaklaştır, gölgesinde gölgeleneyim, suyundan içeyim, artık senden başka
bir şey istemeyeceğim!” der. Allah Teâla: “Ey âdemoğlu! Bana öncekinden
başkasını istememeye söz vermemiş miydin? Ben seni yaklaştıracak olsam başka
şeyler isteyeceksin!” der. Adam, başka şey istemeyeceği hususunda söz verir.
Rabbi de onu mazur görür. Çünkü o, sabredemeyeceği şeyi görmüştür. Adamı ona
yaklaştırır. Adam onun gölgesinde gölgelenir, suyundan içer. Sonra ona
Cennet’in kapısının yanında bir ağaç yükseltilir. Bu ağaç diğer ikisinden daha
güzeldir. Adam yine: “Ey Rabbim” Beni şuna yaklaştır da gölgesinde
gölgeleneyim, suyundan içeyim, senden başka bir şey istemiyorum!” der. Rab
Teâla: “Ey âdemoğlu! Sen ondan başka bir şey istemeyeceğine dair bana söz
vermemiş miydin?” der. Adam: “Evet, Rabbim! Senden başka bir şey
istemeyeceğim!” der. Rabbi onu mazur görür. Çünkü o, sabredemeyeceği bir şey
görmüştür. Onu bu ağaca yaklaştırır. Adam ona yaklaştırılınca Cennet ehlinin
seslerini işitir. (Dayanamayıp): “Ey Rabbim! Beni Cennet’e sok!” der. Rab
Teâla: “Ey âdemoğlu! Beni senden kurtaracak şey nedir! Dünya kadarını ve
beraberinde mislini versem razı olur musun!” der. Adam: “Ey Rabbim! Benimle
istihza mı ediyorsun? sen ki âlemlerin Rabbisin!” der.” İbnu Mes’ûd bu noktada
güldü ve: “Niye güldüğümü sormuyor musunuz?” dedi. “Niye güldün söyle!”
dediler. “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm da böyle gülmüştü. “Niye güldünüz?”
diye soruldu da: “Rabbülalemin’in, adamın “Sen ki âlemlerin Rabbisin, benimle
istihza mı ediyorsun?” demesine gülmesine gülüyorum!” dedi. Allah Teâla
Hazretleri: “Ben seninle istihza etmiyorum. Lâkin ben, Azimüşşân dilediğimi
yapmaya kâdirim!” buyurdular.” (Müslim, İman 310, (187)
RÜ’YETULLAH
(ALLAH’Ü TEÂLÂ’NIN GÖRÜLMESİ)
11- “– Cerîr İbnu Abdillah radıyallahu
anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir dolunay gecesi, aya baktı
ve: “Siz şu ayı gördüğünüz gibi, Rabbinizi de böyle perdesiz göreceksiniz ve
O’nu görmede bir sıkışıklığa düşmeyeceksiniz (herkes rahatça görecek) Artık,
güneşin doğma ve batmasından önce hiç bir namaz hususunda size galebe
çalınmamasına gücünüz yeterse bunu yapın (namazları vaktinde kılın, vaktini
geçirmeyin)” Cerir der ki: “Resûlullah, sonra şu ayeti okudu: “Rabbini güneşin
doğmasından ve batmasından önce hamd ile tesbih et” (Tâha 13) (Buhari,
Mevâkitu’sSalât 6, 26, Tefsir, Kâf 1, Tevhid 24; Müslim, Mesacid 211, (633);
Ebu Davud, Sünnet 20, (4729); Tirmizi, Cennet 16, (2554)
12- “– Hz. Süheyb radıyallahu anh
anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cennet’likler
Cennet’e girince Allah Teâla Hazretleri: “Bir şey daha istiyorsanız söyleyin,
onu da ilaveten vereyim!” buyurur. Cennet’likler: “Sen bizim yüzlerimizi ak
etmedin mi? Sen bizi Cennet’e koymadın mı? Sen bizi cehennemden kurtarmadın mı
(daha ne isteyeceğiz?)” derler. Derken perde açılır. Onlara, yüce Rablerine
bakmaktan daha sevimli bir şey verilmemiştir.” Süheyb der ki: “Resûlullah bu
sözlerinden sonra şu ayeti tilavet buyurdular. (Mealen): “İyi iş, güzel amel
yapanlara daha güzel iyilik bir de ziyade vardır” (Yunus 26) (Müslim, İmam 297,
(181); Tirmizi, Cennet 16, (2555)
13- “– Ebu Zerr radıyallahu anh
anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a: “Sen Rab Teâla’nı hiç gördün
mü?” diye sordum. “Nurdur, ben O’nu nasıl görürüm” buyurdular.” (Müslim, İman
291, (178); Tirmizi, Tefsir, Necm, (3278)
14- “– Mesrûk rahimehullah
anlatıyor: “Hz. Aişe radıyallahu anhâ’ya dedim ki: “Ey anneciğim! Muhammed
aleyhissalâtu vesselâm Rabbini gördü mü?” Bu soru üzerine: “Söylediğin sözden
tüylerim ürperdi. Senin üç hatalı sözden haberin yok mu? Kim onları sana
söylerse yalan söylemiş olur. Şöyle ki: Kim sana: “Muhammed Rabbini gördü”
derse yalan söylemiş olur. (Hz. Aişe bu noktada, sözüne delil olarak) şu ayeti
okudu. (Mealen): “Onu gözler idrak edemez, O ise gözleri idrak eder” (En’âm
103) Devamla dedi ki: “Kim sana derse ki Muhammed yarın olacak şeyi bilir,
