Sizden Biri, Kıyamet Gününde Omuzunda Bir Koyun Avaz Avaz Melerken
Sizden Biri, Kıyamet Gününde Omuzunda Bir Koyun Avaz Avaz Melerken
إِنَّ الشَّمْسَ تَدْنُو يَوْمَ الْقِيَامَةِ حَتَّى يَبْلُغَ
الْعَرَقُ نِصْفَ الْأُذُنِ فَبَيْنَا هُمْ كَذلِكَ اسْتَغَاثُوا بِآدَمَ ثُمَّ
بِمُوسَى ثُمَّ بِمُحَمَّدٍ صلى الله ليه وسلم.
“Kıyamet günü güneş o kadar yaklaştırılır ki insanlardan akan
ter birikerek kulakların yarısına kadar yükselir. Onlar bu vaziyetteyken
Hazret-i Âdem’den, sonra Hazret-i Mûsâ’dan, sonra da Muhammed Sallallahü Aleyhi
Vesellem’den yardım isterler.” (Buhârî, Zekât, 52)
حَدَّثَنِي أَبُو هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ، قَالَ:
قَامَ فِينَا النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَذَكَرَ الغُلُولَ
فَعَظَّمَهُ وَعَظَّمَ أَمْرَهُ، قَالَ: ” لَا أُلْفِيَنَّ أَحَدَكُمْ يَوْمَ
القِيَامَةِ عَلَى رَقَبَتِهِ شَاةٌ لَهَا ثُغَاءٌ، عَلَى رَقَبَتِهِ فَرَسٌ لَهُ
حَمْحَمَةٌ، يَقُولُ: يَا رَسُولَ اللَّهِ أَغِثْنِي، فَأَقُولُ: لَا أَمْلِكُ
لَكَ شَيْئًا، قَدْ أَبْلَغْتُكَ، وَعَلَى رَقَبَتِهِ بَعِيرٌ لَهُ رُغَاءٌ،
يَقُولُ: يَا رَسُولَ اللَّهِ أَغِثْنِي، فَأَقُولُ: لَا أَمْلِكُ لَكَ شَيْئًا
قَدْ أَبْلَغْتُكَ، وَعَلَى رَقَبَتِهِ صَامِتٌ، فَيَقُولُ: يَا رَسُولَ اللَّهِ
أَغِثْنِي، فَأَقُولُ لَا أَمْلِكُ لَكَ شَيْئًا قَدْ أَبْلَغْتُكَ، أَوْ عَلَى
رَقَبَتِهِ رِقَاعٌ تَخْفِقُ، فَيَقُولُ: يَا رَسُولَ اللَّهِ أَغِثْنِي،
فَأَقُولُ: لَا أَمْلِكُ لَكَ شَيْئًا، قَدْ أَبْلَغْتُكَ.
“
Ebû Hüreyre Radiyallahü Anh şöyle nakleder:
Bir keresinde Nebî Sallallahü Aleyhi Vesellem, aramızda ayağa
kalktı, ganîmet (ve devlet) malına hiyânet hakkında konuşma yaptı. Hıyânetin
çok büyük bir fenâlık olduğunu, günahının çok fazla olacağını bildirip, bunun
şiddetle haram kılındığını îzâh etti ve şöyle buyurdu:
“– Sakın sizden biri, kıyâmet gününde omuzunda (hıyânetle
elde ettiği) bir koyun avaz avaz melerken, öbürü de omuzunda bir at kişnerken
karşıma çıkarak:
“– Yâ Rasûlallah, bana yardım et!” diye yalvarmasın. Aksi
takdirde ben ona:”
“– Sana hiçbir şekilde şefaat edemem, ben sana dünyada
Allah’ın hükmünü teblîğ etmiştim!” diye cevap veririm.”
“– Biri de omuzunda bir deve böğürdüğü hâlde bana gelip:”
“– Yâ Rasûlallah, yardım eyle!” demesin! Ben ona da:”
“– Senin için hiçbir
sûretle şefâat edemem; çünkü ben sana dünyada Allah’ın hükmünü teblîğ etmiştim!”
derim.”
“– Bir başkası da omuzunda altın, gümüş yüklü olarak gelip”:
“– Yâ Rasûlallah, bana yardım et!” demesin. Ben ona”:
“– Sana hiçbir türlü yardım edemem. Çünkü ben, dünyada sana
Allah’ın hükmünü teblîğ etmiştim derim”.
“– Bir diğeri de üzerinde (hıyânetle elde ettiği) elbiseler
dalgalandığı hâlde gelip”:
“– Yâ Rasûlallah, bana yardım et!” demesin. Ben ona da”:
“– Sana hiçbir şekilde yardım edemem. Çünkü ben dünyada sana
Allah’ın hükmünü teblîğ etmiştim! Derim.” (Buhârî, Cihâd, 189; Müslim, İmâret,
24)
Yorumlar
Yorum Gönder