40 Hadisi Şerif 84 (Cennet ve Cehennem)

 40 Hadisi Şerif 84 (Cennet ve Cehennem)

 

001- “– Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cennet’te, yay kadar bir yer, güneşin üzerine doğduğu veya battığı şeyden (dünyadan) daha hayırlıdır.” (Buhari, Bed’ü’lHalk 8, Tefsir, Vakı’a 1; Müslim, Cennet 6, (2826); Tirmizi, Cennet 1, (2525) Tirmizi, Hz. Enes’ten şu ziyadede bulunmuştur: “Sizden birinizin yayı kadar veya kamçısı kadar Cennet’teki bir yer, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. Cennet ehlinden bir kadın, arz ehline görünecek olsa, dünya ve içindekileri aydınlatır, arzla semâ arasını güzel koku ile doldururdu, onun başörtüsü dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır.” “– Sa’d İbnu Ebi Vakkâs radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cennet’te olan şeyden bir tırnağın azalttığı miktar, semavat ve dünya arasında dört ciheti de tezyin etmiş olarak görünürdü. Eğer Cennet ehlinden bir adam dünya ehline zuhûr etse ve bilezikleri görünse o(nun şavkı) güneşin ziyasını bastırırdı, tıpkı güneşin, yıldızların ziyasını bastırması gibi.” (Tirmizi, Cennet 7, (2541)

002- “– Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Sidretü’lMüntehâ’ya çıkarıldım. Orada dört nehir gördüm: İki nehir zâhirdi, iki nehir de bâtın. Zâhir olan iki nehir Nil ve Fırat nehirleriydi. Bâtın olanlar da Cennet’in iki nehri idi.” (Buhari, Eşribe 12; Müslim, İman 264, (164)

003- “– Hz. Büreyde radıyallahu anh anlatıyor: “Bir adam Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a: “Cennet’te at var mı?” diye sordu. Aleyhissalatu vesselam da: “Allah Teâla Hazretleri seni Cennet’e koyduğu takdirde, kızıl yâkuttan bir at üzerinde orada dolaşmak isteyecek olsan, o seni istediğin her yere uçuracaktır” buyurdular. Bunun üzerine diğer biri de: “Cennet’te deve var mı?” diye sordu. Ama buna Aleyhissalatu vesselam öncekine söylediği gibi söylemedi. Şöyle buyurdular: “Eğer Allah seni Cennet’e koyarsa, orada canının her çektiği, gözünün her hoşlandığı şey bulunacaktır.” (Tirmizi, Cennet 11, (2546)

004- “– Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cennet’te siyah gözlülerin (hurilerin) toplanma yerleri vardır. Orada, benzerini mahlukâtın hiç işitmediği güzel bir sesle şarkı okurlar ve şöyle söylerler:

“Bizler ebedileriz, hiç ölmeyiz!

Bizler nimetlere mazharız, fakr bilmeyiz!

Rabbimizden razıyız, [mükedder olmayız!]

Kendisinin olduğumuz beylerimize ne mutlu!” (Tirmizi, Cennet 24, (2567)

[Mükedder olmak]: Üzülmek, kederlenmek.

005- “– Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cennet ehlinin bir çarşısı vardır. Her cuma oraya gelirler. Derken kuzey rüzgârı eser, elbiselerini ve yüzlerini okşar. Bunun tesiriyle hüsün ve cemalleri artar. Böylece ailelerine, daha da güzelleşmiş olarak dönerler. Hanımları: “Vallahi, bizden ayrıldıktan sonra sizin cemal ve güzelliğiniz artmış!” derler. Erkekler de: “Sizler de, Allah’a kasem olsun, bizden sonra çok daha güzelleşmişsiniz!” derler.” (Müslim, Cennet 13, (2833)

006- “– Hz. Ali Radıyallahu Anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cennet’te bir çarşı vardır. Ancak orada ne alış, ne de satış vardır. Sadece erkek ve kadın sûretleri vardır. Erkek bunlardan bir suret arzu ederse o sûrete girer.” (Tirmizi, Cennet 15, (2553)

007- “– Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: “Yaktığınız ateş var ya, bu, cehennem ateşinin yetmiş cüzünden bir cüzdür!” buyurmuştu. (Yanındakiler): “Zaten bu ateş, vallahi (âsileri cezalandırmaya ahirette) yeterliydi” dediler. Aleyhissalâtu vesselâm: “Cehennem ateşi öbürüne altmışdokuz kat üstün kılındı. Her bir kat’ın harareti, bunun mislindedir.” (Buhari, Bed’ü’lHalk 10; Müslim, Cennet 29, (2843); Muvatta, Cehennem 1, 2, 994; Tirmizi Cehennem 7, (2592)

008- “– Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cehennem ateşi bin yıl yakıldı. Öyle ki kıpkırmızı oldu. Sonra bin yıl daha yakıldı, öyle ki beyazlaştı. Sonra bin yıl daha yakıldı. Şimdi o siyah ve karanlıktır.” (Tirmizi, Cehennem 8, (2594); Muvatta, Cehennem 2, (2, 994) Metin Tirmizi’ye aittir)

009- “– Ebu Saidi’lHudri radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cehennemi kuşatan surun dört (ayrı) duvarı vardır. Her duvarın kalınlığı kırk yıllık yürüme mesafesi kadardır.” (Tirmizi, Cehennem 4, (2587)

010- “– Hasan Basri rahimehullah anlatıyor: “Utbe İbnu Gazvân radıyallahu anh, Basra’da minberde (hutbe esnasında) dedi ki: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bize şöyle buyurmuşlardı: “Cehennemin kıyısından büyük bir taş bırakıldı. Bu taş yetmiş yıl aşağı doğru düştü de henüz dibe ulaşmadı.” (Utbe İbnu Gazvân, devamla) der ki: “Hz. Ömer radıyallahu anh: “Ateşi çok zikredip hatırlayın. Zira onun harareti pek şiddetlidir; derinliği çok fazladır, çengelleri demirdendir” buyurdu.” (Tirmizi, Cehennem 2, (2578)

011- “– Ebu Said elHudri radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Veyl, cehennemde bir vadidir. Kâfir orada, kırk yıl batar da dibine ulaşamaz.” (Tirmizi, Tefsir, Enbiya, (3164)

012- “– İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Eğer zakkûmdan, dünyaya tek damla damlatılacak olsa, bu dünya ehlinin yiyeceklerini ifsad ederdi. Öyleyse, yiyecek ve içeceği zakkum olan cehennemliğin hali ne olur (anlayın)!” (Tirmizi, Cehennem 4, (2588)

013- “– Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cehennem, Rabbine şikayet ederek: “Ey Rabbim! Bir parçam diğer bir parçamı yemektedir” dedi. bununn üzerine, Allah Teâla hazretleri ona, iki nefes almaya izin verdi: Bir nefes kışta, bir nefes de yazda. (Yazdaki nefesi) sizin rastladığınız en şiddetli sıcaktır. (Kıştaki nefesi de) sizin rastladığınız en şiddetli (soğuk olan) zemherirdir.” (Buhari, Bed’ü’lHalk 10; Müslim, Mesacid 185, (617); Tirmizi, Cehennem 9, (2595)

014- “– Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Kıyamet günü, ateşten bir parça, boyun şeklinde uzanır. Bunun, gören iki gözü, işiten iki kulağı, konuşan bir dili vardır. Der ki: “Ben üç takım (insanı cezalandırmak) için vazifelendirildim: Allah’la birlikte bir başka ilaha dua eden kimse, bile bile zulmeden cebbâr, tasvirciler.” (Tirmizi, Cehennem 1, (2577)

015- Ebu Sa'îdi'IHudrî radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Cennet’te bir karışlık yer (ebedi olduğu için, fani olan) kürei arz ve üzerinde bulunanlardan dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır."

016- Sehl İbnu Sa'd radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Cennet’te bir kamçılık yer (ebedi olduğu için, fani olan) dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır." Üsâme İbnu Zeyd radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm bir gün Ashabı Kiramına: "İçinizde Cennet için gayret edecek kimse yok mu? Zira Cennet’in eşi yoktur. Kâ'be'nin Rabbine yemin ederim ki, Cennet’, parıl parıl parlayan nurları, güzel kokulu üğrünen yeşillikleri, sağlam yüksek köşkleri, devamlı akan nehirleri, çok çeşitli olgun meyveleri, güzel genç zevceleri, pek çok takım elbiseleri ile yüksek, sağlam ve güzel saraylarda saadet ve yüz parlaklığı içinde yaşanan ebedi mekandır" buyurdu. Sahabiler: "Biz zaten onun için gayretteyiz, ey Allah'ın Resulü!" dediler. Aleyhissalâtu vesselâm: "İnşaallah!" deyiniz" dedi ve sonra cihaddan söz açtı ve ona teşvik etti." Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Allah'ın Cennet’e soktuğu hiç kimse yoktur ki, onu yetmişiki zevce ile evlendirmiş olmasın. Bunlardan ikisi hüru'layn (siyah gözlü), yetmiş tanesi cehennemliklerden kendine düşen mirasıdır. Bu kadınlardan herbiri şehvet çekicidir ve Cennet’lik her erkeğin şehvet gücü dâimidir." Hişam İbnu Halid der ki: "(Hadiste geçen) "Cehennemliklerden kendine düşenmirası" ibaresinden maksad, cehenneme giren erkeklerdir; bunların kadınlarına Cennet ehli varis olurlar, tıpkı Firavun'un hanımına varis olunduğu gibi." Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: "(Cennet’te) sizden herbirinin iki tane menzili vardır: "Bir menzili Cennet’te, bir menzili de cehennemde. Ölünce cehenneme girerse Cennet ehli onun menziline varis olur. İşte Allah Teâla hazretlerinin şu sözü bu durumu teyid eder: "İşte onlar varislerin ta kendileridir" (Mü'minün 10)" “– İbnu Mes’ud radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Kıyamet günü cehennem, yetmişbin yuları olduğu halde getirilir. Her yularında, onu çeken yetmişbin melek vardır.” (Müslim, Cennet 29, (2842); Tirmizi, Cehennem 1, (2576)

017- “– Mücahid anlatıyor: “İbnu Abbâs radıyallahu anhüma bana: “Cehennemin genişliği ne kadardır, biliyor musun?” diye sordu. Ben: “Hayır!” deyince: “Doğru, Allah’a yemin olsun, bilemezsin!” dedi ve ilave etti: “Bana Hz. Aişe radıyallahu anha dedi ki: “Resûlullah Aleyhissalâtu Vesselâm’a: “Kıyamet günü Arz toptan O’nun bir kabzasıdır (tam tasarrufundadır) Gökler de O’nun sağ eliyle dürülmüşlerdir” (Zümer 67) âyetinden sormuş ve: “Bu sırada insanlar nerede olurlar (ey Allah’ü Teâlâ’nın Resûlü)” demiştim. Aleyhissalatu vesselam: “Cehennem köprüsünde!” cevabını verdi.” (Tirmizi, Tefsir, Zümer, (3242)

018- “– Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Allah Teâla Hazretleri Cennet’i yarattığı zaman Cibril aleyhisselâm’a: “Git ona bir bak!” buyurdular. O da gidip Cennet’e baktı ve: “(Ey Rabbim!) Senin izzetine yemin olsun, onu işitip de ona girmeyen kalmayacak, herkes ona girecek!” dedi. (Allah Teâla Hazretleri) Cennet’in etrafını mekruhlarla çevirdi. Sonra: “Hele git ona bir daha bak!” buyurdu. Cebrail gidip ona bir daha baktı. Sonra da: “Korkarım, ona hiç kimse girmeyecek!” dedi. Cehennemi yaratınca, Cebrail’e: “Git, bir de şuna bak!” buyurdu. O da gidip ona baktı ve: “İzzetine yemin olsun, işitenlerden kimse ona girmeyecektir!” dedi. Allah Teâla hazretleri de onun etrafını şehvetlerle kuşattı. Sonra da: “Git ona bir kere daha bak!” dedi. O da gidip ona baktı. Döndüğü zaman: “İzzetine yemin olsun, tek kişi kalmayıp herkesin ona gireceğinden korkuyorum!” dedi.” (Ebu Davud, Sünnet 25, (4744); Tirmizi, Cennet 21, (2563); Nesai, Eyman 3, (7, 3)

019- “– Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cennet’in etrafı mekârihle (nefsin hoşlanmadığı şeylerle) sarılmıştır. Cehennemin etraf ı da şehevi (nefsin arzuladığı, cazip) şeylerle sarılmıştır.” Sahiheyn’de, Ebu Hureyre’den bu rivayet aynen gelmiştir. Ancak iki yerde “huffet” (=sarılmış) kelimesine bedel “hucibet” (=örtülmüş) kelimesi kullanılmıştır. “– Yine Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cehennem, içerisine âsiler atıldıkça: “Daha var mı?” demekten geri durmaz. Bu hal, Rabbu’lİzze’nin cehennemin üzerine ayağını koyup, iki yakasını dürüp birleştirmesine kadar devam eder. İşte o zaman cehennem: “Yeter, yeter. İzzet ve keremine yemin olsun yeter!” der. Cennet’te fazlalık devam eder. Allah, ona mahsus yeni bir halk yaratır ve bunları Cennet’in fazla kısmına yerleştirir.” (Buhari, Tefsir, Kaf 1, Eyman 12, Tevhid 7; Müslim, Cennet 37, (2848); Tirmizi, Tefsir, Kâf, (3268)

020- “– Sehl İbnu Sa’d radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cennet ehli, gurfelerde kalanları seyrederler, tıpkı gökteki yıldızları seyretmeniz gibi.” (Buhari, Rikak 51; Müslim, Cennet 10, (2830)

021- “– Ebu Sa’id radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cennet ehli gurfelerde kalanları (ehli guraf) görürler. Tıpkı, ufukta doğudan batıya giden inci gibi parlak yıldızları gördüğünüz gibi. Aralarındaki fazilet farkı, (gurfe ehlini) böyle yukarıda gösterir.” Bunun üzerine Ashâb: “Ey Allah’ü Teâlâ’nın Resûlü! Bu söylediğiniz, peygamberlerin makamı olmalı, başkaları oraya ulaşamamalı!” dedi. Ancak Aleyhissalatu vesselâm:  “Hayır! Ruhumu kudret elinde tutan Zât’a yemin olsun! Gurfelerde kalanlar (peygamberler değiller), Allah’a inanıp peygamberleri tasdik eden kimselerdir!” buyurdular.” (Buhari, Bed’u’lHalk 8; Müslim, Cennet 11, (2831)

022- “– Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cennet’e ilk girecek zümre, dolunay gecesindeki ay suretindedir. Onu takip eden zümre, parlaklık yönüyle gökteki en büyük yıldız gibidir. Cennet’likler bevletmezler, büyük abdest de bozmazlar, tükürmezler, sümkürmezler de. Tarakları altındandır, terleri misktir. Buhurdanları öd ağacından, zevceleri kara gözlü hurilerden olacak. Onlar ataları Âdem’in yaratılışı üzere, altmış zirâ boyunda tek bir adam suretinde olacaklar.” (Buhari, Bed’ü’lHalk 8, Enbiya 1; Müslim, Cennet 15, (2834); Tirmizi, Cennet 7, (2540)

023- “– Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm : “Cennet ehli Cennet’te yerler ve içerler. ancak tükürmezler, küçük ve büyük abdest bozmazlar, sümkürmezler de!” buyurmuştu. Ashab: “Peki yedikleri ne olur?” diye sordular. Aleyhissalatu vesselam: “Geğirmek ve misk sızıntısı gibi ter! Onlara tıpkı nefes ilham olunduğu gibi tesbih ve tahmid ilham olunur.” (Müslim, Cennet 18, (3835); Ebu Davud, Sünnet 23, (4741)

024- “– Ebu Said elHudri radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Bir kimse Cennet’lik olarak ölünce, büyük veya küçük, yaşı ne olursa olsun, otuz yaşında bir kimse olarak Cennet’e girer ve artık bu yaş ebediyyen değişmez. Cehennemlikler için de durum böyledir.” (Tirmizi, Cennet 23, (2565)

025- “– Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cennet ehlinin vücudu kılsız, yüzü sakalsız, gözleri sürmelidir, gençlikleri zail olmaz, elbiseleri eskimez.” (Tirmizi, Cennet 8, (2542) Tirmizi’nin bir rivayetinde şu ziyade var: “Cennet’liklerin başlarında taçlar vardır. Taçtaki tek bir inci, meşrık ile mağrib arasını aydınlatır.”

