Üç Kişi Vardır ki Allah Kıyamet Günü Onlarla Konuşmaz
Üç Kişi Vardır ki Allah Kıyamet Günü Onlarla Konuşmaz
Üç Kişi Vardır ki Allah Kıyamet Günü Onlarla Konuşmaz,
Hadisinin Hikmeti Nedir?
Soru Detayı
"Üç kişi vardır ki Allah Kıyamet Günü onlarla
konuşmaz. Onları temize çıkarmaz. Onların yüzüne bakmaz ve onlara acıklı bir
azab vardır: Zina eden ihtiyar, yalan söyleyen idareci ve kibirli fakir."
- Zina eden ihtiyarla, fakirin aynı kefeye konmasının
hikmeti nedir?
Cevap
Değerli kardeşimiz,
İlgili hadis rivayeti şöyledir:
ثَلاثَةٌ لاَ يُكَلِّمُهُمْ اللَّه
يوْمَ الْقِيَامةِ ، وَلاَ يُزَكِّيهِمْ ، وَلا ينْظُرُ إلَيْهِمْ ، ولَهُمْ
عذَابٌ أليمٌ : شَيْخٌ زَانٍ ، ومَلِكٌ كَذَّابٌ، وَعَائِل مُسْتَكْبِرٌ
“Allah Teâlâ
kıyamet gününde üç kişiyle konuşmaz, onları temize çıkarmaz, suratlarına bile
bakmaz; onlar için acıklı azap vardır: Bunlar zina eden ihtiyar, yalan söyleyen
hükümdar, kibirlenen fakirdir.” (Müslim, İman 172; bk. Tirmizî, Cennet 25;
Nesai, Zekat 75,77)
Hz. Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem'in “Allah
Teala kıyamet gününde üç kişiyle konuşmaz, onları temize çıkarmaz, suratlarına
bile bakmaz; üstelik onlar korkunç bir azaba uğrarlar.” ifadesiyle başlayan
başka hadisleri de vardır.
Demek oluyor ki, bu ağır cezayı hak eden başka günahkarlar
da vardır. Adaletinin yanında lütfunun, gazabının yanında rızasının görüleceği
o günde, sözü edilen bu kimseler O’nun lütfuna değil gazabına uğrayacaklardır.
Allah Teâlâ’nın bu kimselerle konuşmaması; onlara gazap
buyurması, onları sevindirecek bir şey söylememesi, onlardan memnun kaldığını
göstermemesi veya gerçekten kendileriyle hiçbir şekilde konuşmaması gibi
manalara gelmektedir.
Bu kimseleri temize çıkarmaması; hayırlarını, ibadetlerini
kabul etmemesi, günahlarını bağışlamaması, onlardan hoşnut olduğunu göstermemesi
demektir.
Cenab-ı Hakk’ın onlara bakmaması ise, kendilerine rahmet
ve merhamet etmeyeceğini ifade etmektedir.
Bu hadiste geçen günahkarların müşterek özellikleri, bu
günahlardan halleri veya mevkileri itibariyle uzak durmaları gereğidir. Buna rağmen
o işleri yapmaları, ya Allah’ın bu yasaklarına önem vermediklerini veya kula
hiç de yakışmayan bir inat içinde olduklarını gösterir.
Bu üç günahkardan birincisi, zina
eden ihtiyardır.
Yaşını başını almış bir kimse artık olgunlaşmalı, doğruyu
yanlışı görmeli, yaklaşmakta olduğu sonu fark etmelidir. Ömrü gaflet içinde
geçmişse, kendine çeki düzen vererek haramlardan uzak durmalıdır. Gençlik uçup
gittiği, eski gücü yittiği, vücudu artık iflas ettiği için zinaya
yaklaşmamalıdır. Şayet yaşlı bir kimse böyle yapmamış, gençlere bile
yasaklanmış olan bir günaha devam etmişse, Allah Teala ona iltifat
buyurmayacaktır.
Daha da önemlisi, herkesin gideceği o dönülmez yolu,
ihtiyarın herkesten iyi fark etmesi icap eder. Esasen yaşlılık, zina fiilinden
uzak durmak için güzel bir fırsattır. Bütün bunlara rağmen gözü ve ayağı
çöplükte olan ihtiyar, Cenâb-ı Hakk’ın azabını hak etmiş olur.
İkinci günahkar, yalan söyleyen
devlet reisidir.
“Yalan söyleyen
hükümdar”ı da anlamak mümkün değildir. Çünkü yalan söylemek güçsüzün,
zavallının silahıdır. Elinde her türlü imkan bulunan bir devlet başkanı,
yalandan en uzak durması gereken kimsedir. Buna rağmen yalan söylemek gibi
büyük bir günahtan kaçınmayan kimse, ilâhî gazaba müstahak olur.
Hadîs-i şerîfin bazı rivayetlerinde “yalan söyleyen”
devlet reisi yerine, “zâlim devlet reisi” ifadesi bulunmaktadır. (Tirmizî,
Cennet 25; Nesâî, Zekât 75)
Üçüncü günahkâr ise kibirli fakirdir.
Bir fakirin kibirlenmeye hakkı yoktur. Zira kibir, malın,
mülkün, varlığın şımarttığı kimselerin yaşadığı bir hâl, yasaklanmış bir
duygudur. Fakir olan kimse haddini bilmeli, kibir yerine tevazuyu seçmelidir.
Esasen fakirlik iyi bir şey olmamakla beraber, onun en
büyük faydası, insanı mütevazi olmaya sevk etmesidir. Bu sebeple tevazu fakirde
daha güzel durmakta, ona daha çok yakışmaktadır.
Zenginin durumu bunun tam aksinedir. Onun elinde büyük
imkanlar bulunduğu, her istediğini yapabilecek güce sahip olduğu için kibir
duygusuna daha yakın, tevazudan daha uzaktır.
İşte bu sebeple haline bakmadan kibirlenen fakir, Cenâb-ı
Hakk’ın affını, merhametini ve iltifatını kaybetmiş olur.
Bizi burada özellikle ilgilendiren kibirli fakirin
hâlidir. Bir fakir, kibirlenmeye hakkı olmadığı halde kibirli davranıyorsa,
demek ki bu huy onun mizacına işlemiştir. Bu kötü huy sebebiyle çalışıp
çabalamıyor, her işi beğenmiyor, çoluğunu çocuğunu aç ve muhtaç bırakıyorsa,
günahı bir kat daha artıyor demektir. Dinimiz dilenmeyi yasaklamakla beraber,
muhtaç durumda olanların ihtiyaçlarını giderecek kadar dilenmelerine izin vermiştir.
Aile babası olan bir fakir hem çalışıp çabalamıyor hem de
çocuklarının zaruri ihtiyaçlarını gidermek için kimseden bir şey kabul etmiyor,
üstelik ihtiyacı yokmuş gibi davranıyorsa, bu davranışı bir kat daha
çirkinleşir, suçu biraz daha katmerleşir. Özetle:
- Allah Teâlâ kıyamet gününde bazı yasaklarını çiğneyen
kimselere rahmet ve merhamet etmeyecek, onları pek acıklı bir cezaya
çarptıracaktır.
- Zina çirkin bir iştir. İhtiyarın zina etmesi daha
çirkindir.
- Yalan söylemek kötü bir fiildir. Bir devlet reisinin
yalancılık yapması daha kötüdür.
- Kibir, kula yakışmayan fena bir duygudur. Fakirin
kibirlenmesi daha fenadır.
- Hadiste geçen üç günahı işleyen bu üç kişi, konumları
itibariyle o suçlardan en uzakta olmaları gereken kimselerdir.
- Buna rağmen kendilerine hiç yakışmayan bu günahları
işlemeleri, onları kesin yasağa rağmen önemsemediklerini gösterir.
Cenab-ı Hakk’ın gazabına uğramak, affını yitirmek,
merhametinden uzak kalmak mahrumiyetlerin en büyüğü, bahtsızlıkların en korkuncudur.
Yüce Mevlâ böyle bir akıbetten bizi ve bütün müminleri
muhafaza buyursun. Amin...
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
Yorumlar
Yorum Gönder