Allah’ü Teâlâ’yı Anmada Gevşeklik Göstermemek


Allah’ü Teâlâ’yı Anmada Gevşeklik Göstermemek


            Kendileri Allah’ü Teâlâ’yı unutmuş, böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın İşte onlar, fasık olanların ta kendileridir. (Haşr Suresi, 19)
İnsanın, Allah’ü Teâlâ’yı anmada gösterdiği gevşeklik O'na olan yakınlığını azaltır. Din ahlakını yaşamayan insanlar Allah’ü Teâlâ’yı hiç anmadıkları, günlerce akıllarına bile getirmedikleri için helal-haram demeden günahın her türlüsünü işlemeyi,
Allah’ü Teâlâ’yın emirlerine riayet etmemeyi bir yaşam biçimi haline getirmişlerdir.
Müminler ise gerek sözleriyle gerekse zihinlerinden geçirdikleri düşünceleriyle hayatlarının her anında Allah’ü Teâlâ’yı anıp zikretmelidirler. İnsanın kimi zaman gafletle Allah’ü Teâlâ’yı aklından çıkarması, imanlı bir kişinin dahi bilerek ya da bilmeyerek çeşitli hata ve günahları işlemesine sebep olabilir. Çünkü Allah’ü Teâlâ’dan gafil olarak geçirilen bir süre içinde, insanın olayları doğru algılayıp değerlendirmesinde, iyiyi kötüden ayırt etmesinde, hareket, davranış ve konuşmalarında Kuran'ın sınırlarını gözetecek bir bilinci korumasında önemli aksaklıklar meydana gelir.
Kuran dışı her türlü tavır bozukluğunun altında yatan neden Allah’ü Teâlâ’yı anmada gösterilen gevşekliktir. Allah’ü Teâlâ’nın hükümlerine karşı duyarlılığını yitiren kişi bazen öyle olmayacak hatalar yapar ki, sonradan durumunu düzeltince, bunları nasıl yaptığına kendisi de şaşırır. Bu tür olmadık hatalar, Allah’ü Teâlâ’yı unutmanın önemini hatırlatan uyarı ve işaretlerdir. Gafletin süresi ve derecesi arttıkça yapılan yanlışların sayısı ve büyüklüğü de artar. Allah’ü Teâlâ’yı anma konusunda gösterilen gafletin sıklığı ve sürekliliği ise kişinin imanı için büyük bir tehdittir.
Oysa, Allah’ü Teâlâ’yı her an akılda tutmak, O'nun ayetlerini tefekkür etmek insanın aklının ve şuurunun sürekli açık olmasını sağlar. Böyle olunca da, kişi Kuran'ın emirlerine ve yasaklarına uymada büyük titizlik gösterir. Allah’ü Teâlâ’yı sürekli zikreden bir insan kendi aczini daha iyi idrak eder, hiçbir konuda kendine ait bir güce ve iradeye sahip olmadığını daha iyi fark eder. Bunun sonucu olarak, Allah’ü Teâlâ’ya sürekli dua eder ve talep içerisinde olur. Yalnızca Allah’ü Teâlâ’dan ister, her konuda Allah’ü Teâlâ’ya başvurur, kendini tamamen Allah’ü Teâlâ’ya teslim eder. Hiçbir konuda kendine müstakil ve bağımsız bir kişilik verip, büyüklenmez. Hareketleri, davranışları, konuşmaları Allah’ü Teâlâ’nın koruması altında olur. Böylece Allah’ü Teâlâ ona her an nasıl, ne şekilde davranması gerektiğini, en doğru hareketi, en güzel sözü ilham eder. O’na, "insanlar arasında yürüyeceği bir nur verir.". (Hadid Suresi, 28) Güzel bir ahlaka kavuşmasını sağlar.
Bunun tersine insan Allah’ü Teâlâ’yı anmaktan uzaklaştıkça, kendi başına, yapayalnız ve yardımcısız kalır. Doğru düşünebilme, doğru karar verebilme yeteneğini kaybeder. Yaptığı işler başarısız olmaya, ters gitmeye başlar. Çünkü Allah’ü Teâlâ’nın yardımı, desteği olmadan hiç kimse hiçbir sorunun üstesinden gelemez. Hiçbir sorunu Allah’ü Teâlâ’dan bağımsız olarak kendi gücü ve iradesi ile çözemez. Kuran'da övülen, takva sahibi bir mümin haline gelemez. Çünkü o daha başta Allah’ü Teâlâ’yı unutarak en büyük hatayı yapmış ve gafillerden olmuş olur.
Bir mümin için Allah’ü Teâlâ’yı anmak önemli bir ibadettir. İman eden bir insan günlük hayatın karmaşası içinde Allah’ü Teâlâ’yı geçici de olsa aklından çıkarmaz, Allah’ü Teâlâ ile olan manevi bağlantısını bir an bile koparmaz. Aksi takdirde yukarıda saydığımız sıkıntılarla karşı karşıya kalacağının bilincindedir.
Kuran'da bu konuya, Allah’ü Teâlâ’nın Hz Musa'ya olan hatırlatmasında da dikkat çekilmiştir:
Sen ve kardeşin ayetlerimle gidin ve Beni zikretmede gevşek davranmayın. (Taha Suresi, 42)
Allah’ü Teâlâ, Firavun'a giderek onu hak dine davet edecek olan Hz Musa ve kardeşi Hz Harun'a Kendisi'ni zikretmede gevşek davranmamalarını hatırlatmıştır. Zira yukarıda da anlatıldığı gibi onları Firavun'un karşısında asıl başarılı kılacak olan Allah’ü Teâlâ’dır.
Bunun yanında Allah’ü Teâlâ’yı az anmak münafıkların bir özelliğidir. Bu duruma Kuran'da şöyle dikkat çekilir:
Gerçek şu ki, münafıklar (sözde), Allah’ü Teâlâ’yı aldatmaktadırlar. Oysa O, onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman, isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ü Teâlâ’yı ancak çok az anarlar. (Nisa Suresi,142)
Allah’ü Teâlâ’yı anmanın üstünlüğü bazı ayetlerde şöyle bildirilir:
Allah’ü Teâlâ’yı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tir. Allah’ü Teâlâ, yaptıklarınızı bilir. (Ankebut Suresi, 45)
Öyleyse (yalnızca) Beni anın! Ben de sizi anayım! Ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin. (Bakara Suresi, 152)

(Alıntı)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis