Rasulullah Sallallahü Aleyhi Veselem’in Kadınlarla Sözleşmesi
Rasulullah Sallallahü Aleyhi Veselem’in Kadınlarla Sözleşmesi
Peygamber efendimiz Sallallahü Aleyhi Veselem Mekke'nin fethinden sonra erkeklerle sözleşti, dine uymada
nelere dikkat edeceklerini bildirdi. Erkekler bildirilen bu hususlara
uyacaklarına dair Rasulullah Sallallahü Aleyhi Veselem’e söz verdiler. Bu
sözleşmeden sonra Peygamber efendimiz kadınlarla sözleşmeğe başladı. Kadınlarla
yalnız söz ile olup, mübarek eli, kadınların ellerine dokunmadı. Kötü huylar,
kadınlarda, erkeklerden daha çok olduğundan, daha çabuk tesir altında
kaldıklarından kadınlarla sözleşirken, erkeklerden daha fazla şart, araya
kondu. Allah’ü Teâlânın emirlerini yapmış olmak için, bunlardan kaçınmak lazım
geldiği bildirildi.
Bu sözleşmede bulunan kadınlara Rasulullah efendimiz hayır
dua etti ve aflarını diledi. Bu sözleşmeyi her kim okuyup kabul edip bunlara
uyarsa bu sözleşmeye dahil sayılır ve bu duaya kavuşur.
1- Bu
şartlardan birincisi:
Allahü Teâlâ’dan başka, hiçbir şeye ibadet etmemektir. Çok
kimse bunu farkında olmadan yapıyor. Mesela bir kimse, başkaları görmek için
ibadet eder veya Allah’ü Teâlâ için eder fakat başkasının görmesi de hoşuna
giderse veya ibadetinde başkasından bir karşılık, mesela, bir (Âferin!) sözü
beklerse, o kimse, şirkten, küfürden kurtulmuş olmaz.
Peygamber efendimiz, (Küçük şirkten korununuz!) buyurunca,
(Küçük şirk nedir?) diye sordular. Rasulullah efendimiz, (Riyadır) buyurdu.
Riya, başkasına göstermek için gösteriş için ibadet etmektir.
Kâfirlerin dini günlerinde, bayramlarında, ibadet
yaptıklarını yapmak da şirktir, küfürdür. İbadet olarak değil de adet olarak
yaptıklarını Müslümanların yapması küfür olmaz. Böyle şeyler faydalı ise
yapılır. Mesela, Hristiyanlar gibi Noel günlerinde bayram yapmak, bu geceye
değer vermek küfürdür.
Müslüman olmak için, kâfirlikten kaçınmak lazımdır. Mü'min
olmak için, küfürden, imansızlıktan sıyrılmak şarttır. Bir de hastalıktan
kurtulmak için, papazlardan imdat beklemek de şirktir ki, bu durum Müslümanlar
arasında yayılmıştır. Nisa suresi, 59. ayetinde mealen, (Onlara, kâfirlere
inanmayınız dediğim halde, onlar kâfirlerin sözleri ile hareket ediyorlar.
Şeytan onları aldatıyor.) buyuruldu.
Maalesef kadınların çoğu, bilmeyerek, bu belaya, bu hataya
düşüyor. Ne oldukları bilinmeyen bir takım isimlerden medet bekleyip, bunlarla
hastalıktan kurtulmak istiyorlar. Kâfirlerin, kâfirlik alametlerini yapıyorlar.
Bu şirklerden, küfürden kurtulabilen ve kâfirlik alametlerinden birini yapmayan
kadın, çok azdır. Dinimizde hiçbir eksiklik yoktur. Hasta olunduğunda yapılacak
işleri, tedavi şekillerini de bildirmiştir dinimiz. Şifa için papaza gitmek
Müslümana yakışmaz.
