Kayıtlar

Dâvût Aleyhisselâm'ın Güzel Sesini Dinleyen Hayvanlar

Dâvût Aleyhisselâm'ın Güzel Sesini Dinleyen Hayvanlar   Dâvûd Aleyhisselâm'ın sesinin benzeri kimseye verilmedi. O Zebur’u okumaya başladığı zaman, vahşî hayvanlar, ona yaklaşır; hatta boyunlarından tutulacak kadar yakın olurlardı. Kuşlar onu dinlemek için gelip başının üzerinde gölge yaparlardı. Akarsu durur onu dinlerdi. Esen yel (rüzgâr) durur onun güzel sesine kulak verirdi.   (Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:2 S: 769)

Ertuğrul Gazi Ve Devlet-İ Âliyye

  Ertuğrul Gazi Ve Devlet-İ Âliyye   Müneccimbaşı (Buradaki “müneccim”, “falcı-büyücü” anlamında değil, astronom, yani “gökbilimci” anlamındadır) Ahmed Dede Efendi, Osmanlı Devleti’ni kuranları şöyle anlatıyor:   “Bil ki, bu devleti kuranlar, tarihin en haşmetli ve en büyük hükümdarlarıdır. Çok hayır yaparlar, çok ihsanda bulunurlar. Dâimâ adâletle hükmetmişler, kılıçlarının hakkı, mızraklarının meyvesi olarak bu devleti kurmuşlar ve büyütmüşlerdir.”   Fransız tarihçi Fernand Grenard ise Osmanlı Devleti’nin kuruluş safhasını, “İnsanlık tarihinin en hayrete değer ve en büyük olaylarından biri” olarak görmek gerektiğini belirtiyor.   Bu oluşun temellerini atan isim, Osman Gazi’nin babası Ertuğrul Gazi’dir (çok net olmamakla birlikte, Ertuğrul Gazi’nin babası Gündüz Alp, Gündüz Alp’in babası ise Kaya [Kayı] Alp’tır. Bunlar Kayı Aşireti’nin beyleridir).   Kendisi Osmanlı padişahları arasında sayılmamakla birlikte, Ertuğrul Gazi,Kayı Aşireti’...

Hayme Ana’nın Yüreğindeki Devlet

Hayme Ana’nın Yüreğindeki Devlet (Her Müslüman’ın kesinlikle okuması gereken bir yazı)   Kayı Boyu’nun lideri Gündüz Alp’in ölümü üç yetişkin (Sungur Tekin, Gündoğdu ve Ertuğrul-Dündar henüz küçük yaşta olduğu için seçim dışı kalıyordu) oğullar arasından birinin “Bey” olarak seçilmesini gerektiriyordu... İşi zordu: Çünkü seçilecek olanın, aşireti devlete taşıyacak kalite ve kapasitede olması gerekiyordu. Hayme Ana bu tercihte birinci derecede rol oyanayacaktı. Yanında yer alan “Ak Saçlılar Meclisi” ikinci derecede sorumluk sahibiydi. Hayme Ana yetişkin oğullarını tek tek çağırıp sordu: “Seni aşirete bey yaparsak, aşireti nereye götüreceksin?” Sungur Tekin ile Gündoğru Beyler yaklaşık olarak aynı cevabı verdiler: “Geri dönelim. Moğol istilâsı sebebiyle terk etmek zorunda kaldığımız topraklarımıza kavuşalım. Eski topraklarımızda çiftçilik ve hayvancılık yapar, geçinir gideriz.” Ufukları çiftçilik ve hayvancılıkla sınırlıydı. Hayme Ana, son bir umutla Ertuğrul’u ...

Sâlatûl Fatih Sîğası

  Sâlatûl Fatih Sîğası   (Altı yüz bin salâvat gücünde ve Kuranı 6 kere hatim etme sevabı derecesinde salâvat) اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَبَارِكْ عَلٰى سَــيِّــدِنَا مُحَمَّدِ نِ الفَاتِحِ لِمَا اُغْلِقَ، وَالْخَاتِمِ لِمَا سَبَقَ، نَاصِرِ الْحَقِّ بِالْحَـقِّ، وَالْهَادِى إِلٰى صِرَاطِكَ الْمُسْتَقِيمِ، وَعَلٰى آلِهِ وَاَصْحَابِهِ حَقَّ قَدْرِهِ وَمِقْدَارِهِ الْعَظِيمِ Okunuşu: Allahümme Salli ve Sellim ve Bârik Alâ Seyyidinâ Muhammedinil Fâtihi limâ Uğlika vel Hâtimi li mâ Sebeka Nâsırıl Hakkı bîl Hakkı Vel Hâdî ilâ Sıratıkel Müstekıymi ve Alâ Alihi ve Ashâbihi Hakka Kadrihi ve Mikdârihil Aziym.   Anlamı: Allah’ım! Kapalı olanı (Hz. İsa Aleyhisselâm ile kapanan vahiy kapısını) açan, geçmişte tüm gelip geçen (bütün enbiyanın nübüvvetine) son veren, hak ve hakikatle hakka destek olan, (insanları) senin dosdoğru yoluna ileten Efendimiz Muhammed Aleyhisselâm’a, onun aline ve ashabına, Onun yüce kadr-u kıymetince salât eyle, selâm eyle ve Onu mübarek kıl....

