Arapça metinli yüz hadis-i şerif
Arapça Metinli
Yüz Hadis-İ Şerif
أقْرَبُ مَا يَكُونُ الْعَبْدُ
مِنْ رَبِّهِ وَهُوَ سَاجِدٌ، فأكْثِرُوا الدُّعَاءَ -1
“Kul Rabbine
en ziyade secdede iken yakın olur, öyle ise (secdede) duayı çok yapın.” (Müslim,
Salât 215,
(482); Ebû Dâvud, Salât 152, (875)
مَا منْ دَعْوَةٍ أسْرَعُ
إجَابَةً مِنْ دَعْوَةِ غَائِبٍ لِغَائِبٍ -2
“İcâbete
mazhar olmada gâib kimsenin gâib kimse hakkında yaptığı duadan daha sür’atli
olanı yoktur.” (Tirmizî, Birr 50, (1981), Ebû Dâvud, Salât 364, (1535); Müslim,
Zikr 88, (2733)
مَنْ لَمْ يَسْألِ اللّه يَغْضِبْ
عَلَيْهِ -3
“Allah Teâla
Hazretleri kendisinden istemeyene gadap eder.” (Tirmizî, Daavât 3, (3370); İbnu
Mâce, Dua 1, (3827)
أَحَبُّ اسْمَاءِ إلى اللّهِ
تعالَى عبدُاللّهِ وعبدُ الرحمنِ -4
“Allah’ın en
ziyade sevdiği isimler Abdullah ve Abdurrahman’dır.” (Müslim,Ebu Davud,Tirmizi)
رضى الربِّ في رضى الْوَالِدِ،
وسخطُ الربِّ في سخطِ الوَالِدِ -5
“Allah’ın rızası babanın rızasından geçer.
Allah’ın memnuniyetsizliği de babanın memnuniyetsizliğinden geçer.” (Tirmizi)
كلُّ مَعْرُوفٍ صَدَقَةٌ -6
“Her bir
ma’ruf sadakadır” (Nesei,Tirmizi)
لَيْسَ الشَّدِىدُ بِالصُّرْعَةِ،
إنَّمَا الشَّدِىدُ الَّذِى يَمْلِكُ نَفْسَهُ عِنْدَ الْغَضَبِ -7
“Kuvvetli
kimse, (güreşte hasmını yenen) pehlivan değildir. Hakiki kuvvetli, öfkelendiği
zaman nefsini yenen kimsedir.” (Buhârî, Edeb 76; Müslim, Birr 107, (2760);
Muvatta, Hüsnü’lhalk 12
إنَّ الْغَضَبَ مِنَ
الشَّيْطَانِ، وَإنَّ الشَّيْطَانَ خُلِقَ مِنَ النَّارِ، وَإنَّمَا تُطْفَأُ
النَّارُ بِالْمَاءِ -8
فَإذَا غَضِبَ أحَدُكُمْ
فَلْيَتَوَضَّأ
“Öfke şeytandandır,
şeytan da ateşten yaratılmıştır, ateş ise su ile söndürülmektedir; öyleyse
biriniz öfkelenince hemen kalkıp abdest alsın.” (Ebû Dâvud, Edeb 4, (4784).)
إِذَا دَخَلَ رَمَضَانُ فُتِّحَتْ
أَبْوَابُ الجَنَّةِ، وَغُلِّقَتْ أَبْوَابُ النَّارِ، وَسُلْسِلَتِ الشَّيَاطِينُ
–9
“Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Ramazan ayı girdiği zaman cennetin
kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur.”
