İslamiyet’te Irkçılık Haramdır

İslamiyet’te Irkçılık Haramdır

İslamiyet’te Irkçılık haramdır. Beyaz siyah, sarı her rengin ve her ırkın yaratıcısı Allah’ü Teâlâ’dır. Sonuçta hepimiz Âdem Aleyhisselâm ve Havva annemizin çocuklarıyız. İnsanlığa hangi ırktan hangi kişinin daha çok hizmet edeceğini yalnızca Rabbimiz bilir.
Irkçılıkta kendi ırkını beğenme ve üstün görmeden dolayı kendini beğenme ve kibir vardır. Kibir ise Allah’ü Tealâ'nın en nefret ettiği günahtır.
İslâmiyet’te ırkçılık olsaydı Peygamberimizin öz amcası Ebu Leheb üstün insan olurdu. Ebu Leheb İslâmiyet’i kabul etmediği için en azılı kâfir olan Ebu Cehil’den de aşağı bir kâfir olmuş, Habeşistan’dan gelen Bilâli Habeşi Hazretleri; peygamberimizin ve Sahabe-i Kiramın gözbebeği olmuştur.
Bir hadisi şeriflerinde sevgili peygamber Efendimiz Aleyhisselâm İbnu Mes'ud Radiyallahü Anh’dan rivayete göre “Kalbinde zerre miktar kibir bulunan kimse asla cennete girmeyecektir.” buyurmuştur. [Müslim, İman 147; Ebu Davud, Edeb 29, (4091); Tirmizî, Birr 61]
Allah’ü Teâlâ esirgesin ırkçılık eğer tevbe edilmezse insanı küfre kadar götürür. Müslümanların parçalanmaya değil birleşip, bütünleşip “Ümmetin Birliğini” oluşturmaya, halifelerini seçip tek devlet çatısı altında toplanmaya, dayanışma ve kaynaşmaya ihtiyacı var. Parçalanmak; şeytanın, Siyonizm’in ve Haçlının işine geliyor.
Yahudi kendini üstün ve asil bilir. Yahudi, Yahudi anneden doğmayanı Yahudi kabul etmez. Yahudi olmayan diğer tüm insanları “Goyim” kabul eder. Goyim demek: Yahudi’ye hizmet için yaratılmış hayvan gibi bir şey…
Hristiyanlar, zencileri aşağı görür. Avrupalılar kendilerini ari (üstün) ırk kabul ederek diğer ırkları aşağı görürler.
İslam dini ise; ırk, renk, milliyet, siyasi inanç, lisan ve tahsil seviyesi ayırt etmeden, her insanın şeref ve itibarına hürmet eder. Güzel İslâmiyet sadece takvaca üstün olanları üstün insan olarak kabul eder.
“Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.” El-Hucurât  Suresi Ayet: 13
İslâmiyet’te Arapların veya başka bir ırkın değil, yalnız müminlerin kardeş olduğu açıkça bildirilmektedir. Peygamber Efendimiz Aleyhisselâm Hadis-i şeriflerde de buyurdular ki:
“İnsanlar tarağın dişleri gibi eşittir. Hiç kimsenin başkası üzerinde -Allah korkusu hariç- bir üstünlüğü yoktur.” [Keşfu’l-Hafa, 2846]
“Allahü teâlâ, cahiliyet övünmelerini sizden kaldırdı. Hepiniz Âdem aleyhisselamın evlatlarısınız. Âdem ise topraktan yaratıldı.” [Tirmizi]
“Rabbiniz bir olduğu gibi, babalarınız, dininiz ve Peygamberiniz de birdir. Arabın Aceme, [Arap olmayana] Acemin Araba üstünlüğü olmadığı gibi, kırmızının karaya, karanın kırmızıya üstünlüğü yoktur. Hiçbir milletin diğerine üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.” [İbni Neccar]
“Irkçılık yapan, ırkçılık için savaşan ve ırkçılık uğrunda ölen, bizden değildir.” [Ebu Davud]
 “Allah’ü Teâlâ, cahiliyet övünmelerini sizden kaldırdı. Hepiniz Âdem aleyhisselâmın evlatlarısınız. Âdem ise topraktan yaratıldı.” [Tirmizi]
“Rabbiniz bir olduğu gibi, babalarınız, dininiz ve Peygamberiniz de birdir. Arabın Aceme, [Arap olmayana] Acemin Araba üstünlüğü olmadığı gibi, kırmızının karaya, karanın kırmızıya üstünlüğü yoktur. Hiçbir milletin diğerine üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.” [İbni Neccar]
“Acemlerden, dininizi kabul edenler ve nesebinize katılanlar olacaktır.” [Hâkim]
“Müslümanlar kardeştir. Takva hali hariç, kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur.” [Taberani, Ebu Nuaym]
Kendi ırkını dinimizin üstünde tutmak veya kendi milletinden olan gayrimüslimi başka milletten olan Müslüman’dan üstün tutmak, ırkçılık olur. Kur'an-ı kerim ve hadis-i şerifler, ırkçılığı, ırk üstünlüğünü kesin olarak reddetmektedir. Bir âyet-i kerime meali:
Kur'an-ı kerim ve hadis-i şerifler, ırkçılığı, ırk üstünlüğünü kesin olarak reddetmektedir.
İslâmiyet’te ırkçılık yoktur, ırkçılık haramdır. Allah’ü Teâla korusun, insanları küfre kadar götürür. Senin ırkını kim yarattıysa diğer insanları da yaratan Allah’ü Teâlâ’dır. Sen kimsin ki kendi ırkını üstün görüyorsun?
Irkçılık yapmadan kendi akrabalarını ve kendini ırkını sevmek günah değildir. Ama her şeyin bir ölçüsü vardır.
Bir insanın rengi ırkı ne olursa olsun iman edince bütün Müslümanların kardeşidir. Onu kimse küçük göremez.
İran’dan gelen Selmani Farisi ile Habeşli Bilâli Habeşi Radiyallahü Anhüma efendilerimiz sahabe-i kiramın en üstünlerindendir. Hatta iki cihan güneşi efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Selmani Farisi hazretlerini ehl-i beytten saymıştır. Bu iki Sahabe-i Güzinin üstünlüklerini anlatan pek çok hadisi şerif mevcuttur.
Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Ey Bilal! İslâm olalıdan beri işlediğin ve sen çok menfaat ümid ettiğin ameli bana söyler misin? Çünkü ben, bu gece (rüyamda), cennette ön tarafımda senin ayakkabılarının sesini işittim!"
Bilal Radiyallahü Anh şu cevabı verdi:
"Ben İslam'da, nazarımda, daha çok menfaat umduğum şu amelden başkasını işlemedim: Gece olsun gündüz olsun tam bir temizlik yaptığım (abdest aldığım) zaman, mutlaka bana kılmam yazılan bir namaz kılarım."(Buharî, Teheccüd 17; Müslim, Fezailu's-Sahabe 108)
Hicretin beşinci yılında müşrikler bir ordu hazırladılar. Medine’ye saldıracaklardı. Hz. Selman Radiyallahü Anh hendek teklifinde bulundu ve ensar ve muhacirlerle hendekler kazılmaya başlandı. Ensar ve muhacirler Selman’ı Radiyallahü Anh seviyorlardı, aralarında “Selman bizdendir” diyorlardı. Bunu Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem işitince “Selman bizdendir, Ehli Beyt’imizdendir” dedi. Hz. Selman’ın Radiyallahü Anh sevincine diyecek yoktu. Resulullah’ın Sallallahü Aleyhi Vesellem Ehli Beyt’inden olmak ne büyük saadetti. Büyük zorluklarla hendekler kazıldı. Müşrikler Mekke’ye yenik, perişan halde döndüler.
İslamiyet, hangi ırk, dil ve ülkeden olursa olsun, bütün Müslümanların birbirinin kardeşi olduğunu bildirir. Allah indinde herkes, insan olarak, bir tarağın dişleri gibi birbirine eşittir. Namaz kılarken, en büyük rütbeli bir Müslümanla en küçük rütbeli, en zenginle en fakir, bir beyazla bir zenci Müslüman yan yana durur ve Allah’ü Teâlâ’ya birlikte secde ederler. Dinimizde ırk ve millet üstünlüğü yoktur. Müslüman zenci bir hizmetçi, kâfir bir beyaz kraldan üstündür. Kâfir kral ebedi Cehennemde, Müslüman zenci hizmetçiyse ebedi Cennette kalacaktır.
Hiç kimse ana babasını seçemediği için, ırkını, milliyetini de seçemez. Ancak, ceddinin dine hizmetlerinden dolayı ırkını sevmesi, suç olmaz. Mesela, Osmanlı Türklerini sevmek kınanmaz. Hatta hizmetlerinden dolayı her zaman dua etmek gerekir.
