Elem ve Üzüntü, Ayrılık Ve Musibete Razı Olmak
Elem ve Üzüntü, Ayrılık Ve Musibete Razı Olmak
Muhammed Ma'sûm Fârûkî hazretleri
buyurdu ki:
• Elem ve üzüntü, ayrılık ve musîbet,
mâdem ki Allahü teâlânın irâde ve takdîriyledir. Ona râzı olmak lâzımdır. [Hak
Sözün Vesîkaları: 331, İslâm Ahlâkı: 532.]
اللَّهُمَّ
إِنِّي أَسْأَلُكَ فِعْلَ الْخَيْرَاتِ، وَتَرْكَ الْمُنْكَرَاتِ، وَحُبَّ
الْمَسَاكِينِ، وَأَنْ تَغْفِرَ لِي، وَتَرْحَمَنِي، وَإِذَا أَرَدْتَ فِتْنَةَ
قَوْمٍ فَتَوَفَّنِي غَيْرَ مَفْتُونٍ، وَأَسْأَلُكَ حُبَّكَ، وَحُبَّ مَنْ
يُحِبُّكَ، وَحُبَّ عَمَلٍ يُقَرِّبُنِي إِلَى حُبِّكَ.
• Allahümme innî es’elüke fi’lel hayrâti ve
terkel münkerâti ve hubbel mesâkîni ve en tegfire-lî ve terhamenî ve izâ eredte
fitneten kavmî fe-teveffenî gayri meftun ve es’elüke hubbeke ve hubbe men
yühibbüke ve hubbe amelin yükarribünî ilâ hubbike.
(Resûlullah
“sallallahü aleyhi ve sellem” okurlardı.) [Yâ Rabbî! Hayr işleri yapmağı, kötü
işleri terk etmeği senden isterim ve miskinlerin sevgisin isterim ve beni
bağışlamanı ve merhamet etmeni isterim, kavmim arasında bir fitne irâde
buyurduğun zemân, beni fitneye düşmeden vefât etdir! Ve senin sevgini, senin
sevdiklerinin sevgisini, beni senin muhabbetine yaklaşdıracak amelin sevgisini
isterim.]
• İmâm-ı Rabbânîye "kuddise
sirruh", (Seni ve kıyâmete kadar sana tevessül edenleri magfiret eyledim)
diye ilhâm olundu.
• Emr-i ma’rûf ve nehyi münker bütün
müslimânlara vâcib ve kâfirler ile cihâd gibidir. [Se’âdet-i Ebediyye: 89.]
• İnsandan bu fânî âlemde istenen,
bîçâre bir kul (köle) olup, kulluk vazîfelerini edâ ve temâmlamak ve ibâdetleri
ve tâ’atleri yerine getirmekdir.
• Dünyâda ve âhiretde bütün se’âdetlere
kavuşmak, ancak, dünyâ ve âhiretin en üstün insanına uymak ile olur. Cehennem
ateşinden, ancak Ona uyanlar kurtulur. Cennet ni’metlerine kavuşmak,
seçilmişlerin, sevilenlerin en üstünü olan, O Peygambere uyanlara mahsûsdur.
Allahü teâlânın sevgisine kavuşmak, Ona uyanlar içindir. Ona uymıyanların
tevbeleri, istigfârları, zühdleri ve tevekkülleri kıymetsizdir. Onun ismini
söylemeden yapılan zikrler, fikrler, zevkler, makbûl olmaz. Düâlar kabûl olmaz.
Peygamberler, Onun hayât çeşmesinden bir damla içmekle, o makâmlara
yükselmişler. Evliyâ, Onun sonsuz deryâsından bir yudum içmekle kemâl
bulmuşlardır. Melekler Ona uymakla şereflenmiş, gökler Onun emrlerini yapmakla
vazîfelendirilmişdir. Herşey Onun için yaratılmış, bütün varlıkların reîsi
olmuşdur. Allahü teâlânın varlığı, Onun ile belli olmuş, herşeyin yaratanı,
Onun rızâsını istemişdir. Aklı olan, se’âdete kavuşmak istiyen herkes, bedeni
ile, rûhu ile, Ona uymağa çalışmalı, bu ni’mete mâni’ olan şeylere inanmamalı,
aldanmamalıdır. Bir kimse, binlerle kerâmet gösterse, fâideli, başarılı olsa,
fekat Onun yüksekliğini anlamayıp, Ona uymakdan mahrûm kalsa, bunu sevmek, buna
uymak, sonsuz zararlara, felâketlere sebeb olur. Fâidesi, üstünlüğü görülmiyen,
fekat her işinde Ona uyan kimseye tâbi’ olmak, insanı bütün se’âdetlere
kavuşdurur. [Müntehabât: 42.]
Yorumlar
Yorum Gönder