026- “– Ebu Rezin elUkayli radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cennet ehlinin çocuğu olmaz, (orada doğum yoktur)” (Tirmizi, Cennet 23, (2566)

027- “– Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: “Mü’mine Cennet’te şu şu kadar (kadınla) cima gücü verilir!” buyurmuşlardı. Kendisine: “Ey Allah’ü Teâlâ’nın Resûlü! Buna tâkat getirilebilir mi?” diye soruldu. “Yüz (kişinin) gücü verilir! (Böyle olunca takat getirir!)” buyurdular.” (Tirmizi, Cennet 6, (2539)

028- “– elHudri radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Kıyamet günü arz, tek bir çörek olacak. Cebbâr (olan Allah Teâla hazretleri), onu, Cennet’liklere azık olarak elinde çevirecektir, tıpkı sizin sefer sırasında çöreğinizi çevirdiğiniz gibi!” Bu sırada bir yahudi gelerek: “Ey Ebu’lKâsım! Rahman (olan Allah) seni mübarek kılsın! Kıyamet günü Cennet ehlinin (iştah açıcı) ikramı ne olacak haber vereyim mi?” dedi. Efendimiz: “Söyle bakalım!” buyurdular. Adam, tıpkı Aleyhissalâtu vesselâm’ın söylediği gibi: “Arz, tek bir çörek olur!” dedi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bize baktılar. Sonra azı dişleri görününceye kadar tebessüm buyurdular ve: “Peki Cennet ehlinin katıklarını sana haber vereyim mi?” dediler. Adam: “Buyurun!” dedi. Aleyhissalatu vesselam: “Bâlâm ve nûn!” buyurdular. Adam: “Bu nedir?” dedi. Aleyhissalatu vesselam:  “Öküz ve balıktır. Bunların ciğerlerinin kenarından yetmişbin kişi yer” buyurdular.” (Buhari, Rikak 44; Müslim, Münafikûn 30, (2792)

029- “– elHudri radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cennet ehlinden derecesi en düşük olanın seksenbin hizmetçisi, yetmişiki zevcesi vardır. Onun için inciden, zebercedden ve yakuttan bir çadır kurulur. Bu çadır, Câbiye’den San’a’ya kadar uzanan bir büyüklüktedir.” (Tirmizi, Cennet 23, (2565)

030- “– İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cennet ehlinin mertebece en düşük olanı o kimsedir ki: Bahçelerine, zevcelerine, nimetlerine, hizmetçilerine, koltuklarına bakar. Bunlar bin yıllık yürüme mesafesini doldururlar. Cennet’liklerin Allah nezdinde en kıymetli olanları ise, vechi ilahiye sabah ve akşam nazar ederler.” Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm sonra şu ayeti okudu. (Meâlen): “Yüzler vardır, o gün ter ü tâzedir, Rablerini görecektir” (Kıyamet 2223) (Tirmizi, Cennet 17, (2556), Tefsir, Kıyamet (3327)

