Kayıtlar

Sevgilerde Tat Kalmadı

  Sevgilerde Tat Kalmadı   Saygı gitti buharlaştı, Sevgi dostluk çamurlaștı, Lokmaya haram bulaştı, Yiyecekte tat kalmadı   Her şey menfaat pazarlığı, Bitti sözün ağırlığı, Bencilliğin yıldız çağı, Söz kelâmda tat kalmadı   Eğri doğru karma, karışık, Herkes egosuna, oldu âşık Gönüllerde söndü ışık, Bakışlarda tat kalmadı   Gülücükler sahte pazar, Kararıyor azar azar, Kalp gözünde yoktur nazar, Sevgilerde tat kalmadı   Kim sahtekâr, kim gerçekçi, Benlik oldu nefse bekçi, Gül satsa da bak çiçekçi Kokusunda tat kalmadı   Tuhaf garip bir tutumda, Riya elde, rol satımda, Bir sorun var, kalıtımda, Hâl içinde tat kalmadı   Sanat, neyin ifadesi, Vurur akla, kör gölgesi İnsan kibrin minaresi Duruşunda tat kalmadı   Tam verilmiş tüm yanıtlar, Ruhta perde, çok anıtlar, Yaşam belli, bol kanıtlar, Adalette tat kalmadı   Hukuk vicdan neye yarar, Nice mazlum hakkın ar...

Gönül İncitmek Hakkında Ayet-i Kerime İndi

Gönül İncitmek Hakkında Ayet-i Kerime İndi   Peygamber Efendimiz'in müezzinlerinden Abdullah bin Ümm-i Mektûm Radıyallâhü Anh zaman zaman Rasûlullâh Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem'in yanına gelir: "-Yâ Rasûlallâh! Allâh'ın sana öğrettiklerinden bana da öğret!" diye yalvarırdı. Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem de; o temiz yürekli sahâbîsini kırmaz, tatlılıkla bütün sorularına cevaplar verirdi. Birgün Kureyş'in ileri gelenlerinden birkaç kişi Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem'in yanında bulunuyorlardı. Hazret-i Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem de: "Belki bu Kureyş'in ileri gelenleri imana gelirler de mâhiyetindekiler de hidâyet bulurlar." ümidi içindeydi. Bu sırada doğuştan âmâ olan müezzin Abdullah ibn-i Ümm-i Mektûm Radıyallâhü Anh yine geldi. Âmâ olduğu için Rasûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem'in yanında kimlerin bulunduğunu bilmiyordu. Bundan dolayı her vakitki ricasını tekrarladı. Misafirl...

Şu Fani Dünyanın Telaşına Bak

  Şu Fani Dünyanın Telaşına Bak   Şu Fani Dünya’nın telaşına bak, Gidenden haber yok dönenler hani? Candan ağlayanın göz yaşına bak, Dün ah çekip bu gün yananlar hani?   Kutnu ipek giyip gezip tozanlar, Devrine hükmedip ferman yazanlar, Nefsi nimet sayıp insan ezenler, Devran benim diye sananlar hani.   Muhteşem konaklar nice saraylar, İpekle çürümüş sultanlar beyler, Variyet ardına saklanan soylar, Altın kâse ile yunanlar hani?   Fırsatçı düzenbaz sanmam uslana, Doymayan aç gözlü çeker aslına, Günahı bilerek kendi nesline, Haramı hırsıyla sunanlar hani?   Leyla nerde? Mecnun nerde? çöl nerde? Kerem nerde? Aslı nerde? kül nerde? Masal olmuş artık hikayelerde, Canını vakfeden cananlar hani?   Dost Yusuf’um çıksam gönül tahtına, İnan ki erersin sen muradına, Muhteşem Alem’in güzel tadına, Yaşayıp ta doyup kananlar hani?   Dost Yusuf ÇILDIR

Ey Allah’ım Seni Sevmek Ne Güzeldir Ne Güzeldir

  Ey Allah’ım Seni Sevmek Ne Güzeldir Ne Güzeldir   Ey Allah’ım seni sevmek ne güzeldir ne güzeldir, Yolunda baş ü can vermek ne güzeldir ne güzeldir.   Şol ism-i zâtını sürmek, visâlin gülünü dermek, Cemâl-i Pâk’ini görmek, ne güzeldir ne güzeldir.   Sürüp dergâhına yüzler, döküp yaşı yere gözler, Bir olsa gece gündüzler, ne güzeldir ne güzeldir.   Visâlin derdine düşmek, yanıp aşk oduna pişmek, Sonunda sana erişmek, ne güzeldir ne güzeldir.   Niyâzi yârini bulmak, yanında eğlenip kalmak, Varıp bir ile bir olmak, ne güzeldir ne güzeldir. Niyazi Mısrî Kuddise Sirrûh

Velî Ne Demek?

