Kayıtlar

Hz. Hızır Aleyhisselâm ve Ölüm Meleği

Hz. Hızır Aleyhisselâm ve Ölüm Meleği             Günlerden bir gün oturmuş, Allah Teâlâ'yı zikretmekle meşgul Hızır Aleyhisselâm’ın canını almak için yanına Ölüm Meleği Azrail Aleyhisselâm gelir.             Hz. Hızır Aleyhisselâm durumu anlayınca hüngür hüngür ağlamaya ve çırpınmaya başlar. Bir Allah Teâlâ dostunun ölüm karşısında gayet metin ve soğukkanlı olmasını bekleyen Azrail Aleyhisselâm:             “- Bu ne telaş, bu ne telaş? Ey Hızır, ne kadar yufka yürekliymişsin! Ne bu gözyaşları? Ölümden mi, yoksa; Dünyadan ayrılacağından mı korkuyorsun?” diye sorunca:             Hızır Aleyhisselâm:             “- Hayır!” der:             "- Tek korkum...

En Kıymetli Dua

En Kıymetli Dua   Fatih Sultan Mehmed Rahmetullahi Aleyh Han İstanbul’u fethettiği zaman, hocası Akşemseddin Rahmetullahi Aleyh hazretlerine, Cuma namazını Ayasofya’da kılmak istediğini ve hocasına kendisinin imam olmasını söyler. Ayasofya’yı cami yapmak için seferber olunur. Cuma gününe cami yetiştirilir, cemaat namaza başladığı sırada Fatih Sultan Mehmed Rahmetullahi Aleyh Han’ın abdesti kaçar. Tabii sultanın yanında da rastgele insanlar olmaz. Sağında ve solunda da en büyük hocalar, şeyh efendiler saf tutarlar. Kamet getirilir, imam Allahü ekber der. Fatih Sultan Mehmed Rahmetullahi Aleyh han, ne yapacağını şaşırır. Abdestsiz namaz kılınmaz. Abdest almaya çıksa izdiham olacak… Namaz kılar gibi eğilip kalksa, Cumadan mahrum kalacak. Ya Rabbi, ben ne yapayım şimdi derken, yanındaki bir şeyh efendi firasetiyle vaziyeti anlar. Cübbesini açar, buradan abdest al der. Sultan bakar ki, çeşme var, su var. Acele olarak abdestini alır ve rükûa varmadan önce imama yetişir. Namaz biter...

İmdat, Boğuluyorum

Resim
İmdat, Boğuluyorum   Bir bürokrat, görevli olarak şehirden kasabaya giderken yolda sulak ama bataklık bir yerde mola vermiş. Nasıl olmuşsa ayağı kayıp bataklığa düşmüş: “- İmdat, Boğuluyorum! Kurtarın beni!" diye bağırmaya başlamış. O sırada yakınlardan geçen bir köylü, sesini duyup yaklaşmış. Bürokrat: "- Bataklığa düştüm. Kurtar beni!" diye bağırmış. Köylü: "- Geçmiş olsun!" demiş. Ama kurtarmak için hiç gayret göstermemiş. Hani neredeyse dönüp gidecek. Bürokrat paniklemiş ister istemez: "- Lütfen, bir dal uzat. Kurtar beni!" diye yalvarmış… Köylü: "- Olmaz, sen şu anda hazine toprakları üzerindesin. Hazine malından bir şey almak suçtur!" Bürokrat: "- Sen, dalga mı geçiyorsun. Ölüyorum. Kurtar beni!" diye bağırmış ağzına dolan çamurla. Köylü hiç istifini bozmadan cevap vermiş: "- Ben Hazine'den mal alıp suçlu duruma düşemem. Fakat seni böyle bırakacak değilim. Gidip muhtara haber vereceğ...

Yeis

Yeis   Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak… Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.   Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle. İmânı olan kimse gebermez bu ölümle:   Ey dipdiri meyyit, ‘İki el bir baş içindir.’ Davransana… Eller de senin, baş da senindir!   His yok, hareket yok, acı yok… Leş mi kesildin? Hayret veriyorsun bana… Sen böyle değildin.   Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz? Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?   Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın? Esbâbı elinden atarak yeise yapıştın!   Karşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan Tek bir ışık olsun buluver… Kalma yolundan.   Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk! Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!   Herkes gibi dünyâda henüz hakk-i hayâtın Varken, hani herkes gibi azminde sebâtın?   Yeis öyle bataktır ki; düşersen boğulursun. Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!   Azmiyle, ümi...

Şehit İsmail Haniye Rahmetullahi Aleyh

Resim
  Şehit İsmail Haniye Rahmetullahi Aleyh     “Ölmekten korkmuyorum. Benim hayatım İslâm’a feda olsun. İslâm ve ümmet söz konusuysa benim hayatımın hiçbir önemi yok. Biz ya hür yaşayacağız ya da şehit olarak öleceğiz.” (Şehit İsmail Haniye Rahmetullahi Aleyh) Şehit İsmail Haniye’ye Cenab-ı Allah’tan rahmet, Filistin davasına gönül veren bütün Müslümanlar’a başsağlığı diliyoruz. Mekânı cennet Makamı ali, olsun!