(Ebu Davud)
مَنْ نَسِيَ وَهُوَ صَائِمٌ
فَأكَلَ، أَوْ شَرِبَ فَلْيُتِمَّ صَوْمَهُ، فَإِنَّمَا أَطْعَمَهُ اللّهُ
وَسَقَاهُ -10
“Kim oruçlu
olduğu halde unutur ve yerse veya içerse orucunu tamamlasın. Çünkü ona Allah
yedirip içirmiştir.” (Nesei)
مَنْ صَامَ رَمَضَانَ،
وَأتْبَعَهُ بِسِتِّ مِنْ شَوَّالٍ كَانَ كَصِيَامِ الدَّهْرِ -11
“Kim Ramazan
orucunu tutar ve ona şevval ayından altı gün ilave ederse, sanki yıl orucu
tutmuş olur.” (Tirmizi)
صِيَامُ يَومِ عَرَفَةَ إِنِّى
أَحْتَسِبُ عَلَى اللّهِ تَعَالَى يُكَفِّرَ السَّنَةَ الَّتِى قَبْلُهُ، الَّتِى
بَعْدَهُ -12
“Arafat günü
tutulan orucun, geçen yılın ve gelecek yılın günahlarına kefâret olacağına
Allah’ın rahmetinden ümidim var.” (Tirmizi)
اَلْغَنِيمَةُ الْبَارِدَةُ
الصَّوْمُ فِي الشِّتَاءِ -13
“Zahmetsiz
ganimet kışta tutulan oruçtur.” (Tirmizi)
َ يَزَالُ النَّاسُ بِخَيْرٍ ماَ
عَجَّلُوا الفِطْرَ -14
“İnsanlar
iftarda ta’cile yer verdikleri müddetçe hayır üzere devam ederler.” (Tirmizi)
مَنْ لَمْ يَدَعْ قَوْلَ الزُّورِ
وَالْعَمَلَ بِهِ، فَلَيْسَ للّهِ تَعَالَى حَاجَةٌ فِي أَنْ يَدَعَ طَعَامَهُ
وَشَرَابَهُ -15
“Kim yalanı
ve onunla ameli terketmezse (bilsin ki) onun yiyip içmesini bırakmasına
Allah’ın ihtiyacı yoktur.” (Buhari,Ebu Davud,Tirmizi)
مَنْ لَعِبَ بِالنَّرْدَشِيرِ
فَكَأنَّمَا صَبغَ يَدَهُ في دَمِ خِنْزِيرٍ -16 “Kim tavla oyunu
oynarsa elini domuz kanına
bulamış gibi olur.” (Müslim, Şi’r 10, (2260); Ebu Davud, Edeb 64, (4939).)
لَيْسَ الْمُؤْمِنُ بِطَعَّانٍ،
وََ لَعّانٍ، وََ فَاحِشٍ، وََ بَذِيءٍ -17
“Mü”min ne
ta’n edici, ne lanet edici, ne kaba ve çirkin sözlü, ne de hayasızdır.” (Tirmizî,
Birr 48, (1978).)
َ تسُبُّوا امْوَاتَ فإنَّهُمْ
قَدْ أفْضَوْا الى مَا قَدّمُوا -18
“Ölülere
sövmeyin. Çünkü onlar (sağken hayırdan ve şerden) gönderdiklerine kavuştular.”
(Buhari,Ebu Davud,Nesei)
اذْكُروُا محَاسِنَ مَوْتَاكُمْ،
وَكُفُّوا عَنْ مَسَاوِيهِمْ -19
“Ölülerinizin
iyiliklerini zikredin, kötülüklerini zikretmeyin.” (Ebu Dâvud, Edeb 50, (4900);
Tirmizî, Cenâiz 34, (1019).)
لَوْ أنّ أهْلَ السّمَاءِِ
وَأهْلَ ارْضِ اشْتَرَكُوا في دَمِ مُؤْمِنٍ كَبْهُمُ اللّهُ تَعالى في النَّارِ -20
“Eğer semâ
ve arz ehli bir mü’minin kanına (haksız yere dökmede) iştirak etselerdi, Allah
her ikisini birden cehenneme atardı.” (Tirmizî, Diyat 8, (1398).)
قَتْلُ الْمُؤْمِنِ أعْظَمُ
عِنْدَ اللّهِ مِنْ زَوَالِ الدُّنْيَا -21
“Mü’minin
öldürülmesi, Allah katında dünyanın zevalinden daha büyük (bir hâdise)dir.” (Nesâî,
Tahrim 2, (7, 83).)
مَنْ تَرَكَ الْحَيّاتِ مَخَافَةَ
طَلَبِهِنّ فَلَيْسَ مِنّا. مَا سَالَمْنَاهُنّ مُنْذُ حَارَبْنَاهُنّ -22
“Kim, yılanı
(intikam) arar diye (öldürmez) bırakırsa bizden değildir. Biz onlarla
harbettiğimiz günden beri onlarla sulh yapmadık.” (Ebu Davud, Edeb 174, (5250).)
أرْبَعٌ مِنْ سُنَنِ
الْمُرْسَلِينَ: الْحَيَاءُ، وَالتَّعَطُّرُ، وَالنِّكَاحُ، وَالسِّوَاكُ -23
“Dört şey
vardır, bunlar geçmiş peygamberlerin sünnetlerindendir: Haya, koku sürünme,
evlenme, misvak kullanma.” (Tirmizî, Nikah 1, (1080).)
