Allah Teâlâ’nın Zalim ve Kâfirlere Bazı Vaîdleri
Allah Teâlâ’nın Zalim ve Kâfirlere Bazı Vaîdleri
·
Cennetlikler, cehennemliklere seslenir: “Rabbimizin bize
vadettiğinin hak olduğunu bulduk. Siz de Rabbinizin (size olan azap) vaadinin
hak olduğunu buldunuz mu?” (Onlar:) “Evet.” der. (Bunun üzerine) aralarından
bir münadi: “Allah’ın laneti zalimlerin üzerine olsun.” diye seslenir. (A'râf
Sûresi, 44)
·
Allah, erkek münafıklara, kadın münafıklara ve kâfirlere
içinde ebedî kalacakları cehennem ateşini vadetti. O, onlara yeter. Allah,
onlara lanet etmiştir. Ve onlar için sürekli olan bir azap vardır. (Tevbe
Sûresi, 68)
·
Hepinizin dönüşü O’nadır. Allah’ın vaadi haktır. İman edip
salih amel işleyenlere mükâfatlarını adaletle vermek için ilk defa yaratan,
sonra (dirilterek) tekrardan yaratacak olan hiç şüphesiz ki O’dur. Kâfirlere
gelince, kâfir olmaları sebebiyle onlara kaynar sudan bir içecek ve can yakıcı
bir azap vardır. (Yûnus Sûresi, 4)
·
Şayet (okunan bir kitapla) dağlar yürütülse ya da onun
aracılığıyla yeryüzü parçalansa veya onunla ölülerle konuşulacak olsa (hiç
şüphesiz o, Kur’ân olurdu). (Hayır, öyle değil!) Bilakis, yetkinin tamamı
Allah’a aittir. İman edenler henüz anlamadı mı ki, şayet Allah dileseydi, tüm
insanlığa hidayet ederdi. Allah’ın vaadi gelinceye dek, yaptıklarından ötürü o
kâfirlerin başına yerle bir eden bir musibet gelecek ya da evlerinin yakınında
vaki olacak. Allah, sözünden dönmez. (Ra'd Sûresi, 31)
·
Hesaplar görülüp iş bitirilince şeytan şöyle der: “Allah size
gerçekleşmesi kesin olan bir va‘atte bulundu; ben de size öylesine va‘atte
bulundum fakat sözümde durmadım. Aslında benim size istediğimi yaptıracak bir
gücüm de yoktu. Sadece ben sizi inkâra çağırdım, siz de bana uydunuz. Öyleyse
beni kınamayın da kendinizi kınayın. Bugün, ne ben sizin feryadınıza
yetişebilirim, ne de siz benim feryadıma yetişebilirsiniz. Dünyada iken beni
Allah’a ortak tanımış olmanızı da reddediyorum. Elbette zâlimlere can yakıcı
bir azap vardır.” (İbrahîm Sûresi, 22)
·
Nihâyet Ye'cüc ve Me'cüc'ün (seddi) açıldığı ve onların her
tepeden akın etmekte olduğu ve gerçek va'd (olan kıyâmet)in yaklaştığı zaman
bir de bakarsın ki, inkâr edenlerin gözleri (dehşetten) donuktur. “Eyvah bize!
Hakikaten bundan gaflet içindeydik, (biz) bil'akis (nefsimize) zulmeden
kimseler imişiz!” (derler) (Enbiyâ Sûresi, 96,97)
·
“Allah’ın va‘di gerçektir ve kıyâmetin kopacağında hiçbir
şüphe yoktur” dendiği zaman siz: “Kıyâmet bizim için hiçbir mâna ifade etmiyor.
Onu ancak bir tahminden ibaret sanıyoruz. Onun hakkında kesin bir inanç ve
bilgiye de sahip değiliz” diye karşılık vermiştiniz. (Câsiye Sûresi, 32)
·
Sabret! Allah’ın vaadi haktır. İster onlara vadettiğimiz
(azabın) bir kısmını sana gösterelim ya da (görmeden) seni vefat ettirelim
(fark etmez). Onlar bize döndürülecek (tehdit edildikleri azabı tadacaklardır).
(Mü’min Sûresi, 77)
·
Derler ki: “Vay başımıza gelene! Uzun süre yattığımız yerden
bizi kim kaldırdı? Bu Rahmân’ın vadettiği şeydir. (Anlaşılan o ki) Resûller
doğru söylemiş. (Ölümden sonra diriliş, ahiret hayatı hakmış.)” (Yâsîn Sûresi,
52)
·
Anne ve babasına, “Öf size! Benden önce nice nesiller gelip
geçmiş iken, beni tekrar diriltilecek olmakla mı tehdit ediyorsunuz?” diyen
kimseye, onlar Allah’a sığınarak, “Yazıklar olsun sana! İman et, Allah’ın va’di
gerçektir” diyorlar, o da, “Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir”
diyordu. (Ahkâf Sûresi, 17)
Yorumlar
Yorum Gönder