Dilin Yaratılış Sebebi, Hz. Âdem Aleyhisselâm’ın İlk Sözü

  Dilin Yaratılış Sebebi, Hz. Âdem Aleyhisselâm’ın İlk Sözü   Muhakkak ki dil sadece ve sadece Allâh’ü Teâlâ hazretlerini zikretmek ve Allâh’ü Teâlâ hazretlerine dua etmek için yaratıldı. Yoksa: 1- Dünya kelâmı, 2- Gıybet, 3- Bühtan, 4- İftira. 5- Yalan ve 6- Benzeri şeyler için değil...   “- Dil sadece ve sadece Zikir, şükür ve hamd için geldi. Gıybet, halkın dedikodusunu yapmak için verilmedi. Ey hakkı tanıyan..."   İnsanın ilk ve Son Sözü?   Bizim babamız Âdem Aleyhisselâm'ın kendisine ilk telaffuz ettiği ve kendisiyle ilk kez konuştuğu sözü; esnediği zaman:   “El-hamdu lillahi (Hamd Allah'ındır)." demesidir.   İnsanoğlunun son duası (sözü de) bu olacaktır.   (Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:11 S:420)

Dünya Çok Aldatıcıdır​

Dünya Çok Aldatıcıdır​   ​             ​İbrahim Aleyhisselam bir gün, vahy ile bir dağa çıkar. Orada bir mezar görür. Üzerindeki yazıdan, mezarın Ad kavminin reisi Şeddad bin Ad'a ait olduğunu anlar. İçeride bir cenaze ve ölünün üzerinde de yetmiş tane ipekli örtü vardır. Ölünün baş tarafında da şu yazılar bulunan bir levha görür:​ “Ben, Şeddad bin Ad'ım. Bin sene ömür sürdüm. Bin orduyu yendim. Bin kızla evlendim. Bin tane evlâdım oldu. Ad ve İrem Kavmine reislik yaptım. Ölümüm yaklaştığında, doktorları başıma topladığım halde ölümden kurtulamadım. Benden ibret alıp dünyaya aldanmayın. Eğer ölümden kaçış olsaydı, ben kaçabilirdim. Ben kaçamadığıma göre siz hiç kaçamazsınız. Çünkü benden daha fazla dünya imkânlarına sahip olamazsınız. Benden daha çok da ömür süremezsiniz. Benden daha çok mal edinemezsiniz. Benden daha çok çocuk sahibi olamazsınız. Şunu iyi biliniz ki, dünya çok aldatıcıdır. Sizinle oynar durur!”…

"Yâ Ebâ Zerr: Gemini Yenile..."

"Yâ Ebâ Zerr: Gemini Yenile..."   Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Ebû Zerr El-Ğıfari Radiyallahü Anh Hazretlerine ve onun şahsında kıyamete kadar gelecek ümmetine hitaben şöyle buyurmuştur:   يَا اَبآ ذرٍّ!   جَدِّدِ السَّفِينَۀَ فَاِنَّ البَحرَ عَمِيقٌ وَخُزِ الزَّادَ كَامِلًا فَاِن اسَّفرَ بَعِيدٌ وَخَفِّفِ الحِمْلَ فَاِن العَقَبَۀَ كَئۈُدٌ وَاَخلِصِ الْعَمَلَ فَاِن النَّاقِدَ بَصِيرٌ   "Yâ Ebâ Zer! Gemini yenile çünkü deniz derindir. Azığını tam al, çünkü yol uzundur. Yükünü hafif tut, çünkü geçit çok sarptır. Amelini ihlaslı yap, çünkü gözetleyici, kalbin niyetine bakmaktadır." (İbn-i Hacer-i Askalânî Rahmetullahi Aleyh, el-Münebbihât)   Ya Rabbi! Bu fani dünyada Pişmanlık ve Nasuh tevbe ile günahlarımızdan kurtulmayı; kâmil iman, salih amel ve selim bir kalp ile vuslata ermeyi, Sevgili Rasûlün Muhammed Sallallahü Aleyhisselâm’a komşu olmayı, Cemalûllaha nail olmayı nasip eyle!

