Bir Nebbaş'ın Başına Gelenler
Bir Nebbaş'ın Başına
Gelenler
Bağdat’ta, bir âmâ ile karşılaşan evliya bir zat ona
gözlerinin nasıl kör olduğunu sorunca adam, yaşadığı enteresan hadiseyi şöyle
anlatır:
“Ben vaktiyle nebbaş (mezar soyguncusu) idim. Bir
gün bana adaletiyle meşhur, yaşlı bir hakimden bahsettiler. Çok hasta imiş ve
son anlarını yaşıyormuş. Onu ziyarete gidenlerle birlikte ben de gittim. Bana;
- Bak, ben artık bu dünyadan göçüyorum. Öldüğüm
zaman benim kefenimi çalma! dedi ve kefenin değerinden fazla miktarda bir
parayı da elime tutuşturdu... “Hakimin mezarını açtım!”
Kısa bir zaman sonra o âdil hakim dünyadan göçüp
gitti. Fakat benim içimi bir fitne aldı. İlla da gidip kefenini soymak
istiyordum. Adam bana parasını vermişti ama, “olsun” dedim. “Bu daha iyi, kâr
üstüne kâr yapmış oluruz. Adam nasıl olsa öldü. Kalkıp da bana bir şey
söyleyeceği yok ya!” dedim ve gidip hakimin mezarını açtım. Kefeni almak için
kabre girdiğimde, karşıdan öyle heybetli iki kimse geldi ki, ben şaşkına
dönmüştüm. Hiçbir şey yapamadan kabrin içine çömelip kaldım. Ben kefen soymak
şurada dursun tir tir titriyordum korkumdan.
Gelenler, hakimin etrafında dolaşıp bir yerinde
sakatlık olup olmadığını kontrol ediyorlardı. Her tarafını muayene ettiler.
Hiçbir noksanlığı yoktu.
“Ne mübarek bir zatmış, hiçbir isyanı yok”
diyorlardı. Her tarafını iyice muayene ettikten sonra sağ kulağında bir miktar
akıntı gördüler. Acaba bu akıntı neden olmuştur diye biri diğerine sordu. Öbürü
şöyle söyledi:
“Zalim olduğuna hükmettiler!”
- “Bu çok adaletli bir hakimdi. Bir davada, bir
tanıdığı ile tanımadığı, yabancı bir adamın muhakemesi vardı. Hakim her ikisini
de dinledikten sonra tanıdığı zatı haksız gördü ve adaletle hükmetti. Lâkin
tanıdığı zat konuşurken, ona daha fazla kulak verip onun söylediklerine daha
çok dikkat etmişti, işte bu kulağındaki akıntı bundandır” dedi.
Bu heybetli zatlar aralarında konuşmaya devam
ediyorlardı. Hakimin bu hareketinden dolayı zalim olduğuna hükmettiler ve azap
edilmesine karar verdiler;
Birisi;
- Buna şimdi ne ceza vereceğiz? Dedi. Ötekisi;
- Bunun kabrini ateşle doldurmamız gerekiyor, dedi
ve orası öyle şiddetli bir ateş yığını içinde kaldı ki, gözlerim hiçbir şeyi
görmez oldu. İşte benim kör olmama sebep budur...”
Yorumlar
Yorum Gönder