İslamiyet’e hizmet eden kişiler insanlığa da en büyük hizmeti etmiş olur. Çünkü İslamiyet insanları hem bu dünyada saadete erdirdiği gibi hem de ahirette de sonsuz mutluluğa erdirir. Bu sebepten dolayı İslamiyet’e kim hizmet ederse başımızın üstündedir.

Oyna ya Bilal!

Hicretten sonra Bilâl-i Habeşî hazretleri, bir gün Mescid-i Nebî'de iken büyük bir neşe içinde coşuyor, yerinde duramıyor, oynuyordu. Hz. Ömer bu hâlini görünce sordu:
- Yâ Bilâl, bu hâlin nedir? Burasının mescid olduğunu unuttun mu?
- Benim hâlimde ne var ki? İstersen gidip hâlimi Rasûlullaha arz edelim, yanlışım varsa tevbe ederim ve bir daha yapmam.
Ben oynamayım da...
Beraberce Rasûlullahın huzûruna gittiler. Hz. Ömer, Peygamber efendimize durumu arz etti:
- Yâ Rasûlallah, Bilâl, mescidin huşû'unu bozuyor. Burada neş'elenip coşuyor, oynuyor.
Peygamber efendimiz Hz. Bilâl'e sordu:
- Yâ Bilâl, böyle neşeli olmanın sebebi nedir?
- Yâ Rasûlallah, cenâb-ı Hak bana hidâyet nasip etti. Ben bir köleydim. Mekke'nin ileri gelenlerinden nice kimseler bu saâdete eremediler. Ebedî saadetten mahrum kaldılar. Onlara hidayet nasip olmadı. Ben neşelenmeyeyim de kim neşelensin? Ben oynamayayım da kim oynasın?
Peygamber efendimiz
- Bilâl'e dokunmayın! Sevinip neşelensin. Oyna ya Bilal!
Buyurdular.
Bir gün, yine kendisi gibi ashabın büyüklerinden olan Ebü Zer Radiyallahü Anh Hazretleriyle, Bilali Habeşi Radiyallahü Anh Hazretleri arasında, bir meselede görüş ayrılığı olmuştu. Aralarındaki konuşma uzadı, derken sertleşme oldu. O arada Ebü Zer, Hz. Bilali Habeşi Hazretleri'ne karşı:
- Sen bu işlerden anlamazsın siyah kadının oğlu, demiş oldu.
Bu sözden alınan Hz. Bilal, bunu Rasülüllah'a haber verdi ve:
- Müslüman olduktan sonra hala daha ırkımızdan dolayı suçlanacak mıyız Ya Rasulüllah? Dedi.
Peygamberimiz Aleyhisselam, Ebü Zer Hazretleri'ni çağırdı. Ona:
- Sen Bilal'e böyle böyle söylemişsin, öyle mi? diye sordu. Hz. Ebü Zer, utancından Hz. Rasülüllah'a cevap veremedi. Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem:
- Demek sende hala İslamiyet’ten önceki kötü adetler var. İnsan hiç derisinin siyahlığından dolayı suçlanır mı? Mühim olan Allah korkusu değil midir? Gibi sözler söyledi.
Zaten yeterince pişman olan Ebü Zer Hazretleri Peygamberimiz ‘in bu sözleriyle iyice kafasını kaldıramaz hale geldi. Doğruca Bilali Habeşi Hazretleri'nin evine gitti. Yüzünü kapının eşiğine koyarak:
- Ey Bilal, senin mübarek ayağın bu kötü, kaba Ebu Zerr'in yüzüne basarak geçmedikçe ben bu eşikten kafamı kaldırmayacağım, dedi.
Hz. Bilal, Ebü Zer Hazretlerini kaldırdı ve şöyle cevap verdi:
- Kalk kardeşim. Bu yüz, basılmaya değil öpülmeye layıktır. Ben sana hakkımı helal ettim.
Kaldırdı, onun gözlerinden öptü. Kucaklaştılar. Kalplerinde birbirlerine karşı bir şey kalmadı.
Onlar öyle insanlardır ki, dünyaya ait bazı anlaşmazlıklardan dolayı birbirlerinin arkasından olur olmaz sözler söylemezlerdi, söylememişlerdir.
Allah hepsinden razı olsun ve bizleri onların şefaatlarından mahrum etmesin!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)