Hz. Muhammed Aleyhisselâm'ın Eğitim Ve Öğretime Verdiği Önem Nedir?
Hz. Muhammed Aleyhisselâm'ın Eğitim Ve Öğretime Verdiği Önem Nedir?
Allah’ü Teâlâ’ya iman eden bir toplum oluşturmayı amaçlayan Hz.
Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem ilme, eğitim ve öğretime büyük önem
vermiştir. Onun faaliyetlerinde ve sözlerinde bilgi, öğrenme, öğretme, öğrenci
ve öğretmene verilen değer çok fazla yer tutar. Hadis literatüründe eğitim ve
öğretime teşvik eden yüzlerce ve buna karşılık bilgisizliği yeren çok sayıda
hadis mevcuttur.
Bu hususta kendisine indirilen ilk vahiy de "Oku!"
emridir. Dolayısıyla okumak ona ve ümmetine Allah Teâlâ'nın ilk emridir. Bunun
yanında Kur'an-ı Kerim'de bilime teşvik eden ve âlimi öven âyet-i kerimeler
mevcuttur. Kur'an-ı Kerim'de, Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem'in ilâhî
tebliğ görevinin eğitim-öğretimden ibaret olduğu bildirilir. Bu mealde şöyle
buyurulur:
"Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle
Allah mü'minlere büyük bir lütufda bulunmuştur."1
Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem de bir hadisinde kendi
görevinin mahiyetini şöyle açıklamıştır:
"Allah beni bir muallim olarak göndermiş
bulunuyor."2
Dolayısıyla gönderildiği toplumu eğitim ve öğretime tâbi tutmak
onun peygamberlik görevleri arasında bulunmaktadır. Kur'an'ın ve Hz. Peygamber Sallallahü
Aleyhi Vesellem'in teşviki, Müslümanlar arasında yazıya, ilme rağbeti ve
öğrenme arzusunu artırmıştır. Onun döneminde insanlar bir şeyler öğrenmek için
kendisinin ve diğer öğretmenlerin yanına gelmeye başlamışlardır.
Bu ilkeler çerçevesinde Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem'in
eğitim-öğretimle ilgili faaliyetlerine temas etmek yerinde olacaktır. O, daha
Mekke döneminde, kendisine vahyedilen ayetlerin yazılmasına ve bu suretle
korunmasına önem vermiştir. Ayetlerin çoğaltılarak dağıtılmasını teşvik
etmiştir. Mekke döneminin ilk yıllarında Dârü'l-Erkam'ı bir eğitim-öğretim
merkezi olarak kullanmıştır. Burada, Kur'an âyetleri okunuyor, yazılıyor, dinî
bilgiler öğreniliyor ve bu bilgilerin pratik uygulaması yapılıyordu. İslâm'ı
öğrenmek isteyenler de buraya geliyorlardı. Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi
Vesellem, hicretten iki yıl önce Mekke'ye gelip Akabe mevkiinde Müslüman olan
Medinelilerin eğitimi ile de ilgilenmiş; onların isteği üzerine Kur'an'ı ve
İslâm'ın prensiplerini öğretmek için Medine'ye öğretmen göndermiştir.
Hicretten sonra Medine'de Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi
Vesellem'in ilk ve önemli faaliyetlerinden birisi, bir ibadet mahalli olmasının
yanında, aynı zamanda eğitim-öğretim merkezi olan, Mescid-i Nebevî'yi inşâ
etmek olmuştur. Mescid'in bitişiğinde "Suffe" denilen mekanda kalan
bazı sahâbîler, Kur'an ve yazı öğrenmekle meşgul oluyorlardı. İslâm'ın temel
esaslarını öğrenmek üzere Medine'ye çeşitli bölgelerden gelenlerin bir kısmı da
burada kalıyordu. Suffe'deki öğrenci sayısının kimi zaman dört yüze ulaştığı
oluyordu. Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem burada bizzat ders verdiği
gibi, Kur'an ve yazı öğretmek üzere muallimler de tayin ediyordu. Ubâde b.
Sâmit adlı sahâbî, burada yazı ve Kur'an öğretenlerden biridir.3 Hatta sadece
Müslüman muallimler değil, müşrik muallimler de yazı öğretiyordu. Nitekim Bedir
savaşında Müslümanların eline esir düşen müşrik askerlerden okur-yazar olup da
kurtuluş fidyesi verecek parası bulunmayanlar, on Müslüman çocuğuna yazı
öğretmek suretiyle serbest bırakılmışlardır. Zeyd b. Sâbit bu şekilde Arapça
okuma yazma öğrenmiştir. Şüphesiz bu uygulama, o dönemin şartları dikkate
alındığında muazzam bir gelişmedir.
Ahmed b. Hanbel'in naklettiği bir rivayet, müşrik esirlerin yazı
öğretmesiyle ilgili uygulama hakkında bilgi ve ipucu verici mahiyettedir. Buna
göre bir gün öğrencilerden birisi ağlayarak babasının yanına gelir. Babası
niçin ağladığını sorar. Çocuk, öğretmeninin dövdüğünü söyler. Babası "Kötü
adam! Bedir'in intikamını alıyor..."4 der. Biraz sonra temas edeceğimiz
üzere, Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem'in eğitiminde şiddete yer
yoktur. Fakat müşrik öğretmenin bu davranışından, eski gelenekte dayağın
bulunduğu anlaşılmaktadır. Ancak yukarıdaki olaydan Hz. Peygamber Sallallahü
Aleyhi Vesellem'in haberinin olup olmadığına, haberdar olduysa ne gibi bir
tavır takındığına dair bilgiye rastlayamadık.
Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem, Mescid-i Nebevî'ye
ilim öğrenmek için gelenleri, Allah yolunda mücâhede edenlerle bir tutmuştur.5
Kısa süre sonra Mescid-i Nebevî ve Suffe ihtiyacı karşılayamaz duruma gelince
Medine'de yeni eğitim mekanları faaliyete geçirilmiştir. Kaynaklar, onun
sağlığında Mescid-i Nebevî'nin dışında Medine'de dokuz mescid daha bulunduğunu
nakletmektedirler. Bu mescidlerde Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem
sohbet yaptığı, namaz kılındığı gibi eğitim-öğretim faaliyetlerinin yürütüldüğü
de muhakkaktır.
Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem eğitim-öğretim
faaliyetlerini sabit mekanların dışında da sürdürmüştür. Gerektiğinde bu tür
faaliyet için yer ve zaman tanımamıştır. Buna örnek olmak üzere onun başından
geçen bir olayı burada anlatmak istiyoruz.
Bir yolculuk esnasında Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem,
deve üzerinde karşıdan gelen bir adamın kendisiyle görüşmek istediğini tahmin
eder. Selamlaşmadan sonra nereden gelip nereye gittiğini sorar. Adam
Resûlüllah'la görüşmek istediğini söyler. Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi
Vesellem kendisini tanıtır. Bunun üzerine adam ona "İman nedir, bana
öğret?" der. Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem de "Allah'tan
başka ilah bulunmadığına ve Muhammed'in de Allah'ın elçisi olduğuna şehadet
edersin, namazı kılarsın, zekatı verirsin, ramazan orucunu tutarsın,
Beytullah'ı haccedersin." der. Adam da bunları kabul ettiğini söyler. Bu
arada beklenmedik bir gelişme olur. Adamın devesinin ayağı bir fare tuzağına
girer ve yıkılır. Adam da düşerek ölür. Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi
Vesellem onun yıkanıp kefenlenmesi ve defniyle ilgilenir.6
Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem ilim öğrenmede
kadın-erkek ayırımı gözetmemiş, erkeklerin yanısıra kadınların eğitimiyle de
ilgilenmiştir. Onlara özel gün ayırarak konuşma yapmıştır. Onun zamanında kadın
öğretmenler de vardı. Nitekim Şifâ (Ümmü Süleyman b. Hayseme), Hz. Peygamber Sallallahü
Aleyhi Vesellem'in hanımlarından Hz. Hafsa (r.anha)'ya yazı öğretmiştir. Hz.
Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem'in hanımları kızların eğitim ve öğretimi
ile ilgilenirlerdi. Onlar, evlerine gelen genç kızlara bildiklerini
anlatırlardı. Bu kızlar da öğrendikleri bilgileri başkalarına aktarırlardı. Hz.
Aişe ve Ümmü Seleme (r.anhuma) başta olmak üzere Hz. Peygamber Sallallahü
Aleyhi Vesellem'in hanımlarının ve daha başka kadınların eğitim ve öğretime
büyük katkıları olmuştur.
Hz. Âişe (Radiyallahü Anha), öğrenme konusunda utanmayan ensar
kadınlarını övmüştür.7 Bu noktadan hareketle, kadınların öğrenmeye büyük ilgi
gösterdiği sonucunu çıkarmak mümkündür. Sahâbîler de kendi kız çocuklarının
eğitimiyle ilgilenmişlerdir. Söz gelimi Sa'd b. Ebû Vakkas, kızına yazı
öğretmiştir.
Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem'in eğitim konusunda
hür-köle ayırımı gözetmediği de bilinmektedir. Hadis kaynaklarında onun şu sözü
çok geçmektedir:
"Kim bir câriyeyi güzel bir şekilde eğitir, terbiye eder,
sonra da azat eder ve evlendirirse, onun için iki mükâfat vardır."8
Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem eğitimde kolaylaştırıcı
metotlar takip etmeyi, sabrı ve tahammülü teşvik ve tavsiye etmiş; öfkeye ve
şiddete yer verilmemesini istemiştir. Nitekim bir sözünde "Öğretin,
kolaylaştırın, zorlaştırmayın, öfkelendiğiniz zaman susun!" demiş ve
"Öfkelendiğiniz zaman susun!" sözünü üç defa tekrar etmiştir.9 Bir
eğitici olarak onun hakkında sahâbede oluşan imaj son derece olumludur. Muaviye
b. Hakem es-Sülemi adlı sahâbî, bu hususta şunları söylemiştir:
"Ben Resûlüllah'tan daha güzel eğitim veren bir öğretmen
görmedim. Beni ne azarladı, ne dövdü ve ne de hakaret etti."10
Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem'in faaliyetlerinde
yazının önemli yeri vardır. O, Kur'an-ı Kerim ayetlerini yazdırmıştır. Medine
vesikasını da yazılı olarak düzenlemiştir. İlk nüfus sayımını yazılı olarak
yaptırmıştır. Bütün antlaşmaları yazılı belgelere dayandırmıştır. Devlet
gelirlerini, gelirlerin tahminini, takdirini ve tahsilâtını yazıyla tespit
ettirmiştir. Sefere çıkarken ordusunu bir meydanda toplayıp isimlerini yazdırır
ve ordu mevcudunu kayıtlı hale getirirdi.
Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem, ailelerin gençleri ok
atmak, yüzmek, hesap, tıp, neseb ve Kur'an okumak gibi hem maddî ve hem manevî
alanlarda eğitmelerini tavsiye ve emir buyurmuştur. Onun döneminde çocuk, genç,
yaşlı, her yaştan insanlar eğitim almıştır. Müslümanlığı kabul eden bölgelere
öğretmenler tayin etmiştir. Bu itibarla Medineliler arasında yazı yazmayı
bilenler çoğaldığı gibi, Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem'in sağlığında
ve vefatından sonra Müslümanların fethettikleri yerlerde yazı hızla yayılmaya
başlamıştır.
Sahâbe arasında Farsça, Rumca, Kıptîce, Habeşçe, İbrânîce ve
Süryânîce bilenler vardı. Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem bir gün Zeyd
b. Sâbit'e: "Sen Süryânîce biliyor musun? Bana mektuplar geliyor?"
demiştir. Zeyd b. Sâbit'in "Bilmiyorum." demesi üzerine Hz. Peygamber
Sallallahü Aleyhi Vesellem "Onu öğren." demiştir. Bunun üzerine Zeyd
İbrânîce ve Süryânîce öğrenmiştir.11
İdareci ve memurların yetişmesi için ayrı okullar mevcut
değildi. Ancak halkın eğitildiği mekanlarda Kur'an öğrenimi mecbûrî olduğundan,
buralarda eğitim görenler, her çeşit idârî görevlerde istihdam ediliyorladı.
Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem bilginin
yaygınlaşmasını teşvik etmiş; insanlardan bildiklerini başkalarına
aktarmalarını istemiştir.12 Taşradan Medine'ye gelip burada bir müddet kalan ve
İslâm'ı öğrenen heyetlere, bölgelerine dönüp, öğrendiklerini oradaki insanlara
öğretmelerini istemiştir.13 Abdülkays heyetine imanı ve ilmi muhafaza
etmelerini tembih etmiştir.14 Bu, Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem'in
ilim ile iman arasındaki bağıntıya dikkat çekmesi bakımından önem taşımaktadır.
Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem yoğun ve titiz bir
çalışma sonunda, câhiliye örf ve adetleri üzerine yaşayan bir toplumun
fertlerini eğitmiş ve o fertlerden yepyeni bir İslâm toplumu oluşturmuştur. Bu
muazzam dönüşüm, eğitim-öğretim sayesinde mümkün olmuştur. Onun eğittiği
topluluğun içinden hâfızlar, kıraat alimleri, hâkimler, valiler, ülkeler
fetheden ordu komutanları, devlet adamları ve devlet başkanları yetişmiştir.
Şüphesiz Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem eğitim ve
öğretimi, kendi döneminin fizikî şartları, ihtiyaçları ve metotları
çerçevesinde gerçekleştirmiştir. Öğretim mekanları, konular, metotlar,
günümüzde bile on-yirmi yıl ve hatta daha kısa süre zarfında değişebilmektedir.
Bu durumda:
Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem'in
eğitim-öğretim konusunda her zaman geçerliliğini koruyabilecek evrensel
nitelikteki uygulamaları bizim için önemlidir. Bu hususları da şu şekilde
sıralayabiliriz:
·
Okumaya, yazmaya önem vermesi;
·
Eğitimde şiddete yer vermemesi;
·
Şayet öğrettiği konular pratiğe yönelik ise, söylediğini
önce kendisinin uygulaması veya uygulamalı bir şekilde öğretmesi;
·
Bir konuyu iyice hazmetmeden diğerine geçmemesi (on âyeti
iyice hazmettirmeden diğer on ayete geçmediği rivayet edilmektedir);15
·
Öğrencileri bıktırmaması, usandırmaması;
·
Öğrettiği kimselerin yaşını, kapasitesini, bilgi ve
kültür seviyelerini dikkate alması;
·
Ortaya soru atarak dikkatleri toplaması ve daha sonra da
cevaplaması;
·
Zekâ geliştirme yoluna gitmesi (bilinen bir hususu
bilmece tarzında sorması gibi);
·
Topluma arz ettiği bir hükmü daha iyi anlaşılabilmesi
için gerekli gördüğü durumlarda sebep ve gerekçesiyle birlikte anlatması;
·
Konuyu örneklerle ve benzetmelerle, gerekirse jest ve
mimiklerini de kullanarak ve hatta şekil çizerek sunması;
·
Sırf tartışmak, çekişmek, inat için ve gereksiz şeyleri
sormak dışında, soruya teşvik etmesi ve soruları ikna edici bir şekilde
cevaplaması;
·
Sahabeyi alıştırmak için bazı soruları ve meselelerin
çözümünü, hatta bazen kendi huzurunda bile onlara havale etmesi; bu suretle
onlara değer verdiğini ortaya koyması, kişiliklerinin ve sorumluluk
bilinçlerinin gelişmesine katkıda bulunarak geleceğe hazırlaması;
·
Sorduğu soruya doğru cevap alınca teşvik ve taltif için,
takdirlerini açıkça belirtmesi;
·
Lüzumu halinde tekrardan kaçınmaması;
·
Bazen anlatacağı konunun özetini verip daha sonra
açıklamaya geçmesi;
·
Gerekli durumlarda yazdırarak öğretmesi vb.16
Dipnotlar:
1. Âl-i İmrân Sûresi 164.
2. İbn Hanbel, III, 328; İbn Mâce, I, 17 .
3. İbn Hanbel, V, 315.
4. İbn Hanbel, I, 247.
5. İbn Hanbel, II, 418.
6. İbn Hanbel, IV, 359.
7. Buhârî, I, 41.
8. Buhârî, I, 33; İbn Hanbel, IV, 395, 402, 414.
9. İbn Hanbel, I, 239, 283, 365.
10. İbn Hanbel, V, 447-448; Müslim, I, 381; Dârimî, s. 353-354.
11. İbn Hanbel, V, 182; Tirmizî, IV, 67-68.
12. Müslim, III, 2156; Dârimî, 62.
13. Buhârî, I, 30, 167.
14. Buhârî, I, 30.
15. İbn Hanbel, V, 410.
16. Bu hususlarla ilgili ayrıntılı bilgi ve örnekler için bk.
Ebû Gudde, Hz. Muhammed ve Öğretim Metodları, çev. Enbiya Yıldırım, İstanbul
1998.
Sorularla İslâmiyet
Yorumlar
Yorum Gönder