Türkiye’nin Stratejik Önemi

Türkiye’nin Stratejik Önemi

Dünyaya yön veren batılı emperyalist güçler tarafından ortaya atılan bir söz vardır. “Türkiye o kadar önemli bir ülke ki yönetimi Türklere bırakılamaz!
O zaman biz de diyoruz ki; . “Türkiye o kadar önemli bir ülke ki yönetimi Siyonist – Haçlı zihniyetine bırakılamaz!
Sizlere kısaca Türkiyemiz’in Jeo-Stratejik öneminden bahsedeceğiz. Bu konu bu sütunlara değil; kütüphanelere sığmayacak kadar büyük ve önemlidir.

Türkiye Asya ile Avrupa arasında, boğazlar ve ara denizlerle okyanuslara bağlanan köprü bir devlettir. İslam ve Türk dünyasına, dünyanın ikinci büyük gücü Rusya ile komşudur. Hatta en büyük güç ABD’de sinsice Irak’ı alarak Türkiye’ye komşu olmuştur. Anadolu yarımadası tarihi Kral ve ipek yolu üzerindedir. Dünyanın en büyük enerji hatlarının geçtiği bir köprüdür. Türkiye üç büyük dinin de kesiştiği bir coğrafyada bulunmaktadır.
Türkiye’miz tarihi yönden de dünyanın en kritik merkezinde bulunmaktadır. Güzel Anadolu’muzda birçok medeniyet gelip geçmiştir. Tarihin altı yüz yıllık en büyük devletinin mirasçılarıyız. Gerek yer altı ve gerek yerüstü kaynakları yönünden de çok zenginiz. İnsanlığın en büyük sermayesi olan genç bir nüfusumuz, düşmanların yüreğine korku salan güçlü bir ordumuz var.
Bir toplumu ayakta tutan en büyük güç olan ahlâk ve aile yönünden de halen güçlüyüz. Ne yazık ki son zamanlar da ahlâk ve aile tehlike altına girmiştir. Ülkemizi yok etmek isteyen dış güçler gençlerimiz ve ailenin tahrifatı üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu kadar büyük öneme sahip Türkiye’mizi bölmek, parçalamak için korkunç ve kirli oyunlar oynanmakta, akla hayale gelmeyen senaryolar sahneye konulmaktadır.
Bir yandan otuzun üzerinde Avrupa ülkesi tek devlet olmak için çırpınmakta; bir yandan da “Türkiye Avrupa ülkesi değildir.” diyerek bizi dışlayıp bölmek istemekteler. Avrupa birliğimizden dışlanmamızın temel nedeni Haçlı topluluğu olan AB bizi sindirememekten çekindiği içindir. Zaten bölebilirlerse emellerine kısa yoldan ulaşmış olacaklar. Ülkemizi yok etmek isteyen terör örgütlerinin tümü batı patentli; Siyonist Haçlı ittifakı ürünüdür. Dikkat edin dünyanın en azılı terör örgütüne “Terör Örgütü” bile diyemiyorlar. Diyemezler çünkü kendi örgütleridir. Elebaşlarına ve militanlarına her türlü yardımı yapıyorlar. Eğitim ve silah veriyorlar. İslâmiyet’i Yahudiliğin ve Hıristiyanlığın ortak düşmanı görüyorlar saldırdıkça da saldırıyorlar. Bu kirli savaşı bir yandan terör örgütlerine sıcak destek vererek bir yandan medya ve kültür emperyalizmi yoluyla gerçekleştiriyorlar. Osmanlı İmparatorluğu da bu şekilde yıkıldı. Aynı şekilde güzel Türkiye’mizi de yıkmak istiyorlar. Bütün ekmeği kimse yutamaz. Önce parçalayacaklar, sonra yutacaklar. Gelip güzel Anadolusuzun zenginlik kaynaklarına konacaklar.
Yurt dışında öğretmenlik yapan bir arkadaşım anlatmıştı: “Bir gün Hollanda’da bir konferansa gitmiştim. Bir papaz ateşli ateşli konuşuyordu: “İslâmiyet’i yıkmak için; Türkiye’yi yıkmak gerekir. Çünkü Türkler varken İslâmiyet’i yıktırmazlar. Türkiye’yi yıkmak için de İslâmiyet’i yıkmak gerekir. İslâmiyet varken Türkler yıkılmaz.” Tarihteki Haçlı seferleri papazı ne güzel doğruluyor. Eğer Selçuklular Haçlı seferlerine direnmeyip geçit verseydi; ne Türklük, ne İslâmiyet kalırdı. “Haçlı Seferleri” bu gün de hızını artırarak devam etmektedir. Irak işgali öncesi ABD başkanı Bush ağzından kaçırdı: “Yeni bir Haçlı seferi başlattık!” dedi.
Bir taraftan da Türkiye’nin jeo-stratejik önemini çok iyi bildiklerinden bizi avutma politikası izliyorlar.
Türkiye’mizde ve dünyanın her yerinde güzel dinimiz İslâmiyet’e yapılan saldırıların nedeni; bu sözlerden çok güzel anlaşılıyor. Ne yazık ki yabancılardan gelen bu saldırıları yerli misyonerler de destekleyerek yabancılardan daha çok zarar veriyor. Misyoner deyince sadece Hıristiyanlığı yaymak isteyen kişi anlaşılmasın. Dinimize, tarihimize, öz kültürümüze, birlik ve bütünlüğümüze saldıran herkes bilerek veya bilmeyerek misyonerlik yapıyor demektir. Adı ne olursa olsun Türk Milletini biraz ateist biraz Hıristiyan karışımına dönüştürmek isteyen herkes misyonerdir.
Bir ülkeyi sıcak savaşla ele geçirmek çok zor olduğuna göre; soğuk savaş veya örtülü emperyalizmle ele geçirmek daha kolaydır. Hem de az masraflıdır. Kamuoyumuzun çok uyanık ve bilgili olması gerekmektedir. Kamuoyumuzu uyarmak ta aydınlara ve medyaya düşmektedir.
Maalesef aydınların ve medyanın büyük bölümü de yozlaşmış ve yabancılaşmıştır. Medya müstehcenlik ve gayri millilik kokmaktadır. En büyük görevimiz değerlerimize yabancı bu tür yayınları ve bilgileri dışlamak her türlü zorluklara göğüs gererek müstehcenliğe bulaşmayan milli değerlerimizi savunanlara destek olmaktır.
“Gün, bu gündür!” diyerek gününü gün etmek isteyen günümüz toplumu her türlü sömürüye ve misyonerliğe açıktır. Önce dinimizi, tarihimizi ve tüm milli değerlerimizi doğru kaynaklardan öğrenmeli, sonra çocuklarımıza öğretmeliyiz. Gerekli manevi ve maddi eğitimi vermeli, onları; çağın donanımları ile donatmalıyız. Dinini ve tarihini iyi bilen ahlâklı gençleri modern çağa uygun olarak yabancı dil bilen yeteneğinin en son sınırına kadar eğitilmiş olarak yetiştirirsek vatanımıza en büyük hizmeti yapmış, her türlü sömürüyü engellemiş oluruz. Eğer gençleri televizyona, internete, maç ve pop kültürüne terk edersek kendimize ve onlara en büyük kötülüğü etmiş; kendi geleceğimizi ve ülkemizin geleceğini de karartmış oluruz.

Osmanlı’nın diriliş muştuları görülmeye başlamıştır. Lütfen özeleştiri yapıp toparlanalım. Kendimize dönelim. Milli değerlerimizi tekrar kazanmak için, dinimizi hakkıyla yaşayabilmek için; karınca kararınca biz de katkıda bulunalım.
                                                                                                                     Yaşar AKKAŞ

“Bu eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)