مَنْ مَاتَ وَهُوَ بَرِئٌ مِنْ
ثَثٍ: الْكِبْرِ، وَالْغُلُولِ، وَالدَّيْنِ دَخَلَ الْجَنَّةَ -24
“Kim şu üç
şeyden berî olarak ölürse cennete girer: * Kibir, * Gulûl, * Borç (Tirmizî,
Siyer 21)
َ يُلْدَغُ الْمُؤْمِنُ مِنْ
جُحْرٍ مَرَّتَيْنِ –25
“Mü’min, bir
(yılanın) deliğinden iki defa sokulmaz.” (Buharî, Edeb 83; Müslim, Zühd 63,
(2998); Ebu Davud, Edeb 34, (4862).)
مَنْ َ يَرْحَمِ النَّاسَ َ
يَرْحَمُهُ اللّهُ تَعالى -26
“İnsanlara
merhametli olmayana Allah Teala merhamet etmez.” (Tirmizî, Birr 16, (1923).)
شَرُّ مَا فِي الرَّجُلِ شُحٌّ
هَالِعٌ، وَجُبْنٌ خَالِعٌ -27
“İnsanda
bulunan en şerli şey aşırı cimrilik ve şiddetli korkudur.” (Ebu Davud, 22,
(2511).)
مَلْعُونٌ مَنْ ضَارَّ مُؤْمِناً
أوْ مَكَرَ بِهِ -28
“Mü’mine
zarar veren veya hile yapan mel’undur.” (Tirmizî, Birr 27, (1942).)
مَنْ ضَارَّ مُؤْمِناً ضَارَّ
اللّهُ تَعالى بِهِ، وَمَنْ شَاقَّ مُؤْمِناً شَاقَّ اللّهُ تَعالى عَلَيْهِ -29
“Kim mü’mine
zarar verirse Allah da onu zarara uğratır. Kim de mü’mine meşakkat verirse,
Allah da ona meşakkat verir.” (Tirmizî, Birr 27, (1941).)
إنَّ اللّهَ أوْحَى إليَّ أنْ
تَوَاضَعُوا حَتّى َ يَبْغِي أحَدٌ عَلى أحَدٍ وََ يَفْخُرُ أحَدٌ عَلى أحَدٍ -30
“Allah Teala
hazretleri, bana: “Mütevazi olun, öyle ki, kimse kimseye zulmetmesin, kimse
kimseye karşı böbürlenmesin” diye vahyetti.” (Ebu Davud, Edeb 48, (4895)
كُلُوا وَتَصَدَّقُوا وَالْبَسُوا
في غَيْرِ إسْرَافٍ وََ مَخِيلَةٍٍ -31
“Yiyiniz,
tasadduk ediniz, giyiniz. Fakat bunları yaparken israfa ve tekebbüre
kaçmayınız.” (Nesaî, Zekat 66)
حُبُّكَ الشَّىْءَ يُعْمِي
وَيُصِمُّ -32
“Bir şeye
karşı sevgin seni kör ve sağır eder (de onun eksiklerini görmez, kusurlarını
işitmez olursun” (Ebu Davud, Edeb 125, (5130).)
مَنْ صَمَتَ نَجَا -33
“Kim susarsa
kurtulur” (Tirmizi)
تَقُولُوا لِلْمُنَافِقِ سَيِّدٌ
فإنَّهُ إنْ يَكُ سَيِّداً فَقَدْ أسْخَطْتُمُ اللّهَ تَعالى -34
“Münafığa
“efendi” demeyin. Zira eğer o, seyyid olursa Allah’ı kızdırırsınız.” (Ebu
Davud, Edeb 83, (4977).)
كُلُّ كََمِ اِبْنِ آدَمَ
عَلَيْهِ َ لَهُ، إَّ أمْرٌ بِمَعْرُوفٍ، أوْ نَهْىٌ عَنْ مُنْكَر، أوْ ذِكْرُ
اللّهِ تَعالى -35
“Ademoğlunun,
emr-i bi’lma’ruf veya nehy-i ani’lmünker veya Allah Teala hazretlerine zikir
hariç bütün sözleri lehine değil, aleyhinedir.” (Tirmizî,)
أملُّوا الخُرُوجَ بَعْدَ هَدْأةِ
الرِّجْلِ فإنَّ للّهِ دَوَابَّ يَبُثُّهُنَّ في ارْضِ في تِلْكَ السَّاعَةِ -36
“Ayaklar
çekildikten sonra (evlerden dışarı) çıkmayı azaltın. Çünkü Allah Teala
hazretlerinin birkısım hayvanatı vardır, bu saatten sonra (yuvalarından çıkıp)
ortalığa yayılırlar.” (Ebu Davud Edeb 115, (5103).)
