Dünyâ Ve Âhiret Se'âdeti İçin Mühim Tavsiyeler
Dünyâ Ve Âhiret Se'âdeti İçin Mühim Tavsiyeler
Ebu'l-Hasan
eş-Şâzelî Kuddise Sirrûh Hazretleri'nin şöyle anlattığı nakledilmiştir: Şu
övülen hasletlere sımsıkı sarıl ki, bu sayede iki cihanda se'âdete erişesin!
001- Sakın kâfirlerden dost,
mü'minlerden de kendine bir düşman edinme.
002- Takvâyı kendine (yegâne) azık
edinerek (tıpkı bir yolcu gibi) dünyadan geç git.
003- Kendini ölülerin arasında kabul
et (her an ölebileceğini aklından hiç çıkarma).
004- Allâh'ın bir olduğuna ve
Muhammed ﷺ'in O'nun Rasûlü olduğuna şâhitlik et.
(Eğer böyle yaparsan) her ne kadar azda olsa sâlih bir amel sana yetecektir.
005- Ayrıca (her gün): "Âmentü
billâhi ve melâiketihî ve kütübihî ve rasûlihî ve kâlû semi'ğnâ ve eta'ğnâ
ğufrâneke rabbenâ ve ileyke'l-mesîr"
اٰمَنْتُ بِاللهِ وَمَلَائِكَتِهِ
وَكُتِبِهِ وَرُسُلِهِ، وَقَالُوا سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَ
اِلَيْكَ الْمَصِيرُ
"Ben
Allâh'a, O'nun meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine imân ettim. İşittik ve
itaat ettik, ey Rabbimiz, Senden bağışlanma dileriz, sonunda dönüş yalnız
Sanadır!", duasını okumaya devam et.
Kim
bu (sayılan) hasletlere sımsıkı yapışırsa, Allâh’ü Te'ala o kişinin dünyada
dört, âhirette de dört vasfa sahip olacagına kefîl olur ki:
Dünyadakiler:
a) sözde doğruluk b) amelde ihlas c) yağmur gibi (bol) rızka nâiliyet d)
(bütün) kötülüklerden korunmaktır.
Âhirettekiler
ise: a) büyük bir bağışlanma b) (Allâh’ü Teâlâ'ya) mânevî yakınlık c) Me'vâ
cennetine girme d) (âhirette bir mü'minin ulaşabileceği) en yüce mertebeye
ulaşmaktır.
006- Eğer sözünde doğru olmayı
istersen; Kadr Sûresi'ni okumaya devam et.
007- Eğer bütün hallerinde ihlâs
üzere olmak istersen; İhlâs Sûresi'ni çokça oku(maya gayret et).
008- Şayet yağmur gibi (bol) rızka
nâil olmak istersen; Felâk Sûresi'ni okumaya devam et.
009- Eğer insanların kötülüğünden
kurtulmak istersen; Nas Sûresi'ni okumaya devam et.
Bazı
ulema bu surelerin sırrına ermek için çok okunmaları gerektiğini beyan etmiş,
çok tabirini ise günde en az yetmiş kere olduğunu zikretmiştir.
010- Hayır, rızık ve bereketi
celbetmek istersen: "Bismillâhi'r-rahmâni'r-rahîmi el-meliki'l-hakku'l-mübîni
hüve ni'ğme'l-mevlâ ve ni'ğme'n-nesîr"
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ
الرَّحِيمِ اَلْمَلِكِ الْحَقُّ الْمُبِينِ، هُوَ نِعْمَ الْمَوْلَي وَنِعْمَ
النَّصِيرُ
"Rahmân
ve Rahîm olan, Melik, Hakk ve Mübîn (eserleriyle aşikâr, hakiki mevcut ve
yegâne padişah) olan Allâh'ın adıyla. O ne güzel Mevlâ'dır (ki, sahiplendiği
kulu zâyi etmez), ne güzel de Nasîr'dir (ki, yardım ettiği kimseler asla yenik
düşmez)" duasını ve Vâkı'a ile Yâsîn sûrelerini okumaya devam et, böyle
yaparsan rızık sana yağmur gibi (bolca) gelir.
011- Şayet Allâh’ü Teâlâ'nın senin
için her sıkıntıdan bir kurtuluş, her darlıktan bir çıkış yaratmasını ve seni
hiç ummadığın yerden rızıklandırmasını istersen, istiğfara sarıl.
012- Eğer korktuklarından emin olmak
istersen: "E'ûzü bi kelimâtillâhi't-tâmmeti min ğadabihî ve 'ıkâbihî ve
şerri 'ıbâdihî ve min hemezâti'ş-şeyâtîni ve e'ûzü bike rabbi en
ye(kh)dürûn"
اَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللّٰهِ
التَّامَّةِ مِنْ غَضَبِهِ وَعِقَابِهِ وَشَرِّ عِبَادِهِ وَ مِنْ هَمَزَاتِ
الشَّيَاطِينِ وَ اَعُوذُ بِكَ رَبِّ اَنْ يَخْضُرُونِ
"Allâh’ü
Teâlâ'nın gazabından, azabından, kulların şerrinden, şeytanların (ve cinlerin)
vesveselerinden ve benim yanımda bulunmalarından, Allâh'ın o tastamam
kelimelerine sığınırım, Rabbim bana gelmelerinden sana sığınırım!", de.
[Ebû Dâvûd, Tıb:19, no:3895, 4/18]
013- Şayet semânın kapılarının ne
zaman açılıp, duaların ne zaman kabul göreceğini bilmek istiyorsan; müezzinin
ezan okuduğu vakti gözet ve (ezan lafızlarını sende tekrar et) ona cevap ver
(ezandan sonra Allâh’ü Teâlâ'ya yalvar).
Nitekim
hadîs-i şerifte şöyle vârid olmuştur : "Her kime sıkıntı veya zorluk
isabet ederse, müezzine icâbet etsin!" [İbnü Sünnî, Amelü'l-yevmi
ve'l-leyle, no: 98, 1/186]
014- Eğer seni sıkıntıya sokan bir
işten kurtulmak istiyorsan: "Tevekkeltü 'ale'l-hayyillezî lâ yemûtü
ve'l-hamdülillâhillezî lem yette(kh)iz veleden ve lem yekün lehû şerîkün
fi'l-mülki ve lem yekün lehû veliyyün mine'z-zülli ve kebbirhü tekbîrâ"
تَوَكَّلْتُ علَي الْحَيِّ
الَّذِي لَا يَمُوتُ، وَالْحَمْدُ لِله الَّذِي لَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَم
يَكُنْ لَهُ شَرِيكٌ فِي الْمُلْكِ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ وَلِيٌّ مِنَ الذُّلِّ
وَكَبِّرْهُ تَكْبِيرًا
"O
hiç ölmeyecek diriye tevekkül ettim ve bütün hamdler o Allâh'a mahsustur ki, O
hiç bir çocuk edinmemiştir, mülkte Kendisi için hiç bir ortak mevcut olmamıştır,
(güçsüz bir duruma düşmekten münezzeh olduğu için) Kendisini acizlikten
koruyanı da bulunmamıştır. O'nu iyice yücelterek büyüklükle vasıfla !",
diye dua et.
Zira
hadîs-i şerîfte şöyle vârid olmuştur: "Beni hangi bir iş üzdüyse mutlaka
Cebrâîl ('aleyhisselâm) bana görünüp (bu duayı oku) demiştir". [Hâkim,
el-Müstedrek, no:1876, 1/689]
015- Şâyet sana isâbet eden bir
kederden, üzüntüden ve korkudan kurtulmak istersen: "Allâhümme innî
'abdüke vebnü emetike nâsiyetî bi yedike mâdın fî hukmüke 'adlün fî kadâüke,
es'elüke bi külli ismin hüve leke semmeyte bihî nefseke ev enzeltehû fî
kitâbike, ev 'allemtehû ehaden min (kh)alkıke ev iste'serte bihî fî
'ılmi'l-ğaybi 'ındeke en tec'ale'l-kur'âne rabî'a kalbî ve nûra sadrî ve cilâe
huznî ve zehâbe hemmî"
اَللّٰهُمَّ اِنِّي عَبْدُكَ
وَابْنُ اَمَتِكَ نَاصِيَتِي بِيَدِكَ مَاضٍ فِي حُكْمُكَ عَدْلٌ فِي قَضَائُكَ،
اَسْاَلُكَ بِكُلِّ ِاِسْمٍ هُوَ لَكَ سَمَّيْتَ بِهِ نَفْسَكَ اَوْ اَنْزَلْتَهُ
فِي كِتَابِكَ، اَوْ عَلَّمْتَهُ اَحَدًا مِنْ خَلْقِكَ اَوْاِسْتَاْثَرْتَ بِهِ
فِي عِلْمِ الْغَيْبِ عِنْدَكَ اَنْ تَجْعَلَ الْقُرْاٰنَ رَبِيعَ قَلْبِي وَنُورَ
صَدْرِي وَ جِلَاءَ حُزْنِي وَذَهَابَ هَمِّي
"Ey
Allâh! Ben Senin kulunum, erkek ve kadın kulunun oğluyum. Perçemim kudretinde,
hükmün hakkımda geçerli, hakkımdaki takdîrin adaletin da kendisidir. Kendisyle
Zâtı'na isim olarak seçtiğin veya kitabında indirdiğin veya mahlukatından
herhangi bir kimseye öğrettiğin veya gayb ilminde Kendi Zâtı'na tahsis ettiğin
bütün isimlerinle Senden Kur'ân'ı gönlümün baharı, göğsümün nûru, tasamın
cilâsı, kederimin ve hüznümün gidericisi yapmanı istiyorum !", d(iy)e (dua
et). Böylece sıkıntın, kederin ve hüznün senden gider. [Ahmed ibni Hanbel,
el-Müsned, no:3712, 6/246]
016- Şâyet en küçüğü sıkıntı olmak
üzere umumi olarak doksan dokuz tane derdine Allâh’ü Teâlâ'nın deva yaratmasını
istersen: "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-'aliyyi'l-'azîm"
لَا حَوْلَ وَ لَا قُوَّتَ إِلَّا
بِاللهِ الْعَلِيِّ الْعَظِيمِ
"O
çok yüce ve pek büyük Allâh'ın yardımı olmadan hiç bir güç ve kuvvet
yoktur!" [İbnü Sünnî, Amelü'l-yevmi ve'l-leyle, no:17, 1/142], de.
Çünkü
bu (zikir) bahsettiğimiz doksan dokuz derde devâdır.
017- Eğer sana isâbet eden bir
musîbetten dolayı sevap kazanmak istersen: "İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi
râci'ûn, allâhümme 'ındekehtesebtü müsîbetî, fe âcirnî fîhâ ve ebdilnî
(kh)ayran minhâ"
اِنَّا لِله وَاِنَّا اِلَيْهِ
رَاجِعُونَ, اٙللّٰهُمّٙ عِنْدٙكٙ احْتٙسٙبْتُ مُصِيبٙتِي، فٙآجِرْنِي فِيهٙا، و
أٙبْدِلْنِي خٙيْرًا مِنْهٙا
"Şüphesiz
biz Allâh'a aidiz ve muhakkak ki biz anca O'na dönücüleriz. Ey Allâh! Bu
musîbetimin sevabını yalnız Senden bekliyorum. Öyleyse (bu inancımdan dolayı)
beni mükafatlandır ve onun yerine bana daha hayırlısını ihsân et."
حٙسْبُنٙا اللّٰهُ وٙ نِعْمَ
الْوٙكِيلُ تٙوٙكّٙلْنٙا عٙلٙى اللّٰهِ وٙ عٙلٙى اللّٰهِ تٙوٙكّٙلْنٙا
"Allâh
bize yeter. O ne güzel vekîldir. Biz Allâh'a güvendik ve yalnız Allâh'a
güvendik!", diye dua et.
018- Şâyet sıkıntının zâil olmasını
ve borcunun ödenmesini dilersen Rasûlullâh ﷺ'den
vârid olan şu duayı oku.
