Kurtuluşun Reçetesi İstikamet!
Kurtuluşun Reçetesi İstikamet!
Yaşar Kandemir
Altınoluk Dergisi (Sayı: 254 Sayfa: 028)
Pek güzel bir duamız
vardır:
“Allah istikametten ayırmasın” deriz.
İstikamet; Sırâtı
müstakîme, yani dosdoğru yola girmek demektir. Dosdoğru yol; Allah’ı bir
bilmek, ve sağa sola sapmadan O’nun gösterdiği yolda yürümektir.
Hz. Ömer Radiyallahü
Anh’ın deyişiyle:
Tilki gibi eğilip
bükülmeden, Cenâb-ı Hakk’ın emir ve yasaklarını uygulamaktır.
Kısacası istikamet:
Allah’ın yap dediğini
yapmak, kaç dediğinden kaçmak… İbadetlerini sadece Allah için yapmak…
Âyetlerin diliyle?
Cenâb-ı Mevlâ hep
dosdoğru olmaktan söz eder: Ve kendisine:
“Bizi doğru yola ilet”
diye dua etmemizi ister. Dosdoğru yolda olmamızı öğütler. Acaba dosdoğru yol
nedir?
Dosdoğru yol, Allah’ü
Teala’ya kulluk etmektir. Rabbimiz, kendisine kulluk etmeyi:
“İşte dosdoğru yol
budur” diye değerlendirir.
(Âl-i İmrân 3/51;
Meryem 19/36).
Bir başka âyetin
ifadesiyle dosdoğru yol, Allah’ü Teâlâ’nın dinine sarılmaktır:
“Allah’ın dînine
sımsıkı sarılan kimse, elbette dosdoğru bir yola iletilmiş olur”
(Âl-i İmrân 3/101).
Kâinatın Rabbi,
“Allah’a inanıp O’na sımsıkı sarılanları, kendisine ulaşan dosdoğru yola
ileteceğini” müjdeler (Nisâ 4/175).
Kendisine nankörlük
edenlerin ise, “Dosdoğru yoldan saptığını” belirtir (Mâide 5/12).
Ve bize şöyle buyurur:
“Rabbinin dosdoğru
yolu işte budur”
(En’âm 6/126).
“Sana emredildiği gibi
dosdoğru ol” (Hûd 11/112).
Kur’ân-ı Kerîm: Dosdoğru
olmaktan bahseden, dosdoğru yolu gösteren âyetlerle doludur.
Orta yoldan ayrılmamak;
Bizim biricik
rehberimiz, Sevgili Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Müslümanlığın
güzelliğini, kolaylığını, dosdoğru bir hayatın nasıl olacağını bize şöyle
anlatır:
Her şeyden önce bize
“Din kolaylıktır” diye cesaret verir. Ve ardından şu öğütleri verir:
“Orta yolu tutunuz…
Amellerinizi güzelleştirmeye çalışınız… Allah’ü Teâlâ’ya yakın olmaya gayret
ediniz… Günün değişik saatlerinde ibadet ediniz… Geceden faydalanmaya bakınız…
Aman acelesiz, telaşsız gidiniz ki, varacağınız hedefe ulaşasınız”
(Buhârî, Îmân 29,
Rikak 18).
Demek ki hiçbir konuda
aşırı gidilmeyecek. Büyüklerimizin ifadesiyle, ifrâta ve tefrîte düşülmeyecek.
Orta yoldan sapılmayacak. Ve hep orta yolda olmaya gayret edilecek. Dosdoğru
olabilmek için orta yolu tutmak şarttır. Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi
Vesellem şöyle buyurur:
“Orta yolu tutan bir
Müslüman, güzel ahlâkıyla, ince ve nâzik huylarıyla çok oruç tutan ve namaz
kılan Müslümanların derecesine ulaşır”
(Ahmed b. Hanbel,
Müsned, II, 177).
Bir kurtuluş reçetesi
Birgün bir Arap
köylüsü (bedevî) Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’e geldi ve:
“Ey Allah’ın Elçisi!”
dedi. “Bana bir amel söyle ki, o beni Cennete götürsün; Cehennemden de
uzaklaştırsın.”
Sevgili Efendimiz Sallallahü
Aleyhi Vesellem bedevîye şunları söyledi:
“Allah’a ibadet
edersin; O’na hiçbir şeyi denk tutmazsın. Namazı kılar, zekâtı verirsin ve
akrabanı koruyup gözetirsin.”
Bedevî öğreneceğini
öğrenmişti.
“Allah’a yemin ederim
ki, Bunlardan ne bir fazlasını yaparım, ne de bir eksiğini” dedi. Sonra o
kalkıp giderken Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem şunları söyledi:
“Bu adam, kendisine
tavsiye edilenleri yaparsa, mutlaka Cennete girer”
(Buhârî, Zekât 1;
Müslim, Îmân 14, 15).
Vedâ öğüdü
Ashâb-ı kirâm
Efendilerimiz bir yere giderken Allah’ın Sevgili Elçisine veda eder, onun
kendilerine dua etmesini ve öğüt vermesini isterlerdi. Muâz ibni Cebel
radıyallahu anh da Bir yolculuğa çıkacaktı. Fahr-i Cihan Efendimize geldi ve:
“Yâ Resûlullah! Bana
öğüt ver!” dedi.
İki Cihan Güneşi ona: “Allah’a
kulluk et, ve hiçbir şeyi O’na ortak koşma” buyurdu.
Muâz ibni Cebel Radiyallahü
Anh:
“Ey Allah’ın Elçisi Sallallahü
Aleyhi Vesellem! Daha fazla öğüt ver!” deyince,
“Bir kötülük yaptığın
zaman, ardından bir iyilik yap” buyurdu.
Muâz ibni Cebel Radiyallahü
Anh bu güzel öğütlere doyamadı ve:
“Yâ Resûlullah Sallallahü
Aleyhi Vesellem! Daha başka öğüt ver!” dedi.
O zaman Efendimiz Sallallahü
Aleyhi Vesellem şunu söyledi:
“Dosdoğru ol! Ahlâkın
da güzel olsun!”
(İbn Hibbân, es-Sahîh
(Şuayb el-Arnaût), II, 283, nr 523;
Elbânî,
Silsiletü’l-ehâdîsi’s-sahîha, III, 230, nr. 1228).
Demek ki dosdoğru
olmakla güzel ahlâklı olmak ikiz kardeştir. Bu güzel öğüt de kulağımıza küpe
olmalıdır.
Komutan kim?
İşin başı, kalbe söz
geçirmek, dosdoğru yola girmesini sağlamaktır. Çünkü kalp bedenin komutanıdır.
O doğru yola girerse, beden ona itaat eder. Mükemmel bir imana sahip olmak için
de kalbin düzgün olması şarttır.
Burada önemli bir
nokta var:
Kalp komutandır, fakat
dil onun tercümanıdır. Kalp adına o konuşur; kalbi o temsil eder. Sevgili
Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem bunu şöyle ifade buyurmuştur:
“Bir kulun kalbi
dosdoğru olmadan imanı da dosdoğru olmaz. Kulun dili dosdoğru olmadan da Kalbi
dosdoğru olmaz. Bir de, yapacağı fenalıklardan komşusu güven içinde olmayan
kimse de Cennete giremez”
(Ahmed b. Hanbel,
Müsned, III, 198).
Kurtuluş yolu
Sözün özü:
Dosdoğru olanlar,
bahtiyar insanlardır. Ebedî hayatta:
“Artık onlar ne
korkarlar, ne de üzülürler”
(Ahkaf 46/13).
“Onların üzerine
melekler iner ve kendilerine şöyle der:
“Korkmayın, üzülmeyin,
size vaad edilen Cennetle sevinin”
(Fussilet 41/30).
Öyleyse, Resûl-i Ekrem
Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz’in Hz. Ali’ye öğrettiği bir duayı,
dosdoğru yolda olma duasını biz de dilimizden düşürmeyelim. Ve Cenâb-ı Hakk’a
şöyle yalvaralım:
“Allâhümme innî
es’elüke’l-hüdâ ve’s-sedâd: Allah’ım! Senden beni doğru yola iletmeni ve o
yolda başarılı kılmanı niyâz ederim”
(Müslim, Zikir 78).
Adı Güzel Kendi Güzel,
İki Cihan Güneşi Sallallahü Aleyhi Vesellem
Canım Kurban Olsun
Yoluna!
Yorumlar
Yorum Gönder