  Velî Ne Demek?   Bütün varlığıyla Allah’ü Teâlâ’ya yönelmiş, Allah’ü Teâlâ saygısına ters düşen bir yaşayışa meyletmemiş, Allah’ü Teâlâ’yı dost edinmiş kişilere “velî” denir. Velî, sâlih kişi demektir. Sürekli Allah’ü Teâlâ ile olduğunun şuuruyla hareket ve amel eden insan demektir. Böyle bir kişiye bu iyi hâlinden, ibadet ehli oluşundan, iyi Müslümanlığından dolayı düşmanlık etmek, onun, inanıp gereğince yaşadığı esaslara ve onları koyan Allah’ü Teâlâ’ya düşmanlık etmek demektir. Allah’ü Teâlâ, kendi dostlarına düşmanlık edenlere harb ilân edeceğini bildirmektedir. Binâenaleyh mücâhedeyi hayat tarzı olarak benimsemiş insanlara bu hallerinden dolayı düşmanlık etmek, Allah’ü Teâlâ’nın düşmanlığını karşısında bulmaktır. Böyle bir durumda kimin muvaffak olacağı bellidir. Ebû Hüreyre Radiyallahü Anh’dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur: “- Allah’ü Teâlâ şöyle buyurdu.”: “- Kim benim bir velî kuluma (dostuma) düşman...

Bu Zalim Canavar Nesil Nasıl Yetişti?

Resim
  Bu Zalim Canavar Nesil Nasıl Yetişti? Sobasına odun atmadan önce, odunu iki kere kovanın kenarına vuran teyzeye bunu niçin yaptığını sorduğumda; "- Böcek falan varsa, düşsün de yanmasın diye oğlum!" cevabını verdi... Evet; şimdi uzmanlarımız otursunlar; böylesi naif bir milletten; “Çalamadığı ineği bıçaklayan; yeni doğmuş kedinin gözlerini maket bıçağı ile oyan; köpek yavrusunun ayaklarını kesen, uyuşturucu parası vermedi diye anne ve babasını kesen…” zalim bir nesli nasıl meydana getirdiğimizi düşünsünler...   Allah’ü Teâlâ’nın yolu İslâmiyet’ten uzaklaştık!

Stanford Üniversitesi’nin Kuruluş Hikâyesi Doğru mu?

Resim
  Stanford Üniversitesi’nin Kuruluş Hikâyesi Doğru mu? İnternetin ilk kurulduğu yıllardan beri pek çok yerde rastladığımız bir hikâye var. Hikâyeye göre, Stanford, taşralı bir karı koca tarafından, ölen oğulları anısına yaptırılmış. Peki, bu hikâye doğru mu? Efendim, hikâye, kaba saba, soluk, yıpranmış kıyafetler giymiş yaşlı bir çiftin Boston treninden inmeleriyle başlıyor. Çift, soluğu Harvard Üniversitesi’nin Rektörlük binasında alıyorlar. Rektörün bürosundan içeri girer girmez, rektör sekreteri masasından fırlayarak önlerini kesiyor. Öyle ya, bunlar gibi ne idüğü belirsiz taşralılar Harvard gibi bir üniversitede ne arıyorlar?   Adam yavaşça rektörü görmek istediklerini söylüyor. Sekreter işi yokuşa sürüyor “İşte bu imkânsız. Rektörün bugün size ayıracak bir saniyesi bile yok.” gibi bir şeyler geveliyor. Yaşlı kadın çekingen bir tavırla, “Bekleriz” diye mırıldanıyor… Taşralıların biraz bekledikten sonra gideceklerini uman sekreter, sesini çıkarmadan masasına dönüy...

Balkan Savaşlarında Yunan ve Bulgar Çetelerince Osmanlı’ya Yapılan Zulümler

Resim
  Balkan Savaşlarında Yunan ve Bulgar Çetelerince Osmanlı’ya Yapılan Zulümler   1912-1913 Balkan Savaşlarında Yunan ve Bulgar komitacılarınca Trakya’nın her köşesindeki köyler, Müslümanlara ait kutsallar (camiler, mezarlıklar vb…) yakılır yıkılır, harap hale getirilir. Halkın canı ve malının hiçbir güvencesi kalmaz. Çoluk çocuk, kadın kız gözetilmeksizin kıyımlar, tecavüzler birbirini izler. Ölenler nehirlere, su kuyularına atılmaktadır. Bulgar mezalimine dair bilgileri sağduyu ile yazan gözlemcilerin ve gazetecilerin haberleri Avrupa ve İstanbul basında geniş yer bulur. Nisan 1913 tarihli L’illustration gazetesi şöyle yazmaktadır : “Bulgar askerlerinin kin ve ihtirasına hedef olan Türk evleri, cehennemi gölgede bırakan bir faciayı yaşadılar. Yağma edildiler. Türk evlerinin kafes arkasında korku ile bekleşen kadınların gölgelerini sezen askerler, tekme ve dipçik darbeleriyle içeriye saldırdılar. Ellerine ne geçerse aldılar. Mücevher, halı, elbise, ayna ve her şey… Taşına...