Nitekim
bir soran (Ebû Ümâme (Radıyallâhu anh) sıkıntılarından ve borçlarından dolayı
bir dua) istediğinde Rasûlullâh ﷺ o kişiye: "Sana
bir söz öğreteyim mi ki, onu söylediğinde Allâh’ü Teâlâ sıkıntını gidersin ve
borcunu ödedi? Sabahladığında ve akşamladığında: 'Allâhümme innî e'ûzü bike
mine'l-hemmi ve'l-huzni ve e'ûzü bike mine'l-'aczi ve'l-keseli ve e'ûzü bike
mine'l-cübni ve'l-bü(kh)li ve e'ûzü bike min ğalebeti'd-deyni ve kahrı'r-ricâl'
اَللَّهُمَّ ِاِنِّي اَعُوذُ بِكَ
مِنَ الْهَمِّ وَالْحُزْنِ وَ اَعُوذُ بِكَ مِنَ الْعَجْزِ وَالْكَسَلِ وَ اَعُوذُ
بِكَ مِنَ الْجُبْنِ وَالْبُخْلِ وَ اَعُوذُ بِكَ مِنْ غَلَبَةِ الدَّيْنِ وَ
قَهْرِ الرِّجَالِ
'Ey
Allâh! Sıkıntıdan ve üzüntüden Sana sığınırım. Âcizlikten ve tembellikten Sana
sığınırım. Korkaklıktan ve cimrilikten Sana sığınırım. Borcun bana gâlip
gelmesinden ve bir takım insanların beni kahretmesinden Sana sığınırım!',
d(iy)e (dua et)" buyurmuştur. [Ebû Dâvûd, Vitir:32, no:1557, 1/569]
019- Huşû'a (Allâh’ü Teâlâ'ya karşı
derin saygı duymaya) muvaffak olmak istiyorsan, ihtiyacın dışındaki (boş yere
sağa sola) bakmaları terket.
020- Hikmete muvaffak kılınmayı
dilersen, boş lafları terket.
021- İbâdetin tadını tatmak
istiyorsan; fazla yemek yeme, ayrıca oruç tutman, gece kalkıp teheccüd kılmanda
gerekir.
022- Heybete sahip olmak istiyorsan;
mîzahı ve gülmeyi bırak, zîra bu ikisi heybeti yok eder.
023- Cenneti arıyorsan; dünyaya olan
fuzûli ilgi ve rağbeti terket.
024- Nefsinin kusurlarını ıslah etme
konusunda başarılı olmak istiyorsan; diğer insanların kusurları ile ilgili
merâkını bırak, o kusurları araştırma, çünkü tecessüs münafıklığın bir kolu,
hüsn-ü zan ise imanın bir şûbesidir.
025- Haşyeti gerçekleştirmek (Allâh’ü
Teâlâ'dan hakkıyla korkma makâmına ulaşmak) istiyorsan; Allâh'ın keyfiyeti
konusunda ki vehimleri bırak, böylece şirk ve nifaktan kurtulursun.
026- Bütün kötülüklerden uzak olmak
istiyorsan; insanlara kötü zan besleme.
027- Mertebe ve derece kazanmak
istersen; Allâh'a tevekkül et, insanlara dayanma.
028- Kalbinin ölmemesini istiyorsan,
her gün kırk defa şöyle dua et: "Yâ Hayyü yâ Kayyûm, lâ ilâhe illâ
ente!"
يَا حَيُّ يَا قَيُّومُ، لَا
اِلٰهَ اِلَّا اَنْتَ
"Ey
diri ve kâim olan, Senden başka ilâh yoktur!"
029- Hasret ve nedamet zamanı olan
kıyâmet günü Peygamber (Aleyhisselâm)'ı görmek istiyorsan Tekvir, İnfitâr ve
İnşikâk surelerini çokca oku.
030- Yüzünün nurlanmasını istiyorsan;
gece kalkıp ibadet etmeye devam et.
031- Kıyâmet günündeki susuzluktan
kurtulmayı istersen, (nâfile) oruca devam et.
032- Kabir azâbından emîn olmak
istersen, necâset (pislik)'lerden sakın, haram yemeyi terket ve (gayri meşrû)
şehvetleri bırak.
033- Zengin olmak istiyorsan; kanâate
yapış.
034- İnsanların en hayırlısı olmak
istersen, insanlara faydalı ol.
035- İnsanların en çok ibâdet edeni
olmak istersen, Rasûlullah ﷺ'in şu sözüne yapış
ki, o (bir hadîs-i şerîflerinde): "Kim benden şu (söyleceğim) sözleri alır
da onlarla amel eder ya da amel edecek birilerine öğretir?" buyurunca, Ebû
Hureyre (Radıyallâhu anh): "Ey Allâh'ın Rasûlü!" dedi, sonra Ebû
Hureyre'nin elinden tuttu ve şu beş şeyi saydı:
a)
"Haramlardan
sakın ki; insanların en ibâdet edeni sen olasın.
b)
Rızık
konusunda) Allâh’ü Teâlâ'nın senin için ayırdığına razı ol ki, insanların en
zengini sen olasın.
c)Komşuna iyilik et ki, (hakiki) mü'min olasın.
d)
Kendin
için sevdiğini insanlar için de sev ki, gerçek Müslüman olasın.
e)
Çok
fazla gülme kalbi öldürür!" [Tirmizî, Zühd:1, no:2305, 4/551]
036- İhlâs üzere olan muhsin
(iyilikleri yapıp kötülükleri bırakan) kullardan olmayı dilersen, Allâh’ü Teâlâ'yı
görüyormuş gibi O'na ibâdet et. Zaten sen O'nu göremiyorsan da O seni
görmektedir. (Bunu böyle idrak edip bu şuurla ibâdet et).
037- Eğer imânın kemâle ermesini
istersen, ahlâkını güzelleştirmeye bak.
038- Allâh’ü Teâlâ'nın seni sevmesini
istiyorsan; Müslüman kardeşlerinin ihtiyaçlarını gidermeye çalış. Zira hadîs-i
şerîfte şöyle vârid olmuştur: "Allâh’ü Teâlâ bir kulu sevdiği zaman,
insanların ihtiyaçlarını ona intikal ettirir!" [Deylemî, Süyûtî,
Câmiu'l-ehâdîs, no:1256, 2/260]
039- (Rabbine) itaat edenlerden olmak
istersen, Allâh’ü Teâlâ'nın sana farz kıldığı şeyleri eda et.
040- Allâh’ü Teâlâ'ya günahlardan
temizlendiğin halde kavuşmayı dilersen, cünüplükten yıkan ve cuma günü gusül
almayı hiç ihmal etme. (Eğer böyle yaparsan) üzerinde hiç bir günah olmadığı
halde Rabbine kavuşursun.
041- Eğer kıyâmet gününde (seni
cennete) hidâyet edecek bir nur içerisinde haşrolunmak ve zulumâttan
(karanlıklar mesâbesinde olan azaplardan) kurtulmak istiyorsan, Allâh’ü Teâlâ'nın
mahlûkâtından hiç bir kimseye zulmetme.
042- Günahlarının azalmasını
istersen, devamlı tevbe-istiğfâra sarıl.
043- İnsanların en kuvvetlisi olmayı
dilersen; sadece Allâh’ü Teâlâ'ya güven.
044- Rızkının yağmur gibi çok hızlı
bir şekilde bollaştırılmasını istersen, tahâret-i kâmile (tam bir temizlik/
gusül ve abdest) üzere olmaya devam et.
045- Allâh’ü Teâlâ'nın azâbından emîn
olmayı istersen, Allâh’ü Teâlâ'nın yaratıklarından hiç bir kimseye gazaplanma
(kızma).
046- Duanın kabul edilmesini murâd
edersen, haramlardan; faiz ve haram yemekten sakın.
047- Allâh’ü Teâlâ'nın (ayıplarını
mahlûkâta ifşâ ederek) seni (kıyâmet günü) bütün mahlukâtın huzurunda rüsvay
etmemesini istersen, (her zaman) tenâsül uzvunu ve dilini (haramdan) koru.
048- Allâh’ü Teâlâ'nın senin
ayıplarını örtmesini dilersen, sen de insanların ayıplarını ört, çünkü Allâh’ü Teâlâ
Settâr'dır (günahları ve kusurları çokça örtendir), kulları içerisinde de
başkalarının kusurlarını örtenleri sever.
049- Günahlarının affolunmasını
dilersen istiğfâr etmeyi, Allâh’ü Teâlâ'dan devamlı korkmayı ve O'na karşı
(mahcûbiyet ve) boyun kırıklığı içerisinde olmayı ve insanların görmediği yerde
(riyâdan uzak şekilde) güzel ameller işlemeyi çokça yap.
050- Çok büyük ve güzel amellere
muvaffakiyet istersen güzel ahlâka, tevâzua ve belâlara karşı sabretmeye yapış.
051- Büyük günahlardan selâmette
kalmak istersen, kötü ahlaktan ve kendisine uyulan cimrilikten sakın.
052- Cebbâr (kuvvet ve kudret sahibi
olan Allâh-u) Teâlâ'nın gazâbının sana karşı sakin (sönük) olmasını istersen,
bunu gizlice sadaka vererek ve sıla-i rahim yaparak (akraba ilişkilerini
gözeterek) söndür.
053- Borcunu ödeyebilmeyi istersen,
kendisine (borcunu nasıl kolayca ödeyebileceği hakkında dua) soran bir ârâbiye
Rasûlullah ﷺ'in buyurduğu şu duayı oku:
"Allâhümmekfinî bi halâlike 'an harâmike ve eğninî bi fedlike 'ammen
sivâk"
اَللّٰهُمَّ اكْفِنِي بِحَلَالِكَ
عَنْ حَرَامِكَ وَ اَغْنِنِي بِفَضْلِكَ عَمَّنْ سِوَاكٙ
"Ey
Allâh! Haramına karşı bana helâlinle kâfî gel ve lütfunla beni Senden başkasına
muhtâç etme!" [Tirmizî, De'avât:111, no:3563, 5/560]
İçinizden
birinin üzerinde borç olarak altından bir dağ bulunsa ve o kişi şu dua ile dua
ederse, elbette Allâh’ü Teâlâ o kişinin borcunu ödetir: "Allâhümme
fârice'l-kerbi, allâhümme kâşife'l-hemmi, allâhümme mücîbe
de'ğveti'l-müdtarrîne, rahmâne'd-dünyâ ve'l-â(kh)irati ve rahîmehümâ, es'elüke
en terhamnî ferhamnî rahmeten tüğnînî bihâ 'ammen sivâk"
اَللّٰهُمَّ فارجَ الكَرْبِ
اَللّٰهُمَّ كاشفَ الهمّ، اَللّٰهُمَّ مُجيب دعوةِ المُضْطرّينَ، رحمن الدّنيا والآخرة
ورحيمهما، أَسْأَلُكَ اَن ترْحَمُني فارْحَمني رحمة تُغنِيني
بها عمَن سِواكَ |
"Ey sıkıntıyı açan Allâh! Ey sıkıntıyı ve kederi açıp kaldıran Allâh! Ey darda kalmışların duasını kabûl eden Allâh! (Ey) dünyanın ve âhiretin Rahîmi ve Rahmânı! Senden, bana acımanı istiyorum. Öyleyse Sen bana öyle bir rahmet ile merhamet eyle ki, onun vesîlesiyle beni Senden başkasına muhtâç etmeyesin!" [Bezzâr, el-Müsned, no:62, 1/13]
054- Bir belâya düştüğün zaman ondan
kurtulmak istersen, hadîs-i şerîfte beyân edilen şu duaya sarıl ki, Rasûlullah ﷺ bu hususta şöyle buyurmuştur: "Bir
vartaya düştüğün zaman (şöyle dua et): 'Bismillâhi'r-rahmâni'r-rahîm, lâ havle
ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-'aliyyi'l-'azîm'
بِسْمِ اللّٰهِ الرّٙحْمٰنِ
الرّٙحِيمِ, لَاحَوْلَ وَلَا قُوَّةَ اِلَّا بِاللهِ الْعَلِيِّ الْعظِيمِ
'Rahmân
ve Rahîm olan Allâh'ın ismiyle, O çok yüce ve pek büyük Allâh'ın yardımı
olmadan hiç bir güç ve kuvvet yoktur!'" [İbnü Sünnî, Amelü'l-yevmi
ve'l-leyle, no:335, 2/139]
(Sende
bu nasihâte kulak verip böyle yaparsan) Allâh’ü Teâlâ (senin başına gelmesini)
murâd ettiği türlü belâları senden geri çevirir.
055- Şerlerinden korktuğun bir
topluluktan emin olmak istersen, hadîs-i şerîfte beyân edilen şu duayı oku:
"Allâhümme innâ nec'alüke fî nühûrihim ve ne'ûzü bike min şürûrihim"
اَللَّهُمَّ إنَّا
نَجْعَلُكَ في نُحُورِهِمْ، وَنَعُوذُ بِكَ مِنْ شُرُورِهِمْ |
"Ey Allâh! Senin savuşturmanı onların boğazlarına yerleştiriyoruz, onların şerlerinden de Sana sığınıyoruz!" [Ebû Dâvûd, Vitir:30, no:1539, 1/564]
Yine
aynı konuda vârid olan şu duayı oku: "Allâhümmekfinîhim bimâ şi'te ve
keyfe şi'te inneke 'alâ külli şey'in kadîr"
اَللّٰهُمَّ اكْفِنِيهِمْ بما
شئت، وكيف شئت، إنك على كل شيء قدير |
"Ey Allâh! Onlara karşı bana dilediğin şeyle ve dilediğin şekilde kâfî gel, şüphesiz Sen her şeye hakkıyla gücü yetensin!" [Müslim, Zühd:18, no:7703, 8/229]
056- Bir yetkiliden korkup şerrinden
emin olmak istersen, hadîs-i şerîfte vârid olan şu duayı oku:
"Lâ
ilâhe illâllâhü'l-halîmü'l-kerîmü, sübhânallâhi rabbi's-semâvâti's-seb'ı ve
rabbi'l-'arşi'l-'azîmi, lâ ilâhe illâ ente, 'azze cârüke ve celle senâüke, lâ
ilâhe ğayrük"
لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ
الْحَلِيمُ الْكَرِيمُ، سُبْحَانَ رَبِّ السَّمَوَاتِ السَّبْعِ وَرَبِّ
الْعَرْشِ الْعَظِيمِ، لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ، عَزَّ جَارُكَ، وَجَلَّ
ثَنَاؤُكَ، وَلاَ إِلَهَ غَيْرُكَ |
"Halîm ve Kerîm olan Allâh'tan başka hiç bir ilâh yoktur, yedi kat göklerin Rabbi ve büyük Arş'ın Rabbi olan Allâh'ı tesbih ederim, Senden başka hiç bir ilâh yoktur, güvencen çok güçlüdür, övgün çok büyüktür, Senden gayrı hiç bir ilâh yoktur!" [İbnü Sünnî, Amelü'l-yevmi ve'l-leyle, no:344, 2/156]
Ayrıca
yine bu mesele hakkında geride zikredilen şu duayı okumak da müstehaptır:
"Allâhümme
innâ nec'alüke fî nühûrihim ve ne'ûzü bike min şürûrihim"
اَللَّهُمَّ إنَّا
نَجْعَلُكَ في نُحُورِهِمْ، وَنَعُوذُ بِكَ مِنْ شُرُورِهِمْ |
"Ey
Allâh! Senin savuşturmanı onların boğazlarına yerleştiriyoruz, onların
şerrinden de Sana sığınıyoruz!" [Ebû Dâvûd, Vitir:30, no:1539, 1/564]
Yine
hadîs-i şerîfte şöyle vârid olmuştur: "Kendisinden korkulan bir hükumdara
gidip de onun seni yakalamasından korkarsan şu duayı oku: 'Allâhü ekberu,
Allâhü ekberu, Allâhü e'azzü min (kh)alkıhî cemî'an, Allâhü e'azzü mimmâ
e(kh)âfü ve ehzeru ve'l-hamdülillâhi rabbi'l-âlemîn'
اَللهُ أَكْبَرُ، اَللهُ
أَكْبَرُ، اَللهُ أَعَزُّ مِنْ خَلْقِهِ جَمِيعاً، اَللهُ أَعَزُّ مِمَّا
أَخَافُ وَأَحْذَرُ، وَالْحَمْدُ لِلهِ
رَبِّ الْعَلَمِين. |
'Allâh büyüktür, Allâh büyüktür, O Allâh bütün mahlukâtından üstündür, bütün hamdler de âlemlerin Rabbi Allâh’ü Teâlâ'ya mahsustur!'" [İbnü Ebî Şeybe, el-Musannef, no:29787, 10/203]
057- Kalbinin din üzere sâbit
kalmasını istiyorsan, hadîs-i şerîfte rivâyet edilen şu duayı oku:
"Allâhümme sebbit kalbî 'alâ dînike"
اَللَّهُمَّ، ثَبِّتْ قَلْبِ عَلٰى دِينِكَ. |
"Ey
Allâh! Kalbimi dînin üzerine sâbit kıl!" [Tirmizî, De'avât:90, no:3522,
5/538]
Aynı
hadîs-i şerîf hakkında ki farklı bir rivâyette şöyledir: "Yâ
mükallibe'l-kulûbi, sebbit kulûbenâ 'alâ dînike"
يَا مُقَلِّبَ الْقُلُوبِ ثَبِّتْ قُلُوبَنَا عَلَى د۪ينِكَ
"Ey
Kalpleri (istediği tarafa) çeviren (Allâh)! Bizim kalplerimizi dînin üzerine
sâbit kıl!" [Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, no:17667, 4/182]
[Hayâtü'l-hayevâni'l-kübrâ,
1/146-153]
Yorumlar
Yorum Gönder