إذَا سَمِعْتُمْ نُبَاحَ الْكَِبِ
وَنَهِيقَ الْحَمِيرِ بِاللَّيْلِ فَتَعَوَّذُوا بِاللّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ
فإنَّهُمْ يَرَوْنَ مَاَ تَرَوْنَ -37
“Geceleyin
köpeklerin havlamasını ve merkeplerin anırmasını işittiğiniz zaman, şeytandan Allah’a
sığının. Çünkü onlar, sizlerin görmediklerinizi görürler.” (Tirmizi)
تَجِدُونَ النَّاسَ كِابِلٍ
مِائَةٍ َ تُوجَدُ فِيهَا رَاحِلَةٌ -38
“İnsanları,
içinde binmeye mahsus tek hayvan olmayan yüz develik bir sürü gibi bulursun.” (Buharî,
Rikak, 35; Müslim, Fedailu’s-Sahabe 232, (2547); Tirmizî, Emsal 7, (2876).)
مَا أُعْطِيكُمْ مِنْ شَىْءٍ وََ
أمْنَعُكُموهُ، إنْ أنَا إَّ مَأمُورٌ، وفي رواية: أنَا قَاسِمٌ أضَعُ حَيْثُ
أُمِرْتُ -39
“Ben size
(kendiliğinden) ne bir şey veriyor, ne de sizi bir şeyden menediyorum. Ben
sadece bir memurum (Allah’ın emrine göre veriyorum). (Buhari)
نِعْمَتَانِ
مَغْبُونٌ فِيهِمَا كَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ: الصِّحَةُ وَالْفَرَاغُ -40
“İki (büyük)
nimet vardır. İnsanların çoğu onlar hususunda aldanmıştır: Sıhhat, Ve boş
vakit!” (Buharî, Rikak 1; Tirmizî, Zühd 1, (2305).)
يَخْرُجُ مِن النَّارِ مَنْ كَان
في قَلْبهِ مِثقالَُ ذَرَّةٍ مِن إيمانٍ –41
“Kalbinde
zerre miktarı iman bulunan kimse ateşten çıkacaktır.” (Tirmizi)
كُلُّ ذَنْبٍ عَسَى اللّهُ أنْ
يَغْفِرَهُ إَّ مَنْ مَاتَ مُشْرِكاً، أوْ مُؤْمِنٌ قَتَلَ مُؤْمناً مُتَعَمِّداً -42
“Müşrik
olarak ölenle, bir müslümanı haksız yere öldüren hariç, Allah bütün günahları affedebilir.”
(Ebu Dâvud, Fiten 6, (4270).)
التّاجِرُ امِينُ الصَّدُوقُ مَعَ
النَّبِييِّنَ والصِّدِّقِينَ والشُّهَدَاءِ والصَّالِحِينَ-43
“Emin ve
doğruluktan ayrılmayan ticaret ehli (ayette sırat-ı müstakim ashabı olarak
zikredilen) peygamberler, sıddikler, şehidler ve sâlihlerle beraberdir.” (Tirmizi)
إنَّ أحَبَّ البِدِ إلى اللّهِ
تعالى المساجِدُ، وأبغضَ البدِ إلى اللّهِ تعالى ا‘سواقُ -44
“Allah’ın en
çok sevdiği yerler mescidlerdir. Allah’ın en ziyade nefret ettiği yerler de
çarşı ve pazarlardır.” (Müslim)
الناجِشُ أكِلُ الرِّبَا خائنٌ،
وهوَ خِدَاعٌ باطلٌ يَحِلُّ -45
“Müşteri
kızıştıran, ribâ yemiş hâindir. Bu iş, bâtıl bir aldatmadır, helâl değildir.” (Buhari)
يَبِيعُ الرجلُ على بَيْعِ أخِيهِ
حتَّى يَبْتَاعَ أوْ يَذَرَ -46
“Kişi,
kardeşi, satın alma işini kesinliğe kavuşturuncaya veya, tamamen vazgeçinceye
kadar araya girip alışverişte bulunmasın.” (Nesei)
لَعَنَ رسُولُ اللّهِ # آكِلَ
الرِّبَا وَمُوكِلهُ -47
“Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) ribâyı (fâizi) yiyene de, yedirene de lânet etti.” (Müslim,Ebu
Davud))
لَيَأتِيَنَّ على الناسِ زَمانٌ يَبْقَى
أحَدٌ إَّ أكَلَ الرِّبَا، فَمَنْ لَمْ يَأكُلْهُ أصَابَهُ مِنْ بُخَارِهِ -48
“İnsanlar
öyle bir devre ulaşacak ki, o zamanda ribâ yemeyen kalmayacak. Öyle ki,
(doğrudan) yemeyene buharı ulaşacak.” (Ebu Davud,Nesei)
المِِرَاءُ في الْقُرآنِ كُفرٌ -49
“Kur’an
hakkında münâkaşa küfürdür” (Ebu Davud, Sünnet 5, (4603).)
إنَّ أبْغَضَ الرِّجَالِ إلى
اللّهِ تَعالى الدُّ الخَصِمُ -50
“Allah’ın en
ziyade buğzettiği erkek, şiddetli düşmanlık yapan hasımdır.” (Buharî,)
رِبَاطُ يَوْمٍ في سَبِيلِ اللّهِ
خَيْرٌ مِنْ ألْفِ يَوْمٍ فيمَا سِوَاهُ مِنَ المَنَازِلِ -51
“Allah
yolunda bir günlük ribât, diğer menzillerde (Allah yolunda geçirilen) bin
günden daha hayırlıdır.” (Tirmizî, Fedâilu’l-Cihâd 26;)
المُجَاهِدُ مَنْ جَاهَدَ
نَفْسَهُ -52
“Gerçek
mücâhid, nefsiyle cihad edendir.” (Tirmizi Fedâilu’l-Cihad 2, (1621).)
لَغَدْوَةٌ في سَبِيلِ اللّهِ أوْ
رَوْحةٌ خَيْرٌ مِنَ الدُّنْيَا وَمَا فِيهَا -53
“Öğleden
evvel veya öğleden sonra bir kerecik Allah yolunda yola çıkış, dünya ve
içindeki her şeyden daha hayırlıdır.” (Buharî, Cihad)
سِيَاحَةُ أمَّتِى الْجِهَادُ في
سَبِيلِ اللّهِ -54
“Ümmetimin
seyahati Allah yolunda cihaddır.” (Ebu Dâvud, Cihad 6, (2486).)
مَا يَجِدُ الشّهِيدُ مِنْ مَسِّ
القَتْلِ إَّ كَمَا يَجِدُ أحَدُكُمْ مِنْ مَسِّ الْقَرْصَةِ -55
“Şehidin
ölüm (darbesinden) duyduğu ızdırab sizden birinin çimdikten duyduğu ızdırap
kadardır.” (Tirmizî, Fedâilu’l-Cihâd 26, (1668).)
مََنْ سَألَ اللّهَ الشَّهَادَةَ
بِصِدْقٍ بَلّغَهُ اللّه مَنَازِلَ للشُّهَدَاءِ، وَإنْ مَاتَ عَلى فِراشِهِ -56
“Kim sıdk
ile Allah’tan şehid olmayı taleb ederse, Allah onu şehidlerin derecesine
ulaştırır, yatağında ölmüş bile olsa” buyurdu.” (Müslim)
مَنْ مَاتَ وَلَمْ يَغْزُُ وَلَمْ
يُحَدِّثْ نَفْسَهُ بِغَزْوٍ مَاتَ عَلى شُعْبَةٍ مِنَ النِّفَاقِ -57
“Kim gazve
yapmadan ve gaza yapmayı temenni etmeden ölürse nifaktan bir şube üzerine ölmüş
olur.” (Müslim,Ebu Davud)
الْحَرْبُ خِدْعَةٌ -58
“Harb bir
hiledir” (Ebu Dâvud, Cihad 101, (2637); Buharî, Cihad 157;)
بَشِّرُوا وََ لا تُنَفِّرُوا،
وَيَسِّرُوا وََ تُعَسِّرُوا -59
“Müjdeleyin,
nefret ettirmeyin; kolaylaştırın zorlaştırmayın.” (Müslim, Cihâd, (1732).)
إذَا قَاتَلَ أحدُكُمْ
فَلْيَجْتَنِبِ الْوَجْهَ -60
“Sizden iki
kişi kavga edecek olursa, yüze vurmaktan kaçınsınlar” buyurdu.” (Buharî, Itk
20; Müslim Birr 117, (2613).)
أعَفُّ النَّاسِ قِتْلَةً أهْلُ
ايمَانِ -61
“Öldürme
hususunda insanların en iffetlisi iman ehlidir.” (Ebu Dâvud, Cihâd 120, (2666).)