Ruhi yönden rahatsız olanlar, genellikle, moralle,
psikolojik olarak iyileştiklerini zannetmektedirler. Aslında,
iyileşmemişlerdir. Zaten mümkün de değildir. Bunlar manevi yönden şifa
veremezler. Ancak, gayrı Müslim de olsa, mesleğinde mütehassıs, güvenilir bir
doktora gitmekte, onun verdiği ilaçları kullanmakta mahzur yoktur. Bu ikisini
karıştırmamalıdır. 21 Martta kutlanan Nevruz, ateşperestlerden kalma bir
adettir. Dinlerinin gereği kutladıkları bir gündür. Bugün Azerbaycan gibi bazı
devletlerde de maalesef kutlanmaktadır. Bunlara da eskiden yaşamış
ateşperestlerden gelmektedir. Neticede Türklere de bu adet, ateşperestlerden
bulaşmıştır. Dinimiz İslamiyet, daha önceki cahiliye adetlerinin hepsini
kaldırmıştır. Kısacası bunun dinimizle hiçbir ilgisi yoktur. Ateşe tapınanların
her sene 21 Martta kutladıkları Nevruz günlerine ve Hristiyanların
paskalyalarına, Noel günlerine hürmet etmek ve o zamanlarda, onların
adetlerini, onlar gibi yapmak, şirk olur. Küfüre sebep olur.
Mayısın altısında kutlanan Hıdırellez'in de dinimizle bir
ilgisi yoktur. Böyle günlerin dinimizle ilgisi olup olmadığı şöyle anlaşılır.
Dinimizdeki, mübarek günler, geceler hep hicri aylara göredir. Dinimizde hicri
ayların dışında, miladi takvime göre kutlanan hiçbir kıymetli gün yoktur.
2- Rasulullah efendimizin kadınlardan söz aldığı ikinci
şart: Hırsızlık etmemeleridir.
Bugün hırsızlık değince, yankesicilik, cepçilik, ev soymak
hatıra geliyor. Hırsızlık da çeşit çeşittir. Hırsızlık, büyük günahlardan
biridir. Çok kadınlar, bu günaha yakalanmıştır. Hırsızlığın inceliklerinden
kurtulabilen kadın pek azdır. Bunun için, hırsızlıktan kaçınmak, ikinci şart
oldu.
Kadınların hemen hemen hepsinin düştüğü bu hırsızlık
kocalarının malını, kocalarının izini olmadan harcamalarıdır. Bununla, büyük
günaha girmiş oluyorlar. Bu hal, hemen hemen bütün kadınlarda var gibidir.
Ancak, Allah’ü Teâlânın koruduğu az kimse bundan kurtulmaktadır. Keşke, bunun
hırsızlık olduğunu, günah olduğunu bilselerdi. Bunu, helal bilenleri çoktur.
Helal bilenlerin kâfir olmaları korkusu çoktur.
Mesela, mutfak için kocası para bırakıyor, gidip bununla
başka birşey alıyor. Komşusu birşey istiyor, istediğini alıp ona hediye ediyor.
Yine kocasından habersiz sağa sola hayır hasenat yapması da başkasının malını
gasbetmek olur. Bunlar hep başkasının malını ondan izinsiz alma hükmüne girer.
Allah’ü Teâlâ, kadınları şirkten men' ettikten sonra,
ikinci olarak, hırsızlıktan men' buyurdu. Çünkü, bunu helal sanarak, çoğu kâfir
olur. Bundan dolayı, bu günah, kadınlar için, başka günahlardan daha büyük
oldu. Başkalarının mallarını da, habersiz kullanmak kendilerine hafif gelir.
Çekinmeden başkalarının mallarına hıyanet ve hırsızlık etmiş olurlar.
Bu durum erkek için de geçerlidir. Hanımına ait bir şeyi,
kocası ondan izinsiz kullanamaz, başkasına veremez. Dinimize göre, karı koca
birbirlerinin mallarına müdahale edemez. Herkesin malı kendinindir.
