Zalimin Hasmı Allah’tır

Zalimin Hasmı Allah’tır

Veheb İbni Selâm (R.A.) der ki; " Zorbanın bir bir köşk yapar, etrafına bir sûr çeker. Bu arada yaşlı bir kadın gelerek köşkün yakınına barınabileceği bir küçük kulûbe yapar.
Bir gün zorba atına binerek gelir, köşkün çevresini gezer. Bu arada yaşlı kadının kulübesi gözüne ilişir, "Bu kimindir" diye sorar, kendisine kulübenin yaşlı ve yoksul bir kadının barınağı olduğu söylenir.
Zorbanın emri ile kulübe derhal yıkılır, kadın gelince kulübesinin yıkıldığını görür, "Kulübemi kim yıktı" diye sorar, kendisine "Kral onu görünce yıktırdı" diye cevap verilir.
Bunun üzerine kadın başını göğe kaldırarak der ki, "Yâ Rabb'i, ben burada yoktum, peki sen neredeydin?"
Bunun üzerine Ulu Allah Cebaril'e içindekiler ile birlikte köşkün altını üstüne getirmesini emreder, Cebrail de aldığı emri derhal yerine getirir.
Söylendiğine göre Bermekilerin ileri gelenlerinden biri oğlu ile birlikte zindana atılınca oğul babaya "Babacığım, onca saltanattan sonra zincire vurulduk, zindana atıldık" der. Babası oğluna "Yavrum, mazlumun bedduası geceleri yürüdü, biz farkında olmadık ama Allah'ın gözünden kaçmadı" der.
Zulüm zirveye çıkarsa İlahi adaleti kimse durduramaz...
Rabbimiz zalimin yaptığı zulmü ihmal edip de yanına bırakmaz. Vazgeçmesi için verdiği mühlet bittikten sonra zulmü zirveye çıkan zalime öylesine bir adaletle muamele eder ki, kimse bu adaletin tecellisine engel olamaz. Bu sebeple, zulümde ısrar edenler, bir gün zulümlerinin kemale ermesiyle zevalinin başlayacağını mutlaka hatırlamalı, İlahi adaletin kendileri hakkında da tecelli edeceğini düşünmeli, bu gerçeği uzak ihtimal gibi görüp de baskı ve zulme devam etme gafletine düşmemeliler.
İrşat eserlerine geçmiş bir zulüm örneğini arz etmek istiyorum bugün sizlere. Ola ki, eline geçirdiği fırsatına güvenerek zayıfı ezip üzmeye devam edenlerin düşünmelerine sebep ola, insafa gelip vazgeçmelerine vesile teşkil ede.
Bilindiği üzere İstanbul'umuzun manevi fatihi Akşemseddin Hazretleri fetihten sonra Sultan'ın kendisine özenerek devlet işlerini bırakıp tasavvufa yönelmesine sebep olmaktan endişe ederek Sultan'ın gelemeyeceğini düşündüğü Bolu'nun Göynük kasabasındaki eski yerine hicret ederek 1459'da vefatına kadar hizmetlerini orada sürdürür. Aile bireyleri de burada yerleşip kalırlar.
Akşemseddin Hazretleri'nin takva sahibi torunlarından olan Abdülkadir Çelebi'nin de burada bir yoncalığı vardır. Yoncalıkta yetiştirdiği yeşillikle ineğini otlatır, sütüyle helalinden geçinip gider, kimseye yük olmak istemez..
Ne var ki hak hukuk tanımayan kaba kuvvet sahibi bir çoban, her gün koyunlarını Çelebi'nin yoncalığından geçirir, yetişmiş yeşillikleri yedirir, Çelebi'nin ineğine otlayacak ot bırakmaz.
Bir gönül insanı olan Çelebi, bu çobana bir hatırlatır, iki hatırlatır, ama nerede o anlayış? Çoban her fırsatta koyunlarını yine yoncalığın yanından geçirir, yetişmiş yeşillikleri kendi hayvanlarına yedirip Çelebi'nin, sütüyle geçindiği ineğine yeşillik bırakmaz.
Nihayet bir gönül ehli olan bu muhterem insanın sabrı tükenir, ellerini açıp Rabb'ine iltica eder:
- Rabb'im der, benim gücüm yetmiyor bu anlayışsız insana, sana havale ediyorum artık. Biliyorum sen zalimi (imhal) edersin, ama (ihmal) etmezsin, zulmü zirveye çıkınca zevalini başlatırsın. Bunun zulmü zirveye çıktı. Çünkü sütüyle beslendiğim ineğimi de beni de aç bırakmaya başladı artık!..
Bu sızlanıştan sonra bir sabah iki kişi Çelebi'mizin kapısını çalar. Yalvarma sırası onlarda artık:
- Çobanımızın karnında müthiş bir sancı başladı. Yerlere yatıp yuvarlanıyor, bir türlü sancı dinmiyor. Kendisi, bunun size yaptığı zulümden olduğunu düşünüyor. Siz çok ikaz etmişsiniz, dinlememiş. Ne olur hakkınızı helal edin de çobanımız kurtulsun!..
Çelebi Hazretleri, ellerini açıp boynunu bükerek:
- Artık, der, çok geç. Ben de kurtaramam çobanınızı. Çünkü der, Rabb'imizin verdiği mühlet bitmiş, zirveye çıkan zulmünün zevali başlamıştır. Zevali başlayan zulmün cezasını kimse durduramaz. Siz buradan dönerken birkaç metre bez tedarik ederek dönünüz. Ola ki çobanınıza kefen lazım ola!
Telaşla koşarlar çobanın evine doğru. Bir de ne görsünler, kapıda su ısıtmak için ateş yakmaya çalışanlar söyleniyorlar:
- Çobanımızı kurtaramadık, şimdi birkaç metre kefen lazım!
Kanundur bu: Zulüm zirveye çıkarsa zevali kaçınılmaz olur, kimse gelecek İlahi adaletin tecellisini önleyemez artık. Tek çare, zulüm zirveye çıkmadan vazgeçip mazlumun helalliğini almak..
Yoksa: Hak sillesinin sedası yoktur, bir vurursa devası yoktur! Tecellisini kimse durduramaz. Tarih boyunca da durduramadığı gibi…



Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis