Cin Mektubu
Peygamber Aleyhisselâm’ın Ebu Dücane
Radıyallahu Anh İçin Hazırladığı Cin Mektubu
بسم
الله الرحمن الرحيم.
هٰذَا
كِتَابٌ مِنْ مُحَمَّدٍ رَسُولِ اللّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ: صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، إِلٰى مَنْ طَرَقَ الدَّارَ مِنَ الْعُمَّارِ وَالزُّوَّارِ
وَالصَّالِحِينَ، إلاَّ طَارِقًا يَطْرُقُ بِخَيْرٍ يَا رَحْمٰنُ. أَمَّا بَعْدُ:
فَإِنَّ لَنَا وَلَكُمْ فِى الْحَقِّ سَعَةً، فَإِنْ تَكُ عَاشِقًا مُولَعًا، أَوْ
فَاجِرًا مُقْتَحِمًا أَوْ رَاغِبًا حَقًّا أَوْ مُبْطِلَا، هٰذَا كِتَابُ اللّٰهِ
تَبَارَكَ وَتَعَالٰى يَنْطِقُ عَلَيْنَا وَعَلَيْكُمْ بِالْحَقِّ. إِنَّا كُنَّا
نَسْتَنْسِخُ مَاكُنْتُمْ تَعْمَلُونَ، وَرُسُلَنَا يَكْتُبُونَ مَا تَمْكُرُونَ
أُتْرُكُوا صَاحِبَ كِتَابِى هٰذَا وَالنْطَلِقُوا إِلٰى عَبَدَةَ الْاَصْنَامِ وَ
إِلٰى مَنْ يَزْعُمُ أَنَّ مَعَ اللّٰهِ إِلٰهًا آخَرَ. لٰٓا إِلٰهَ إِلَّا هُوَ۠ كُلُّ
شَىْءٍ هَالِكٌ إِلَا وَجْهَهُۜ لَهُ الْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
يُغْلَبُونَ، لَا يُنْصَرُونَ. حٰمٓ عٓسٓقٓ۠ تُفْرَقُ أَعْدَآءُ اللّٰهِ،
وَبَلَغَتْ حُجَّةُ اللّٰهِ، وَلَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَا بِاللّٰهِ فَسَيَكْفِيكَهُمُ اللّٰهُۚ وَهُوَ السَّمِيعُ
الْعَلِيمُۜ.
Okunuşu:
Bismillâhirrahmânirrahıym.
Hazâ
kitâbün min muhammedin rasûlî rabbil âlemiyn. ilâ men tarakad dara minel ummâri
vez züvvâri ves sâlihıyne illâ
târikin yatruku bi hayrın
yâ rahmânü emmâ ba’dü; fe inne lenâ ve leküm fil
hakkısiaten fe in tekü
âşikan mûlian ev fâciran muktehımen ev râıyen
hakkan mübtılen hazâ
kitâbüllâhi yentıku aleynâ ve aleyküm bil hakkıinnâ
künnâ nestensihu mâ küntüm
ta’melûne ve rusülünâ yektübûne mâ küntüm
temkürûne ütrukû sahibe
kitabî hazâ ventalikû ilâ abedetil asnâmi ve ilâ men
yez’umü enne meallâhi
ilahen âhara lâ ilahe illâ hüve küllü şey in hâlikün illâ
vechehû lehül hükmü ve
ileyhi türceûne tuğlebûne hâ miym lâ tünsarûne ha
miym ayn siyn kâf.
Teferraka a’dâüllâhi ve beleğat huccetüllâhi ve lâ havle
ve lâ kuvvete illâ billahi
fe se yekfiykehümüllâhü ve hüves semiy’ul aliym.
Anlamı:
Rahmân ve O, Rahîm olan
Allâh Celle Celâlüh’ın adıyla.
Âlemlerin Rabbi olan
Allâh’ın Rasûlü Muhammed’in hayır dışında bir şey için evlere gelen tüm ziyaretçilere
sakinlere ve sâlihlere fermanıdır. Yâ Rahmân! Bundan sonra: Bize ve size geniş
haklar tanınmıştır. Eğer sen çok samîmi bir âşık veyâ izinsiz giren bir tâcir
yâ da Hakkı arayan bir kişi yahut bâtıla çalışan birisi isen, işte Allâh’ın bu
kitâbı gerçekten bize ve size karşı Hakkı konuşmaktadır. “…Şüphe yok ki, Biz
yapmakta olduklarınızı kaydediyorduk.” (Câsiye Sûresi, 29 “… Şüphesiz
elçilerimiz (melekler) kurmakta olduğunuz tuzakları (hîleleri) yazıyorlar.”
(Yûnüs Sûresi, 21) Artık bu fermânın sâhibini terk edin ve puta tapanlarla
Allâh’tan başka bir ilâhın vâr olduğunu iddia edenlere gidin. “…O’ndan başka
hiçbir ilâh yoktur. O’nun zâtından başka her şey yok olacaktır. Huküm yalnızca
O’nundur ve siz kesinlikle O’na döndürüleceksiniz.” (Kasas Sûresi,) Mağlûb
olacaklardır. “Hâ Mîm” Yardım görmeyeceklerdir, “Ayn Sîn Gâf” (Şûrâ Sûresi,
1-2.) Allâh’ın düşmanları dağıldı ve Allâh’ın hucceti (delîli) ulaştı. Güç ve
kudret ancak yüce ve büyük olan Allah iledir, “… Allah, onlara karşı seni
koruyacaktır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Bakara Sûresi, 2/137)
Ebû
Dücâne Radiyallahü Anh anlatıyor:
Rasûl-i
Ekrem Sallallâhü Aleyhi Veselem’in huzûruna gelip:
“-Yâ
Rasûlellâh! Yatağıma yattığım zaman değirmen sesi gibi arı vızıltıları gibi ve
ağaç yapraklarının sesi gibi sesler işitiyorum. Şimşek parıltısı gibi şeyler
görüyorum. Başımı kaldırıp baktığımda evimin orta yerinde siyah ve uzun gölge
gibi bir şeyin olduğunu görüyorum. Yakalamak için elimi uzattığımda derisinin
üzerinde ki kılların kirpi kılları gibi olduğunu ve ağzından yüzüme doğru ateş
parçaları attığını görüp beni yakacağını zannediyor, uyuyamıyorum, korkuyorum.”
dedi.
Rasûl-i
Ekrem Sallallâhü Aleyhi Veselem buyurdu ki:
-“Yâ
Ebû Dücâne! Allâh-ü Teâlâ, evine hayır ve bereket versin! Evinize gelen korkunç
bir mahlûktur. Bana bir kâğıt ve kalem getiriniz.” Getirilen kâğıt ve kalemi
Hz. Ali Radiyallahü Anh’a verdi ve
“Bismillâhirrahmânirrahîm.
(O, Rahmân ve O, Rahîm olan Allâh Celle Celâlüh’ün adıyla. Diyerek (bu duayı)
yaz.” buyurdu.
Ebû
Dücâne Radiyallahü Anh diyor ki:
-“Rasûl-i
Ekrem Sallallâhü Aleyhi Veselem’in
yazdırdığı bu mektubu götürüp yastığımın altına koydum ve yattım. Gece yarısı
uyanmıştım. Kulağıma şöyle bir korkunç feryâd eden ses geldi.
Diyordu
ki:
“-Yâ Ebû Dücâne! Lat ve Uzza’ya yemin ederim
ki: Bu mektupla, beni yaktın!
Bu
mektubun sahibi hakkı için bu mektubu kaldır. Senin evine bir daha
gelmeyeceğiz. Senin sâhibin, bizden elbette çok yüksektir. Bu mektubu, bizim
karşımızdan kaldırmaktan başka, bizim için kurtuluş yoktur. Artık senin ve
komşularının evine gelemeyeceğiz. Bu mektubun bulunduğu yerlere gelemeyiz. Ebû Dücâne Radiyallahü Anh diyor ki:
-“Sabahleyin
erkenden kalkıp Rasûl-i Ekrem Sallallâhü
Aleyhi Veselem’in arkasında sabah namazı kıldım. Cinlerin feryâdını Rasûl-i
Ekrem Sallallâhü Aleyhi Veselem’e haber verdim.”
Rasûlüllâh
Sallallâhü Aleyhi Veselem buyurdu ki:
-“Ey
Ebû Dücâne! O mektubu kaldır. Beni hak peygamber olarak gönderen Allâh’a yemin
ederim ki eğer o mektubu kaldırmazsan onlar kıyâmete kadar azap içinde
kıvranırlar.” (Delâilü’n-Nübüvve, Bâb-ü mâ yüzker-u min hırzi Ebû Dücâne,
7/118-120; Hasâis-i Kübrâ, c.2, 369.)
Yorumlar
Yorum Gönder