Kayıtlar

Osmanlıda Bayramlaşma…

Resim
                                                         Osmanlıda Bayramlaşma…              O dönemde insanlar bayram sabahı kalktığında abdestini alır, temiz kıyafetlerini giyer ve odalarının bir köşesine geçip mana âleminde sanki Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem karşısındaymış gibi edeple oturur, başlarını saygıdan öne eğer ve: “Ya Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem bütün salat ve selâmlar sana olsun!" deyip önce Onunla bayramlaşırlarmış… O'nunla Sallallahü Aleyhi Vesellem bayramlaşmak Bundan birkaç yıl önce bir radyo kanalında bir sohbeti dinliyordum. Bir bayram öncesi yapılan bu sohbetin sonunda öyle bir şey paylaşıldı ki dinleyicilerle; Eminim dinleyen herkesin tüyleri benim gibi diken diken olmuştur. Açıkçası bir sohbetin beni bu kadar etkileyebilec...

Yılbaşı Şiiri

Resim
Yılbaşı Şiiri   Ya Rab! Böyle mi olacaktı, benim cennet yurdum? Baktım da etrafıma yalnızım, ağladım durdum.   Bir mana veremedim, şu Milâdî yılbaşına! Şaştım da kaldım, Müslümanların vah telaşına!   Çevirdim başımı, nereye ettimse bir nazar. Gördüm ki, Noel için hazır, yer-yer çarşı-pazar.   Haykırmak gelmişti içimden, seslendim millete. Heyhat! Duyuramadım, ne Âhmed'e ne Mehmed'e.   Ey Âlem-i İslâm'ın baş tacı, büyük Türkiye! Mukaddesatı unuttun, Avrupa diye diye!   Yurdumu işgal eylemiş, şu garbın safsatası, Kiminin maymunu var, kiminin "Noel babası!"   Anladım, zaman geçmekte bugün dünden de beter. Kim bilir? Yarın ne hâle düşecek bu şaşkın beşer.   Kulaklar tıkanmış, gözlere çekilmiş perde. Nankör adam, fazilet arıyor geçmiş giderde.   İslâm’dır bu vatanın dini, kitabı Kur'an-ı Kerîm'dir. Müslümanın bayramı, Ramazan ve Kurbandır.   Kalamaz bu böyle Fatih’in, Yavuz’un diyarı, ...

Bir Yahudi Hikâyesi...

                                                              Bir Yahudi Hikâyesi...   Gençliğimde Şişhane'de, "Sarı Madam" adında bir kahve vardı. İnsanlar oraya gelir, oyun oynardı. Aileler de gelir çay içer, simit yer, sohbet ederdi. Çok güzel bir Haliç manzarası vardı. Şişhane'den Hasköy'e dönen köşedeydi. Eskiden kahvenin anlamı, sadece oyun oynanan yer olmaktan çok uzaktı, tam anlamıyla sosyal bir ortamdı. Kaçamak sigara içmek için de çoğu zaman oraya giderdik.. Bir gün oranın müdavimlerinden Şapat diye bir bey geldi. Biz de yandaki masada arkadaşlarla oturmuş, çay içiyorduk. Adamın orta halli bir görüntüsü vardı ama sıkıntılı olduğu her halinden belliydi. Arkadaşları da bu durumu fark etmiş olacak ki, içlerinden biri: “- Hayrola Şapat, bir derdin mi var?” dedi. “- Sormayın...” ...

Sizler O Günleri Bilemezsiniz…

  Sizler O Günleri Bilemezsiniz…   Tepelerden kanlı aylar doğardı, Dev ömürler bir namluya sığardı, Saçlarımız bir gecede ağardı, Siz o günleri bilemezsiniz…   Eğilir de yıldızları içerdik, Sizler o günleri bilemezsiniz… Bilemezsiniz, bilemezsiniz, Sizler o günleri bilemezsiniz…   Gökler, yağlı duman gibi pusardı, Dağlar hançerlenmiş gibi susardı, Yedi yönde yedi boran eserdi, Sizler o günleri bilemezsiniz…   Orhan Seyfi Şirin

Çocuklardaki Beş Güzel Haslet

  Çocuklardaki Beş Güzel Haslet   İmam Suyûtî Rahmetullahi Aleyh, "Allah'ü Teâlâ dostu" denebilecek bir Müslüman'ın bazı özelliklerine dikkat çekerek der ki:   “Seçkin velilerden olmak istersen, ahlâkını çocukların huylarına çevir… Çocuklarda beş haslet vardır. Onlar büyüklerde olsa, elbette evliya olurlar:   1- Rızık için endişe etmezler. 2- Hastalandıklarında yaratıcıyı kimseye şikâyet etmezler. 3- Yalnız yemeyi sevmezler. 4- Hata yaptıklarında korkar ve gözlerinden yaşlar akıtırlar. 5- Kavga ettiklerinde kin tutmadan hemen barışırlar.”   (İmam Suyûtî Rahmetullahi Aleyh)

Turab İsen Güller Biter

  Turab İsen Güller Biter   Hâk yolunda turab isen, sende güller biter, Hâk seni derd bela kemendiyle, elde eder, Madeni halisler potada erir curufu defeder, Hâk yolunda turab isen, sende güller biter, Hâk seni derd bela kemendiyle, elde eder...   Yusuf Önder Bahçeci

Arşda Okunur Medh-İ Mu'allâ-Yı Muhammed

Arşda Okunur Medh-İ Mu'allâ-Yı Muhammed   Arşda okunur medh-i mu'allâ-yı Muhammed; Kürsî-yi kerîmde çalınır nây-i Muhammed…   Meddâhı ki Allah ola bir zât-ı kerimin; Takdîr ola mı kıymet-i vâlâ-yı Muhammed…   Nûrullah ola hilkat-i aslı ne keremdir; 'Arş-ı mehâsin rûy-i mücellâ-yı Muhammed…   Dergâh-ı Hudâ ma'den-i hikmet o kerem-kân; 'Arş ulaşamaz kâmet-i bâlâ-yı Muhammed…   Bir zât-ı kerîm hulk-i 'azîm me'haz-i hikmet; Mir'ât-ı hüdâ vech-i muzayyâ-yı Muhammed…   Lutfî yere yüz koy o kerem-kânına yalvar; Pâyânı mı var bahşîş-i deryâ-yı Muhammed…   (Alvar'lı Efe Muhammed Lûtfî Kuddise Sirrûh)

On Güzel Haslet

  On Güzel Haslet Fakih İmam Ebu’l-Leys merhum buyurdu: “On haslet vardır ki, kulum hayırlı insanlar menziline yetiştirir ve Allah’ü Teâlâ nezdinde derecelere nail kılar.” 01- Çok sadaka vermek. 02- Kur´an-ı Kerim´i çok okumak. 03- Kendisine ahireti hatırlatan, dünyadan rağbet ve hevesini kesen kimselerle çok görüşmek. 04- Akraba yakınlarını ziyaret, (sıla-i rahim) etmek. 05- Hastaları ziyaret etmek. 06- Servet ve varlıkları kendilerini ahiret islerinden alıkoyan zenginlerle az görüşmek. 07- Uğranılacak akıbetleri (ölüm, kabir, sual, hesap, mizan, sırat, Cennet ve Cehennem’i) çok tefekkür etmek. 08- Arzu ve emelleri kısaltmak ve ne zaman olduğu bilinmeyen ölümü çok hatırlamak. 09- Çoğu zaman sukut edip az konuşmak. 10- Mütevazı olmak, gösterişsiz elbise giymek, fakirleri sevmek ve onlarla arkadaşlık yapmak, yetim ve miskinlere yakınlık göstermek, onları okşamak ve sevindirmek. Kaynak: Ebul Leys Semerkandî