Canını Kurtarmak İçin Yapılan Kelime-i Şehadet Makbul Değildir

Resim
  Canını Kurtarmak İçin Yapılan Kelime-i Şehadet Makbul Değildir 1912-1913 Balkan Savaşlarında Yunan ve Bulgar komitacılarınca Trakya’nın her köşesindeki köyler, Müslümanlara ait kutsallar (camiler, mezarlıklar vb…) yakılır yıkılır, harap hale getirilir. Halkın canı ve malının hiçbir güvencesi kalmaz. Çoluk çocuk, kadın kız gözetilmeksizin kıyımlar, tecavüzler birbirini izler. Ölenler nehirlere, su kuyularına atılmaktadır. Osmanlı askerleri bir çete lideri Bulgar komitacıyı zorla yakalayarak Osmanlı Paşası’nın huzuruna getirirler. Yüzlerce sivili katleden bir çok kadına tecavüz eden; azılı katil idam edileceğini anlayınca Paşa’nın huzurunda Kelime-i Şehadet getirmeye başlar. Ferasetli Paşa gülümseyerek: “- Sen gerçekten Müslüman oldun mu?” Der. Azılı katil kekeleyerek: “- Evet, efendim!” Der. Paşa askerlere emir vererek bir göz işareti yapar. “- Bunu önce sünnet edin, sonra da azad edin!” Askerler: “- Başüstüne komutanım!” diyerek azılı çete liderini bir kaya...

İmparatorluğa Mersiye

  İmparatorluğa Mersiye   Bin yıl oldu toprağına basalı Hayli oldu kılıçları asalı, Bülbüllerin onun için tasalı,   Sazlar kırık, ayar tutmaz telleri, Biz neyledik o koskoca elleri?..   Yol görünür, hakan emir verirdi, Dalga dalga ordularım yürürdü, Hamlemizden dağlar taşlar erirdi,   Dolu dizgin aştık nice belleri, Biz neyledik o koskoca elleri?..   Yıldız doğar,talihimiz belirir, Sabah olur, ulufeler verilir, Bir seferde dört krallık serilir,   Al al ettik, kara kara tülleri, Biz neyledik o koskoca elleri?..   Ferman çıkar, dal kılıçlar takınır, Meydanlarda Rabbe dua okunur, Gölgemizden bütün cihan sakınır,     Andırırdık coşkun akan selleri, Biz neyledik o koskoca elleri?..   Kosovalar, Plevneler bizsizdir, Yosun tutmuş camilerim ıssızdır, Boynu bükük minareler öksüzdür,   Açmaz olmuş Kızanlığın gülleri, Biz neyledik o koskoca elleri?..   Hali gör...

Duanın Edepleri

  Duanın Edepleri   Duada elleri kaldırmak ve Allah’ü Teâlâ’ya hamd etmek, Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem efendimize salât ü selam getirmek, sonra dileğini söylemek, dua ederken göğe bakmamak, duayı bitirince elleri yüze sürmek duanın edeplerindendir. Bu edepleri şöylece sıralayalım:   1- Şerefli zamanları kollamaktır: Arefe günü, Ramazan ayı, Cuma günü, gecenin son üçüncü bölümü ve seher vakitleri gibi. 2- Şerefli halleri değerlendirmektir: Secde hali, savaşçıların karşılaşması ve yağmur yağması halleri, namaz için ikâmet okunurken ve kalbin rikkat hali gibi. 3- Kıbleye dönmek, elleri kaldırmak ve duadan sonra yüze sürmek. 4- Gizlilik ve seslilik arasındaki bir sesle yalvararak söylemek. 5- Seci yapmaya kendini zorlamamak. Duada haddi aşmak bununla tefsir edilmiştir. Ayet ve hadislerde belirtilen ve rivayet edilen dualarla yetinmek en iyisidir. Çünkü herkes kendiliğinden dua etmeyi beceremez, bu sebeple haddi aşmasından korkulur. 6- Tazarrû, huşû...