yalan söylemiştir. Zira ayeti kerimede (mealen): “Hiçbir nefis yarın ne
kesbedeceğini bilemez” (Lokman 34) buyrulmuştur. Kim sana “Muhammed’in vahiyden
birşey gizlediğini söylerse o da yalan söylemiştir. Çünkü ayeti kerimede
(Mealen): “Ey Peygamber! Sana Rabbinden her indirileni tebliğ et. Şayet bunu
yapmazsan Allah’ü Teâlâ’nın risaletini tebliğ etmiş olmazsın” (Maide 67)
buyrulmuştur. Lakin Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Cibril’i (sureti
asliyesinde) iki sefer görmüştür.” (Buhari, Tefsir, Maide 7, Bed’ü’lHalk 6,
Tefsir, Necm 1, Tevhid 4; Müslim, İman 287, (177); Tirmizi, Tefsir, En’âm,
(3070)
CENNET’İN
VASFI
15- “– Enes İbnu Malik radıyallahu
anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: “Şu dünya
ateşiniz var ya! Bu, cehennem ateşinin yetmiş cüzünden bir cüzdür. Eğer o, su
ile iki kere söndürülmemiş (harareti giderilmemiş) olsaydı, ondan
faydalanamazdınız. Şurası muhakkak ki, bu dünya ateşi, aziz ve celil olan
Allah’a, bir daha eski hararetine döndürmemesi için dua eder.” “– Ebu Sa’îd
radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
“(Cehennemde) kafirin vücudu büyür. Öyle ki bir azı dişi Uhud dağından büyük
olur. Vücudunun dişinden büyüklüğü, sizden birinin vücudunun dişinden büyüklüğü
gibidir.” “– Hâris İbnu Ukayş radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah
aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: “Şurası muhakkak ki, benim ümmetimde öyle
şefaati makbul kimseler var ki, birinin şefaatiyle Mudar kabilesinin
insanlarından daha çok kimse Cennet’e girecektir. Benim (davetime muhatap olan)
ümmetimden öylesi de var ki, vücudu ateş için irileşir ve cehennemin bir
köşesini teşkil eder.” “– Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah
aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Ağlama, cehennem ahalisi üzerine
gönderilir. Bunun üzerine onlar da (ağlamaya başlarlar ve) gözyaşları
kuruyuncaya kadar ağlarlar. Sonra (yaş yerine) kan ağlarlar. Öyle ki yüzlerinde
kanallar meydana gelir. Eğer bu kanallara gemiler salınsa gemiler yürür.”
16- “– Ebu Hureyre radıyallahu anh
anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Kıyamet günü ölüm
getirilir. Sırat üzerinde durdurulur ve: “Ey Cennet ahalisi!” diye nida edilir.
Cennet’tekiler, (bu çağrı üzerine) içinde bulundukları (o güzel) yerden
çıkarılacakları korku ve heyecanıyla bakarlar. Sonra da: “Ey cehennem ahalisi!”
diye nida edilir. Onlar da içinde bulundukları (o fena) yerden çıkarılacakları
ümid ve sevinciyle bakarlar. (Ölüm gösterilerek) “Bunu tanıyor musunuz?”
denilir. (Cennet’likler ve cehennemlikler hepsi bir ağızdan:) “Evet! Bu
ölümdür” derler.” Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdu ki: “Bundan sonra
emredilir ve Sırat üzerinde ölüm kesilir. Sonra her iki tarafa birden: “Haydi
bulunduğunuz hal üzere ebediyet sizindir, burada artık ölüm yoktur” denilir.”
(İbn-i Mace, Hadis No: 4327)
CENNET’İN
EVSAFI
17- “– Ebu Sa’îdi’IHudrî radıyallahu
anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Cennet’te bir
karışlık yer (ebedi olduğu için, fani olan) kürei arz ve üzerinde bulunanlardan
dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır.”
18- “– Sehl İbnu Sa’d radıyallahu
anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cennet’te bir
kamçılık yer (ebedi olduğu için, fani olan) dünya ve içindekilerden daha
hayırlıdır.” “– Üsâme İbnu Zeyd radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah
aleyhissalâtu vesselâm bir gün Ashabı Kiramına: “İçinizde Cennet için gayret
edecek kimse yok mu? Zira Cennet’in eşi yoktur. Kâ’be’nin Rabbine yemin ederim
ki, Cennet’, parıl parıl parlayan nurları, güzel kokulu üğrünen yeşillikleri,
sağlam yüksek köşkleri, devamlı akan nehirleri, çok çeşitli olgun meyveleri,
güzel genç zevceleri, pek çok takım elbiseleri ile yüksek, sağlam ve güzel
saraylarda saadet ve yüz parlaklığı içinde yaşanan ebedi mekandır” buyurdu.