إنَّمَا امَام جَُنَّةٌ يُقَاتَلُ
بِهِ -62
“İmam bir
perdedir, onunla birlikte (düşmana karşı) savaş yapılır.” (Buhârî, Cihâd, 109)
إيَّاكُمْ والشُّحَّ فإنَّمَا
هلكَ مَنْ كانَ قَبلَكُمْ بِالشُّحِّ، أمَرَهُمْ فَبَخِلُوا، وَأمرَهُمْ
بِالْفُجُورِ فَفَجَرُوا -63
“Sıkılık
huyundan kaçının. Zira sizden önce gelip geçenler bu huy yüzünden helâk
oldular. Şöyle ki: Bu huy onlara cimrilik emretti, onlar hemen
cimrileşiverdiler, sıla-ı rahmi kesmelerini emretti, hemen sıla-ı rahmi
kestiler, doğru yoldan çıkmayı (fücur) emretti, hemen doğru yoldan çıktılar (Ebu
Davud)
خَصْلَتَانِ َ تَجْتَمِعاَنِ في
مُؤْمِنٍ: الْبُخْلُ، وَسُوءُ الخُلْقِ -64
“İki haslet
vardır ki bir mü’minde asla bulunmazlar: Cimrilik ve kötü ahlâk.” (Tirmizi)
إنَّ لِكُلِّ أمَّةٍ فِتْنَةً،
وَإنَّ فِتْنَةَ أمَّتِِى الْمَالُ -65
“Her ümmet
için bir fitne vardır, benim ümmetimin fitnesi de maldır.” (Tirmizi)
َتَتَّخِذُوا الضَّيْعَةَ
فَتَرْغَبُوا في الدُّنْيَا -66
“Çiftlik
edinmeyin, dünyaya bağlanır kalırsınız.” (Tirmizi)
لُعِنَ عَبْدُ الدِّينَارِ،
لُعِنَ عَبْدُ الدِّرْهَمِ -67
“Altına
tapanlar mel’undur, gümüşe tapanlar mel’undur.” (Tirmizi)
68- سَاعَتَانِ يُفْتَحُ لَهُمَا اَبْوَابُ السَّمَاءِ وَقَلَّ دَاعٍ تُرَدُّ عَلَيْهِ دَعْوَتُهُ، حَضْرَةُ النِّدَاءِ لِلصََّةِ وَالصَّفُّ في سَبِيلِ اللّهِ
“İki vakit
vardır, onlarda sema kapıları açılır,dua edenlerden pek azının duası kabul
edilmeyip geri çevrilir: Namaz için ezan okunma vakti, Allah yolunda (cihad
için) saf tutma ânı.” (Tirmizi)
كُنْ في الدُّنْيَا كأنَّكَ غريبٌ
أو عابرُ سبيلٍ -69
“Sen dünyada
bir garib veya bir yolcu gibi ol” (Buhari)
إذا ضُيِّعتِ امانةُ فانتظرِ
السّاعةَ. قيل: وَكَيْفَ إضَاعَتُهَا؟ قال: إذا وُسِّدَ امرُ إلى غيرِ أهلهِ -70
“Emanet
kaybedilince kıyameti bekleyin.” “Emanet nasıl kaybolur?” diye sordular “İşler
ehil olmayanlara teslim edilince” diye cevapladı. (Buhari)
المُؤمِنُ لِلمؤمنِ كَالبُنْيَانُ
يَشُدُّ بَعْضُهُ بَعْضاً -71
“Mü’min
kişi, diğer mümine karşı duvar gibidir, birbirlerini takviye ederler. (Nesei)
إنَّ منْ أعظمِ الْجهَادِ كلمةَ
عدلٍ عندَ سُلطانٍ جائرٍ -72
“Zâlim
sultanın yanında gerçeği söylemek en büyük cihaddandır.” (Ebu Davud,Tirmizi)
إذَا كَانَ يَوْمُ الْقِيَامَةِ
كُنْتُ أنَا إمَامَ النَّبِيِّينَ وَخَطِيبَهُمْ، وَصَاحِبَ شَفَاعَتِهِمْ غَيْرَ
فَخْرٍ -73
“Kıyamet
günü geldi mi, ben peygamberlerin imamı, hatibi ve (onlar arasında) şefaat
(etmeye yetki) sahibi olacağım. Bunda övünme yok.” (Tirmizî,)
َ تَمَسُّ النَّارُ مُسْلِماً
رَأنِى أوْ رَأى مَنْ رَآنِي -74
“Beni gören
veya beni göreni gören bir müslümana ateş değmeyecektir.” (Tirmizî, Menâkıb,
(3857).)