031- “– Mugire İbnu Şu’be radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Hz. Musa aleyhisselâm Rabbine sordu: “Derece itibariyle Cennet ehlinin en düşüğü nasıldır?” Rab Teâla buyurdu: “O, Cennet ehli Cennet’e dahil edildikten sonra gelecek olan bir adamdır ki kendisine: “Cennet’e gir!” denilir. Adam: “Ey Rabbim nasıl gireyim. Herkes yerlerine yerleşti, mekanlarını tuttu!” der. Ona şöyle denilir: “Sana dünya meliklerinden birinin mülkü kadar mülk verilmesine razı mısın?” “Rabbim, razıyım!” der. Rab Teâla: “Sana bu verilmiştir. Onun misli, onun misli, onun misli, onun misli de.” Adam beşincide: “Ey Rabbim razı oldum (yeter!)” der. Rab Teâla: “Bu sana verildi, on misli daha verildi. Ayrıca gönlün her ne isterse, gözün neden zevk alırsa, sana hep verilmiştir!” buyurur. Adam: “Rabbim razı oldum(yeter!)” der. (Hz. Musa sormaya devam eder): “Ya derecesi en üstün olan (nasıldır)?” “İşte irade ettiklerim bunlardı. Onların keramet fidanlarını kendi elimle diktim ve üzerlerine mühür vurdum. Onlara hazırladığımı, ne bir göz görmüş ne bir kulak işitmiştir, hiçbir beşer kalbine de hutur etmemiştir.” (Müslim, İman 312, (189); Tirmizi, Tefsir, Secde, (3196)

032- “– Ebu Sa’id elHudri radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Allah Teâla hazretleri Cennet ehline; “Ey Cennet ahalisi!” diye seslenir. Onlar: “Ey Rabbimiz, buyur! Ebrine âmâdeyiz! Hayır senin elindedir!” derler. Rab Teâla: “Razı oldunuz mu? diye sorar. Onlar: “Ey Rabbimiz! Razı olmamak ne haddimize! Sen bize mahlûkatından bir başkasına vermediğin nimetler verdin!” derler. Rab Teâla: “Ben sizlere bundan daha fazlasını vereyim mi?” der. Onlar: “Bu verdiklerinden daha üstün ne olabilir?” derler. Rab Teâla: “Size rızamı helal kıldım. Artık, size ebediyen gadab etmeyeceğim!” buyururlar.” (Buhari, Rikâk 51, Tevhid 38; Müslim, Cennet 9, (2829); Tirmizi, Cennet 18, (2558)

033- “– Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Bana Cennet’e giren ilk üç kişi arzedildi. Bunlardan biri şehid, biri iffetli olan (ve azla yetinerek) iffetini koruyan, biri de Allah’a ibadetini güzel yapan ve efendilerine hayırhah olan bir köle idi.” (Tirmizi, Fezâilu’lCihad 13, (1642)

034- “– Harise İbnu Vehb radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: “Size Cennet ehlini haber vereyim mi?” buyurdular. Ashab: “Evet ey Allah’ü Teâlâ’nın Resûlü” dedi. Aleyhissalatu vesselâm: “Her bir biçare addedilen zayıf kimsedir. Bu kimse, bir hususta Allah’a yemin etse, Allah onun dilediğini yerine getirirek tebrie eder ve hânis kılmaz” buyurdu ve tekrar sordu: “Size cehennem ehlini haber vereyim mi? Bunlar kaba, cimri ve kibirli kimselerdir.” (Buhari, Tefsir, Nûn 1, Edeb 61, Eymân 9; Müslim, Cennet 46, (2853); Tirmizi, Cehennem 13, (2608)

035- “– Ebu Davud’da Harise radıyallahu anh’tan gelen bir rivayette, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurmuştur: “Cennet’e ne zengin cimri, ne de kaba merhametsiz girer.” (Ebu Davud, Edeb 8, (4801)

036- “– Nu’mân İbnu Beşir radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cehennemliklerin azab cihetiyle en hafif olanı, ayağında ateşten bir nalın ve nalın bağı olan kimsedir ki, ayağındakiler sebebiyle, tıpkı tencerenin kaynaması gibi, başında dimağı kaynar. Öyle tahammülfersa bir azam duyar ki, azabca insanların en hafifi olduğu halde, kendinden şiddetli azab çeken olmadığını zanneder.” (Buhari, Rikâk 8; Müslim, İman 363, (213); Tirmizi, Cehennem 12, (2607)