Sahabiler: “Biz zaten onun için gayretteyiz, ey Allah’ü Teâlâ’nın Resulü!”
dediler. Aleyhissalâtu vesselâm: “İnşaallah!” deyiniz” dedi ve sonra cihaddan
söz açtı ve ona teşvik etti.” “– Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah
aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Allah’ü Teâlâ’nın Cennet’e soktuğu hiç
kimse yoktur ki, onu yetmişiki zevce ile evlendirmiş olmasın. Bunlardan ikisi
hüru’layn (siyah gözlü), yetmiş tanesi cehennemliklerden kendine düşen
mirasıdır. Bu kadınlardan herbiri şehvet çekicidir ve Cennet’lik her erkeğin
şehvet gücü dâimidir.” Hişam İbnu Halid der ki: “(Hadiste geçen)
“Cehennemliklerden kendine düşenmirası” ibaresinden maksad, cehenneme giren
erkeklerdir; bunların kadınlarına Cennet ehli varis olurlar, tıpkı Firavun’un
hanımına varis olunduğu gibi.” “– Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor:
“Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: “(Cennet’te) sizden
herbirinin iki tane menzili vardır: “Bir menzili Cennet’te, bir menzili de
cehennemde. Ölünce cehenneme girerse Cennet ehli onun menziline varis olur.
İşte Allah Teâla hazretlerinin şu sözü bu durumu teyid eder: “İşte onlar
varislerin ta kendileridir” (Mü’minün 10)” Bir münâdî, Ey Cennet ehli! Sizin
için hastalığı olmayan dâimî sıhhat, ölümü olmayan, ebedî hayat, ihtiyarlık
gelmeyen ebedî gençlik ve sonu gelmeyen ebedi nimetler var” diye nidâ eder.
(İhya C. 4 S. 969)
19- Bardakları ve her şeyi gümüşten
olan iki Cennet’, bardakları ve içindeki her şey altından olan iki Cennet
vardır. Allah’ü Teâlâ’nın cemâline bakmak için, Cennet ehli ile Allah arasında
Adn Cennet’indeki Kibriyâlık Perdesinden başka bir mâni yoktur. (İhya C. 4 S.
969)
20- Kıyâmet günü Cennet’in kapısına
gidip açılmasını isterim. Cennet’in bekçisi, “Sen kimsin?” diye sorar. Ben de:
“Muhammed’im” derim. Hâzin: “Zâten kapıyı senden evvel kimseye açmamakla emr
olundum” der. (İhya C. 4 S. 971)
21- Cennet’in aşağı derecesinde
bulunanlar, yukarı derecelerindekileri, ufukta parlayan tek tük yıldızlar gibi
görürler. Kendilerine inam edilmiş olan Ebûbekir ve Ömer de bunlardandır. (İhya
C. 4 S. 972)
22- Cennet duvarlarının bir kerpici
altın, bir kerpici gümüştendir. Toprağı zağferan, çamuru misktir. (İhya C. 4 S.
974)
23- Resûlü Ekrem Efendimiz’e
“Cennet’in toprağı nasıldır?” diye soruldu. “Birinci nevi un gibi beyaz ve
hâlis misktir” buyurdu. (İhya C. 4 S. 974)
24- Cennet’te sâlih kullarım için:
gözlerin görmediği, kulakların duymadığı ve beşerin hatırına gelmeyen nimetler
hazırladım. (İhya C. 4 S. 561)
25- Cennet’e girenler ancak Allah’ü
Teâlâ’nın rahmetiyle girer. (İhya C. 4 S. 202)
26- Aziz ve Celil olan Allah’ü
Teâlâ’nın Cennet’in en aşağı derecesinde olanlara verdiği süs ve ziynet,
dünyanın bütün süs ve ziynetleriyle karıştırılsa, onlardan üstün gelirdi. (İhya
C. 4 S. 975)
27- Cennet’e giren, nimetlere
erişir, darlık çekmez, elbisesi eskimez, gençliği yıpranmaz. Ve Cennet’te
gözlerin görmediği, kulakların duymadığı ve hatıra gelmeyen nimetler vardır.
(İhya C. 4 S. 976)
28- Kıyâmet günü aziz ve celil olan
Rabbimiz gülerek yani rahmetiyle tecellî eder de “Ey Mü’minler, size müjde
sizden her birinizin cehennemdeki yerine bir Yahûdî ya da bir Hıristiyan
koydum. (İhya C. 4 S. 989)
29- Kim şahâdet kelimelerini
söylerse Allah’ü Teâlâ onu cehennem ateşine haram kılar. (İhya C. 4 S. 989)
30- Kıyâmet günü Allah’ü Teâlâ Arş’ın altından bir kitap çıkarır. Bu kitapta “Rahmetim gazabıma gâliptir, en merhametli benim” yazılıdır. Allah’ü Teâlâ o gün Cennet’tekiler kadar da. Cehennemdeki günahkâr mü’minlerden affedip cehennemden çıkarır. (İhya C. 4 S. 989)
Yorumlar
Yorum Gönder