Dâvûd-i İskenderî Kuddise Sirrûh’tan Kıymetli Sözler

Dâvûd-i İskenderî Kuddise Sirrûh’tan Kıymetli Sözler   ·      “Dünyâda en çok şaşılacak şey, kişinin sevdiğini bırakıp başka birinin kapısına sığınması ve ondan bir şey beklemesidir.” ·      “Mürşid (yol gösterici, rehber) sana ilâcı, tedâvi olmak yolunu gösteren değil, tedâvi eden, manevî olarak terbiye edip, yetiştiren zâttır. Böyle olmayana mürşid denmez.” ·      “Allahü teâlânın muhabbetinden bir zerreyi, bin yıllık ibâdete değişme! Çünkü, (Kişi sevdiği ile beraberdir!) buyurulmuştur.” ·      “Şehvetler, bitmeyen arzu ve ihtirâslar, üstü örtülü azaptırlar.” ·      “Bir velîde, iki çeşit nûr bulunur. Birincisi; rahmet ve şefkat nûru olup, bu nurla, evliyâlık yolunda bulunmaya müsait olanları kendisine cezbeder, çeker. İkincisi ise; feyiz, izzet ve kahır nûru olup, bu nurla da, Allah yolunda bulunmaktan uzak, taşkın kimseleri kendisinden uzaklaştırır.” ·   ...

Ey Allah’ü Teâlâ’nın Kulları! Kardeş Olun!

  Ey Allah’ü Teâlâ’nın Kulları! Kardeş Olun!   İslâm, kendi toplumsal yapısının esasına kardeşliği koyar. Kardeşliği ise sadece hukukî bir olgu olarak değil, imanî bir olgu olarak değerlendirir.   Kişi imana eriştiğinde eğer aynı ana rahmini paylaştığı kimse imana erişmemişse iman onların rahim bağını anlamsız kılar.   Müslümanın Müslümana kardeş olması demek, son tahlilde, kardeşini kendisine tercih etmesi (isâr) demektir.   İnsanlar Allah’ü Teâlâ’nın kullarıdırlar; imana eriştiklerinde kardeş olurlar. Diğer bir deyişle; iman, onları ‘kardeş’ oldurur. Bu anlamda kardeş olmak, bir şuur ve irade halidir. İnsan bu hali doğuştan getirmez. Doğuştan, tabiattan gelen kardeşlik (karındaşlık) şuur ve irade gerektirmez, zorunludur. Kişi imana eriştiğinde eğer aynı ana rahmini paylaştığı kimse imana erişmemişse iman onların rahim bağını anlamsız kılar. Nuh (as) ile oğlunun bağını anlamsız kıldığı gibi: “O senin ailenden değildir.” (Hud: 46) Bedir’de, Uhud’da karşı...

Şuurlu Müslüman Kimdir?

  Şuurlu Müslüman Kimdir?   01- Müslüman nefsini kendini beğenmez, tebrie etmez aklamaz. 02- Müslüman yalan söylemez. 03- Müslüman aldatmaz. 04- Müslüman verdiği sözü tutar. 05- Müslüman emanetleri ehliyet sahiplerine verir, ehliyetsizlere vermez. 06- Müslüman, derecesi neyse, ya fiilen, ya söz ve yazı ile yahut kalp ile emr-i mâruf ve nehy-i münker yapar. 07- Müslüman yemede içmede, meskende, giyim kuşamda, binitte, her konuda israftan kaçınır. 08- Müslüman zekâtını Kur’ana, Sünnete, Şeriata, fıkha uygun şekilde verir. 09- Müslüman zekâtları haksız şekilde toplamaz, gasb etmez. 10- Müslüman ilmihalini doğru şekilde ve kendisine yetecek miktarda öğrenir ve öğrendiği bilgileri hayata uygular. 11- Müslüman, Ümmet denilen çok mübarek bir topluluğun bir ferdi olduğunu bilir, bunun şuuruna sahip olur. 12- Müslüman Rabb olarak Allah’ü Teâlâ hazretlerinden razıdır. O’nun kemal sıfatlarla sıfatlı, noksan sıfatlardan münezzeh olduğunu bilir. 13- ...