Bir mü'minin, kendine sadık ve emin olan, istismar etmiyen,
israf da etmiyen malı haram işlerde kullanmayacak bir hanım olduğunda iş kolay.
Müslüman erkek, hanımını bu büyük günahtan kurtarmak için, malını istediği
şekilde sarf etmesine, harcamasına önceden izin verebilir. Bu takdirde onun
adına rahat bir şekilde hareket edebilir. Başka bir hırsızlık şekli de namazla
ilgilidir.
Birgün Peygamber efendimiz, Eshab-ı kiramına sordu:
- Hırsızların büyüğü kimdir bilir misiniz? Eshabı,
- Bilmiyoruz, siz buyurun! Dediklerinde:
- Hırsızların büyüğü, namazından çalandır ki, namazın erkânını
tamam yapmaz! Buyurdu.
Bu hırsızlıktan da sakınmalıdır ve büyük hırsız olmaktan
kurtulmalıdır. Her Müslüman kadın şartlarına uygun olarak, namazını aksatmadan,
muntazam olarak kılmalıdır. Çocuğu, ev işlerini bahane ederek, namazı
aksatmamalıdır. Kıraeti doğru okumalıdır. Rükü'u, secdeleri, kavmeyi ve
celseyi, itminan ile yapmalıdır. Yani, rükü'den kalkınca tam dikilip, bir
tesbih miktarı durmalı ve iki secde arasında doğru oturup yine bir tesbih
mikdarı öyle durmalıdır.
Böyle yapmıyanlar, hırsızlardan olur ve çok azaplara
yakalanır. Kadınlar bilhassa bu konuda gevşek davranmaktadırlar. Namaz dinin
temelidir. Temeli olmıyan veya sağlam temeli olmıyan bina eninde sonunda
yıkılır. Bugün birçok kadın bilhassa birşeyi kaybolunca veya kızına talip
çıktığında damat adayının iyi mi kötü mü olduğu, ilerde neler olacağını,
geçimlerinin nasıl olacağı hakkında hemen cinci hocalara koşup soruyorlar.
Bu çok tehlikelidir. Gelecekten haber vermek küfürdür,
dinden çıkmaktır. Birinin gelecekten haber vereceğine inanmak da küfürdür.
Kaybolan, çalınan bir şeyi bulmak için, her gün yirmi beş kere (Ya cami'annasi
liyevmin la raybe fihi innallahe la yuhlifül mi'ad icma' beyni ve beyne...)
duasını okumalıdır. Buluncaya kadar okumalıdır. Duanın sonuna da kaybolan şeyin
ismini söylemelidir. Muradı olan kimse, yatacağı zaman abdest almalı, temiz bir
örtü üzerinde oturup, üç def'a salevat okumalı, sonra herbirine Besmele çekerek
on Fatiha ve sonra onbir İhlas okumalı, sonra üç salevat okumalı, sonra sağ
yanı üzere, yüzü kıbleye karşı olarak ve sağ elini sağ yanağı altına koyarak
yatıp uyumalıdır. Niyet ettiği şeyin nasıl olacağını, biizinillah rü'yada
görür.
Ayrıca bir şeyi kaybolan, çalınan kimse, hergün iki rek'at
namaz kılıp, selamdan sonra, (Allahümme ya Hadi ve ya Raddeddalleti, erdid
aleyye dalleti biizzetike ve sultanike feinneha min fadlike ve ataike.) duasını
okumalıdır.
3- Rasulullah efendimizin kadınlardan istediği üçüncü şart:
Zina etmemeleridir. Bu şartı, yalnız kadınlardan istemek, bu günahın hasıl
olması, çok def'a onların razı olmalarına bağlı olduğu içindir ve kendilerini
gösterdikleri içindir. Bu günahın ilk sebebi onlardır. Bu işte, onların
rızaları mu'teberdir. Bunun için, bu amelden, kadınların daha kuvvetli
men'edilmeleri icabetti. Bundan dolayı, Allah’ü Teâlâ, Kur'an-ı kerimde, bu
günahta kadını erkekten evvel söyledi. Bu günah insana, dünyada ve ahırette
zarar verir ve bütün dinlerde yasak ve çirkin olmuştur. Peygamber efendimiz
buyurdu ki:
(Zinanın dünyada üç
fenalığı vardır: Biri, güzelliği ve parlaklığı giderir. İkincisi, fakirliğe
sebep olur. Üçüncüsü, ömrün kısalmasına sebep olur. Âhıretteki üç zararına
gelince, Allah’ü Teâlânın gadabına sebep olur. İkincisi, sualin, hesabın fena
geçmesine sebep olur. Üçüncüsü, Cehennem ateşinde azap çekmeğe sebep olur.)
Bir hadis-i şerifte, (Yabancı kadınlara bakmak, gözlerin
zinasıdır. Onları tutmak, ellerin zinasıdır. Onlara gitmek, ayakların
zinasıdır.) buyuruldu.
Nur suresindeki ayet-i kerimede mealen, (Mü'minlere söyle,
yabancı kadınlara bakmasınlar ve zina etmesinler! Ve mü'min kadınlara söyle!
Onlar da, yabancı erkeklere bakmasınlar ve zina etmesinler!) buyruldu.
Kalb, his organlarına tabidir. Mesela, kalb, göze tabi'dir.
Gözler haramdan sakınmazsa, kalbi korumak güç olur. Kalb, harama dalarsa,
zinadan sakınmak güç olur. O halde, imanı olanların, Allah’ü Teâlâdan
korkanların, harama bakmaması lazımdır. Ancak bu suretle, kendini korumak,
dünya ve ahırette zarardan kurtulmak mümkün olur.
Allah’ü Teâlâ, Kur'an-ı kerimde kadınların, kızların,
yabancı erkeklerle yumuşak sesle, nezaketle konuşmalarını, böylece kötü
adamların kalplerine fenalık getirmelerini men'etmekte, buna sebep olmayacak
şekilde söylemelerini istemektedir. Kadınların, yabancı erkeklere
süslenmelerini yasak etmektedir. Bileziklerinin sesini duyurmamak için, yavaş,
sessiz yürümelerini emretmektedir. Yani fıska, günaha sebep olan herşey de
günahtır. O halde günaha, harama sebep olan şeylerden kaçmak lazımdır.
(Safizm), bugünkü ismiyle lezbiyemcilik yani kadınların,
yabancı kadınlara şehvet ile bakması ve dokunması, kadın kadına beraber olması,
kadınların, kocasından başkasına, erkek ve kadın, kim olursa olsun, yabancıya
süslenmeleri caiz değildir. Dünyada ve ahırette felaketlerden kurtulmak için,
bu incelikleri iyi gözetmek lazımdır. Bu büyük günahtır. Erkekle kadın, başka
cinsten oldukları için, biraraya gelmeleri güçtür. Kadının kadına yaklaşması
böyle olmayıp kolaydır. Bunun için kadının kadına bakmasını ve dokunmasını,
erkeğin kadına ve kadının erkeğe bakmasından daha şiddetle men'etmelidir.
4- Kadınlardan istenilen dördüncü şart: Çocuklarını
öldürmemektir. Eskiden, kadınlar, fakirlikten korkarak, kızlarını öldürürlerdi.
Bu çirkin hareket, haksız yere cana kıymak olduğu gibi, evlat hakkını da
tanımamaktadır ve her ikisi de büyük günahtır. İbni Âbidin, isimli kıymetli
fıkıh kitabında buyuruluyor ki, (Özürsüz, çocuk düşürmek, haramdır. Ananın veya
süt emen diğer çocuğun ölümüne sebep olan bir özür varsa, uzuvları teşekkül
etmeden düşürmek caiz olur.) Uzuvlar yüzyirmi gün sonra teşekkül eder, denildi.
Canlı çocuğu almak da, aldırmak da haramdır. Çocuk olmaması için önceden tedbir
almak caizdir. Fakirlikten dolayı iyi bakamamak, besleyememek korkusu, çocuk
düşürmek için özür olmaz. Dini terbiye verememe korkusu özür olur.
5- Kadınlardan istenilen beşinci şart: Bühtan ve iftira
etmemektir. Bu günah, kadınlarda çok olduğundan onlara şart edildi. İftira
büyük günahtır ve çok fenadır. Bunda yalan söylemek de vardır ki, yalan, her
dinde haramdır. İftirada bir mü'mini incitmek de vardır ki, bu da, başkaca
haramdır. Bunlardan başka, iftira etmek, yeryüzünde fesat çıkarmaya, ortalığı
karıştırmaya sebep olur ki, bu da haramdır.
6- Pefendimizin kadınlardan istediği, altıncı şart:
Peygamber efendimizin her emrine ita'at etmektir. Bu şart, bütün farzları,
sünnetleri yapmak ve bütün yasaklardan kaçınmak demektir ve islamın beş şartını
bildirmektedir.
İslamın beş şartından biri, namazdır. Beş vakit namazı
üşenmeden, seve seve kılmalıdır. Bugün çok yaygın olan musikiden, müzik
dinlemekten de kaçınmalıdır. Nefsin istediği faidesiz iştir ve haramdır. Bir
hadis-i şerifde, (Musiki, zinaya yol açar:) buyuruldu. Müslümanları gıybet etmek,
yani kötülemek niyeti ile çekiştirmek, iki Müslüman arasında söz taşımak,
musikiden daha büyük haramdır. Bunlardan kaçınmak lazımdır. Müslümanla alay
etmek, kalbini kırmak da haram olup, sakınmak lazımdır.
Dinimizde bilinmesi zaruri olan şeyleri her Müslümanın
bilmesi lazımdır. Bilmemek özür olmaz. İnsan yaptığı şeyi niçin yaptığını
bilmesi lazım. Yapılan işler için "Bilmediğim için yaptım." demek
insanı vebalden kurtarmaz. Kâfirlerin bayramlarında, Müslümanların cahilleri ve
hele kadınlar, kâfirlerin yaptıklarını yapıyor ve bu günleri, Müslüman bayramı
zan ediyor ve kâfirler gibi, birbirlerine hediye gönderiyorlar. Dükkanlarını
,eşyalarını, sofralarını kâfirlerin yaptığı gibi, süslüyorlar. O geceleri,
başka gecelerden ayırdediyorlar. Bunlar hep şirktir, kâfirliktir. Bu husus
Kur'an-ı kerimde sure-i Yusüf'de mealen, (Biz, Allah’ü Teâlânın varlığına,
birliğine, herşeyi yaratan O olduğuna inandık, Müslüman olduk diyenlerin çoğu,
başkalarına ibadet ve ita'at ederek ve daha birçok hareketleri ve sözleri ile,
müşrik oluyorlar.) buyuruldu.
Kadınlar, türbe ziyaretlerinde de büyük yanlışlar
yapmaktadırlar. Türbeler için kurban adıyorlar. Götürüp mezar başında
kesiyorlar. Bunlar, Allah rızası için değil, mezarda yatan kimse için kesilirse
o zaman tehlikeli olur. Böyle kurban kesmeyi fıkıh kitapları, şirk saymaktadır.
Dinimize göre, kurban sadece cenab-ı Hak için kesilir, hasıl olan sevap
türbedeki şahsa gönderilir. Türbedeki şahıstan şefa'at etmesi istenir. Şunu iyi
bilmek lazımdır. Mesela hasta için gidilmiş ise, hastayı iyileştiren oradaki
zat değildir. Hastaya şifa veren Allah’ü Teâlâdır. Oradaki zat sadece aracıdır,
şefa'atçidir. Kabirlere çaput bağlamak, mum yakmak da dinimizde yoktur. Bunlar
sonradan sokulmuş hurafelerdir.
Aslında erkeklere göre kadınların işleri daha kolaydır.
Cennete girmeleri daha kolaydır. Erkeğe göre mesuliyeti daha azdır. Yapacağı
işler bellidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Dört şeyi yapan, yani kocasına
hıyanet etmiyen, beş vakit namaz kılan, Ramazan-ı şerifte oruç tutan ve
yabancılara, açık olarak görünmiyen kadın Cennete gidecektir.) buyuruldu.
Çünkü, doğru kılınan namaz, insanı günah işlemekten korur ve İslamın şartlarını
yerine getirmek sevgisini hasıl eder. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Bir
kadın, beş vakit namazını kılar, Ramazan ayında oruç tutar, namusunu korur ve
kocasına ita'at ederse, dilediği kapıdan Cennete girer.) (Beş şeyi yapan kadın
Cehennemden kurtulur: Beş vakit namazını kılar, Ramazan ayında orucunu tutar,
kocasını, anasını babasını üzmez, yabancılara açık olarak görünmez, dünya
sıkıntılarına sabreder.)
Temel atılırken, yeni araba alınca, hastalık gelince, hasta
iyi olunca Allah rızası için hayvan kesilebilir. Bunlar hurafe değildir. Fakat
etlerinin yalnız fakirlere verilmesi lazımdır.
Dinimiz yapılacak her şeyi bildirmiştir. En mahrem
meseleden, en açık meseleye kadar her şey bildirilmiştir. Çünkü islamiyet
kişinin hem dünya, hem de ahıret için yapacağı şeyleri bildirmek için
gelmiştir.
Kişi yapacağı ibadeti komşusuna, şuna buna soracağına, açıp
kıymetli kitaplardan bilmediğini öğrenmelidir. Kulaktan dolma bilgiler
genellikle yanlış oluyor. Kişiden kişiye nakledilirken insanlar kendi
durumlarına göre ilave ve çıkarmalar yapılıyor. İnsan başı ağrıyor da, bunun
için önce iyi bir doktor arıyor. Rast gele gitmiyor. Hiç dini konularda
rastgele sözlere göre hareket edilir mi?
Kadınlar arasında çok yaygın olan tehlikeli bir şey de
sihir, büyü yaptırmaktır. Kadınlarımızın bundan uzak durmasını dinimiz
emretmektedir.
Sihir, yani büyü yapmamalıdır ve sihir yaptırmamalıdır,
haramdır ve küfüre en yakın olan, en fena haramdır. Sihre ait ufak bir şey
yapmamağa çok dikkat etmelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki, (Müslüman sihir
yapamaz. Allah saklasın imanı gittikten sonra, sihri te'sir eder.) Sanki sihir
yapınca, imanı gider.
Yine kadınlar arasında bu da çok yaygın, uğursuzluğa
inanmamalı, te'sir eder sanmamalıdır. Dinimizde uğursuzluk yoktur. Başka bir
hadis-şerifte de buyuruldu ki,
(Tetayyur eden ve tetayyur olunan ve kahinlik yapan ve
kahine giden ve sihir, büyü yapan ve yaptıran ve bunlara inanan, bizden
değildir. Kur'an-ı kerime inanmamıştır.) Tetayyur, uğursuzluğa inanmaktır.
Kahinlik, cinden bir arkadaş edinip, olmuş ve olacak şeyleri ona sorup, ondan
öğrenmek ve bunları başkalarına bildirmektir.
Cinle tanışan falcılar ve yıldıznameye bakıp, sorulan
herşeye cevap verenler böyledir. Bunlara ve büyücülere gidip, söylediklerine,
yaptıklarına inanmak, ba'zan doğru çıksa bile, Allahtan başkasının herşeyi
bildiğine ve her dilediğini yapacağına inanmak olup, küfür olur.
Sihir yaparken küfüre sebep olan kelime veya iş olursa, küfürdür.
Böyle kelime veya iş bulunmazsa, büyük günahtır. Sihir insanları hasta yapar.
Sevgi veya muhabbetsizlik yapar. Yani cesede ve ruha te'sir eder.
Sihir, kadınlara ve çocuklara daha çok te'sir eder. Sihrin
te'siri kat'i değildir. İlacın te'siri gibi olup, Allahü Teâlâ, isterse
te'sirini yaratır. İstemezse, hiç te'sir ettirmez. Açlık çekerek, sıkıntılı
işler yaparak, nefsini ezen, haram işlemekten zevk alamaz hale getiren kâfirlerin
yaptığı sihir te'sir etmektedir. Böyle papazların sihir çözmeleri de te'sirli
olmaktadır. Şimdiki papazlar, dünya zevklerine düşkün ve nefsleri azgın
olduğundan, sihir yapamaz ve bozamazlar.
Bir sahir, yani büyücü sihir ile istediğini elbette yapar,
sihir muhakkak te'sir eder diyen ve inanan kâfir olur. Sihir, Allah’ü Teâlâ
takdir etmiş ise, te'sir edebilir, demelidir.
Sihirden, büyüden kurtulmak için çeşitli ayetler, dualar
vardır. Bunlarla büyüden kurtulmak mümkündür. Büyü yapılmış olan kimse, (Âyat-ı
hırz)ı sabah ve ikindi namazlarından sonra, yedi gün birer kerre okur ve
boynuna asarsa, şifa bulur. "Ayat-ı hırz" hakkında İslam Ahlakı
kitabının vücüd emaneti bahsinde geniş bilgi vardır. Bir miktar suya,
(Âyet-el-kürsi) ve (İhlas) ve (Mu'avvizeteyn) okumalı. Büyülenmiş kimse bundan
üç yudum içmeli, kalan ile gusl abdesti almalıdır.
Sihir ve cadı, yani büyü afetlerinden kurtulmak için, üç
kerre Salevat-ı şerife okumalı, sonra yedi Fatiha, yedi Âyet-el-kürsi, yedi Kâfirun
suresi, yedi İhlas-ı şerif, yedi Felak ve yedi Nas sureleri okuyup kendi
üzerine veya hasta üzerine üflemelidir. Bunları tekrar okuyup, büyülenmiş
olanın odasına, yatağına, evin her yerine, üflemelidir.
Buna karşılık ücret almamalıdır. Allah rızası için
yapılmalıdır. Bütün hastalıklar için de iyidir. Sihirden, büyüden, korunmak,
yapılmış sihirden kurtulmak için en etkili şey ayat-ı hırzdır. Kur'an-ı
kerimdeki şifa ayetleri, sihir büyü için faydalı ayetler toplanmış, buna ayat-ı
hırz ismi verilmiştir.
Nazar değmesi haktır. Yani, göz değmesi doğrudur. Ba'zı
kimseler, birşeye bakıp, beğendiği zaman, gözlerinden çıkan şua' zararlı olup
canlı ve cansız, herşeyin bozulmasına sebep oluyor. Bunun misalleri çoktur.
Fen, belki birgün, bu şua'ları ve te'sirlerini anlıyabilecektir. Nazarı değen
kimse, hatta herkes, beğendiği birşeyi görünce (Maşaallah) demeli, ondan sonra
o şeyi söylemelidir. Önce Maşaallah deyince, nazar değmez. Nazar değen veya
korkan çocuk için, çöp yakıp etrafında döndürerek tütsülemek veya ergimiş mumu
başı üzerinde suya dökmek ve kurşun dökmek caizdir.
Nazar değen kimseye şifa için (Âyet-el-kürsi), (Fatiha),
(Mu'avvizeteyn) ve (Nun suresi)nin sonunu okumak muhakkak iyi gelir.
Yorumlar
Yorum Gönder