مَا مِنْ أحَدٍ يَمُوتُ مِنْ
أصْحَابِى بِأرْضٍ إَّ بُعِثَ لَهُمْ نُوراً وَقَائِداً يَوْمَ الْقِيَامَةِ -75
“Bir yerde
ölen Ashabımdan hiçbirisi yoktur ki, kıyamet günü oranın ahalisine bir nur ve
onlara (cennete sevkte) bir rehber olmasın.” (Tirmizî,)
اِقْتَدُوا بِالَّذَيْنِ مِنْ
بَعْدِي: أبِي بَكْرٍ وَعُمَرَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما -76
“Benden
sonra şu ikiye iktida edin: Ebu Bekr ve Ömer (radıyallahu anhümâ).” (Tirmizî,
Menâkıb, (3663, 3664).)
الْعِبَادَةُ في الْهَرْجِ
كَهَجْرَةِ اليَّ -77
“Herc
(fitne) zamanında ibadet, tıpkı bana hicret gibidir.” (Müslim, Fiten 130,
(2948); Tirmizî, Fiten 31, (2202).)
مَنْ سَلَّ عَلَيْنَا السَّيْفَ
فَلَيْسَ مِنَّا -78
“Kim bize
kılıç kaldırırsa bizden değildir.” (Müslim, İman 162, (99).)
سِبَابُ الْمُسْلِمِ فسُوقٌ،
وَقِتَالُهُ كُفْرٌ -79
“Müslümana
sövmek fısktır, onunla çarpışmak da küfürdür.” (Buharî, Fiten 8)
جِهَادُ الصَّغِيرِ وَالْكَبِيرِ
وَالضَّعِيفِ وَالْمَرْأةِ: الحَجُّ وَالْعُمْرَةُ -80
“Küçüğün,
büyüğün, zayıfın, kadının cihadı hacc ve umredir.” (Nesâî,)
إيَّاكُمْ وَالحَسَدَ، فإنَّهُ
يَأْكُلُ الحَسَنَاتِ كَمَا تَأكُلُ النَّارُ الحَطَبَ، -81
“Resûlulah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Hasedden kaçının. Çünkü o, ateşin
odunu yiyip tükettiği gibi, bütün hayırları yer tüketir.” (Ebu Dâvud, Edeb 52,
(4903).)
الّذِي يَرْجِعُ في عَطِيَّتِهِ
أوْ هِبَتِهِ كَالْكَلْبِ يَعُودُ فِي قَيْئِهِ -82
Atiyye veya
hibesinden dönen, kusmuğuna dönen köpek, gibidir”. (Ebu Davud),
لَنْ تَنْقَطِعَ الْهِجْرَةُ مَا
قُوتِلَ الْكُفَّارُ -83
“Küffarla
kıtal edildiği müddetçe, hicret sona ermeyecektir!” buyurdu.” (Nesâî, Bey’at
15, (7, 146).)
النَّاسُ تَبَعٌ لِقُرَيْشٍ في
الخَيْرِ والشَّرِّ-84
“İnsanlar
hayırda da şerde de Kureyş’e tâbidir.” (Müslim, İmâret 3, (1819).)
َ يَزَالُ هَذَا ا‘مْرُ في
قُرَيْشٍ مَا بَقَى مِنْهُمُ اثْنَانِ-85
“Bu iş
(emîrlik) insanlardan iki kişi bâki kaldıkça Kureyş’te olmaya devam edecektir.”
(Buhârî,)
مَنْ أهَانَ سُلْطَانَ اللّهِ في
ارْضِ أهَانَهُ اللّهُ تَعالى -86
“Kim
Allah’ın yeryüzündeki sultanını alçaltırsa, Allah da onu alçaltır.” (Tirmizî,
Fiten 47, (2225).)