037- “– Semüre İbnu Cündeb radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “(Cehennemlikler derece derecedir.) Bir kısmı vardır, ateş onları topuğuna kadar yakalar, bir kısmı vardır, dizlerine kadar yakalar, bir kısmı vardır kemere kadar yakalar, bir kısmı vardır köprücük kemiğine kadar yakalar.” (Müslim, Cennet 33, (2845)

038- “– Ebu’dDerda radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cehennem ehline açlık musallat edilir. Bu, içinde bulundukları azaba eşit dereceye ulaşır. Açlığa karşı yardım talep ederler. Onlara besleyici olmayan ve açlığı gidermeyen darî’ (denen dikenli bir ot) verilir. Tekrar yiyecek isterler, bu sefer de boğazda tıkanıp kalan bir yiyecekle imdat edilir. (Bu da boğazlarında takılır kalır, ne ileri geçer, ne de geri gelir.) Derken, dünyada iken, bu durumda, bir içecekle takılan lokmaları kaydırdıklarını hatırlarlar ve bir içecek talep ederler. Kendilerine demir kancalar bulunan kaplarda kaynar sular verilir. Bu kaplar, yüzlerine yaklaştırılınca, yüzlerini dağlayıp atar. Su karınlarına girince, içerilerini param parça eder. Bu sefer de: “Cehennemin bekçilerini çağırın, ola ki azabımızı biraz hafifletir!” derler. Onları çağırırlar. Onlar gelince: “Size peygamberleriniz bu halleri açıklayan haberleri getirmemiş miydi?” derler. Onlar:

 “Evet getirmişti (ama dinlemedik)” derler. Bunun üzerine, bekçiler: “Siz isteyin durun! Kâfirlerin istekleri (burada) boşadır!” derler” (Gâfir 50) Cehennemlikler bekçilerden ümidi kesince: “(Cehenneme müvekkel melek) Mâlik’i çağırın!” derler. (Mâlik gelince): “Ey Mâlik, (söyle de) Rabbin bizim hakkımızda ölüme hükmetsin!” derler. Mâlik de onlara: “Hayır! (Siz burada canlı olarak ebedi) kalıcılarsınız!” diye cevap verecek” (Zuhruf 77) (Hadisin ravilerinden) A’meş rahimehullah der ki: “Bana bildirildi ki, cehennemliklerin Mâlik’e yalvarmaları ile Mâlik’in onlara verdiği cevap arasında bin yıllak zaman geçecektir. Cehennemlikler, bu sefer aralarında: “Rabbinize dua edin, sizin için O’ndan daha hayırlı kimse yok!” diyecekler ve elbirlik şöyle yakaracaklar: “Ey Rabbimiz, bedbahtlığımız bize galebe çalmıştı, biz gerçekten sapıtmış kimselerdik. Ey Rabbimiz bizi bundan çıkar. Eğer (yine) küfre dönersek artık hiç şüphesiz ki zâlimlerden oluruz” (Mü’minûn 106107) Rab Teâl, onlara: “Cehennemin içine yıkılıp gidin! Bana bir şey söylemeyin!” diyecek” (Mü’minûn 108) Resûlullah devamla dedi ki: “Bu cevap üzerine, cehennem ehli her çeşit hayırdan ümidlerini keserler; hıçkırmaya, nedâmet etmeye, dövünüp yırtınmaya başlarlar.” (Tirmizi, Cehennem 5, (2589)

039- “– Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Cehennemliklerin tepelerine kaynar su dökülür. Bu su, vücudlarının içine nüfuz eder, öyle ki karınlarına kadar ulaşır; içlerinde ne var ne yok, söker atar ve ayaklarını delip geçer. Bu hâdise “Bununla karınlarının içinde ne varsa hepsi ve derileri eritilecektir” (Hacc 20) ayetinde zikri geçen eritme (esSahru) hâdisesidir. Sonra (eriyen cesedleri) eski haline iade edilir.” (Tirmizi, Cehennem 4, (2585)

040- “– Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Kâfirin cehennemdeki bir azı dişi Uhud dağı kadardır. Derisinin kalınlığı da üç gecelik yol mesafesidir.” (Müslim, Cennet 44, (2851); Tirmizi, Cehennem 3, (2580, 2581, 2582)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis