Sabır Çanağı Taştı!
Sabır Çanağı Taştı!
Sabırla ilgili çok meşhur bir deyim vardır, sabır çanağı taştı, diye.
Hikâyesi ise şöyle;
Zengin bir adam genç yaşta ölmüş. Karısı da bir yıl sonra ölünce,
mallarının tek varisi olan küçük kızlarına amcası vasî olmuş. Amcası, yengesi
ve oğulları, yetim kızcağızın hem mallarını yerler hem de hizmetçi gibi
davranırlarmış.
Bütün ev halkının ayrı ayrı tafralarını çeken, hakaretlerine
hedef olan bu yavru, sık sık dayak yermiş. Halini kimselere anlatmasını
beceremez ve hiç kimse ile konuşturulmayarak çamaşır, bulaşık, ortalık
temizliği mutfak işleri gibi adi hizmetlerde çalıştırılırmış. Kabahati olsun
olmasın her gün dövülerek korkutulurmuş.
Tavan arasındaki odasında geceleri geç vakitlere kadar ağlayan
kızcağız, bir gece rüyasında Peygamber Eyüp Aleyhisselâm’ı görmüş.
Rüyasında Eyüp Aleyhisselâm, bu kızın derdini dinlemiş, sırtını
sıvazlamış, onu teskin ve teselli etmiş, sabır tavsiye ederek kendisine bir
çanak vermiş.
—Bak yavrum, bu çanağı gizli bir yerde sakla. Her gün bildiğin
duaları oku ve vaktin oldukça “Ya sabır!” çek ve bu çanağa üfle. Derdini
bu çanağa anlat. Gözyaşlarını bu çanağa biriktir. Bir gün bu çanak taşacak ve
senin çilen de o zaman dolacak.
Kız sabahleyin erkenden uyanmış. Rüyasında gördüğü nurani yüzlü
ihtiyarı bir türlü unutamıyormuş. Rüyasın çok tesiri altında kalmış. Uzun uzun
hayallere dalıp mahmur mahmur düşünmüş. Sonra kalkıp giyinmek için dolabını
açmış. Bir de ne görsün? Eyüp Peygamberin rüyasında verdiği çanak… Çok şaşırmış,
ama bu sırrı kimseye söylememesi gerektiğini düşünerek, sessizce çanağı alıp
bağrına basmış.
Aradan aylar geçmiş, kız günde 2- 3 defa odasına çıkar, gizlice
dolabını açar, sabır çanağını öper, derdini çanağa anlatır, ağlar, teselli
bulurmuş.
Çanağın dibinde peyda olan berrak, şeffaf ve koyuca kıvamlı bir
sıvı her gün biraz daha çoğalmaya başlamış. Günler geçtikçe bu berrak sıvı
çanağı iyice doldurmaya yüz tutmuş. Bu arada kızın hayatı da çekilmez bir hal
almış.
Hatta sıcak yemek yüzüne hasret kalmış. Her gün birkaç öğün
dayak yer olmuş. Bir gece geç vakitlere kadar uyumayan ve hüngür hüngür
ağlayarak çanağa derdini döken kızcağız, sabahleyin dolabı açtığında çanağın
taşmak üzere olduğunu görmüş.
Acaba şimdi ne olacak diye uzun uzun düşünmüş. O sırada kendini
aşağıdan çağırmışlar. Korkudan eli ayağı birbirine girmiş ve çanağı nasıl
tuttuğunu anlayamadan sallayarak yerine koyup aşağı koşmuş.
O gün bütün ev halkı hazırlanmış, vapurla İstanbul’a
gidiyorlarmış. Kızı bekçi olarak eve bırakmışlar. Sıkı tembihatlar vermiş ve
talimatlarda bulunmuşlar.
Ev halkının bindiği vapur, fırtına yüzünden kazaya uğramış ve ev
halkının hepsi de boğularak ölmüş. Sabırlı kız, babasından kalan mallara sahip
olduğu gibi zalim amcasının da tek mirasçısı olmuş.
“Artık sabredemez oldu!”, manasına gelen, “Sabır çanağı taştı!” deyiminin
hikâyesi bu şekilde anlatılmaktadır.
Yorumlar
Yorum Gönder