15 Temmuz Demokrasi Marşı

  15 Temmuz Demokrasi Marşı   https://www.youtube.com/watch?v=6Ieo37Tu6s4   15 Temmuz gecesiydi, hava sıcaktı, Bir ihanet kalkışması kalpleri yaktı…   Demokrasi darbe yemiş, şaşkındı millet, Ya özgürlük bundan sonra yahut da zillet…   Başkomutan emir verdi: İnin meydana! Sahip çıkın al bayrağa, aziz vatana…   Her ne ile meşgul ise hemen bıraktı, Yedi-yetmiş bütün millet sokağa aktı…   Milyonların ayak sesi titretti yeri, Elde bayrak, dilde tekbir, koştu ileri…   Yerden, gökten o hainler ölüm saçarken, Nice yiğit şehit düştü bayrak açarken…   Namlulara, kurşunlara göğüs gererek Durdurdular alçakları canlar vererek…   Kimi yaşlı, kimisi genç, kadın kız kızan, O gecenin kahramanı destanı yazan…   Demokrasi destanında şahitler biziz, Bir ölünce bin dirilen şehitler biziz…

Kazancımıza Haram Karıştırma!

Kazancımıza Haram Karıştırma!   Eskiden hanımlar beylerini işe uğurlarken: “- Efendi! Efendi! Kazancımıza haram karıştırma! Az kazan, çok kazan; istersen hiç kazanma! Biz açlığa dayanırız; ama Cehennem ateşine dayanamayız!” derlermiş! Ya Rabbi Bizlere helâlinden bol kazançlar nasip eyle! Sen her şeye kadirsin! Senin her şeye gücün yeter! Allahümme âmîn!

Kalb-i Selim Ne Demektir?

Kalb-i Selim Ne Demektir?   “O, Rabbine kalb-i selim ile geldi.” (Saffat Sûresi, ayet 84) “Ancak Allah'a selîm (sağlam) bir kalble gelen müstesnâ.” (Şuarâ Sûresi, 89)   İbrahim Aleyhisselam, Rabb’ine kalb-i selim ile gelmişti. Kalbi selim, sağlam ve sıhhatli kalptir ki nifaktan, şirkten, şaibeli şeylerden salim olarak, Allah sevgisi ile dolu halis kalptir. Orada kin, düşmanlık, hased ve buğz gibi hallerden eser yoktur. Nefsi için sevdiğini başkaları için de sever. Kimseyi kırmaz ve kimseye de kırılmaz.   Kulun kalbi düzelmedikçe imanı düzelmez. Lisanı doğruyu konuşmadıkça kalbi müstakim olmaz. Komşusu zulmünden emin olmadıkça da Cennet’e giremez. (Ramuzul Ehadis, s.488, h. 6074)   Ebu Seyyid Kuşeyri Rahmetullahi Aleyh demiştir ki:   Adamın biri Sehl ibni Abdullah Rahmetullahi Aleyh’e gelip demiş ki: “Evime bir soyguncu girmiş, bütün eşyalarımı alıp gitmiş!”   Sehl b Abdullah Rahmetullahi Aleyh adama:   “Sen Allah’u Teâlâ...

Bir Kapıya Bir Kere Gidersin

Bir Kapıya Bir Kere Gidersin   Bir kapıya bir kere gidersin, ikincisinde utanırsın… Ama bir kapı var her gün gidersin, Lâkin asla DOYAMAZSIN… Çünkü bilirsin, seni KAPISINDAN kovmayacak… Bir tek “O” vardır. “O” da âlemlerin Rabbi, Allah’ü Teâlâ’dır. Hâşa, sümme hâşa! Hem gidecek başka kapı mı var? Her gün, her saat Rabbine içini dökersin… 24 saat açık, hep açık, ömür boyu açık… Bir “O” sıkılmaz senden… Bir “O” affeder seni… Bir “O“ yüzüne vurmaz AYIPLARINI... Binlerce kez tevbe etsen, binlerce kez tevbeni bozsan… Yine “O”na gidersin… Seni yine kovmaz, affeder… O” yüce Yaratan’ın ne sevgisine ne aşkına doyamazsın… Elhamdü lillâh! Elhamdü lillâh! Elhamdü lillâh! Sonsuz kere sonsuz, hamdü senalar olsun… Elhamdü lillâh!

Rahatları Bozulmasın!

Resim
Rahatları Bozulmasın! Kızı, oğlu, gelini, damadı ve torunları toplanmış pür neşe tatile gitmeye hazırlanıyorlardı.   Seksen yaşındaki yaşlı adam karısını iki yıl önce kaybetmiş,   ayaklarından rahatsız olduğu için tek başına kalamayınca çocuklarının yanında kalmaya başlamıştı. Üç ay oğlu, üç ay da kızı olmak üzere sırayla bakıyorlardı. Ama buna da bakma denmezdi çünkü her gün duyduğu iğneli sözler yaşlı adamı yaşamdan soğutmuş mecbur kalmadıkça konuşmaz olmuştu. İşte şimdi de tatile gitmeye hazırlanıyorlardı. Yaşlı adam içinden dur bakayım beni ne yapacaklar diye düşündü. Çünkü fısıldaşmalar çoğalmıştı. Zaten fazla beklemesine de gerek kalmadı. O akşam sofrada oğlu: “- Baba biz iki haftalığına tatile gidiyoruz! Senin durumun malum onun için bizimle gelemezsin ama merak etme sana iki haftalığına bir bakıcı tutacağım! Biz dönene kadar o sana bakar!” deyince yaşlı adama söyleyecek söz kalmamıştı… Mecburen: "- Öyle olsun oğlum siz rahatınıza bakın!" dedi. Oysa i...

Gerçek Bir Tövbe İçin...

  Gerçek Bir Tövbe İçin: §    Yaşadığı ortamda günahı terk etmeli. §    İşlediği günah için derin pişmanlık duymalı, §    Tevbe edip, gelecekte aynı hatayı işlememeye kararlı olmalı, §    Kul hakları varsa sahibine iade edilmeli, §    Tekrar aynı günaha düşerse, ümitsizliğe kapılmadan tekrar tekrar tevbe etmeli; ta ki günah yakasını bırakıncaya kadar…