يَهْرَمُ ابْنُ آدَمَ وَيَشِبُّ
فِيهِ اثْنَتَانِ: الحِرْصُ عَلى المَالِ، وَالْحِرْصُ عَلى العُمُرِ -87
“Âdemoğlu
ihtiyarladıkça onda iki şey gençleşir: Mala karşı hırs ve hayata karşı hırs”. (Buharî,
Rikâk 5; Müslim, Zekât)
مَنْ بَدَّلَ دِينَهُ
فَاقْتُلُوهُ -88
“Kim dinini
değiştirirse öldürün” (Nesei,Ebu Davud)
أكْمَلُ المُؤمِنِينَ إيمَاناً
أحْسَنُهُمْ خُلُقاً، وَخِيَارُكُمْ خِيَارُكُمْ ‘هْلِهِ -89
“Mü’minler
arasında imanca en kâmil olanı, ahlâkça en güzel olanıdır. En hayırlınız da
ailesine hayırlı olandır.” (Tirmizî,)
الْحَسَنُ وَالْحُسَيْنُ سَيِّدَا
شَبَابِ أهْلِ الْجَنَّةِ. وَأبُوهُمَا خَيْرٌ مِنْهُمَا -90
“Hasan ve
Hüseyin cennet ehlinin gençlerinin efendileridir. Babaları onlardan daha hayırlıdırlar.”
(Tirmizi,Nesei)
مَنْ أحَبَّ الْحَسَنَ
وَالْحُسَيْنَ فَقَدْ أحَبَّنِي، وَمَنْ أبْغَضَهُمَا فَقَدْ أبْغَضَنِي -91
“Hasan ve
Hüseyin’i kim severse mutlaka beni de sevmiştir. Kim de onlara buğzetmişse
mutlaka bana da buğzetmiştir.” (Zevaid)
خِيَارُكُمْ مَنْ تَعَلَّمَ
الْقُرآنَ وَعَلَّمَهُ -92
“En
hayırlılarınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretenlerdir.” (Zevaid)
مَنْ يُرِدِ اللّهُ بِهِ خَيْراً
يُفَقِّهْهُ فِي الدِّينِ -93
“Allah kimin
hakkında hayır murad ederse, onu dinde alim kılar. (Tirmizi)
مَنْ تَعَلَّمَ الْعِلْمَ
لِيُبَاهِيَ بِهِ الْعُلَمَاءَ، وَيَجَارِيَ بِهِ الْسُّفَهَاءَ، وَيَصْرِفَ بِهِ
وُجُوهَ النَّاسِ إلَيْهِ؛ أدْخَلَهُ اللّهُ جَهَنَّمَ -94
“Kim
alimlere karşı böbürlenmek, cahillerle münakaşa etmek ve halkın dikkatini
üzerine çekmek maksadıyla ilim öğrenirse Allah onu cehenneme sokar.” (Zevaid)
مَنْ كَتَمَ عِلْماً مِمَّا
يَنْفَعُ اللّهُ بِهِ فِي أمْرِ النّاسِ، أمْرِ الدِّينِ؛ ألْجَمَهُ اللّهُ يَوْمَ
الْقِيَامَةِ بِلِجَامٍ مِنَ النَّارِ -95
“Kim
insanların dinî işlerinde Allah’ın faydalı kıldığı bir ilmi gizlerse, Allah,
kıyamet günü onu ateşten bir gem ile gemler.” (İbni Mace)
أكْثَرُ عَذَابِ الْقَبْرِ مِنَ
الْبَوْلِ -96
“Kabir
azabının çoğu sidik sebebiyledir. (İbni Mace)
وُضُوءَ لِمَنْ لَمْ يَذْكُرِ
اسْمَ اللّهِ عَلَيْهِ -97
“Üzerine
besmele çekmeyenin abdesti yoktur.” (İbni Mace)
مَنْ أدْرَكَهُ اذَانُ فِى
الْمَسْجِدِ، ثُمَّ خَرَجَ، لَمْ يَخْرُجْ لِحَاجَةٍ، وَهُوَ َ يُرِيدُ
الرَّجْعَةَ، فَهُوَ مُنَافِقٌ -98
“Kim
mescidde iken ezan okunmaya başladığı halde, bir ihtiyaç olmadan ve tekrar
mescide dönme gayesinde bulunmadan mescidi terkederse o kimse münafıktır.” (İbni
Mace)
مَا سَاءَ عَمَلُ قَوْمٍ قَطُّ
إَّ زَخْرَفوا مَسَاجِدَهُمْ -99
“Ameli
bozulan her kavim mescidlerini süslemeye yönelmiştir.” (İbni Mace)
بَشِّرِ الْمَشَّائِينَ فِي
الظُّلَمِ إلى الْمَسَاجِدِ بِالنُّورِ التَّامِّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ -100
Karanlık
gecelerde mescidlere müdavim olanların, kıyamette tam bir nura kavuşacaklarını
müjdele!” (İbni Mace)
Alıntı: Ashab-ı Suffe
Yorumlar
Yorum Gönder