Bir Bebeğe Deseler…
Bir Bebeğe Deseler…
Annesinin karnındayken; hayatı, anne
karnından ibaret sanan bebeğe;
"Yakında buradan çıkıp, başka bir
âleme gideceksin. Işığın dünyası var, uçsuz bucaksız denizleri, yüksek dağları,
alabildiğine uzanan düzlükleri, çiçek açan muhteşem bahçeleri, nehirleri,
yıldızlarla dolu seması ve parlayan güneşiyle, yer çekimiyle, daha birçok
şeyiyle orası bambaşka bir dünya…
O dünyaya geçerken seni besleyen bu
hortumun da kesilecek. O dünyaya alıştıktan kısa bir süre sonra artık rızkını
sen kendin temin edeceksin! Hem de kesinlikle anne karnına geri dönemeyeceksin!
Sen gideceğin dünyanın tüm bu ihtişamına rağmen, burada karanlıklar arasında,
bir hortuma bağlısın, Orada kanla değil kebap, lahmacun, baklava vs. diye bir
sürü yiyecek ve içecekler var. Onlarla besleneceksin!
O dünyada kalabalık insanlar var, sen orada
bir yere bağlı değilsin! Adımlar atacak, bineklere binecek istediğin birçok
yerlere gidebileceksin! Orada acıların, sevinçlerin korkuların olacak…
O dünyada önünde iki yol olacak; biri iyi
biri kötü. İki omzunda iki melek her yaptığını kayıt edecek. Orada belki de
anne karnından çok uzun kalacaksın! Ama ansızın oradan da ayrılacak bambaşka
bir dünyaya gideceksin.” Deseler…
Ve inanmazsa ona ne denir? “Gittiğinde
görürsün! Senin inanıp inanmaman gerçeği değiştirmez!” denir. Dokuz aylık süreç
hızla işleyecek bebek istese de istemese de dünyaya gelecek, denilenler bir bir
ortaya çıkacaktır.
Aynı onun gibi, bizlere de söyleniyor.
“Bu dünyadan sonra gerçek dünya “Ahıret
Yurdu” var; “Mahşer Günü” var! “Sırat
Köprüsü” var! “Cehennem” var, “Cennet” var!”
Bazıları diyor; “Evet var, ben tefekkür
ediyorum. Kâinatta ne varsa bir yaratıcıya işaret ediyor. Biz aciz bir kuluz.
Rabbimize ve gönderdiklerine, inanıyoruz. Bizi kul olarak yarattı. Hatalarımız,
günahlarımız olsa da tövbe edip doğru yola gelenleri bağışlayıcıdır. Son
nefesimize kadar en iyi ibadetleri yapsak verdiği nimetlerin şükrünü eda
edemeyiz.
Bazıları da diyor; “Biz Allah’ü Teâlâ’ya
da, yüce Kur’an-ı Kerim’e de, peygamberlere de inanmayız! Dünyada hayatımızı
yaşarız. Yok, namaz; yok oruç vs.; şu yasak, bu yasak aldırmayız."
Diyenlere de aynı şekilde “Ahmak
oğlu ahmaklar!” denir. Sizin inanıp inanmamanız hiçbir şeyi
değiştirmez. Kendinize yazık edersiniz!” Denir.
Bak! Abdurrahman Karakoç Rahmetullahi aleyh
ne diyor:
“Ya İslâm'da erirsin, ya inkârda çürürsün!
Yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün!”
Ateiste sorsan kolunda saat var mı? Var diyecek. Gömleğinde düğme var mı? Var
diyecek. Peki, bu saatin, bu düğmenin bir ustası da var mı? Desen var diyecek.
Peki, onların bir ustası varsa bu muazzam dağların denizlerin, yeryüzünün,
gökyüzünün, yıldızların, galaksilerin de bir ustası yok mu? Yok onların
kendiliğinden oluştu, doğa diyecek. Sen de madem bir küçük düğme kendiliğinden
yapılamaz, bir saat kendiliğinden oluşamaz. O zaman bu muazzam kâinat ve evren
kendiliğinden nasıl oluşur? Desen saçma sapan cevaplar verecek.
Madem her şey var. Her şeyi yaratan bir yaratıcı var. O yaratıcı şüphesiz bütün
âlemleri yoktan var eden ve varlıkta durduran Allah’ü Teâlâ’dır.
Kur’an-ı Azimüşşan’da Allah’ü Teâlâ’nın
kâinatı yarattığına dair birçok ayeti Kerime’si mevcuttur.
"Göklerde ve yerde Allah'ın varlığını,
birliğini, kudretini gösteren nice deliller vardır ki, insanlar yanından geçip
gittikleri halde yüzlerini çevirdiklerinden farkına varmazlar." (Yusuf
Suresi; Ayet 105)
"Rabbinizden size muhakkak ki deliller
gelmiştir. Artık kim gözünü açar görürse kendi lehine, kim de hakkı görmeyip
batılı seçerse kendi aleyhinedir. (Sen de ki:) Ben sizin üzerinizde bekçi
değilim." (En'am Suresi; Ayet 104)
"Göklerin ve yerin yaratılışında, gece
ile gündüzün sürelerinin değişmesinde, insanlara fayda sağlamak üzere
denizlerde gemilerin süzülüşünde, Allah'ın gökten indirip kendisiyle ölmüş yeri
canlandırdığı yağmurda ve yeryüzünde hayat verip yaydığı canlılarda,
rüzgârların yönlerini değiştirip durmasında, gökle yer arasında emre hazır
bulutların duruşunda, elbette aklını çalıştıran kimseler için Allah'ın
varlığına ve birliğine nice deliller vardır." (Bakara Suresi; Ayet 164)
Muhterem Dostlar; insan dikkatlice bakarsa gördüğü her şeyde Allah’ü Teâlâ’yı
görür, yeter ki görmesini bilsin!
Suya bak yeter. İki atom Hidrojen, bir atom
Oksijen moleküllerinden oluşmuştur. Hidrojen (H) yanıcı, Oksijen (O) yakıcı
olduğu halde su (H2O) söndürücüdür. Su yerin altına iner, göğün yüzüne
çıkar. Sürekli dolaşım halindedir. Azot (N), Karbon (C), Fosfor (P) ve Kükürt
(S) elementler de dolaşım halindedir. Buna biz aciz kulların basit akılları
almaz.
Ziya Paşa, ne diyor;
"İdrak-i
maâlî bu küçük akla gerekmez;
Zira
bu terâzi o kadar sıkleti çekmez."
Allah’ü Teâlâ hepimizi hakkıyla tevekkül eden imanını sürekli kuvvetlendiren
kullarından eylesin!
Yorumlar
Yorum Gönder