On Nasihat

On Nasihat   01- Her gün okuyabildiğin kadar Kur'an-ı Kerim oku, Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem’e de salâtı çokça getir! 02- Beş vakit namaz ile velevki iki rekât ta olsa gece ve kuşluk namazına devam et! 03- Üzerine farz olan zekâtı ver! Az da olsa her gün sadaka ver! Eğer verecek bulamaz isen bu vazifeyi güzel söz söylemekle yerine getir! Ramazan orucu ile beraber her ayda üç gün oruç tut! 04- Allah’ü Teâlâ’nın sevdiklerinden olmak istemez misin? Peygamberimiz Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem'i ve O'nun ailesini sev! Anne ve babana iyilik yap! 05- Sen: “Ya Rabbi! Ya Rabbi!” deyip te, Allah’ü Teâlâ’nın: “Evet! Ey kulum, iste! İstediğin verilir!” dediği kimselerden olmak istemez misin? O halde yiyeceğini temizle ki duan kabul olsun! İnsanlara kendinden daha insaflı ol! İnsanlara güzel ahlâkla davran! 06- Duası kabul edilenlerden ve Kıyamet günü sayfası, nurla parlayanlardan olmayı istemez misin? Kalbini temizle! لَا إِلٰهَ إِلاَّ لله “Lâ İlâh...

İki Cihan Zindan İse

İki Cihan Zindan İse   İki cihan zindan ise, gerek bana bostan ola, Artık bana ne gam gussa, çün inayet dosttan ola.   Varam o dosta kul olam, her dem açılam gül olam, Hem söyleyem bülbül olam, durağım gülistan ola.   O dost yüzün gördü gözüm, erenlere toprak yüzüm. Söz bilene işbu sözüm, gerek şekeristan ola.   Sensiz iki cihan benim zindan görünür gözüme, Senin aşkınla bilişen gerek hassül hastan[1]   ola.   Her davadan geçen kişi, Hak'tan yana uçan kişi, Aşk şarabın içen kişi, gâh esrik gâh mestan ola.   Kördür münafığın gözü, yarın kara koyar yüzü, Halkın bana acı sözü gerek şekeristan ola.   Her dem yüzüm yere vuram, Allah'ıma şükür kılam, Ben benliğim dosta verem, ne dava, ne destan ola.   Aşka döyemedi özüm, gensizin[2] açıldı razım[3], Yunus senin işbu sözün, âlemlere destan ola.   Yunus Emre Kuddise Sirrûh [1] hâss-ül-hâss: En has, en güzel. [2] gensizin: Gönülsüz [3] r...

Hak Cihâna Doludur

  Hak Cihâna Doludur   Hak cihâna doludur, Kimseler Hakk’ı bilmez, Onu sen senden iste, O senden ayrı olmaz…   Dünyaya inanırsın, Rızka benimdir dersin, Niçin yalan söylersin, Çün sen dediğin olmaz…   Dünyaya gelen göçer, Ecel şerbetin içer, Bu bir köprüdür geçer, Cahiller onu bilmez…   Gelin tanış olalım, İşi kolay kılalım, Sevelim sevilelim, Bu dünya kimseye kalmaz…   Yunus sözün anlarsan, Ma’nîsini dinlersen, Sana bir amel gerek, Burada kimse kalmaz…   Yunus Emre Kuddise Sirrûh

Babasını Şikâyet Eden Çocuk…

          Babasını Şikâyet Eden Çocuk…   Bir adam geliyor Rasûlüllah Efendimiz’e şikâyette bulunuyor… Evvelâ çocuk şikâyet ediyor:              “– Babam benim malımdan yiyor.” diyor. Babası da Sallallahü Aleyhi Vesellem Hazretleri’ne: “– Yâ Rasûlallah! Ben bir vakitleri kavî idim. Kuvvetimi harcadım, malımı harcadım; bunu yetiştirdim. Bugün ben zayıf düştüm, bu kavî oldu. Binaen aleyh, benim bunun malından yememde ne beis var?” deyince, Rasûlüllah sallallahü Aleyhi Vesellem Hazretleri ağladılar ve buyurdular ki: “– Bu sözü duyan her zat ve yer mutlaka ağlayacaktır.” dediler. Sonra, “Çocuk da, çocuğun malı da babasınındır.” buyurdular. Altına bir satır koymuş: “Baba evlâdının malından, gayrimeşru bir şekilde yiyemez!” Eğer evlâd babasını dava edecek olursa, hapsettiremez. Ahmed İbni Hanbel’e göre, dava kabul olunmaz. Çünkü Cennet ananın-babanın ayağı altındadır. Bu sözler s...